Codex
Özgür Şahin
Site Kurucusu
http://www.kendinigelistir.com/sen-de-benim-gibi-kisisel-gelisim-yorgunu-musun-arkadas/
PROJE ÇOCUKLAR
Hafta sonları hangi okulun sosyal tesisine, hangi kulübün havuzuna gitseniz, çocuklarıyla oradan oraya koşturan anneler görürsünüz. Eğitimliyse, ekonomik durumu biraz iyiyse, hele çalışmıyorsa veya zamanını çok fazla işgal etmeyen bir işi varsa, anneler kendilerini çocuklarının eğitimine adıyor. En az okul eğitimi kadar sıkı bir de özel müfredatı oluyor çocuğun. Anneler, çocukları için en güncel aktiviteyi seçiyor, onlara günlük ve hatta saatlik program yapıyor.
Okuldan ve ödevden arta kalan her saniye değerlendiriliyor. Kısacası bu proje çocukların bir dakikaları bile boş değil. Yüzme havuzundan baleye koşuyor, jimnastik giysilerini çıkarıp ata biniyor, drama dersinden buz pateni pistine gidiyorlar.
CEYDA VE BEYZA ACAR (8.)
Tiyatro yeteneğimiz çok fazlaymış
annem öyle söylüyor
şimdi drama dersi alacağız
NE YAPIYORLAR?
Piyano: Çarşamba günleri eve hoca geliyor.
Tenis: Cumartesi-pazar 10.00’da özel derse gidiyorlar.
Jimnastik: Pazartesi-perşembe okul çıkışı özel derse gidiyorlar.
Voleybol: Cumartesi 12.00-14.00 arası okulda özel ders alıyorlar.
Binicilik: Salı okul çıkışı K-9’da özel ders alıyorlar.
Buz pateni: Cuma akşamı ya da pazar öğleden sonra kayıyorlar.
Yüzme: Üç yıl cumartesi-pazar yüzme dersi aldılar, bu yıl bıraktılar.
Dans: Haftada 2 gün özel hocadan ders aldılar. İki yıl sonra, geçen ay bıraktılar.
Kayak: Kış mevsimi Uludağ’a, yazın Dubai’ye gittiler, ders aldılar.
Ceyda ve Beyza, tüp ikizler. Anneleri Deniz Acar kendisini “emekli bir anneyim” diye tanımlıyor. “Çocukları ben projelendirdim. 3.5 yaşından itibaren onların ne yapacağını düşündüm, planladım ve sonra da bu planı uyguladım.” Çocuklar, kurslara gitmeyi, özel ders almayı doğal kabul ediyor. Sadece arada sırada bazı derslerden vazgeçiliyor ama yerine yenileri geliyor. Anneleri “başka türlü bir hayat bilmiyorlar ki” diyor.
Deniz Hanım’ın kendisi de kurslara meraklı: “Boş duramıyorum, kurslara gidiyorum. Evimde 24 saat boyalar, kalemler, kağıtlar ortada. Çocuklar resim de yapıyor.” Tabii çevreden tepkiler de geliyor. Hatta Deniz Acar, eşinin bile “çocukları bu kadar yorma” dediğini söylüyor. Ama o, ikizler için planladığı tüm derslerin bir işe yarayacağına, bazı becerileri ancak bu yaşlarda elde edebileceklerine inanıyor. Kızlarını, bazı derslere vücutları gelişsin diye yolluyor, bazılarına kültürel gelişimlerini tamamlasınlar diye… “Her katıldıkları faaliyete uyum sağlıyorlar. Mesela kayak yapmayı 3.5 yaşında öğrendiler, çok da güzel kayıyorlar. Eğitimi erken vermenin avantajı bu.”
Bahçeşehir İlköğretim Okulu 2. sınıf öğrencisi ikizlere “yoruluyor musunuz” diye sorduğumuzda açık yüreklilikle cevap veriyorlar: “Hepsini isteyerek yapıyoruz ama bazen sıkılıyoruz. Örneğin piyano çalarken. Ama ata binerken, dans ederken çok eğleniyoruz. Tiyatro yeteneğimiz çok fazlaymış, annemiz öyle söylüyor. Şimdi tiyatroya başlamak istiyoruz…”
EKİN BARAN (9)
Proje mi?
Hayır, o en güzel ürün
NE YAPIYOR?
Piyano: Pazartesi okul çıkışı özel hocaya gidiyor.
Yüzme: Hafta sonları Aydınoğulları Spor Tesisleri’nde 16.30-17.30 arasında ders alıyor.
Tenis: Aynı yerde hafta sonları 17.30-18.30 arası ders alıyor.
