Tutunamayanlar (Oğuz ATAY)

  • Konbuyu başlatan su perisi
  • Başlangıç tarihi

Konu hakkında bilgilendirme

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Kitap Önerileri kategorisinde su perisi tarafından oluşturulan Tutunamayanlar (Oğuz ATAY) başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 9,254 kez görüntülenmiş, 15 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Kitap Önerileri
Konu Başlığı Tutunamayanlar (Oğuz ATAY)
Konbuyu başlatan su perisi
Başlangıç tarihi
Cevaplar
Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan su perisi
S

su perisi

Kullanıcı
4 Ocak 2007
En iyi cevaplar
0
0



ARKA KAPAK

Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biridir. Berna Moran, Oğuz Atay'ın bu ilk romanını 'hem söyledikleri hem de söyleyiş biçimiyle bir başkaldırı' olarak niteler. Moran'a göre 'Oğuz Atay'ın mizah gücü ve duyarlığı ve kullandığı teknik incelikler, Tutunamayanlar'ı büyük bir yeteneğin ürünü yapmış, eserdeki bu yetkinlik Türk romanını çağdaş roman anlayışıyla aynı hizaya getirmiş ve ona çok şey kazandırmıştır'. Küçük burjuva dünyasını ve değerlerini zekice alaya alan Atay, 'saldırısını tutunanların anlamayacağı, reddedeceği türden bir romanla yapar'.

Oğuz ATAY ,1934 ' te İnebolu' da doğdu.Ankara Maarif Koleji'ni, İTÜ İnşaat Fakültesini bitirdi.1960 ta İDMMA İnşaat Bölümü'nde öğretim üyesi olarak çalışmaya başladı.Tutunamayanlar' ın yayımlanmaya başlamasının (1971-1972) ardından, önemli bir tartışmanın ortasında yer aldı.TRT 1970 Roman Ödülü' nü kazanan TUTUNAMAYANLAR ın kısa bir süre sonra, 1973 yılında TEHLİKELİ OYUNLAR adlı ikinci romanı izledi.Hikayelerini KORKUYU BEKLERKEN başlığı altında topladı.1911-1967 arasında yaşamış hocası Prof. Mustafa İNAN' ın hayatını romanlaştırarak BİR BİLİM ADAMININ ROMANI' nı yazdı.OYUNLARLA YAŞAYANLAR adlı tiyatrı eseri Devlet Tiyatroları'nda sahnelendi.Atay, 13 Aralık 1977' de , büyük Projesi TÜRKİYE'NİN RUHU' nu yazamadan hayata gözlerini yumdu.




" 'Önce kelime vardı,' diye başlıyor Yohanna’ya göre İncil. Kelimeden önce de Yalnızlık vardı. Ve kelimeden sonra da var olmaya devam etti Yalnızlık... Kelimenin bittiği yerde başladı; Kelime söylenemeden önce başladı. Kelimeler, Yalnızlığı unutturdu ve Yalnızlık, Kelimeyle birlikte yaşadı insanın içinde. Kelimeler, Yalnızlığı anlattı ve Yalnızlığın içinde eriyip kayboldu. Yalnız Kelimeler acıyı dindirdi ve Kelimeler insanın aklına geldikçe, Yalnızlık büyüdü, dayanılmaz oldu." (Sayfa 154)




Allahım.. onu neden yalnız bıraktın? Neden yalnızlığının verdiği çaresizlikle can sıkıcı ilişkiler kurmasına izin verdin? Neden  geçirdiği her dakikanın hesabını sordun  içini ezdin? Neden  korkuyu göğsünden çekip almadın? Neden  suçluluk duygusunu üzerinden atmasına yardım etmedin?



Neden  apartmanın bodrumunda saklambaç oynarlarken Aylayla yalnız kaldığı zaman kıza dokunacak cesareti vermedin ona? Oysa bu çeşit küçük cesaretleri en değersiz kullarından bile esirgememişsindir. İsayı neden bu kadar geç tanıttın ona? Neden  günahlarının yükünü taşıyacak gücü ona da vermedin? Selim de  kendi çapında birkaç kişiyi kandırabilirdi senin yolunda.





