Türk Tipi Yönetim

  • Konbuyu başlatan Codex
  • Başlangıç tarihi

Konu hakkında bilgilendirme

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde İş Dünyası Yazıları kategorisinde Codex tarafından oluşturulan Türk Tipi Yönetim başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 5,056 kez görüntülenmiş, 7 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı İş Dünyası Yazıları
Konu Başlığı Türk Tipi Yönetim
Konbuyu başlatan Codex
Başlangıç tarihi
Cevaplar
Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan re-Member
Codex

Codex

Özgür Şahin
Site Kurucusu
14 May 2006
En iyi cevaplar
0
48
Çanakkale
www.kendinigelistir.com
MURAT TOKTAMIŞOĞLU




Hiç düşündünüz mü, nasıl bir toplumuz? Çoğu zaman olduğumuz gibi görünmekten daha çok olmak istediğimiz, olmamız gerektiğini düşündüğümüz gibi görünmek isteriz ve davranırız. Bunun nedeni öz güven eksikliğimizdir. Çoğu zaman yetersizliklerimizi saklamaya, tartışmamaya ve üstünü örtmeye çalışırız. Toplum olarak sanki kendimizden kaçıyoruz.



Yabancı toplumların bizi kendilerinden ayırmak için kullandıkları bir söylemi uzun yıllar biz de çok benimsedik ve bunu çoğunlukla birbirimizi aşağılamak için kullandık; ”Alla Turca-Alaturka”. Alaturka, bize özgülüğü, Türk’e özgünlüğü ifade eden bir yaşam, düşünüş ve davranış şeklini tarif eder. İş ve sosyal yaşamımızda alaturkalık karşımıza plansızlık, geleceği düşünmeme, günü yaşama, kolaycılık, taklitcilik, laubalilik, disiplinsizlik, rasgelecilik olarak çıkıyor.



Fakat değişiyor ve dönüşüyoruz ve artık bizler kendi içimizde bazı şeyleri tanımlar ve sıfatlandırırken bizim dışımızda geri kalmışlığı alaturkalık olarak tanımlıyor ve başkaları küçümsüyoruz. Sosyal yaşamımızda alaturkalık hızla yerini modern düşünüş ve davranışa bırakıyor. İş yaşamımızda da aynı değişim ve dönüşüm sözkonusu, fakat hızı yeterli değil.



Daha hızlı ve daha etkin bir değişime ve dönüşüme ihtiyacımız var. Genel olarak ”Türk Tipi Yönetim”in ve yöneticilerin olumsuz sayılabilecek özelliklerine baktığım zaman şunları görüyorum:




