Sevgili Günlük

  • Konbuyu başlatan dideM
  • Başlangıç tarihi

Konu hakkında bilgilendirme

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Özgün Kalemler kategorisinde dideM tarafından oluşturulan Sevgili Günlük başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 7,566 kez görüntülenmiş, 14 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Özgün Kalemler
Konu Başlığı Sevgili Günlük
Konbuyu başlatan dideM
Başlangıç tarihi
Cevaplar
Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan ixlam
D

dideM

Kullanıcı
5 Eyl 2007
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
Sayfa, @ixlam rumuzlu üyemizin isteği doğrultusunda açılmıştır.

Keyifli paylaşımlar dilerim.
 
I

ixlam

Kullanıcı
11 Mar 2010
En iyi cevaplar
0
6
Kayseri
www.iclalaydinfan.com
Öncelikle teşekkürler...

20 Temmuz 2009'da yazdığım bir yazı. Umarım beğenirsiniz.


                        İstanbul'da Boğaziçi'ndeyim
                        Bir garip Orhan Veli.

    Bir gün kapanır tüm kapılar. Milyon tane kapalı kapı bile olsa bir açık kapı yeterlidir geçmek için ama öyle bir zaman gelir ki bütün kapılar kapanır. Yapılan yanlış seçimler veya yeterince sahip çıkmamak bazı şeylere, zamanı geçince bir ince sızı olarak kalır derin bir yerlerde. Artık yapılabilecek bir şey kalmamıştır belki ama duyulan bir şarkı, bir şiir, bir şeyler işte hatırlatır bazı eski sancıları.

    Dün, İstanbul'daydım. Boğaz kenarında bembeyaz bir yalı gördüm. Bahçesinde rengarenk çiçekler, ahşap pencere korkulukları, salıncakta sallanan birkaç tatlı çocuk... Kocaman bir ağaç vardı önünde. Nedense aklıma Yavuz Bülent Bakiler geldi. Bir şiirinde şöyle demişti:

Bir gün baksam ki gelmişsin.
Gülüşünde taze serin bir rüzgar
Ellerin yine eskisi kadar güzel
Çiçek açmış dokunduğun bütün kapılar.

    Dün akşam ne yediğimi unuttum ama benim gibi balık hafızalı birinin bile zihninde yer etmek mutlu etmiştir belki onu da. Serin bir rüzgar esti denizden bu yana gülümsemiştir umarım dedim içimden. Kız Kulesi'nin karşısında çay-simit partisi verdim kendime. İçtiğim en güzel çay, yediğim en güzel simitti. Sonra Ayasofya'yı, Sultan Ahmet'i, İskenderpaşa camisini, Karacaahmet'i, Taksim, Beyoğlu'yla birlikte Fatih'i, Üsküdar'ı, Yuşa tepesini, Topkapı, Aziz Mahmut Hüdayi türbesini vs ziyaret ettim. Gezmeyenlere tavsiye ederim. Mutlaka görülmesi gereken bir yer İstanbul. Milyonlarca insanın yaşadığı bu garip, güzel, büyük şehir ne anılara sahiptir kim bilir. Kıvırcık saçlarına benziyor Haliç'ten beri kıvrılıp gelen boğaz. İstanbul'u bir insan bu hale getirmiş olsa görebileceğim en büyük insan olduğuna yemin edebilirdim.

    Ne anlatacak çok anım var, ne de sevdiğim uğruna İstanbul gibi bir şehir yapabilecek kadar büyük bir insanım ama kalbime iğri iğri yağan yağmurun serinliğini anlatmaya çalışıyorum bazen. Bazen de yanıyorum elbette herkesin yandığı kadar. Zihnimde ve kalbimde biriktirdiklerimi aktaracak birilerine ihtiyaç duyduğum zamanlarda herhangi bir internet kafede, herhangi bir zamanda, en fazla 1.5 tl karşılığında yavaş yavaş döküyorum içimdekileri dijital bir ekrana. Efkarımı da paylaşıyorum beni sevenlerle, heyecanımı da.

    Bugün, gerçekten yaşlandığımı hissediyorum. Soğuk kaldırımlarda gazeteyi yorgan yapıp uyuyan, ekmek parası için ayakkabı boyamak zorunda kaldığım bir çocukluğum olmadı. Gençliğim de çok hareketli, çok bereketli olmadı ama bugün, bazı acılara katlanmak gerektiğini öğrendim. Küçük acıların konuşabildiğini ama büyük acıların dilsiz olduğunu bugün öğrendim. Ne söylersen söyle, işte bu söylemek istediğimdi diyemiyorsun.

    İstanbul'da geceler kısaymış, yeni fark ediyorum
    Bakmayın böyle sessiz durduğuma,
    Tüm şiirleri uzun gecelerde okuyorum...