Meyveleri gösterdin de ağaca çıkarma becerikliliğini esirgedin. Neden küçük yaştan Latince  Eski Yunanca Fransızca  İngilizce filan öğretmedin ona? (Sen ki bütün dilleri ezbere bilirsin). Dua etmesini bile öğretmedin ona. Evde yalnız kaldığı geceler karanlıkta yorganı başına çekti ve kan ter içinde  mısra 193 ile mısra 214 arasında söylediği gülünç yakarmayı uydurabildi o zor şartlar altında. Daha iyi birşeyler söyletemez miydin? Neden  onu canı kadar seven annesinin bile Selimi  Benim korkak oğlum  diye okşamasına göz yumdun? Benim akıllı oğlum  güzel oğlum  dediği zaman da neden şımarmasını önlemedin? Bir duvardan bir duvara çarpıp durdun onu. Bir uçtan bir uca itip durdun onu. Öğretmeni  yalan söyleme  bu resmi sen yapmadın   dediği zaman neredeydin? Neden bir karşılık bulmasına yardım etmedin?



Oysa  o resmi Selim yapmıştı. On bir yaşında   benim kızla konuşuyorsun  diye Erdaldan ilk tokadı yediği zaman aslında kızla konuşmamıştı. Neden  babasının verdiği on liranın üstünü bir kerede yolda düşürmesini sağlamadın da, önce iki buçuk lirayı düşürdü ve koşa koşa dönüp bu parayı ararken kalan dört lirayı da kaybetti? Soruyorum  Neden? Sonra  neden karakola gönderdin Selimi parayı bulan oldu mu diye sormaya? Neden polisleri güldürdün ve Selimi ağlattın? Polisler daha mı iyiydi Selimden? Biliyorum  İsa daha büyük acılar çekti diyeceksin. Bu kadar ayrıntılara giremezdi  diyeceksin. Asıl  ayrıntılara girmeliydi bence. Herşeyi yaşamalıydı. İlkokula göndermeliydin İsayı da Selim gibi. Sonra  Selim senin oğlun değil ki. Olsaydı da bilmiyordu. Biliyorum  bunlardan daha acıklı sözler yazdı romancılar  diyeceksin. Ben daha neler duydum  diyeceksin. Demek bunu söylemekle bitiyor herşey. Sen onlara inan (ne kaybettiğini bilmiyorsun onlara inanmakla)...



Oğuz ATAY:Tutunamayanlar kitabından

 
M

MAYKIL2041

Kullanıcı
23 Şub 2008
En iyi cevaplar
0
0
Ankara
Çok arkadaşım tavsiye etti , sonunda geçenlerde aldım.Okunmak için beni bekleyen , merak ettiğim bir kitap.
 
S

su perisi

Kullanıcı
4 Ocak 2007
En iyi cevaplar
0
0
Kitaptan bir bölümler:




