TOPLUMSAL VE KİŞİSEL YAŞAMIN DEĞİŞİMİNDE KÜLTÜR VE SANATIN ÖNEMİ

  • Konbuyu başlatan yasinyarar
  • Başlangıç tarihi

Konu hakkında bilgilendirme

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Sanat kategorisinde yasinyarar tarafından oluşturulan TOPLUMSAL VE KİŞİSEL YAŞAMIN DEĞİŞİMİNDE KÜLTÜR VE SANATIN ÖNEMİ başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 2,850 kez görüntülenmiş, 0 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Sanat
Konu Başlığı TOPLUMSAL VE KİŞİSEL YAŞAMIN DEĞİŞİMİNDE KÜLTÜR VE SANATIN ÖNEMİ
Konbuyu başlatan yasinyarar
Başlangıç tarihi
Cevaplar
Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan yasinyarar
Y

yasinyarar

Kullanıcı
6 Haz 2008
En iyi cevaplar
0
0
Yerleşik düzene ve yaşam alışkanlıklarına razı olmayan insanlarız.Belli arayışlar bizleri bir araya getirmiş durumda.Bir şeyler arıyoruz.Toplumsal yabacılaşmadan ve sosyal yalnızlıklardan kurtulmak istiyoruz.Bizler açısından temel amaç,”yeni insan”,”yeni zihinsel şekillenme” olabilir.Şimdiye kadar yaşanan deneyimler göstermiştir ki,üst yapıda ki radikal değişim ve dönüşümler kendi “insan tipi”ni yaratmayı başaramıyor.Bunları kaba bir bakışla sadece politik ve ekonomik bir düzenleme olarak görmüyorsak; insanın insanlaşması, özgürleşmesi, düşünsel ve duygusal davranışta nitelik olarak gelişmişliğe de ulaşma olarak görüyorsak, yaptığımız her şey de(sanal ortamlarda dahi) insan içinse; bir araya gelmede, ilişkilerde,paylaşımlarda, bir bütün olarak bu inceliği,derinliği ve farklılığı yakalamak zorundayız.
Değişimi ve dönüşümü hedefleyen bir kültürlenmenin şekillendirdiği insan tipi,”yeni insan”ı temsil edecektir.Yani,yaşamı bir bütün olarak kavrayan; bu bütün içerisinde “farklı duruşu”nu her alanda sergileyen,ortalamanın çok üzerinde,topluma örnek olmayan çalışan insan.Bu duruşun,öznel olarak ilk şartı,samimiyet ve kendimizle barışık yaşayabilmektir.İnsana dair bütün güzellikleri bünyesinde taşıyan “yeni insan”,kendi kültürünü ve yaşam anlayışını da yaratacaktır.
Kendimize ve topluma karşı yabancılaşmanın aşıldığı,sömürüsüz, baskısız, insanın insanca ve özgürce yaşadığı, sevgi üzerine kurulu bir toplumun değerlerini, kendi yaşamımızda, ilişki ve işleyişimizde yaratıp, içselleştirip bir bütün olarak hayata geçirmek sanıldığı gibi zor değildir.Yeter ki bir yerlerden başlamasını bilelim.Eski anlayışlarımıza ve yaşam alışkanlıklarımıza karşı köklü bir tavır alabilelim.
İnsanlaşma değerlerini bir kültür haline getirmek; yaşam mücadelesi içerisinde,belli bir yaşam tarzıyla, belli ilişkiler sürecinde, doğal hal aldırmak ve bunu belli alanlarda ete-kemiğe büründürmek mümkündür.
Her şeyden önce yeni bir kültür yaratmanın, sadece eski,geçmiş kültürü ortadan kaldırmak olmadığını belirtmek gerekiyor. İnsanın belli alışkanlıklarda kurtulması zordur.Eski ile yeninin çatışması belli bir dönem sürecektir.Bu süreçte bizleri güçlendirecek ve “yeni”nin doğmasını sağlayacak olan,bilinç alanımızda ki yaşanacak değişim,dönüşüm,gelişim ve birikimdir.Sırtında tek bir tüyü olmadığı halde,hayat karşısında kartal kesilen insanlardan olmamalıyız.
Vedat Türkali,Bir Gün Tek Başına adlı romanında,yaşlı bir karakterin ağzından şunu söylüyor:”İnsan beyni değirmen taşı gibidir.Eğer arasına bir şeyler koymazsan,kendi kendini öğütür.”Bugün çevremizde çokça “öğütülmüş beyin” görmek mümkündür.Amacımız,en azından kendi içimizde bu çubuğu tersine bükebilmektir..Doğru olanı,yeni olanı aramalıyız ve bilincimizi bunlarla donatmalıyız. Ayrıca geçmişte de yaratılmış insanlık değerlerini özümsemek ve bugüne izdüşürebilemek,”yeni insan”a doğru evrilmenin olmazsa olmaz koşuludur.İşin önemli bir yönü bu iken,diğer yönü ise, bugün için ilişkide olduğumuz ve paylaşımlar yaşadığımzı insanlarda yeni zihinsel değerler yaratmak,onlara benimsetmek zorunluluğudur.Bu da ancak,yaratılan, benimsenen ve biriktirilen yeni zihinsel değerleri insanlarımızla doğrudan ve çok yönlü olarak paylaşmakla mümkün olur.Bencillik ve rekabet,sözünü ettiğimiz yaşam biçiminin başta gelen düşmanıdır.Öyleyse,içinde yaşadığımız toplumsal ilişkilerin bize bulaştırdığı bu olumsuz ve insan doğasına aykırı değerleri yaşamlarımızdan kovarak işe başlamalıyız. Bulunduğumuz her alanda yaratıcı faaliyetlerde bulunabilmeliyiz.Tek tek çabalar bile,insanlık havuzuna taşınan kova kova su olacatır. Daha doğrusu,insanlarımız, yaratılan bu değerlerle tek yanlılıklardan, darlıklardan, sistemin oluşturduğu duygu-düşünce ve güdülerden kurtularak varolan durumu sürekli aşmak isteyecek ve elindekilerle yetinmeyecektir.Bu durum,beraberinde sürekli yenilenmeyi ve gelişmeyi de getirecektir.Daha yüksek bir kültür düzeyine erişerek, gelişmede sınır tanımayacak ve bir bütün olarak amaçlarına ulaşma isteği sürekli uğraş halini alacaktır.
Gerçeğin imgelerle kurgulanmasıdır sanat,edebiyat… İnsanın içindeki güzelliklerin ifadesi, yaşama duyulan isteğin, sömürüsüz, baskısız, kardeşçe bir yaşam isteminin dile getirilmesidir.Bütün sanatların bana göre tek bir amacı vardır; insanın tüm duygularını insani yapmak...İnsanı,insanlaştırmak…İnsanı,gayri insanlıktan kurtarmak ve özgürleştirmek…İnsanın kaybolan iç güzelliklerini ve zenginliğini tekrar var etmek ve geliştirmek.Kısacası,insanın,çeşitli amaçlarla kaybedilmek istenen insanlığı tekrar insanla buluşturmak.
“İnsanlaşma ve özgürleşme mücadelesi; yaşamda mükemmel bir inceliği de gerektiriyor. Bu nedenle, yarını yaratmada tarihi yazmada verilen mücadelenin sürecin öznesi olan her insan, bu inceliği kazanmak için bir sanatçı ruha sahip olmalıdır.”
 
Üst