    Açılan yeni kapılar olacaktır ama istediğin kapı açılmadıktan sonra, açılsa bile geçecek mecalin kalmadıktan sonra ne anlamı var ki İstanbul gibi fethi zor, Fatih'i tek bir sevgiliye sahip olmanın. Ne anlamı var ki kurduğun onca hayalin...Ne anlamı var İstanbul'un, ne anlamı var birkaç damla gözyaşının.
Hiçbir anlamı yok artık hiçbir şeyin. Hiçbir anlamı yok artık her şeyin...

İşte bu yüzden,
İstanbul'da Boğaziçi'ndeyim
Bir garip Orhan Veli.
Eli'nin oğluyum
Tarifsiz kederler içinde...


Dünya üzerinde bir yerde, zamanın en sancılı dilimlerinden birinde, bir garip...
ixlam™
 
I

ixlam

Kullanıcı
11 Mar 2010
En iyi cevaplar
0
6
Kayseri
www.iclalaydinfan.com
Sevgili Günlük,

Bugün 10 Nisan 2010 Cumartesi.

Karnım acıktı. İşten güçten fırsat bulup da yemek yemek bu kadar mı zor olur kardeşim ama bir yönden iyi de oluyor. Şöyle bir baktım eski günlüklerime ne kadar dar düşünüyormuşum o zamanlarda. Belki bir süre sonra bugünler için de aynı şeyi söyleyeceğim kim bilir.

Aşk ansiklopedimde adı geçen şanssızlardan birinin evleneceği haberini aldım bugün. Belki benle başlayan şanssızlığını bir nebze yenmiştir-umarım-. Yoksa ben mi şanssızım :-\

TRT FM dinliyorum sürekli, ve artık cep telefonu kullanmamaya karar verdim. Bana ulaşmak isteyenlere eğer internet imkanı varsa facebook hesabımı söylüyorum yoksa ev telefonumu veriyorum en azından kafam rahat :)

Yalnız şöyle bir sorun var ki, ben TRT FM'siz yapamam. Bir cep radyosu alıp vay pili bitti vay bozuldu diye kıvranmak da istemiyorum. Ben de hattımı kapattırdım sadece sim kartı kullanıyorum telefonum açılsın diye. Şimdilerde cep telefonumu cep radyosu gibi kullanıyorum :)
Güzel oluyor günlük güzel. Sana da tavsiye ederim. Eğer TRT FM'in nostaljik görünümlü radyosunu kazanmayı başarabilirsem cep telefonumu hayatımdan tamamen çıkarırım :)

Hele ki benim gibi mesaj bağımlısı biri için bu bağımlılıktan kurtulmak iyi bir adım olacak :)

Bugün canım yazmak istemiyor. bu yüzden burada bırakıyorum. Belki ilerde bir gün devam ederim...
Sevgiyle...

İslâm Oğuz
 
crt

crt

Kullanıcı
11 Eyl 2009
En iyi cevaplar
0
38
İstanbul
İxlam: )
Tamda sen ileti yazma bağımlılığından kurtulmuşken ..
Bakarsın bizler senin bu güzel yazılarının bağımlısı oluvermişiz..
İçtenlikle yazılmış,abartısız  samimi paylaşımdı ..
Teşekkürler

 
I

ixlam

Kullanıcı
11 Mar 2010
En iyi cevaplar
0
6
Kayseri
www.iclalaydinfan.com
Teşekkürler crt. Çok teşekkürler. Sadece cep telefonunu bırakıyorum interneti hala çok seviyorum. Eğer bir gün bundan da sıkılırsam bırakıveririm olur biter.

Sevgili Günlük,

Bugün 12 Nisan 2010

"Şimdi tarih tutmuyor, yeni alışkanlıklar" diyor İclal hanım.

    Ben ne çok acıkıyorum ya :) Şöyle küçük bir hesap yaptım da 8.400 gün civarında bir hayatım varmış. Her gün bir kere acıksam
ooo :)

    Aslında her gün üç kere yemek yesem ye ye insan usanır ya :) Demek ben de bazı şeylerin bağımlısı olabiliyormuşum :)

    TRT FM dinlerken bir tanıtım yayını var çok seviyorum :) klavyede Cıstak, nefesli sazlarda Gogo ve sevimli solistimiz Kiraz diyor kendimi çocuk gibi hissediyorum :)
Bir de reklam var hayatım şu vidayı tutar mısın çekici denk getiremiyorum da diyor her dinleyişimde gülüyorum :)