Allahım, onu neden yalnız bıraktın? neden, yalnızlığının verdiği çaresizlikle can sıkıcı ilişkiler kurmasına izin verdin? neden, geçirdiği her dakikanın hesabını sordun, içini ezdin? neden, korkuyu göğsünden çekip almadın? neden, suçluluk duygusunu üzerinden atmasına yardım etmedin? neden, apartmanın bodrumunda saklambaç oynarlarken ayla'yla yalnız kaldığı zaman kıza dokunacak cesareti vermedin ona? oysa, bu çeşit küçük cesaretleri en değersiz kullarından bile esirgememişsindir. isa' yı neden bu kadar geç tanıttın ona? neden günahlarının yükünü taşıyacak gücü ona da vermedin? selim de, kendi çapında birkaç kişiyi kandırabilirdi senin yolunda. meyveleri gösterdin de ağaca çıkma becerikliliğini esirgedin. neden küçük yaştan latince, eski yunanca, fransızca, ingilizce filan öğretmedin ona? (sen ki bütün dilleri ezbere bilirsin). dua etmesini bile öğretmedin ona. evde yalnız kaldığı geceler, karanlıkta yorganı başına çekti ve ter içinde, mısra 193 ile mısra 214 arasında söylediği gülünç yakarmayı uydurabildi o zor şartlar altında. daha iyi bir şeyler söyletemez miydin? neden, onu canı kadar seven annesinin bile selim'i ; 'benim korkak oğlum' diye okşamasına göz yumdun? 'benim akıllı oğlum, güzel oğlum' dediği zaman da neden, şımarmasını önlemedin? bir duvardan duvara çarpıp durdun onu. bir uçtan bir uca itip durdun onu. öğretmeni 'yalan söyleme, bu resmi sen yapmadın,' dediği zaman neredeydin? neden, bir karşılık bulmasına yardım etmedin? oysa, o resmi selim yapmıştı. on bir yaşında, 'benim kızla konuşuyorsun,' diye erdal' dan ilk tokadı yediği zaman, aslında kızla konuşmamıştı. neden, babasının verdiği on liranın üstünü bir kerede yolda düşürmesini sağlamadın da, önce iki buçuk lirayı düşürdü ve koşa koşa dönüp parayı ararken kalan dört lirayı da kaybetti? soruyorum: neden? sonra, neden karakola gönderdin selim' i parayı bulan oldu mu diye sormaya? neden polisleri güldürdün ve selim' i ağlattın? polisler daha mı iyiydi selim'den? biliyorum, isa daha büyük acılar çekti diyeceksin. bu kadar ayrıntılara girmez diyeceksin. asıl, ayrıntılara girmeliydi bence. her şeyi yaşamalıydı. ilkokula göndermeliydin isa'yı da selim gibi. sonra selim senin oğlun değildi ki. olsaydı da bilmiyordu. biliyorum bunlardan daha acıklı sözler yazdı romancılar, diyeceksin. ben daha neler duydum, diyeceksin. demek bunu söylemekle bitiyor her şey. sen onlara inan (ne kaybettiğini bilmiyorsun onlara inanmakla). küçük ayrıntılara daha girme bakalım. isa'nın ikinci gelişiyle durumu kurtaracağını sanıyorsun. selim de ikinci kere gelirse görürsün. yalnız, bu sefer lütfen aynı zamanda gelsinler artık. araya gene binlerce yıllık bir uçurum koyma. sonunda, ilk gelişlerinde yaptığın gibi ikisini de yalnız bırakma.
   
 
S

su perisi

Kullanıcı
4 Ocak 2007
En iyi cevaplar
0
0
Evin beyi karşımda oturuyordu : burjuva terliklerini giymiş bir durumda. Ona desem ki : Rasim Bey !.. küçük bujuva yaşantınızdan çıkın; birlikte sürünelim !.. İnsanlara bundan başka yapabileceğim bir teklif yok. Günseli'ye evlenme teklif edebilirsiniz oğlum. Ha, evet ; unutmuştum. Size de yukarıdaki uygunsuz teklifi yapmak isterdim; fakat yolunu bilmiyorum. Babanıza mı söylesem acaba ? Olmaz. Doğru. Kuralları bilmiyorum. Yaşama kurallarından habersizim. Tek başıma beceremediğim bir yaşantıyı birlikte nasıl sürdürürüz ? Başkalarını taklit ederdik. Olmaz. Yaşamayı taklit ederek insan ancak yirmibeş yıl kadar yaşar senin gibi. Teklifini kabul edemeyeceğim oğlum. Fakat amcabey, yaşamayı nefes almak gibi rahat sürdürenler de var. Onlar daha fazla yaşasın. Yaşasınlar İnşaallah. Beter olsunlar !..

