Sizlerle başımdan geçen iki olayı paylaşmak istiyorum;
İlki,
1994 senesi, üniversite yılları, sayın Hasan Yılmaz hocamın psikoterapi ile ilgili bir dersinde geçen bir cümlesi beni çok etkilemişti.
"Sevdiklerinize sevginizi söylemekte geç kalmayınız, varsın onlar bunu biliyor da olsa siz yine de onlara, onları ne kadar sevdiğinizi söyleyin..."
Çok sevdiğimiz!! Nobel ödüllü yazarımız bir kitabında şöyle demişti hatırlarsınız, "bir gün bir kitap okudum, hayatım değişti.." İşte benim ki de aynı hesap bu sözü duydum, doğrudan babam aklıma geldi. Babamı çok seviyorum fakat bu zamana kadar bunu ona ne söyledim ne de gösterebildim. Ona bir şekilde durumu açmalı, ona sarılmalı ve sevdiğimi söylemeliyim diye düşündüm. Annemle bir sorun yok bildiğiniz ana-oğul ilişkisi yani. Fakat baba "Koskoca Hacı Hasan Veli" Ciddi, otoriter, eleştirel bildiğiniz baba işte. Gencim, ergenliğin o tartışmalı yılları henüz geride kalmış. Hala benle ilgili kafasında yaşanan olumsuzluklarla, asiliklerimle ilgili duyguları taze...
Ama bir şekilde bütün zorlukları aşıp kendime ve babama rağmen onunla duygularımı paylaşmam gerekiyordu. Mayıs ayı, hafta sonu Alanya'ya gittim ailemi görmeye. Akşamında babama;
-Baba senle özel bir konu konuşmak istiyorum dedim
Televizyonda haberleri izlerken bana döndü;
- Ne o hayırdır, bir kız meselesi mi var? dedi? Hayır deyince paran mı bitti? diye yeniledi sorusunu.
Beni biraz dinlemeni istiyorum dedim ve heyecanımı yenerek başladım babama anlatmaya;
- "Baba, ilkokuldan sonra Gazipaşa da yatılı okudum, sonra lise Alanya da ardından Üniversite, her zaman bana destek oldun.Ne zaman paraya ihtiyacım olsa beni parasız bırakmadın. Bizler için çok şeyler yaptın fakat ben düşünüyorum da keşke bana arada sarılıp canım oğlum da deseydin. Sanırım tüm yaptıklarından daha fazla anlam ifade ederdi bana" dedim ve baltayı taşa vurdum.
Babam, bir anda kızardı, sinirlendi ve başladı benim ne kadar nankör bir evlat olduğumu, benim için yaptıklarını bana anlatmaya...
"Kendisi yememiş, bize yedirmiş, içmemiş içirmiş....bilirsiniz işte.Çocukluğundan itibaren kendi çektiği imkansızlıkları ve sıkıntıları bir bir saymaya başladı...Eşine zor raslanır zor bir hayat gerçekten. Dedem, babam henüz 3,5 yaşındayken ölmüş, babaannem ise 5 yaşındayken ölmüş. 5 yaşında anasız ve babasız kalmışlar amcamla beraber 2 kardeş. Sonra amcası almış yanlarına o da 1 yıl sonra ölmüş..Annelerinin babası (dedesi) almış yanlarına ama tam bir zorba, hem sabahtan akşama çalıştırır hemde her gün dövermiş...Kıtlık yılları, babam 1930 doğumlu, bahsettiğim yıllar 2. dünya savaşı öncesi ve zamanları, meşhur kıtlık yılları.Var olan tarlalarının büyük bir kısmı elden çıkmış,oysa ki dedeleri ağa bir adam bir sürü kahyası olan bir kişi...Uzatmayayım tırnakları ile kazıyarak oluşturduğu onurlu bir hayat, yer satmadan yer ve yuva yapan,7 çocuk büyüten, ilk eşinin ölümü geride kalan ve 4 yetiminin sorumluluğu 2. evlilik, mutlu bir yuva..ayrılık gayrılık olmadan aileyi bir arada tutabilmiş bir baba...