    Her neyse yaz geliyor derken nisan yağmurları insanın içini kıpır kıpır ediyor. Dün öğle saatlerinden akşama kadar ince ince yağmur yağdı. Ben de deli gibi akşama kadar yağmurun altında dolandım durdum. Ufak tefek işleri hallettim ne hoş oluyor ya :) Deli olmayı seviyorum galiba.
    Bir de şu lanet olası F klavyeye alışabilsem ne güzel olacak.
    Tabi günlük haklı olarak diyorsun ne alaka yukarda İclal hanımın sözüyle bu yazdıklarının? Haklısın günlük ben böyle karmaşık biriyim işte. Hiçbir alakası yok ama şimdi yazacağımla olabilir belki. "Bir daha hiç 23 yaşında olmayacağım" demişti tabi o zamanlar ben ne İclal hanımı tanıyordum, ne adını duymuştum. yani o 23 yaşındayken... Şimdi ben 23 yaşındayım. 8400 küsur gün boyunca her gün günlük yazdığımı düşünsene. Bunun içinde henüz okuma yazma bilmediğim zamanlar da var tabii ki ama ne kadar çok yine de. Bir daha hiç 23 yaşında olmayacağıma göre bugünleri bir yerlere not etmek güzeldir belki. Belki de gereksizdir kim bilir.

    Şöyle bir bakıyorum geçmişime ben hayatımın büyük bölümünde mutluymuşum aslında günlük. Haklı olarak diyebilirsin ki: "Eee tabi cebin dolu olunca mutlu olursun" ama günlük çok şükür şimdi durumum iyi ama önceden o kadar da iyi değildi. Ama ne hikmetse ben önceden de mutluymuşum. Sanırım biraz bakış açısıyla ilgili bir durum. Şimdi arabam yok veya kafama estiğinde yurtdışına geziye gidemiyorum (Aslında Sydney'i bir kerecik görebilsem fena olmazdı ama) ama bilgisayarıma Google Earth'ü kurdum. İstediğim yere gidiyorum :)

    Çok sevilen biri değilim malesef günlük veya bana öyle geliyor bilmiyorum ama beni sevenlere bakıyorum ben olsam beni sevmezdim :) Hatta gıcık olurdum. Bu yüzden galiba sevmeyenlere kızamıyorum. Aptal olduğumu düşünmüyorum ama bazıları da beni dahi filan sanıyor galiba böyle fikrimi sormalar, sen söyle ben onu yapayım demeler filan kendimi Einstein gibi hissediyorum sonra olmadığımı hatırladığımda bir garip hissediyorum.

    Şimdi içimden yukardaki sözle bağlantı kurabilecek bir şeyler yazmak geçiyor ama ne yazsam bilmiyorum. Neyse günlük burasını sen zihninde tamamla artık ne yapayım. Öyle yok armut piş ağzıma düş bak ben üşenmeden yazıyorum sen de bir zahmet tamamla di mi . Günlüksen günlüklüğünü bil sen sonuçta benim yazdıklarımdan ibaret bir şeysin ne çok naz yapar oldun bu günlerde yaa. Ürkme günlük şaka yapıyorum. Sen de olmasan ben kime takılacağım böyle. Zaten yanlış anlaşılma kapasitemi zorlar durumdayım bugünlerde ama biliyorum sen beni yanlış anlamazsın. Sahi sen kimsin günlük? Sokrates'ın "katharsis" dediği şey mi, yoksa Peyami Safa'nın Samim'i misin? Belki Pinhan'sın, İclal Hanım'sız olur mu :) Belki "Yaz Bitmesin"sin. Sen benim eserimsin günlük. Seviyorum seni :)

    Hele ki gerçek hayatta beni dilsiz sanan var mıdır bilmiyorum ama bazen ben inanır gibi oluyorum. Nasılsın, ne var ne yok, nabers, eee daha daha nasılsın, hımm demek öyle neyse canım olur böyle şeyler gibi sözlerin kullanılma sıklığının hızla arttığı, gerçekten oturup konuşulacak bir konunun bulunmadığı, bulunsa bile doğru kişi bulmanın günden güne azaldığı bir dünyada senin değerin daha bir artıyor gözümde. Ne kadar saçma şeyler yazsam da yok bunu yazma demiyorsun ya en çok da bu özelliğini seviyorum günlük. Zaten nasıl diyeceksin ki :) Önceden bir defterim vardı günlüklerimi yazdığım sen hatırlarsın günlük. Hani mavi kapaklıydı. Bir de saçma bir kilidi vardı sanki bir adam okumaya niyetlense onu engellemeye gücü yetecekmiş gibi :) Hayır anlamadığım içinde devlet sırrı mı vardı ki kilitliyormuşum en fazla ergenlik çağlarımda sevdiğim birkaç kişinin isimleri, veya belki fotoğrafları, en fazla bana yazdığı notlar vs. Merak ediyorsan sırasıyla yazayım günlük o kadar da büyük bir sır değil :)