Yemeğimi bitirmedim. Oysa annem yemeğimi bitirmeye alıştırmıştı beni. Doğru dürüst birşey öğretmedi zaten. Göstererek te örnek olmadı. Ben de öğrenemedim. Erkekler gibi tükürmesini, sigara içmesini, havluya yüzümü silmesini, eşyayı tutmasını bilmiyorum bu yaşımda. İnsanlara para uzatmasını bilmiyorum daha ; cüzdanımdan para çıkarmasını beceremiyorum. Ne işim var bu dünyada benim ? Tabağımı uzatışım bile başkalarına benzemiyor. oysa ne kadar çalıştım tabağıma bakmadan tabağımı uzatmaya. Annem de yerli yersiz şımarttı beni : başka türlü oluşumu yanlış yorumladı. Onun oğlu kimselere benzemezmiş. Çok duyduk bu sözleri başka annelerden de. Annem sorumludur. Hiçbir şey bilmeseydim belki yeni baştan öğrenebilirdim. O kadar da saf kalamadım. Artık çok geç. On yaşıma kadar beni yıkadı ; bütün imtihanlardan önce sabahlara kadar anlattığım dersleri dinledi.Yalnız başıma çalışma alışkanlığını edinemedim bir türlü. Ruh doktorları da bu satırları okusalar, bilgiç bir tavırla pis pis sırıtırlar şimdi. En kötüsü, hayır demeyi öğrenemedim.

Yemeğe kal dediler: kaldım. Oysa kalınmaz. Onlar biraz ısrar ederler; sen biraz nazlanırsın. Sonunda kalkıp gidilir. Her söylenileni ciddiye almak yok mu, şu sözünün eri olmak yok mu ; bitirdi, yıktı beni. Kitaplar da büsbütün bozdu ahlakımı. İnanmak güzel şeydir. ; hayır değildir. Erkek dediğin cebinden dolmakalemini çıkarıp öyle bir adres yazar ki... Kaşığını alışkın bir hareketle çorba tabağının içine bırakır; kaşık hiç ses çıkarmaz tabağa düşerken.Sofrada konuşurken de söylediği sözlere kaptırmaz kendini. Bu nedenle bir hareket yapmaz ; yemeği örtüye dökmez, bardağa çarpmaz.Bütün bunlardan önce, nişanlı bile olmadığı bir kızın akrabalarının evinde o kızla birlikte yemeğe kalmaz. Kalsa da kendini yiyip bitirmez bunu düşünerek. Belirsiz bir kuruntu yüzünden yemeği zehir etmez kendi kendine.

Durumumu düzeltmeliyim.Ne yazık, konuşamıyordum. Başım dönüyordu ; yerimden kalkamıyordum. Selim Işık çökmüştü, çözülmüştü, bitmişti. Hâlâ ap tal gibi gülümsemeye çalışıyordum. Kimsenin aldırdığı yoktu.Sadece tabakların hareketi görülüyordu ; çatal-kaşık gürültüleri geliyordu.Boğuk sesler işitiliyordu. Sade bir aile atmosferi içinde bir cehennem oyunu sahneye konuyordu.

Boyumdan büyük işlere kalkmıştım. Şimdi boyumdan küçük işleri bile başaramıyordum. Böylesine rezil bir yenilgi görülmemişti. Gücümü tahminde yanılmıştım. Turgut evlendiği zaman ben de evlenecektim. Çatal-kaşık ve fasulye pilakisi karşısında böyle ağır bir yenilgiye uğramayacaktım. Oysa fasulyeyi ne kadar severdim. Herşeyle aramı bozdum artık. Herşey bana düşman kesildi. Tanrım, diye düşündüm ilk defa.

İlk defa, Tanrım dedim ; bıraksınlar beni artık...




- OĞUZ ATAY
Tutunamayanlar, sayfa 574
 
S

su perisi

Kullanıcı
4 Ocak 2007
En iyi cevaplar
0
0
(...)Nermin'in vucudu yorganın kıvrımları arasında kaybolmuştu;yalnız şaçları görünüyordu..Yorgan hafifce inip kalkmasa,ytakda canlı bir varlık olduğuna inanmak zordu..Belki de gerçekten yoktur;yanında yatan,bir şaç demetinden ibarettir...Yorganın altından elini uzatarak karısının tenine dokundu..Yazıkİinsanlar düşüncemize uygun biçimler almıyor karısına sırtını döndü,kolunu yataktan aşağı sarkıttı...Hayat düşünceleri tutan bir hapishanedir..İnsan can sıkıcı bir demettir,ben de akılsız bir robotum..Uyuyakaldı..


