P
payro
Kullanıcı
Önce ruh sonra stil sahibi olun!
İlk kez düzenlenen Fashion TV moda ödüllerinde Instyle dergisinden Esra Başıbüyük ve Madame Figaro’dan Nazlı Kayran, ”en iyi moda editörü” kategorisinde yarışıyor. Başıbüyük ve Kayran hem mesleklerini hem de stil sahibi olmanın inceliklerini anlattı
Türkiye’de yeni bir meslek alanı olan moda editörlüğünün artık bir yarışması var. Fashion TV, 2 Nisan’da Türkiye’de ilk defa bir Moda Ödülleri Yarışması düzenliyor. 17 ayrı dalda ödüllerin dağıtılacağı yarışmada ”En iyi moda editörleri” kategorisinde aday gösterilen Instyle’ın moda editörü Esra Başıbüyük ve Madame Figaro’nun moda editörü Nazlı Kayran’la yarışma ve moda hakkında konuştuk.
İnsanlar bir moda editörünün ne yaptığı konusunda tam fikir sahibi değil...
Esra Başıbüyük: Dergi ve moda çekimi bir ekip işidir. Ama bir moda çekiminde editör her şeyden sorumludur. Biz bir konsept oluşturduktan sonra, hangi fotoğrafçı ve mankenle çalışacağımıza karar veririz. Sonra konuya uygun kıyafet seçimleri, saç-makyaj süreçleriyle de ilgileniriz. Moda editörü hep merkezdedir, çekim boyunca insanlarla ilişki içindedir.
Siz nasıl moda editörü oldunuz?
Nazlı Kayran: Ben iktisat okurken tesadüf eseri kendimi bu işlerin içinde buldum. Ama içimde bir moda zevki varmış ki senelerdir bu işi yapıyorum. İlla bununla ilgili bir okula gitmek şart değil ama moda tasarımı ya da grafik gibi bölümlerden mezun olmanın bu işe katkısı vardır. Moda editörlüğü yapmaya 5.5 sene çalıştığım Elle’de başladım. Bir senedir de Madame Figaro’dayım.
E.B: Annem dikiş dikerken, artık kumaşlardan ben de bebeklerime kıyafetler yaratırdım. Sonra grafik tasarım bölümünden mezun oldum. Üniversitede verilen derslerden bir tanesi fotoğraftı. Okuldaki arkadaşlarımdan bana modellik yapmaları ister, onları giydirir, makyaj-saç yapar ve fotoğrafları çekerdim. Daha sonra Londra’da Central Saint Martins’de moda tasarımı ve ilüstrasyonu üstüne bir workshop aldım. Okuldaki hocalardan biri çektiğim fotoğrafları beğenerek İngiliz Cosmopolitan’ın o zamanki fotoğraf editörüne yolladı. Böylece dergi dünyasıyla tanıştım. Yan masadan Madonna’nın aranması beni müthiş heyecanlandırırdı. Daha sonra Marie Claire’e girdim ve en sonunda Instyle’a geçtim.
Trendleri sezon öncesinde görmek için ne yapıyorsunuz?
N.K: Paris Moda Haftası’na giderim. Bir de Vogue dergisini mutlaka okuyorum.
E.B: Artık defilelere de internetten ulaşabiliyoruz. Defileye kıyafetleri görmek amacıyla gittiğimiz için, internetten evin konforlu ortamında slayt show’la seyretmek daha zevkli...
Yüzlerce kıyafetle iç içesiniz. Hiç bıkmıyor musunuz?
E:B: Kendi adıma buna mesleki deformasyon diyorum. Genellikle ”moda editörü” denilince sürekli defilede gibi giyinmeniz bekleniyor. Halbuki iş hayatımda sürekli insanları giydirdiğim için, kendim en basit ve rahat şekilde giyiniyorum.
N.K: Sezondaki kıyafetleri herkesten 2 ay önce görüyoruz. Yeni sezondan bir şey beğensem bile 2 ay boyunca çekim yaptıktan sonra, artık benim için bir şey ifade etmez o kıyafet. Ben de sade giyiniyorum.
Bir kişide neyin daha güzel duracağı anlamak için ne yapıyorsunuz?
E:B: İlk önce vücut oranlarına bakıyoruz. Neyi kapatıp neyi öne çıkaracağızı belirlemelisiniz. Kesinlikle çirkin kadın yoktur. Oranlarızı doğru kullanmanız çok önemli. Kendinizi birazcık keşfetmeye başladıkça, giyim zevkiniz de oturur.
Türk modacıların hepsini çok takdir ediyorum
n Birinin iyi giyinmesi ve güzel gözükmesi için ne gerekli? Para, fizik...
E.B: İyi giyinmek için çok paraya gerek yok. İyi giyinmenin temeli kimliktir. Kim olduğunuzu biliyorsanız kendinize bir tarz da yaratabilirsiniz. Stil sahibi olabilmeniz için önce ruh sahibi olmanız gerekiyor. Seçilen bir aksesuar, renk, ya da bir tasarım insanın kendisini yansıtmalıdır. Bir sezonda trendler belirlendikten sonra herkesin aynı şeyi giymesi çok komik geliyor bana.
N.K: Geçtiğimiz kış ciddi bir 80’ler modası vardı. Şimdi bir kadın 80’leri tamamen bırakıp bir anda farklı tarzda mı giyinecek? Kimliğinizi biliyorsanız, o sezondan kendinize uyan 2-3 parçayı seçip kombinlemelisiniz.
Hangi modacıları beğeniyorsunuz?