    Artık seni mavi kapaklı bir defer olarak da tanımlayamıyorum. Tabi internette kendi adıma açtığım bir sayfada yayınladığımda bir internet sayfası olarak tanımlayabiliyorum ama çoğu nüshanı zaten e-posta hesabımda saklıyorum öyle olunca internet sayfası da diyemiyorum. Sorması ayıp sen kimsin günlük? Aslında sana bir isim de vermek lazım. Mesela Karizmatik Menekşe veya Van minüt :) Neyse gittikçe saçmalayacağım şimdi siyasete gireceğim sonra ordan eğitimin sorunlarına, ruh halime göre kaloriferli ev mi yoksa sobalı mı gibi saçma bir tartışmanın ortasına düşeceğim, acaba bir LCD televizyon alsam mı diyeceğim sonra bu ayki harcamalarım ve ihtiyaçlarımı hatırlayıp vazgeçeceğim. Tekrar TRT FM'e U dönüşü yapacağım filan en iyisi sana isim bulma işini erteleyelim. Şimdilik Günlük olarak kalman daha iyi.

    Neyse günlük ne çok konuştum ya boğazım ağrıdı iyice. Artık gitme zamanı. Bugünlük bu kadar olsun.  Bu günlük bu kadar olsun.

Sonsuz dostlukla...
 
crt

crt

Kullanıcı
11 Eyl 2009
En iyi cevaplar
0
38
İstanbul
ixlam' Alıntı:

 Çok sevilen biri değilim malesef günlük veya bana öyle geliyor bilmiyorum ama beni sevenlere bakıyorum ben olsam beni sevmezdim  Hatta gıcık olurdum.
Bu yüzden galiba sevmeyenlere kızamıyorum.  

Mesela Karizmatik Menekşe veya Van minüt
Neyse gittikçe saçmalayacağım şimdi siyasete gireceğim sonra ordan eğitimin sorunlarına, ruh halime göre kaloriferli ev mi yoksa sobalı mı gibi saçma bir tartışmanın ortasına düşeceğim, acaba bir LCD televizyon alsam mı diyeceğim sonra bu ayki harcamalarım ve ihtiyaçlarımı hatırlayıp vazgeçeceğim..
İxlam:)
İçinden geldiği  gibi yarı mizah yarı ciddi göndermeler yaparak ne güzel yazmışsın.
Okurken hem güldüm hem de ya dedim demek ki  tuhaf  olan sadece ben  değilmişim :)
Ha bu arada van minüt :)diyor  
Ve işte seni günlüğünle başbaşa bırakıyorum..
Harika bir paylaşımdı gerçekten teşekkürler..
 
Y

yadois

Kullanıcı
20 Şub 2010
En iyi cevaplar
0
0
çok güzel , samimi bir yazıydı. tanımadığın birini kendi kaleminden okumak güzeldi. mutulu bir gün diliyorum.
 
I

ixlam

Kullanıcı
11 Mar 2010
En iyi cevaplar
0
6
Kayseri
www.iclalaydinfan.com
yadois' Alıntı:
çok güzel , samimi bir yazıydı. tanımadığın birini kendi kaleminden okumak güzeldi. mutulu bir gün diliyorum.
Zamanını ayırıp okuduğun, yorum yaptığın için teşekkür ederim.

crt' Alıntı:
İxlam:)
İçinden geldiği  gibi yarı mizah yarı ciddi göndermeler yaparak ne güzel yazmışsın.
Okurken hem güldüm hem de ya dedim demek ki  tuhaf  olan sadece ben  değilmişim :)
Ha bu arada van minüt :)diyor 
Ve işte seni günlüğünle başbaşa bırakıyorum..
Harika bir paylaşımdı gerçekten teşekkürler..
Ne diyebilirim teşekkürler yorumun için.
 
I

ixlam

Kullanıcı
11 Mar 2010
En iyi cevaplar
0
6
Kayseri
www.iclalaydinfan.com
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Meyveler sabırla olgunlaşırmış
Bir gün gözlerimin ta içine bak
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak.