Tutunamayanlar sayfa 32
 
S

su perisi

Kullanıcı
4 Ocak 2007
En iyi cevaplar
0
0
Kendi sorunlarını çözemeyen bir kişinin,kusurlarının acısını başkalarına çektirmeye hakkı yoktur...

Tutunamayanlar sayfa95
 
S

su perisi

Kullanıcı
4 Ocak 2007
En iyi cevaplar
0
0
(..)Bu işe tayin edildiniz..İstifası yoktur askerlik gibi..Bütün hayatımı ayaklarının altına seriyorum:İnceler beni!Çürüğe çıkarırsın biraz insaflıysan..Peki,Allah canımı alsın kötü niyeti yok.
-Peki anladık okuyacağız..

Tutunamayanlar sayfa 93
 
S

su perisi

Kullanıcı
4 Ocak 2007
En iyi cevaplar
0
0
(...)Turgut Piyanonun önünde durdu.."Onu çalmayı çok isterdim"-benim gibi-dedi donuk bir sesle.."Şimdi piyanoya oturur,kelimelerle ifade etmekle güçlük çektiğim bütün duygularımı,acılarımı tuşlara dökerdim...Bezen şiddetli,bazen yavaş basardım onlara...Kim bilir ne ince ayrıntıları vardır o dokunuşların?Kelimeleri,daha önce öyle kötü yerlerde kulanmış oluyoruz ki,kirletir diyte korkuyoruz duygularımıza dokunursa..Seslerin başka türlü dokunulmazlığı var"..

Tutunamayanlar sayfa 110
 
S

su perisi

Kullanıcı
4 Ocak 2007
En iyi cevaplar
0
0
İvedicilik,toplumsal eylemin baş yağısıdır..

Tutunamayanlar sayfa 191
 
S

su perisi

Kullanıcı
4 Ocak 2007
En iyi cevaplar
0
0
(...)Yazık:meseleler çabuk kapanıyor.İnsan,her şeyi göze aldığı bir anda hırsıyla başbaşa kalıyor...Onun için değmez,bunun için değmez,adamın yorulduğuna değmez,üzüldüğüne değmez,bir oruspu değer mi erkek adamların dövüşmesine? Delikli demir icad olduüelllonun tadı kalmadı..On adım yürüyeceksin,sırt sırta döneceksin,nişan almak için bir süre bekleyeceksin..Tıpkı filmlerdeki gibi..Yerine döndü..

Tutunamayanlar sayfa 282
 
S

su perisi

Kullanıcı
4 Ocak 2007
En iyi cevaplar
0
0
(...)Amir güçlük çıkarmassa memur çıkarına bakamaz,memur güçlük çıkarmassa hademe çıkarına bakamaz..Bütün düzen çığrığından çıkar sonra...Düzen de çığrığından çıkarsa,artık onu ne Hamlet düzeltebilir ne Selim?

Ya hesapta olmayan masraflar?Tahakkuktaki Basri bey,karısı kürtaj yaptırdığı ay tarifeyi iki misline çıkarmıştı...Aslında bir yolsuzluk yapmıyorlar...İşiniz biraz daha hızlı yürüyor o kadar...Bir çeşit fazla mesai..

Güldü..  Şimdi yanımda olsaydın,bütün meseleleri tartışsaydık...Bir çok meseleyi askıda bırakıp gittin...Beni bıraktın bu makinenin çarkları arasında...Ben de dişlilere ceketimi kaptırdım...Çıkar üstündekileri,kurtul bu düzenden...Olmaz Selim:çırılçıplak kalırım sonr..Tutunacak bir yer bulamam sonra...Düşünceler göklere yükseliyor,fakat vucud toprağa bağlı...