Drama: Hafta sonları 10.00-13.00 arası Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde drama dersi alıyor.
Keman: Okulda hafta içi derslerden sonra keman hocasıyla çalışıyor. Perşembe özel ders alıyor.
Serpil Baran, ürün yöneticiliği yapmış. Şimdi hayatında sadece çocukları var: “Çocuğum projem mi, değil. Aslında Ekin, benim en güzel ürünüm. Ama iş hayatında üründe hata yaptığınızda geri dönüşü var. Çocukta ise hata yapılmaması lazım.” Annesi, Ekin’in hem spor hem kültürle ilgilenmesi gerektiğine karar vererek, yüzme ve piyano dersleriyle başlamış işe. Sonra buna tenis ve keman da eklenmiş. Kızının ne kadar hırslı olduğunu da anlatıyor. “Tenisle yüzmeden birini bırakmasını istedik, kızım ikisine de gideceğini söyledi.” Piyano çaldığı halde neden ayrıca keman dersi almaya başladığını da “yeteneği var” diye açıklıyor. Bu kervana katılan drama derslerinin ise dikkatini geliştirdiğine, hafızasını güçlendirdiğine, özgüvenini artırdığına inanıyor.
İstanbul’da, Özel Bilfen Çamlıca İlköğretim Okulu 3. sınıfta okuyan Ekin’in okul ve kurs dışındaki zamanı da anne babası tarafından planlanıyor, en azından yönlendiriliyor. Annesi şöyle diyor: “Pazartesi piyano dersinden geldikten sonra onu arkadaşlarıyla buluşturuyoruz. Cuma günleri her zaman boş kalıyor. Hafta sonları, drama ile yüzme arasında boş vakti kalırsa ya müzeye gidiliyor, ya arkadaşlarıyla buluşuluyor. Boş zaman aralığında program yapma özgürlüğü var.”
Hafta sonları ailece erken kalkıyorlar. Ekin önce drama dersine götürülüyor. Öğleden sonra tüm aile spordalar: Ekin tenis ve yüzme dersi alırken, küçük kardeşi, anne ve babası onu seyrediyor. “Bize bazen bütün bunları nasıl yapıyorsunuz, diyorlar. Ama ben bir şey yapmıyormuşum gibi geliyor” diyor Serpil Baran. Kızı Ekin de aynı fikirde: “Arkadaşlarım nasıl yetişiyorsun diyor. Yorulduğum oluyor ama bunları çok sevdiğim için sıkılmıyorum.”
DENİZ YARDIMCI (11)
Arkadaşlarım bana profesör Deniz diyor
NE YAPIYOR?
Drama: Ders aldı, bir tiyatroda oynadı.
Yan flüt: Hafta içi yan flüt dersleri alıyor.
Tenis: Hafta sonu tenis dersi alıyor.
Annesi Özlem ve babası Vakur Yardımcı kızları Deniz’i çok sıkmadıklarını söylüyorlar. “Seçenekleri sunduk, kendisi seçim yaptı.” İstanbul’da, Bahçeşehir İlköğretim Okulu 5. sınıfta okuyan Deniz, neyi iyi, neyi kötü yaptığını değerlendiriyor: “Teniste o kadar iyi değilim. Flüt çalarken de zorlanıyorum, çok yoruluyorum. Ama arkadaşlarım başarılı olduğumu söylüyor. Bazen bana profesör veya doktor Deniz diyorlar.” Anne ve babası, “Deniz’in iyi sporcu olamayacağını biliyoruz. Ama herkesin iyi olduğu şeyler var” diyor. Müzik konusunda daha hevesli Deniz. Bir süre piyano dersi almış; iki yıldır da yan flüt öğreniyor. En çok da elbise tasarımları yapmaktan hoşlanıyor.
DERİN ALEV (9)
Bunlar şimdilik bana yeter
NE YAPIYOR?
Gitar: Her çarşamba hoca eve geliyor.
Basketbol: Her salı okulda dersler bittikten sonra hocayla çalışıyor.
Tenis: Hafta sonu BÜMED’de ders alıyor.
Buz pateni: Hafta sonları gidiyor.
Futbol: Her akşam okul çıkışında.
Kayak: Kış mevsiminde hafta sonları Uludağ’a gidiliyor.
Aikido: Çarşamba günleri ders aldı. Şimdi okulda seçmeli ders olarak aikido alıyor.
Seramik: Yazları özel ders alıyor.