Sevgili Günlük,
Bugün 13 Nisan 2010

    Bugün fazla egosantrik takılmamak niyetindeyim. Tabi bu kelimenin anlamını billmediğimi de itiraf etmeliyim ama bugün biraz sıkıcı olmayı düşünüyorum. Aslında şimdi düşündüm de egosantrik benmerkezci olabilir. Santrafor orta saha oyuncusu demek ya bir anlamda merkez. ego da malum ben olunca öyle oluyor işte. Niye böyle bir açıklama yapıyorsam zaten anlamını bilmiyorum deyince kimse çok görmez gibi geliyor neyse konumuza dönecek olursak dediğim gibi biraz sıkıcı olmak niyetindeyim. Hayatta her zaman mutlu olabileceğime inanmakla birlikte kötülükleri görmezden gelmenin de beni sınırlayacağını düşünüyorum. Sınırlar gözüme pek hoş görünmüyor bu yüzden bugün hayatımda kötülük olarak gördüğüm bazı şeyleri anlatacağım sana günlük.
    Mesela ikiyüzlülük. İki burda temsili bir sayı takdir edersin ki. Öyle insanlar var ki ne çok yüzü olduğuna inanamazsın günlük ama belki onların gözüyle de bakmak gerekebilir. Düşünsene böyle bir insan savunmasını herkesin farklı olduğu, bu yüzden de herkese farklı farklı davranmak gerektiğine inandığı şeklinde yapabilir. Burada galiba kişinin kendi içindeki tutarlılığı ön plana çıkıyor. Bir de şu var ki kime göre doğru kime göre yanlış? Sen ikiyüzlülük olarak görebilirsin ama bu vatandaş kendi gibi olmak şeklinde bir şey söyleyebilir belki. Veya beni kabullenmeniz umrumda değil ben böyle mutluyum diyebilir. Yorum yapmayacağım çünkü insanları iyi-kötü, temiz-kirli, doğrucu-yalancı vs gibi kategorize etmek prensiplerime aykırı. Kişilerden ziyade durumları yorumlamak bana daha doğru geliyor.
    İkinci örneğimiz belki ihanettir. Kime sorsan ihanetin kötü olduğunu söyleyecektir ama ihanet edenlerin sayısıyla kötü diyenlerin sayısı birbirinden çok uzak olmasa gerek. Şeytanın avukatlığını yapıp ihanet edenlerin açısından bakmaya çalışalım olaylara. Bu yüzden burdayım. Belki bu vatandaşın içsesi vicdanına şöyle bir şey söylüyor olabilir: "Önce öyle düşünüyordum hata olduğunu şimdi anladım ve dönüş yaptım." İnsan vücudundaki bütün hücrelerin 170 küsur günde tamamen değiştiğini okumuştum bir yerde.
    Belki ilerde devam ederiz bugünlük yarıda bırakmak istedim sıkıldım çünkü.

Sonsuz dostlukla...
 
I

ixlam

Kullanıcı
11 Mar 2010
En iyi cevaplar
0
6
Kayseri
www.iclalaydinfan.com
Sevgili Günlük,
Bugün 14 Nisan.

    Uzun yazdığım zaman çok sıkılıyorum buna tezcanlılık mı deniyor? İnanmayacaksın ama burdaki bir arkadaşa söylemiştim ben sigara bağımlısı değilim sadece sevdiğim için kullanıyorum diye. O günden sonra hiç içmemiştim bugün canım bir tane istiyor ama bugünlük dondurmayla idare edeyim ondan sonra canım yine isterse yarın alırım bir tane.

    Günlük TRT FM olmasa ben ne yapardım hiç bilmiyorum. Şükriye Tutkun çalıyor şu anda. Seviyorum bu kadını. Füsun Ünsal İmbat'ta, Deniz Özkul Bizbize'de idolüm. Zaten genelde bu programlara denk geliyorum. Çok hoşuma giderek de dinliyorum. Beş adımda hayatı kullanma kılavuzu genel olarak güzel oluyor. Sürekli kendini yenileyen hoş bir yayın kuruluşu.
    Bugün ablamla görüştüm bir yeğenim daha oluyormuş :) Yazık acıyorum bebeceğize :)
    Bir de bugün hava çok güzel. Bunları paylaşmak istedim bugün. Teşekkürler günlük her şey için. Kimin ne düşündüğü hiçbir zaman ilgi alanıma girmedi. Böyle yazmak geliyor içimden. Bazen uzun bazen kısa. Bazen eğlenceli bazen durgun. Bugünlük de böyle olsun.
Sonsuz dostlukla...
 
I

ixlam

Kullanıcı
11 Mar 2010
En iyi cevaplar
0
6
Kayseri
www.iclalaydinfan.com
O, yalnız ağaran tanyerini görüyor
Ben, geceyi de.
Sen, yalnız geceyi görüyorsun,
Ben ağaran tanyerini de.
                 Nazım Hikmet

