"Şeytan Kendi Kahramanlarını Korur..."

morkelebek

Kullanıcı
Katılım
28 Tem 2010
Puanları
0
seytan1b.jpg





"ŞEYTAN KENDİ KAHRAMANLARINI KORUR"

Ak sakallı dede birdenbire beliverdi önümde.
Sanki yüzyıllardır onu bekliyormuşum gibi hemen sarıldım ellerine.
"Sana sormak istediklerim, senin bilge cevaplarına ihtiyacım var" dedim.

Gülümseyerek, "hadi, sor bakalım" dedi.

"Erdem?" dedim.
Yine, ancak bu defa müstehzi biçimde gülümsedi.
"Perdem, sarı pembe, çiçek desenli" dedi.

Şaşırdım bir an... Ama "vardır elbette bu cevapta bir hikmet" dedim ve toparladım kendimi.

"Şeref?" dedim.
"Kenef diyorlardı eskiden, şimdi ve ce diyorlar" dedi.

Şaşkındım.

"Haysiyet?" dedim.
"Tahsilat, çok zor" dedi. "Para, kapanın elinde kalıyor."

"Ya ahlak?" dedim.
"Anlat" dedi. "Sen anlat, ben dinliyorum."

Kelimeler bu defa dudaklarımdan kekeleyerek döküldü.

"Peki, ya aşk?" dedim.
Bir kahkaha attı.
"Tesadüfen yan yana gelmiş, alfabeden 3 harf" dedi.

Alnımdan boncuk boncuk terler inmeye başladı.
Kendimi toparlayarak sordum:
"Peki, ya Tanrı?"

Sustu.
Yüzü birdenbire ciddileşmişti.
Sırtını dönüp giderken sesini duydum:
"Sanrı" dedi. "İnsana mahsus bir sanrı!"

Giderek kaybolan boğuk kahkahasını duydum son bir kez daha.

Alnımda boncuk boncuk birikmiş terler aşağı inip gözkapaklarımdan içeri sızarken, dehşet içinde uyandım. Fanilam terden sırtıma yapışmıştı.

Banyoda yüzüme su çarparken, dehşetten büyümüş gözbebeklerimi gördüm.

Hızla giyindim ve koşarak, kan ter içinde ninemin evine gittim.
Kapıdan içeriye adım atar atmaz "nine" dedim, "çok kötü bir kabus gördüm."

Bir çırpıda, soluk soluğa anlatıverdim gördüklerimi.

Onca yılların bilgesi ninem, beni son kelimeme kadar dinledikten sonra dizlerinin dibine oturttu, yüzümü şefkatle okşadı.
"Korkma evlatcığım" dedi. "O gördüğün ak sakallı dede değildi..."

Yüzüne şaşkınlıkla bakıyordum.
Onun, çok acı ve mutluluk yaşamış yaşlı bilgelere has gözlerine huzurlu bir gülümseme yerleşmişti.
Ninemin yüzümde şefkatle dolaşan eli ve gülümseyen yüzü beni rahatlatmıştı.

"Peki, kimdi o nine?" dedim.

Sustu, derin ama huzurlu bir nefes aldı.
"O gördüğün ak sakallı dede değil, al sakallı şeytandı!" dedi.

Yüzüne şaşkınlıkla bakmaya devam ediyordum.

Kısa bir süre sustuktan sonra dudakları yeniden kıpırdadı.
"Bu rezil ve onursuz çağda, ak sakallı, nur yüzlü dedelerden başka hiçbir şeyle artık insanları kandıramayacağını bildiği için, ak sakallı dede olarak görünmüş sana" dedi.

Şaşkındım ama gördüğüm kabusun baş aktörü ortaya çıkmıştı.

Günlük yaşantımın içinde, binlerce farklı insan suretiyle dolaşan şeytanların arasında ak sakallı dedelerin de olabileceğini, işte o gün anladım.

İnsanların renklerinin değil, dertlerinin gerçek vicdanları olduğunu da o gün, ninemin dizlerinin dibinde otururken kavradım...


Ahmet Savaş...
 
Geri
Üst