-Hızlı başlayıp, daha sonra işi yavaşlatma eğilimindeyiz
-Statükocuyuz, yeniliğe dirençliyiz. Değişimi sevmiyor, çekiniyor hatta korkuyoruz
-Amaç ve hedeflerimiz net değil, ya da yok
-Eleştirilmeyi hiç sevmiyor, fakat sık sık olumsuz şekilde yapıyoruz
-Kısa vadeli çözüm ve yaklaşımları tercih ediyor, bu uygulama ile uzun vadeli daha büyük sorunlar yaratıyoruz
-Teorik düşünmeyi sevmiyor, teoriden yola çıkmayan pratik yaklaşımlarla işin kolayına kaçıyoruz
-Uzmanlıktan çok, çevredekilere göre karar alıyoruz
Merkeziyetçi ve mevzuatçıyız
-Çekingeniz İletişimden anladığımız sadece konuşmak, dinlemeyi bilmiyoruz -Anlaşılamayanın, yanlış anlaşılanın hep biz olduğumuzu ve karşımızdakilerin bizi anlamadıkları düşünüyoruz
-Kolay vazgeçiyoruz
-Çekişmeyi, itişip kakışmayı seviyoruz
-Sorgulayıcı değil, pasifist davranıyoruz
-Kurallara göre oynamak yerine, kuralları kendimize uydurmaya çalışıyoruz
-İlke ve değerlere önem vermeden tutarsızlığı benimsiyoruz
-İşbirliğine çok açık değiliz Birbirimizi, başkaların başarısı çekemiyoruz
-Söylemiyor, söyleniyoruz; dedikodu yapmayı seviyoruz
-Araçlarla, amaçlarımızı birbirine karıştırıyoruz
-Duygusal bir toplumuz, fakat duygularımızı yönetemiyoruz
-”Biz” yerine, ”Ben”leri daha öne çıkarıyoruz
-”Nasıl olur?” sorusu yerine, ”Neden olmaz?” sorusuna cevaplar arıyoruz
- Bilgiyi saklıyor, paylaşmıyoruz
-Unvanımıza, makamımız güç katmak yerine onun gücünün arkasına saklanıyoruz
- Unvana, pozisyona, rütbeye, diplomaya çok önem veriyoruz
- Hatalara karşı savunmacı bir yaklaşım içinde direnç gösteriyoruz
- Öğrenmeyi okulla sırlı görüyoruz
- Zamanımızı organize edemiyor, organize olamıyoruz
- Takip ve taklit etmeyi, çoğunlukla edilmeye tercih ediyoruz
- Kişiliklerle işi birbirinden ayrılmaz bir parça olarak görüyoruz
- Öz güven eksikliğimiz var Hatalarda sorumlu arıyor, mutlaka birini buluyor ve kelleleri uçuruyoruz
- Yaratıcı düşünceyi yeterince desteklemiyor, olanak yaratmıyoruz
Olumludan çok, olumsuzluklara odaklanıyoruz
-Katılımcılık ve paylaşımcılık yönümüz gelişmemiş Gruplaşma ve hizipleşme yaygın -”Takım Çalışması” yerine ”Birtakım Çalışmalar” ve ”Takım Çatışması” yapıyoruz
-Stratejik düşünmeyi bilmiyor, günü kurtarmaya çalışıyoruz
-Mazeret ve bahane üretmede üstümüze yok
-Planlı ve sistemli çalışmaya alışık değiliz, yönteme inanmıyoruz
-Yaşadıklarımızdan ders almayı bilmiyoruz
-Her zaman baş olmayı istiyoruz; ”Benim olsun varsın küçük olsun” temel düstürumuz -Farklılık ve çeşitliliğe sıcak bakmıyoruz
-Risk almaktan korkuyoruz
-Başarıya odaklanma ve rotada kalma zayıflığımız var
-Kaderci ve kederciyiz Küçük düşünüyor ve az olanla yetinmeye çalışıyoruz
-Yetkilerimizi devretmeyi sevmiyoruz
-Bırakın lider yetiştirmeyi, çevremizde düşünen insan istemiyoruz
-Tepkiseliz Yüzeyseliz; buzdağın altı görmeye çalışmıyoruz
-İnisiyatif kullan(a)mıyor, otorite arıyoruz
-Her zaman bizim dışımızda bir kurtarıcı bekliyor, başkaların yönlendirmesine ihtiyaç duyuyor ve bekliyoruz
-Sistemsizliğin sistem haline geldiği yapılar oluşturuyoruz
-Moda trendlere aşırı ilgi gösteriyor, herşeyin enflasyonunu oluşturuyoruz
-İleri dönük değil, geriye dönük düşünme eğilimi içindeyiz
-Amaç ve hedeflerimiz çok açık değil
-Süreksizlik ve kararsızlık bir parçamız olmuş
-Herşeyi acil kategorisine sokana kadar ilgisiz davranıyoruz
-Sürece ve sisteme değil, sonuçlara bakıyoruz
-Önce yapıyor, sonra düşünüyoruz
-İyiyi hedefliyor, fakat sonunda vasatla yetiniyoruz
-Zor yolu değil, kolay ve önceden kullanılmış eski yolları seçiyoruz
-Rekabetin bizim için anlamı, biz kazanalım onlar kaybetsin
-İyileştirme yerine, kökten değişimi savunuyoruz
-Özde değil, sözde doğruları söyleriz; Tutarlı değiliz ”Benim düşüncem her zaman doğrudur”cuyuz
-Kendi isteklerimizin yapılmasında ısrarcıyız ”Dediğimi yap, yaptığımı yapma” temel ilkemiz
-Hazır reçetlere önem veriyoruz
-Esnemekte her zaman zorlanıyoruz; Esneklikle, ilkesizliği birbirine karıştırıyoruz -Kendimizi küçümser, başkaları büyütürüz
-Bizim dışımızdan gelen fikirleri zor kabulleniyoruz (Yabancılardan gelenler hariç)
-Objektif değil, subjektif yaklaşımımız ağır basar
-Kendi bakış açımızı her zaman önde tutarız
- Hiyerarşik ve otoriter yapılara karşı eğilimliyiz