    Sevgili Günlük,
Bugün 19 Nisan 2010.
    Bir süredir görüşemedik. Sana anlatacak çok şeyim var ama nerden başlasam bilemiyorum. Şöyle söyleyeceklerimin kısa bir krokisini çizdikten sonra giriş-gelişme-sonuç şeklinde bir düzenin içerisinde bir şeyler söylemek niyetindeyim. Ama belki yazarken vazgeçer şeklini bir anda değiştiririm belli olmaz.
    Geçen gün mezun olduğum liseye gittim. Tabi benim okuduğum zamanlarda (yüz yıl geçti galiba) ahırdan bozma değil belki ama sağlık ocağından bozma bir yapıydı. Biz pansuman odasında ders görürdük. Sınıfın ortasında koca bir kolon vardı. Arkasına iki kişi saklansa görünmezdi. Çok ciddiyim günlük belki inanmıyorsun ama o bina şimdi ekmek fırını oldu. Şimdiki lisemizse harika olmuş gerçekten. Her şey düşünülmüş her şey hesaplanmış. Çok modern bir okul olmuş. Tabi eğitim kalitesini bilemem. Baktım da dünya değişiyor. Okullar, insanlar, öğrenciler, öğretmenler... Her şey değişiyor. Hangisi daha iyidir bilmiyorum ama bizim lise okuduğumuz zamanlarda öğrencilerin saçlarına karışılmazdı. Yeter ki dağınık olmasın ve kulaklarınız görünsün istediğiniz şekli verebilir, istediğiniz kadar uzatabilirsiniz derlerdi hocalarımız. Tabi bu erkekler için. Gömleklerimizi mavi ya da beyaz renkte seçebilirdik bu konuda tamamen özgürdük. Ceketlerimiz siyah ya da lacivert; pantolonlarımız gri, siyah ya da lacivert; kravatlarımız siyah ya da lacivert tercih edilmekle birlikte eğer bulunamazsa babamızın, abimizin, eniştemizin herhangi bir kravatını kullanabilirdik. Şimdiki öğrenciler hep tek tip. Herkesin elbiseleri, saç stilleri, ayakkabılarına kadar her şeyi aynı. Herakleitos'un "Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir" sözü galiba tam da bunu anlatıyor. Dünya değiştikçe sıradanlaşıyor. İnsanlar özgürlükten sıradanlığa doğru bir değişim izliyor. Bizden farklı düşünen, farklı yaşayan, farklı hisseden insanlara verdiğimiz sosyal cezalar sürüden ayrılan koyunu kurtların kapacağına inandırılmamız belki de bu şekilde bir değişime mecbur bırakıyor bizi. Babadan kalma yöntemlerle tarım hayvancılık yapmamız, eğitimden sorumlu öğretmenlerin öğretmenler odasında ek ders ücretlerini, yeni aldığı kıyafetleri, arabasının kaç beygir gücünde olduğunu yarıştırması belki bizi bu hale düşüren. Tek tip insanlar yetişiyor tüm dünyada. Aynı düşünen, aynı gören, aynı hisseden...
    Günlük böyle ağır konulardan sıkılıyorum biliyorsun. Ne söylersek söyleyelim bir şeyler yapmadıktan sıonra bir anlamı olmuyor. Kanla yazılmış tüm trafik kuralları bunu biliyoruz ama nedense yolda emniyet kemerini tak dediğimizde çok sıkıyor diyebiliyor hala bazı insanlar. Eşcinsellik tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır diyen insanların, karşı tarafa karşı anlayışsızlığın övünülecek bir şeymiş gibi, alkışlanması bu sıradanlaşmanın genlerimize kadar işlediğinin en büyük göstergesi bence. İnsanlar kendi hayatlarına saygı duymuyor. Bir emniyet kemeri bir insanı ne kadar sıkabilir ki takmasak sonuçlarını görüyoruz. Kendi hayatına saygı duymayan bir insan yığınının başkasının hayatına, görüşlerine saygı duymasını beklemek ne kadar yanlış bir beklenti.
    Kendini çağdaş diye nitelendiren insanların realite diye ifade ettiği bu şeyle ideal arasındaki uçurum ne kadar büyük. Halbuki serbest bıraksak insanları ne kadar güzel olacak her şey. İnsanların duygusunu, düşüncesini, hareketlerini sınırladığımızda örneğin yurt dışına ya da üniversiteye gittiğinde ortaya çıkan ucube kişiliklerin oluştuğunu; herkese istediği gibi yaşama özgürlüğü versek herkesin kendi seçimleriyle gurur duymasını, kimsenin kimseye hesap vermek sorunda olmadığı bir dünya düzeninin kurulması durumunda her şeyin daha kaliteli olabileceğini göremeyecek kadar kör müyüz acaba.
    Yine de İclal hanımın söylediği gibi Hayat Güzeldir. Bu söz hayatın gerçekten güzel olduğu için değil; güzel olması için söylendiğini, belki insanların zamanla buna inanabileceği ve hayatın gerçekten güzel olabileceği ihtimali üzerine bir hayat belki de güzeldir.
     Neyse günlük ne kadar sıkıcı oldum bu günlerde ya ama söz telafi edeceğim. Seni güldüreceğim. Hayata farklı açılardan bakılabileceği gerçeğine inandım hep. Belki bu yüzden yukardaki şiiri uygun buldum. Belki gerçekten güzeldir de biz göremiyoruzdur.
    Gerginleştim iyice. Halbuki yaz geliyor, karıncalar yuvalarından çıkıyor, ağaçlar yavaş yavaş uyanıyor, inekler yeni yeni buzağılar doğuruyor, tavuklar yumurtluyor, kediler miyavlıyor her şey yenileniyor. Belki benim ruhuma da baharın gelmesi yaklaşıyordur...
    Bugünlük de bu kadar olsun.
Sonsuz sevgi, sonsuz saygı, sonsuz dostlukla...
 