Tutunamayanlar sayfa 307
 
S

su perisi

Kullanıcı
4 Ocak 2007
En iyi cevaplar
0
0
Ilık bir sonbahar günüydü...Sokaklar,duvarların üstü,arabaların çevresi yaprak içindeydi..Turgut'un arabasının üstünede bir kaç yaprak düşmüştü..Halı gibi yumuşak,turuncu,sarı ve henüz ayagınızın altında çıtırdamayan yapraklar...Temizlenmesi unutulmuş köşelerde,belki geçen sonbaharın unuttuğu yapraklar bile vardı...Ayakkabısının burnunu yaprakların içine sokarak yürüyordu...
Birbirinden habersiz yaşantılar içinde olmak ne güzeldi...Daha önce bilinmeyen bir kapıyı çalmak,yeni bir sesi dinlemek...Yeni yüzlere görmek...Daha bilmediği ne odalar,ne insanlar vardı...Bildiği sokaklardan yeni insanlarla birlikte geçiyordu...
Ne güzeldi her zaman gidilen bir lokantanın tanıdık garsonları yabancı bir sesle çağırmak...Kendini yenilemek:elbisenin üstüne sinmiş olan eski kokulardan,bakışlardan,seslerden ilgilerden temizlenmek,yeni yüzleri,yeni adlarla çağırmak...
Yıpranmış ümitlerden taze ümitsizliklere kesiksiz bir geçiş...Esat'la Aysel'i tam o anda tanımış olsaydı!Bir gün önce tanımak,bir günün getirdiği düşünceler,duygular;bu kadarı bile fazlaydı...
Gene de geç kalınmıştı...Karşılıklı yorumlar yapılmıştı açık yada kapalı...Birbirlerini düşünmüşlerdi,tartışmışlardı...Bunları yapacak zaman da geçmemiş olsaydı;denizin katıksız mavisine hayran oldukları anda tanışmış olsalardı onlarla...Parlak gökyüzüne baktıktan sonra yavaşca aşağı indirilen gözler,ilk defa bakışsaydı...Oysa ne kadar çok oldu tanışalı:belki yirmidört saati bile geçti...Sizi tanıdıktan sonra uyudum,uyandım,bu arada rüya gördüm;yeniden karşılaştık...Ne yazık,belki bunları dün,bana kapıyı açtıkları zaman bilseydim,sizleri yeni tanımış olmanın büyüsüne kapılarak kim ilir neler söylerdim?Yeni tanışmanın şaşkınlığından olacak: değerini bilemedik o anların...


Tutunamayanlar sayfa 390
 
S

su perisi

Kullanıcı
4 Ocak 2007
En iyi cevaplar
0
0
İlk çekingenlikler ne kadar tatlıdır...Oysa insan,bu beceriksizlikleri bir an önce yenmeye çalışır...Bütün gücüyle büyüyü bozmak,buzları kırmak için uğraşır...Birlikte yapalan her yeni hareket de,istenmediği halde bu büyüyü gerigetirir...Turgut da. bu sefer acele etmedi...Yemek şeçmekteki kararsızlıkların,tabaklara uzanmaktaki çekimserliğin,her duruma uygun söz bulma güçsüzlüğün ayrı ayrı tadı vardı...Kendini bıraktı:uzun sessizlikleri bozmak için çaba göstermedi...Gözlerini Aysel'in bakışlarından kaçırmadı...Dalgaların üstünde oynaşan güneş ışınlarına daldığı zaman söylenen sözleri duymadığı için üzülmedi...Zamanı unutturaya gelmeden başından neler geçtiğini,ayrıldığı zaman neler geleceğini düşünmedi...Selim'den bahsetmek sitediği sırada da,acaba şimdi konuşmasam daha mı iyi olur diye bir endişeye kapılmadı...