Fakat tüm bunlara rağmen eğer bir şeye karar verirsek ve inanırsak hızla uyguluyor ve hızlı değişiyoruz. İstersek müthiş bir esneme yeteneğimiz var. Bu bazen ilkesizlik şeklinde de karşımıza çıkıyor
Kazanma ve başarı hırsımız var. Uyarlama ve uyum sağlama gücümüz yüksek. Değişime direnir, fakat çok da hızlı uyum sağlarız. En önemlisi de içten ve sıcak, yüreklerini kullanması bilen bir toplumuz. Birliktelik duygumuz yüksek. İmece kültürümüz var. Batı daha çok aklı ile yönetirken, biz yüreklerimizle yönetmeye çalışıyoruz. Yapmamız gereken akıl ve yüreğimizi beraber kullanabilme becerimizi geliştirmektir.



-Eğitime önem vermeye başladık
-Kişisel gelişime yatırım yapıyoruz
-Olumlu düşünmeye çalışıyoruz
-Planlı çalışmaya çalışıyoruz
-Yaşamımızı kontrol etmeye çalışıyoruz



Türk yöneticilerin geneline baktığımızda eskisi kadar çok yoğun olmasa da hala bir grup yöneticinin, kendinden daha iyi olanı yanında barındırmak istemediğini görüyoruz. Kendi yerine yönetici, lider yetiştiren kişi sayısı yok denecek kadar az. ”Benden sonra tufan” anlayışı ile yönetiyoruz. Gelişmiş ülkelere baktığımızda liderlik özelliklerinin en başında lider yetiştirmenin geldiğini görüyoruz.



Türkiye genelinde yöneticiler yetkilerini delege etmekten ve inisiyatif kullanılmasına izin vermekten çekiniyorlar. Daha iyi birisinin yerlerini alacağı korkusu yaşanıyor. Türk tipi yönetimde yönetici her an yerini kaybetme korkusu yaşıyor ve risk al(a)mıyor, inisiyatif kullan(a)mıyor.



Temel anlayış, ”Gelen ağam, giden paşam”. Eğer özel sektördeyseniz yöneticiden tek beklenen, ”Kar”dır, ”Ne olursa olsun kar edelim”. Bu da orta ve uzun dönemli stratejik düşünmeyi, değişimi ve yeniliği öldürüyor. Kar için kısa vadeli alınan karar ve uygulamalar, uzun vadeli daha büyük sorunlara yol açıyor ve yöneticiler sonuçta yine başarısız sayılıyor.



Türk tipi yönetimin altında yatan da yetiştirilme tarzımız. Baskıcı, engelleyici, kontrol edici çocuk yetiştirme yaklaşımımız iş yaşamımızda da aynı şekilde devam ediyor. Çocuğun yerini çalışanlar, anne ve babanın yerini müdürler, şefler, patronlar, amirler, yöneticiler alıyor.



Sonuçta iş, ”Çalışan dediğin patronunun, müdürünün dediğini yapar” noktasına geliyor. Ve yönetim şeklimiz çoğu yerde ne yazık ki ”Türk Tipi Pedagojik Yönetim” şeklini alıyor. Bunun sonucunda da batılı insanlarla bizim aramızda yüzyıllar sonrasında önemli bir düşünüş farkı oluşmuş oluyor.
 
G

Gamzelim

Kullanıcı
17 May 2006
En iyi cevaplar
0
0
www.kalbim.gen.tr
Vay be... Ne cok hatalar varmis... Ilginc bir yaziydi...