I

ixlam

Kullanıcı
11 Mar 2010
En iyi cevaplar
0
6
Kayseri
www.iclalaydinfan.com
Sevgili Günlük,

Bugün 22 Nisan

    Günler ne kadar hızlı geçiyor. Daral geldi valla. Gelip gelip gidiyor günler yoksa yaşlanıyor muyum? Ama günlük bugün çok garip bir şey oldu :) Sen ben, sabah evden çıkarken anahtarı evde unut, sonra kapıyı çek sonra dışarda kal :) sonra kıvrana kıvrana çilingir ara...
    Bir de bugün birine beyaz bir yalan söyledim ama sana ayrıntı vermeyeceğim günlük. Hayatı güzelleştirmek için bazen beyaz yalanlar söylemek gerekebiliyor. Bu yalanı söylemesem her şey olduğu gibi kalacaktı ama söyleyince bir nebze olsun güzelleşti ben de dahil birkaç kişinin hayatı.
    Bir de günlük neden bir süredir yazmıyorsun diye kızabilirsin ama aslında buraya son yazışımdan sonra birkaç tane daha yazdım ama onları kendime saklıyorum ilerde bakıp demek o zamanlar böyle düşünüyormuşum diyebilmek için.
    Kafamda binbir tane tilki dolanıyor aslında ama gün gelip her birinin kuyruğunu birbirine kördüğümle bağlayacağım rahat bırakın beni kardeşim diyeceğim. sizin başka işiniz gücünüz yok mu diyeceğim ama sanırım biraz daha zamanı var.
    Bir de geçen yıl 19 Nisan'da İzmir'deydim. Alsancak D&R'da İclal Aydın'ın imza gününe katılmıştım hey gidi. Şimdi yine İzmir'e geliyormuş İclal hanım ama ben geçen yıl özgürdüm bu yıl biraz daha sorumluyum kendimden başkalarına karşı bu yüzden katılmam kolay olmayacak. Belki de mümkün olmayacak ama kalbim orada :) Bir de yeni kitap piyasaya çıkmış hayırlı olmasını dilerim.
    hu huu günlüük orda mısın? bazen beni dinlemediğin izlenimine kapılıyorum nedense. dinliyorsun değil mi?
    Seni özledim günlük sen de beni özledin mi? Senin eski nüshalarını okurken senle ne çok şey paylaşmışım onu fark ettim. Söylemek istediğim, söyleyemediğim, içimde kalan her şeyi sana anlatmışım. Bu sıralar zihnim çok dolu sayende biraz deşarj olabiliyorum.
    Sabahtan beri netteyim omurilik soğanımın tam yerini biliyorum artık işte şu ağrıyan yer.
    Artık sana anlatacağım şeyleri kısaca anlatacağım. Yoksa sen de sıkılıyorsun ben de sıkılıyorum gerenk yok. Zamanın başka bir yerinde, mekanın başka bir zamanında tekrar buluşabilmek dileğiyle...
Sonsuz dostlukla...
ixlam
 
I

ixlam

Kullanıcı
11 Mar 2010
En iyi cevaplar
0
6
Kayseri
www.iclalaydinfan.com
Sevgili Günlük,
Bugün 12 Haziran 2010.