Baktım babam kopmuş gidiyor, anlattıkça fenalaşıyor. Yerimden kalktım, Omuzlarından tuttum ve;
"-Baba, tüm bu anlattıklarını biliyorum ve seni sonsuz takdir ediyorum, benim sana söylemek istediğim şu. SENİ ÇOOOOKK SEVİYORUM. BUNDAN SONRA SANA SIKICA SARILMAK İSTİYORUM. SENİN VARLIĞIN YETER, BUNDAN BÖYLE SANA DAHA YAKIN OLMAK İSTİYORUM" dedim ve ona sarılıp öptüm.
Babam önce afalladı, şaşırdı, ne diyeceğini, nasıl davranacağını pek kestiremedi,bir iki yutkundu ve gözlerinden yaş damlacıkları süzüldü. Biliyordum ki ona anne-babası doya doya sarılamamıştı, sarılmaya ömürleri vefa etmemişti. Hiç kimse onun için bir şeyler yapmamış, geceleri üstünü örtmemiş, ona hediye almamıştı..Tüm bunları hatırladı...Bunları konuştuk ardından...
Canım Babam, iyi ki varsın, iyi ki sağ ve sağlıklısın...Seni çooookkk Seviyorum.Ve bunu o da biliyor.
İkinci olay;
1999 yazı Temmuz ayı, Alanya ya gittim yaz tatilim için. Yakup abim, tanıdığı bir bayanın "kardeşin Psikolojik danışmanmış, lütfen gelince beni bir görüştür" diye iki aydır kendisine ısrarlı talebinden bahsetti. Bilirsiniz danışmanlığın öyle tatili, seyehati, kahvesi, misafirliği yoktur. Yakaladığın yerde fırsatı değerlendir. Herneyse; biraz sızlanıp tamam günü ve yeri sen ayarla dedim. Ertesi akşam bir sahil restoranının sakin bir kenarında içecekleri yudumlarken görüşmemize başladık.
Bayan,30- 35 yaşlarında, kendi işi olan, üniversite mezunu bir kişi. Anlattıklarını özetliyeyim; bayanın annesi ölünce 3 kardeş olarak babalarının yalnız kalmaması için, yada babalarının isteği,babaları yeniden evlenmiş. İkinci eşinden 2 çocuk sahibi olmuş.Fakat bu 3 kardeş büyükler olarak evden taşınmışlar kendi yuvalarını kurmuşlar. Babası ile araları zaman zaman limoni imiş ve bir ay öncesi babası onları yemeğe davet etmiş, yemekte karşılıklı atışmışlar, tartışıp kavga etmişler. "Babama sinirlendim ve bende onu kırıcı sözler sarf ettim, çarpıp kapıyı çıkıp gittim" dedi. Bu olaydan üç hafta sonra babası ani ölüm-kalp krizi ile vefat etmiş. Yemekten sonra bu arada hiç konuşmamışlar tabi... Bir haftadır ağlamaktan kendini alıkoyamama, vicdan sızısı, ve suçluluk...
Bayanın ifadesi ile sorun babasının ölümü ile ilgili olarak onu kaybetme acısı, ölümü kabullenememe değil..
"- Babamla kavgalı ayrıldık, oysa ben onu çoooookk seviyordum, ben onu kırmak da istememiştim, oysa ben bunları babama söyleyemeden onu kaybettim, o benim, onu ne kadar sevdiğimi bilmiyordu!! keşke bunu ona söyleyebilseydim...." Hıçkırıklar...
....................
Uzun lafın kısası sevdiklerinize, duygularınızı açmak için geç kalmayın, Siz sevginizi, yüreğinizi açın, bırakın onlar ne tepki verirlerse versinler...Önemli olan sizin içinizde kalmasın... Onlar zaten biliyor!! öylemi varsın bilsinler bir daha söyleseniz ne çıkar? Öyle telefonla, mesajla falan değil... Oturun, alın kalem kağıdınızı uzuuuuuun uzun onun size ne anlam ifade ettiğini, sizler için yaptıklarının farkına vararak ve bunu onlara hissettirecek şekilde yazın....Altına da kooocaman ekleyin " SENİ SEVİYORUM" diye.( Fakat bunu yaptığınız bir hatanın özrü gibi veya para istemek için ortam yumşatması gibi değil, herşeyden bağımsız samimi yapınız
)))
Lütfen alacağınız tepkileri buraya yorum olarak yazarsanız çok mutlu olurum.
Sevgiyle kalın...