Tesekkürler Özgür’cüm
 
S

seca

Kullanıcı
1 Haz 2007
En iyi cevaplar
0
0
mersin
:D :D :D :DKaderci ve kederciyiz Küçük düşünüyor ve az olanla yetinmeye çalışıyoruz

Çekingeniz İletişimden anladığımız sadece konuşmak, dinlemeyi bilmiyoruz -Anlaşılamayanın, yanlış anlaşılanın hep biz olduğumuzu ve karşımızdakilerin bizi anlamadıkları düşünüyoruz

Bizim dışımızdan gelen fikirleri zor kabulleniyoruz (Yabancılardan gelenler hariç)

GERÇEKTN BU BİZM TOPLM
 
A

AttRiB_Tr

Kullanıcı
19 Tem 2007
En iyi cevaplar
0
0
ist
Kanımca, yazılan olumsuzlukların cogu degişimin ara basamaklarından kaynaklanıyor. Mesela eskiden elde olmayan nedenler anlasılırken git gide amerikan tarzını benimseyen yada cagrıstıran bir dusunceyle artık bunlara mazeret gozuyle bakıyoruz. gecmiş te mazeret uretmeyle fırcadan yada ceza dan yırtmaya alısan insanlar artık karsıdakilerin  aynı numarayı yemediginin farkında olmadan mazeret e basvuruyorlar. Herkes ten beklenti işletme(management= yonetim) okuyup mudur olmaları bu da insanları strese sokuyor, cevrenin baskısı bilinc altında dusunceleri zorluyor. Burada da tam tersi muktederiyet sorgulanmıyor. Herşeyimizi saklamak zorundayız rakiplerimiz( firma bazında yada insan olarak) devamlı bizi bizde onları takib ediyoruz.Buldugumuz en ufak bir kıvılcım bizim tamamlanmamıs fikrimizin ertesi gun tam ve urun\başarı  olarak karsımıza konlabilecegini biliyoruz, neyseki telif hakları ve rekabet kuralları ile ilgili adımlar atılmaya baslandı. Daha bir cok hatanın gercekci yada gercek dısı nedenleri var. Sistemin carkları biribirlerinin dişlilerini tam olarak kavradıgı zaman bu elestiriler de degişecektir.
Türk tipi yoneticilik eksiklerini batı tarzı yoneticilikten kapatmaya calısıyor, bu eksikler kapandıgında, şimdi yasadıgımız surecteki zihniyeti elestirmek yerine gulecegiz sanırım.

ceteris paribus olursa insanlar kitaplara bakarak yoneticilik yapabilir dahası yoneticiler bilgisayarlarımız olabilir. Fakat dunya sabit degilki icinde bulundugumuz sartlar sabit olsun. Zaten son donemlerde de uluslararası şirketlerin bilim adamı ve yonetici olarak Türkleri secmelerinde bazı sebepler var elbette unutmamak gerekirse ne acı ki kimse kendinden olmayanı cok buyuk ustunlukleri yoksa yanında gormek istemez.
 
D

DUYARKAT

Kullanıcı
7 Eyl 2007
En iyi cevaplar
0
0
      Şartların giderek ağırlaştığı rekabet şartlarında, pazarlamanın bu kadar önem kazandığı iş alanlarında bu hatalarla ayakta kalacak bir bakkal dükkanı dahi olacağını düşünmüyorum. Bana biraz abartılı geldi.
 
M

menzup

Kullanıcı
9 Kas 2007
En iyi cevaplar
0
0
konya
tamam hatalarımız var ama neden bu hataların çözümü içinde katkıda bulunmuyor muyuz tartışılır ??? ???
 
R

re-Member

Kullanıcı
16 Ağu 2007
En iyi cevaplar
0
0
Ankara
:( gözemlediğim kadarıyla :malesef yazılanların çoğu doğru..Türkler olarak 'Hızlı başlayıp, daha sonra işi yavaşlatma eğilimindeyiz'  çok doğru hatta bu özelliğimizden dolayı ingilizler şöyle bi söz söylerler 'Türk gibi başla,İngiliz gibi bitir'.azimliyiz,hırslıyız..vs..vs...bi çok güzel yönümüz var ama olumsuz yönler de düzeltilebilinir.. :-\
 
Üst