"Can sıkıntılarınıda sizinle yaşar mıydı?" diye sordu Aysel'e bakarak...Bazı günler çabuk tükenirdi,ne yapacağını bilemezdi...Böyle zamanlarda hemen yatağa uzanır ve hiç kıpırtamadan uzun süre yatardı...Cansıkıntısını sessizce yaşardı benimle...Bir yandan da dinlerdi..."Cansıkıntısıyla dinlemiyorum ancak," derdi..."Sıkılırken dinlediğimi anlamıyorum...İçimin yeni heyecanlar için dolduğunu hissetmiyorum...Fakat,bilmeden yeni yaşantılara hazırlıyorum kendimi...İçimde bir Selim ölürken kalan bütün gücüyle yeni bir Selim yaratıyordu.."

Tutunamayanlar sayfa 392
 
S

su perisi

Kullanıcı
4 Ocak 2007
En iyi cevaplar
0
0
(...)Yazdıklarını size okuyor muydu?Evet...Bana okurken suratını asıyor,beğenmediğimi söylemem için ısrar ediyordu...Anlamıyorsun,derdi...Bütün bu yazdıklarım uydurma...Aklımdan geçenleri yazmaya cesaret edemiyorum...Alışılmış kalıplar içinde bocalıyorum...Kalıbım yok benim:Biçimsiz bir şeyim ben...Eriyip dağılıyorum yazarken...Olmuyor...Bana uzak gelen yaşantıları düzmece bir biçimde anlatmaya çabalıyorum...İçinden geldiği gibi yazsan,içinden geldiği gibi anlatsan Selimim..Olmaz..Deli derler adama sonra...Hemen damgayı yapıştırırlar...Daha kötüsü hiç bir şey demezler..Ya da,bütün çıkardığın gürültünün sonunda bunu mu yazacaktın derler;ayrıca içim o kadar karışmışki tehlikeleri ayıklayıp temizleyemiyorum...Bütün şuç,savaş yıllarında yediğimiz kara ekmeğin...Bizi iyi beslemediler...Sonra da yağlı yemekler verdiler...Beynim yağ bağlamış olacak...Büyük ve güzel şeylerin dışarı çıkmsına izin vermiyor...Korkuyoruz..Düşünmekten ve sevmekten korkuyoruz...İnsana benzersek,onlara acımaktan korkuyoruz...İşin içine bir kere acıma girerse,ondan bir daha kurtulamamaktan korkuyoruz...Sen de korkuyor musun Günseli?

Tutunamayanlar sayfa452,453
 
S

su perisi

Kullanıcı
4 Ocak 2007
En iyi cevaplar
0
0
Seni tanımadan önce ağaçların çiçek açtığı ve yaprak döktüğü mevsimleri hep kaçırdım derdi resim yapmayı sevdiğim halde denizin mavisini bilmezdim yaprağın yeşilinin her mevsimde değiştine dikkat etmemişim seni tanıdıktan sonra o güne kadar tabiat resmi yapmayı sevmediğim halde bir ağaç bir yaprak küçük bir ot bile çizmiş olmadığım halde ve daha çok kitaplardan kopyalar yapmakta yetindiğim halde ve insan resimlerini fotoğraflardan kareyle büyütmeyi kolayıma geldiği için tercih ettiğim halde seni tanıdıktan sonra gözleri yeni açılmış bir hayvangibi çevreye şaşkın ve hayran bakışlarla insanı ve insan olmayanı ayırmadan incelemeye başladım ve kalemi iğne uçlu mürekkepli kalemi ve resim kağıdını alarak kırlara açıldım ve eskiden kurşunkalemle çalıştığım zamanlardanyani tarihten önceki çizgilerimdeki kararsızlık yüzünden kağıdı sonsuz çizgilerle silip tekrar çizdiğim çigilerle silgi izleri ile kararttığım halde doğrudan doğruya çini mürekkeble çalışmaya başladım hiç silmeden şeçtiğim ağaçları evleri gökyüzünü yolları otları hele bu kadar ilgi çekici olduklarını ve toprağı yeni bir gözle daha doğrusu ilk defa çizebileceğimi hissettiğim bir gözle görmeye başladım ve ilk anda ışık ve gölge meselelerini hallettiğim söylenemezse de duyuş bakımından herşeyi sanki onların arasındaki gizli ilişkiyi sezmişcesine sürekli bağlantılarla yerleştirme bakımından kağıda geçirmeyi becerdiğim söylenebilirdi ve bunu sevginin bana kazandırdığıüçüncü göz olarak adlandırdığımı ifade ettiğim zaman bana kızmış ve alay ettiğimi senin duygularını hafife aldığım için uydurduğumu söylemiştin oysa bendeki tutukluğun senin yanında nasıl azaldığını bilsen evet senin yanında korkularımı benim dışımda var olan ve her zaman benden gizlenen şeylere karşı duyduğum korkuları onların yabancı düşmanca bir inatla bana sırlarını vermelerinden duydugum belirsiz sıkıntıları unuttuğum doğrudur derdi ve ben deona sevincimi belli etmek istememekle birlikte dudaklarımın ellerimin kıpırdanmasından gizleyemediğim sevincimi anladığını okurdum ve yaptığı resimler överek daha çok daha çok çizmesini isterdim...