İlki,
1994 senesi, üniversite yılları, sayın Hasan Yılmaz hocamın psikoterapi ile ilgili bir dersinde geçen bir cümlesi beni çok etkilemişti.
"Sevdiklerinize sevginizi söylemekte geç kalmayınız, varsın onlar bunu biliyor da olsa siz yine de onlara, onları ne kadar sevdiğinizi söyleyin..."
Çok sevdiğimiz!! Nobel ödüllü yazarımız bir kitabında şöyle demişti hatırlarsınız, "bir gün bir kitap okudum, hayatım değişti.." İşte benim ki de aynı hesap bu sözü duydum, doğrudan babam aklıma geldi. Babamı çok seviyorum fakat bu zamana kadar bunu ona ne söyledim ne de gösterebildim. Ona bir şekilde durumu açmalı, ona sarılmalı ve sevdiğimi söylemeliyim diye düşündüm. Annemle bir sorun yok bildiğiniz ana-oğul ilişkisi yani. Fakat baba "Koskoca Hacı Hasan Veli" Ciddi, otoriter, eleştirel bildiğiniz baba işte. Gencim, ergenliğin o tartışmalı yılları henüz geride kalmış. Hala benle ilgili kafasında yaşanan olumsuzluklarla, asiliklerimle ilgili duyguları taze...
Ama bir şekilde bütün zorlukları aşıp kendime ve babama rağmen onunla duygularımı paylaşmam gerekiyordu. Mayıs ayı, hafta sonu Alanya'ya gittim ailemi görmeye. Akşamında babama;
-Baba senle özel bir konu konuşmak istiyorum dedim
Televizyonda haberleri izlerken bana döndü;
- Ne o hayırdır, bir kız meselesi mi var? dedi? Hayır deyince paran mı bitti? diye yeniledi sorusunu.
Beni biraz dinlemeni istiyorum dedim ve heyecanımı yenerek başladım babama anlatmaya;
- "Baba, ilkokuldan sonra Gazipaşa da yatılı okudum, sonra lise Alanya da ardından Üniversite, her zaman bana destek oldun.Ne zaman paraya ihtiyacım olsa beni parasız bırakmadın. Bizler için çok şeyler yaptın fakat ben düşünüyorum da keşke bana arada sarılıp canım oğlum da deseydin. Sanırım tüm yaptıklarından daha fazla anlam ifade ederdi bana" dedim ve baltayı taşa vurdum.
Babam, bir anda kızardı, sinirlendi ve başladı benim ne kadar nankör bir evlat olduğumu, benim için yaptıklarını bana anlatmaya...
"Kendisi yememiş, bize yedirmiş, içmemiş içirmiş....bilirsiniz işte.Çocukluğundan itibaren kendi çektiği imkansızlıkları ve sıkıntıları bir bir saymaya başladı...Eşine zor raslanır zor bir hayat gerçekten. Dedem, babam henüz 3,5 yaşındayken ölmüş, babaannem ise 5 yaşındayken ölmüş. 5 yaşında anasız ve babasız kalmışlar amcamla beraber 2 kardeş. Sonra amcası almış yanlarına o da 1 yıl sonra ölmüş..Annelerinin babası (dedesi) almış yanlarına ama tam bir zorba, hem sabahtan akşama çalıştırır hemde her gün dövermiş...Kıtlık yılları, babam 1930 doğumlu, bahsettiğim yıllar 2. dünya savaşı öncesi ve zamanları, meşhur kıtlık yılları.Var olan tarlalarının büyük bir kısmı elden çıkmış,oysa ki dedeleri ağa bir adam bir sürü kahyası olan bir kişi...Uzatmayayım tırnakları ile kazıyarak oluşturduğu onurlu bir hayat, yer satmadan yer ve yuva yapan,7 çocuk büyüten, ilk eşinin ölümü geride kalan ve 4 yetiminin sorumluluğu 2. evlilik, mutlu bir yuva..ayrılık gayrılık olmadan aileyi bir arada tutabilmiş bir baba...
