K
korsan
Kullanıcı
İnsan bedenine az çok saygı göstersek de, insan aklının ırzına geçilmesini pek de önemli bulmayız.
Propaganda insanları aldatmaz; sadece kendilerini aldatmalarını kolaylaştırır.
İnsanların çoğunluğunun kafasında olan şey arzu ettiklerinden ibarettir. Arzularının yönettiği akıl ve zekasının bundan soyutlanmış olduğu düşüncesi üzerinde durmaya değer bir ironidir.
İnsan kendisi için kötü bir arkadaştır.
Sefahat, toplumsal tefessühün nedeni olmaktan çok bir sonucudur.
Mutluluk peşinde koşuş, mutsuzluğun temel nedenlerinden biridir.
Gerçek ikna ediciler; isteklerimiz, korkularımız ve her şeyden çok da kibirimizdir. Usta propagandacılar, bu üç ikna edicileri tahrik eder ve eğitirler.
Üstesinden gelinmesi en zor şey bencillik, kibirlilik veya hilekarlık değil; saf aptallıktır. Aptalla uğraşmak için, insanın, bir hayvan terbiyecisinin yeteneklerine ihtiyacı vardır.
Kendi kanımızla fermanlaştırılmadıkça başkalarının hikmetli sözleri bize yavan gelir. Esas itibariyle kendisinden kopuk olduğumuz dünya, ancak dişlerini ve tırnaklarını ruhumuza geçirdiği zaman bilincimizde bir yer bulur.
Bir dert sahibi olmak, hayatta bir amaca sahip olmaktır. Bir dert, neredeyse bir umudun yerini tutar. Umuda aç insanların kendilerine dert sunan kişilere bağlılıklarını sunmaları hiç de az karşılaşılan bir durum değildir.
Kendinin farkında olmayış bizi şeffaf kılar. Kendini bilen bir ruh ise kendini ele vermez..
Başkalarının bizimle ilgili düşüncelerinin üzerimizdeki hakimiyeti fazla olmadığı zaman, büyük bir ihtimalle başkalarının düşüncelerine ve davranışlarına karşı hoşgörülü oluruz. Önemli biri imiş gibi görünmeye can atmadığımız zamanda başkalarının öneminden korkuya kapılmayız. Korku da hoşgörüsüzlük de bağımlılığın ürünüdür.
En kolay kandığımız şeyler, haklarında en az bilgiye sahip olduğumuz şeylerdir. Kendimiz hakkında çok az şey bildiğimizden dolayı da kendimizle ilgili olarak söylenenlere hemen inanırız. Gerek iltifatın gerekse iftiranın gizemli gücü buna dayanır.
Başkalarına yönelik tutumumuz ne kadar haksız ve akıldışı olursa olsun, bu tutumumuzu haklı çıkaran otomatik süreç devreye girer. Ne kadar haksız olursak olalım, kendilerine nefretimizi sergilediğimiz kişilerin gösterdikleri tepkiler kendilerinden nefret edilmesini haklı çıkaracak nitelikte olur. Önyargılarımızın, kuşkularımızın ve yalanlarımızın gücü; ruhları, önyargılarımıza, kuşkularımıza ve yalanlarımıza uygun bir kalıba girmeye zorlar. Dünya, bizim irasyonel tutumlarımıza adeta ve bizzat gerekçeler oluşturur.
Propaganda insanları aldatmaz; sadece kendilerini aldatmalarını kolaylaştırır.
İnsanların çoğunluğunun kafasında olan şey arzu ettiklerinden ibarettir. Arzularının yönettiği akıl ve zekasının bundan soyutlanmış olduğu düşüncesi üzerinde durmaya değer bir ironidir.
İnsan kendisi için kötü bir arkadaştır.
Sefahat, toplumsal tefessühün nedeni olmaktan çok bir sonucudur.
Mutluluk peşinde koşuş, mutsuzluğun temel nedenlerinden biridir.
Gerçek ikna ediciler; isteklerimiz, korkularımız ve her şeyden çok da kibirimizdir. Usta propagandacılar, bu üç ikna edicileri tahrik eder ve eğitirler.
Üstesinden gelinmesi en zor şey bencillik, kibirlilik veya hilekarlık değil; saf aptallıktır. Aptalla uğraşmak için, insanın, bir hayvan terbiyecisinin yeteneklerine ihtiyacı vardır.
Kendi kanımızla fermanlaştırılmadıkça başkalarının hikmetli sözleri bize yavan gelir. Esas itibariyle kendisinden kopuk olduğumuz dünya, ancak dişlerini ve tırnaklarını ruhumuza geçirdiği zaman bilincimizde bir yer bulur.
Bir dert sahibi olmak, hayatta bir amaca sahip olmaktır. Bir dert, neredeyse bir umudun yerini tutar. Umuda aç insanların kendilerine dert sunan kişilere bağlılıklarını sunmaları hiç de az karşılaşılan bir durum değildir.
Kendinin farkında olmayış bizi şeffaf kılar. Kendini bilen bir ruh ise kendini ele vermez..
Başkalarının bizimle ilgili düşüncelerinin üzerimizdeki hakimiyeti fazla olmadığı zaman, büyük bir ihtimalle başkalarının düşüncelerine ve davranışlarına karşı hoşgörülü oluruz. Önemli biri imiş gibi görünmeye can atmadığımız zamanda başkalarının öneminden korkuya kapılmayız. Korku da hoşgörüsüzlük de bağımlılığın ürünüdür.
En kolay kandığımız şeyler, haklarında en az bilgiye sahip olduğumuz şeylerdir. Kendimiz hakkında çok az şey bildiğimizden dolayı da kendimizle ilgili olarak söylenenlere hemen inanırız. Gerek iltifatın gerekse iftiranın gizemli gücü buna dayanır.
Başkalarına yönelik tutumumuz ne kadar haksız ve akıldışı olursa olsun, bu tutumumuzu haklı çıkaran otomatik süreç devreye girer. Ne kadar haksız olursak olalım, kendilerine nefretimizi sergilediğimiz kişilerin gösterdikleri tepkiler kendilerinden nefret edilmesini haklı çıkaracak nitelikte olur. Önyargılarımızın, kuşkularımızın ve yalanlarımızın gücü; ruhları, önyargılarımıza, kuşkularımıza ve yalanlarımıza uygun bir kalıba girmeye zorlar. Dünya, bizim irasyonel tutumlarımıza adeta ve bizzat gerekçeler oluşturur.