    Şimdi nedense, değiştiğini hissediyorum tüm dünyanın, ve elbette benimle birlikte.
    Bir insan vücudundaki bütün hücrelerin 5 buçuk ay civarı bir sürede tamamen ölüp yenilerinin doğduğunu okumuştum bir yerde. Düşünsene günlük ben 6 ay önceki ben değilim ne garip :) Zamanında bir dini lider bulmuştum kendime tam bir derviş olmuştum şimdi bakıyorum da hakikaten bu durum bile değişebiliyorsa her şey değişebilir. Günlük sen beni iki yıl kadar önce tanımak istemezdin emin ol. Ya da tanısan şimdiki benle aynı kişi olduğuma inanmazdın. Ama insan değişiyor. Her neyse niyetim edebiyat parçalayıp sıkmak değil seni aslında çok farklı bir giriş yapmayı düşünüyordum ama parmaklarım beni dinlemiyor aklına ne gelirse hemen yazıyor ben de hadi bakalım keyfine bak diyorum.
    Bir zamanlar bir roman yazmaya niyetlenmiştim. Uzun zaman önceydi. Her karakteri ayrı ayrı düşünür, kendimi her birinin yerine koyardım. Örneğin bir Aziz'im vardı. Benim tam iki yıl önceki halimdi. Üstadı bir şey söylerse düşünmeden kabul eder, onu canı pahasına savunurdu. Aptal değil, aksine çok zeki biriydi ama kalbi aklına daha ağır basıyordu. Bir de Özden'im vardı. Neden bu ismi verdim bilmiyorum ama bu kız öyle bir kızdı ki resmen aşık olmuştum :) Dinle diyanetle hayatta işi olmaz, özgürlüğünü kimsenin kısıtlamasına izin vermez, her zaman doğru bildiğini savunur, gerektiği zaman insanları kırmaktan hiç çekinmezdi. Fazla dostu da yoktu. Aşka da inanmazdı. Bu tip özellikleri vardı. Sonra Kenan'ım vardı bir de. Onu okuduğum zaman burnuma tentürdiyot kokusu geldiğini hissederdim. Tahmin edeceğin üzere bir anesteziciydi. Sonra Sema, Gizem, Ali gibi formalite karakterlerim vardı. Ama hepsinin bir ortak noktası vardı. Uzun uzun felsefe yapıp eve geldiklerinde ayaklarını uzatıp televizyon izleyebilecek tipler değildi. Hiçbiri fazla konuşkan değildi. Hatırlıyorum da uzun zaman hiç diyalog olmamıştı romanda :)
    Sonra bir gün, belki inanmayacaksın günlük ama aynı Üstün Dökmen'in kitabının sonunda olduğu gibi bütün karakterlerin canlandığını hissettim. Ama gerçekten. Rüyama girdi bu vatandaşlar, Aziz dedi ki: "Sen neden beni bu kalıba soktun? Ben seni dinlemek, yapmamı istediğin hareketleri yapmak istemiyorum". Özden geldi, aslında benden nefret ettiğini, eğer elimden kurtulursa hesabını benden soracağını söyledi. Diğerlerini dinlemeye kalmadan uyandım ama onları da düşündüm, büyük ihtimalle buna yakın şeyler düşündüklerini hissettim. Sonra onları özgür bıraktım. Kendimi onların yerine koymak yerine onların kendisi olmalarını sağlamaya çalıştım. Gücüm, emeğim, cesaretim yettiğince...
    Her biriyle dost olmaya, onlarla bir şeyler paylaşmaya başladım. Özden biraz garip bir kızdı onla anlaşmak kolay değildi ama diğerleriyle arkadaş olmam fazla zor olmadı. Yine de Özden, kimseyle olmadığı kadar benle konuşmaya başladı. Otobüste, TRT FM dinlerken, ders çalışırken, kahvaltı yaparken, televizyon izlerken... hep onlarla koınuştum. Karşılaştığım her durumda, onların ne düşündüğünü sordum. Dedim ya günlük ben garip biriyim ama bu kadarı benim için bile fazla garipti ama her birine çok alışmıştım. Hepsi benim dostlarım oldu. Yazmaktan vazgeçtim bir süre sonra. yarım bıraktım romanı. İçimden konuşuyordum her biriyle, imkan buldukça.
    Sonra, ilk Özden balşadı anlatmaya. Seni sevdim, senle sohbet ederken mutlu oluyorum ama yeter bu kadar dedi. Artık beni özgür bırak. Rahat bırak sana bağımlı bir hayat istemiyorum dedi. Ardından Ali, Kenan, Sema, Gizem, Aziz... Her biri kendilerine göre bir yol çizdiler ve hayatlarına benden uzakta devam etmek istediklerini söylediler. Kendi hayatlarını yaşamak istemelerini haklı buluyordum ama ayrılmak o kadar kolay değildi. En sonunda her biri kendi yoluna gitti. Arada bir böyle aklıma düşüyorlar, onlarla sohbet eder gibi kendi içsesimle konuşuyorum. Özden, benim ergenlik yıllarında hayvani duygulardan arınmış olarak, gerçekten sevdiğim ilk kızdı. Daha önce sevdiklerim olmuştu ama Özden'le konuşurken cinsellik konuşmayı, düşünmeyi bile ona bir hakaret sayardım. Sonra gitti.
    Her biri gitti. Kaldım yine bir başıma. Hepsini tekrar toplamaya, bana bağımlı da olsa yanımda bir hayat yaşamalarına çalışıyordum ki, bir de baktım uyanmışım.
    Sonra, kendi yolumu çizdim, birilerini zorla yanımda tutmaktansa yanımda mutlu olanlarla birlikte bir hayat yaşamaya başladım. Ve işte sonuç...

Belki bir gün devam ederiz.

Sevgiler...
ixlam™

özledim mi ne seni Özden?
 
Üst