Baktım babam kopmuş gidiyor, anlattıkça fenalaşıyor. Yerimden kalktım, Omuzlarından tuttum ve;
"-Baba, tüm bu anlattıklarını biliyorum ve seni sonsuz takdir ediyorum, benim sana söylemek istediğim şu. SENİ ÇOOOOKK SEVİYORUM. BUNDAN SONRA SANA SIKICA SARILMAK İSTİYORUM. SENİN VARLIĞIN YETER, BUNDAN BÖYLE SANA DAHA YAKIN OLMAK İSTİYORUM" dedim ve ona sarılıp öptüm.
Babam önce afalladı, şaşırdı, ne diyeceğini, nasıl davranacağını pek kestiremedi,bir iki yutkundu ve gözlerinden yaş damlacıkları süzüldü. Biliyordum ki ona anne-babası doya doya sarılamamıştı, sarılmaya ömürleri vefa etmemişti. Hiç kimse onun için bir şeyler yapmamış, geceleri üstünü örtmemiş, ona hediye almamıştı..Tüm bunları hatırladı...Bunları konuştuk ardından...
Canım Babam, iyi ki varsın, iyi ki sağ ve sağlıklısın...Seni çooookkk Seviyorum.Ve bunu o da biliyor.
İkinci olay;
1999 yazı Temmuz ayı, Alanya ya gittim yaz tatilim için. Yakup abim, tanıdığı bir bayanın "kardeşin Psikolojik danışmanmış, lütfen gelince beni bir görüştür" diye iki aydır kendisine ısrarlı talebinden bahsetti. Bilirsiniz danışmanlığın öyle tatili, seyehati, kahvesi, misafirliği yoktur. Yakaladığın yerde fırsatı değerlendir. Herneyse; biraz sızlanıp tamam günü ve yeri sen ayarla dedim. Ertesi akşam bir sahil restoranının sakin bir kenarında içecekleri yudumlarken görüşmemize başladık.
Bayan,30- 35 yaşlarında, kendi işi olan, üniversite mezunu bir kişi. Anlattıklarını özetliyeyim; bayanın annesi ölünce 3 kardeş olarak babalarının yalnız kalmaması için, yada babalarının isteği,babaları yeniden evlenmiş. İkinci eşinden 2 çocuk sahibi olmuş.Fakat bu 3 kardeş büyükler olarak evden taşınmışlar kendi yuvalarını kurmuşlar. Babası ile araları zaman zaman limoni imiş ve bir ay öncesi babası onları yemeğe davet etmiş, yemekte karşılıklı atışmışlar, tartışıp kavga etmişler. "Babama sinirlendim ve bende onu kırıcı sözler sarf ettim, çarpıp kapıyı çıkıp gittim" dedi. Bu olaydan üç hafta sonra babası ani ölüm-kalp krizi ile vefat etmiş. Yemekten sonra bu arada hiç konuşmamışlar tabi... Bir haftadır ağlamaktan kendini alıkoyamama, vicdan sızısı, ve suçluluk...
Bayanın ifadesi ile sorun babasının ölümü ile ilgili olarak onu kaybetme acısı, ölümü kabullenememe değil..
"- Babamla kavgalı ayrıldık, oysa ben onu çoooookk seviyordum, ben onu kırmak da istememiştim, oysa ben bunları babama söyleyemeden onu kaybettim, o benim, onu ne kadar sevdiğimi bilmiyordu!! keşke bunu ona söyleyebilseydim...." Hıçkırıklar...
....................
Uzun lafın kısası sevdiklerinize, duygularınızı açmak için geç kalmayın, Siz sevginizi, yüreğinizi açın, bırakın onlar ne tepki verirlerse versinler...Önemli olan sizin içinizde kalmasın... Onlar zaten biliyor!! öylemi varsın bilsinler bir daha söyleseniz ne çıkar? Öyle telefonla, mesajla falan değil... Oturun, alın kalem kağıdınızı uzuuuuuun uzun onun size ne anlam ifade ettiğini, sizler için yaptıklarının farkına vararak ve bunu onlara hissettirecek şekilde yazın....Altına da kooocaman ekleyin " SENİ SEVİYORUM" diye.( Fakat bunu yaptığınız bir hatanın özrü gibi veya para istemek için ortam yumşatması gibi değil, herşeyden bağımsız samimi yapınız

Lütfen alacağınız tepkileri buraya yorum olarak yazarsanız çok mutlu olurum.
Sevgiyle kalın...
Yrd.Doç.Dr. Mustafa USLU
Psikolojik Danışman