Tutunamayanlar 460,461
   
 
S

su perisi

Kullanıcı
4 Ocak 2007
En iyi cevaplar
0
0
(...)İnsanlarla ilişkimi kestiğim için kimseyi düşünmüyorum kimse üzülmek zorunda kalmayacak senin için de son günlerdeki perişan durumumla birşeyler yaptığımı senide biraz hazırladığımı sanıyorum birlikte geçirdiğimiz güzel bir günden sonra kendimi öldürerek yıldırımla vurmuyorum seni ya dabana öyle geliyor şimdi şu anda artık ne kadar yaşayacağımı bilmenin rahatlatıcı bir düşünce olduğunu ve kabuslardan gelecekten korkmadığımı söyleyebilirim düşün son günlerde ne duruma gelmiştim artık bilmem bu ıstırapdaha ne kadar sürecek gibi bir alaturka şarkıya yer yok yaşantımda yarın sabah kalkınca kim bilir gene ne olacak endişe yok bu duruma ben bile zor inanıyorum gene tatsız bir şeyler olması ihtimali nasıl ortadan kalkar diyorumbir kaç gün önce sevmediğim kimselere birer mektup göndererek onlara hayatlarının sonuna kadar üzecek yada üzeceğini sandığım sözler yazmayı düşündüm ne yazık ki insan ölmek üzere olduğu andabile hayal gücünün eksikliğinden olacak yeteri kadar kötülük edemiyor bizi tutan bu garip engelişimdi bile anlamıyorum son fırsatı kaçırdığım için biraz mahsunum belki müthiş bir ümitsizlik belki anında yapabilirim bunu fakat tarihin garip cilvesi gücüm yok tam bu sırada kuvvetim tükendi bu adamlara hallerini bildirmek gerekiyordu neyse fazla üzülmeyeyim ölmenin nedeni bu değil beni odama kapanmış kendimi duvardan duvara atarken düşünmeni istemiyorum böyle bir durum yok beni unutmanı istediğim halde bunu yapamayacaksan beni güzel bir durumda düşünmeni isterim onun için beni hiç görme ne demek istediğimi anlıyorsun herhalde senin için daima güzel ve bozulmamış bir bütünlük içinde kalmak istiyorum gereksiz ayrıntılaran insanın aklındaki resmi bozmasına razı değilim kötü hatıralar insanın aklından kelime olarak çıksalar bile görüntü olarak kalırlar..
Hiçbir zaman benden bekleneni vermeyi becerememişimdir bekleyenler utandırmışımdır daha fazla yazamayacağımı hissediyorum son anda acıklı bir sözle canını sıkmamalıyım işte bu kadar işte canım sevgilim Günseli Selim..






Tutunamayanlar/532/533



Çarpıcı bir not:Son yazdığım bölümlerde noktalama işaretlerini unuttuğumu düşünüyorsanız yanlış düşünüyorsunuz..Okuyanlar varsa mutlak bilirler Yazdığım 3. bölümdeki parargaflarda tek bir noktalama işareti bile yoktur...
 
Üst