Bilgisayar mühendisiyim ama evimde bilgisayar yok, diyor Nora Alev. “Çünkü çocuğum ekran başında zaman kaybetsin istemedim.” Yüzyıl Işıl İlköğretim Okulu 3. sınıf öğrencisi oğlu Derin, belki bilgisayarla oynamıyor ama yapmadığı spor yok. Gitar ve seramik dersleri de ayrı. Annesi “Derin benim için bir proje değil” diyor. “Bazı anneler sanki at yarışında gibi çocukları oradan oraya koşturuyorlar. Oysa ben tam tersi, çocuğumu rölantiye çekmek istiyorum. Oğlum, daha 3 yaşındaydı, kendi zoruyla bizi dağa götürdü ve kayak yapmak istediğini söyledi.”
Derin’in o kadar fazla tarakta bezi varmış ki, geçen yıl annesi bunlar arasında seçim yapmaya zorlamış onu. Ama Deniz ne gitardan vazgeçmek istemiş, ne de aikidodan. Üstelik bütün bu derslerin dışında her akşam okul çıkışında koştura koştura futbol oynamaya gidiyor. Tabii futbol hayatı da özel dersle başlamış ama şimdi kendi kendine oynuyor. “Çok aktiviteye katıldığım için kendimi iyi hissediyorum” diyor Derin. “Büyüyünce belki kayak yerine başka aktiviteler yapabilirim. Bunlar bana yeter şimdilik.”
DUYGUSU OCAKOĞLU (13)
Sınav yüzünden ailesi frene bastı, sadece konservatuvara ve spora gidiyor
Duygusu, tüp bebek. “Seçilmiş bir çocuk” diyor annesi Günseli Ocakoğlu. “Kızımız doğunca hangi yetenekleri var diye baktık.” Annesine göre, Duygusu her konuda yetenekli. Klasik gitar, piyano, akordeon… Eline ne alsa çalıyor. Sporculuğu da var. Zaten ailece her sabah 6’da kalkıp spora gitmeyi alışkanlık edinmişler. Duygusu, dört yıl ata bindi, tenis oynadı, yüzdü, kayak yaptı. Hayatında 7-8 yıldır piyano da var çünkü o aynı zamanda konservatuvar öğrencisi. İki okula birden gitmesi hayatını çok ağırlaştırdı. Üstelik bu yıl Seviye Belirleme Sınavı’na girecek. Bu durumda biraz frene bastılar. Ama belli ki ileride yeniden harekete geçilecek. Annesi şöyle diyor: “Müzik hayatında hep olmalı, çünkü ona iyi bir çıkış verecek. Sağlıklı yaşaması için de spor yapması lazım. Spor yaşam biçimi haline gelmeli, hayatının bir tarafında olmalı. Bu iki alanda ona yol açmaya çalıştık.”
İstanbul’da, Bahçeşehir İlköğretim Okulu 7’nci sınıfta okuyan Duygusu, “Hem okul, hem hayat, hem konservatuvar stresi” diye iç çekiyor. “Arkadaşlarım arasında kıskananlar çıkıyor. Arada sırada hoş olmayan tepkiler de alıyorum.” Duygusu’nun ilgi alanı spor ve müzikle kısıtlı değil. Okulda drama derslerine katılıyor, tiyatro yapıyor. Yazı yazma ve resim yapma konusunda çok iddialı. Hatta okulda bu alanlarda ödül almış. “Hayatta ne varsa denemek istiyorum” diyor.
Çocuklarımızı uzantımız gibi görürsek gerçek potansiyeli ortaya çıkmayabilir
Çocuk psikolojisi danışmanı Fatma Torun Reid: Bilerek ya da bilmeyerek, bazen çocuğu kendi uzantımız veya hayatımızın bir projesi gibi görebiliyoruz. Özellikle son zamanlarda gençler bana bu konuda “Anne babamızın projesi olmak istemiyoruz” diye çok yakınıyorlar. Çocuklarımız için en iyisini istiyoruz, onlar için yapamayacağımız fedakarlık yok. Ama bazı durumlarda hakikaten çocuk kendini bir proje gibi hissedebilir. Bazı aileler görüyorum, çocuklarını oradan oraya taşıyorlar. Bu çocukların hayatı fazlasıyla programlı. Ayrıca, her çocuk farklı yeteneklerle donatılmıştır. Kimisi okulda, kimisi hayatta başarılı olur. Onu kendi uzantımız gibi görüp onun yeteneklerini hesaba katmadan beklentiler oluşturursak çocuğun gerçek potansiyeli ortaya çıkmayabilir.
Proje çocuklar 9 Mart 2008
Yazan : Nuran ÇAKMAKÇI
Kaynak : HÜRRİYET