N.K: Türkler’den Hakan Yıldırım, Bahar Korçan, Ezra ve Tuğba, Gamze Saraçoğlu’nu beğeniyorum. Yurtdışında Stella McCartney, Sonia Rykiel ve Vikto Rolf çok başarılı koleksiyon yapanlar arasında.
E.B: Jil Sander’in tasarımlarında sadeliğin ihtişamı görüyorum. Balenciaga’nın tasarımları da çok güçlü buluyorum. Türkiye’deki tasarımcıların hiçbirini birbirinden ayıramıyorum. Bir çoğunun ne kadar zor süreçlerden geçerek markaları oluşturduğunu bildiğim için hepsini takdir ediyorum.
Sürekli ünlüler ve mankenlerle çalışıyorsunuz. Zor olmuyor mu?
E.B: Şimdiye kadar çok şanslıydım, hep kendini bana teslim eden ünlülerle çalıştım. Instyle’a girdiğimden beri, kapak çekimlerin de Türk ünlülerde kullanmaya başladık. İlk Zuhal Olcay’ı çektik, ardından Arzum Onan, Sertap Erener, Ebru Akel ve Nurgül Yeşilçay’la çalıştık. Bu 5 ismin de hepsi çok profesyoneldi. Zuhal Olcay’ın enerjisi, Sertap Erener’in set içerisinde kendi dünyası yaratması, Ebru Akel’in giydiği kıyafetin kumaşı hissetmesi, Arzum Onan’ın mankenlikten gelen profesyonelliği ve Nurgül Yeşilçay’ın çok soğuk bir havada dış çekim yapmamıza rağmen pozitifliğini koruması çok hoşuma gitmişti.
N.K: Madame Figaro’ya geldikten sonra birçok ünlüyle çekim yaptık ama en rahat çalıştığım Meltem Cumbul’du.
Kaynak : Vatan gazetesi
Saygılarımla;
İlk kez düzenlenen Fashion TV moda ödüllerinde Instyle dergisinden Esra Başıbüyük ve Madame Figaro’dan Nazlı Kayran, ”en iyi moda editörü” kategorisinde yarışıyor. Başıbüyük ve Kayran hem mesleklerini hem de stil sahibi olmanın inceliklerini anlattı
Türkiye’de yeni bir meslek alanı olan moda editörlüğünün artık bir yarışması var. Fashion TV, 2 Nisan’da Türkiye’de ilk defa bir Moda Ödülleri Yarışması düzenliyor. 17 ayrı dalda ödüllerin dağıtılacağı yarışmada ”En iyi moda editörleri” kategorisinde aday gösterilen Instyle’ın moda editörü Esra Başıbüyük ve Madame Figaro’nun moda editörü Nazlı Kayran’la yarışma ve moda hakkında konuştuk.
İnsanlar bir moda editörünün ne yaptığı konusunda tam fikir sahibi değil...
Esra Başıbüyük: Dergi ve moda çekimi bir ekip işidir. Ama bir moda çekiminde editör her şeyden sorumludur. Biz bir konsept oluşturduktan sonra, hangi fotoğrafçı ve mankenle çalışacağımıza karar veririz. Sonra konuya uygun kıyafet seçimleri, saç-makyaj süreçleriyle de ilgileniriz. Moda editörü hep merkezdedir, çekim boyunca insanlarla ilişki içindedir.
Siz nasıl moda editörü oldunuz?
Nazlı Kayran: Ben iktisat okurken tesadüf eseri kendimi bu işlerin içinde buldum. Ama içimde bir moda zevki varmış ki senelerdir bu işi yapıyorum. İlla bununla ilgili bir okula gitmek şart değil ama moda tasarımı ya da grafik gibi bölümlerden mezun olmanın bu işe katkısı vardır. Moda editörlüğü yapmaya 5.5 sene çalıştığım Elle’de başladım. Bir senedir de Madame Figaro’dayım.
E.B: Annem dikiş dikerken, artık kumaşlardan ben de bebeklerime kıyafetler yaratırdım. Sonra grafik tasarım bölümünden mezun oldum. Üniversitede verilen derslerden bir tanesi fotoğraftı. Okuldaki arkadaşlarımdan bana modellik yapmaları ister, onları giydirir, makyaj-saç yapar ve fotoğrafları çekerdim. Daha sonra Londra’da Central Saint Martins’de moda tasarımı ve ilüstrasyonu üstüne bir workshop aldım. Okuldaki hocalardan biri çektiğim fotoğrafları beğenerek İngiliz Cosmopolitan’ın o zamanki fotoğraf editörüne yolladı. Böylece dergi dünyasıyla tanıştım. Yan masadan Madonna’nın aranması beni müthiş heyecanlandırırdı. Daha sonra Marie Claire’e girdim ve en sonunda Instyle’a geçtim.
Trendleri sezon öncesinde görmek için ne yapıyorsunuz?
N.K: Paris Moda Haftası’na giderim. Bir de Vogue dergisini mutlaka okuyorum.
E.B: Artık defilelere de internetten ulaşabiliyoruz. Defileye kıyafetleri görmek amacıyla gittiğimiz için, internetten evin konforlu ortamında slayt show’la seyretmek daha zevkli...
Yüzlerce kıyafetle iç içesiniz. Hiç bıkmıyor musunuz?
E:B: Kendi adıma buna mesleki deformasyon diyorum. Genellikle ”moda editörü” denilince sürekli defilede gibi giyinmeniz bekleniyor. Halbuki iş hayatımda sürekli insanları giydirdiğim için, kendim en basit ve rahat şekilde giyiniyorum.
N.K: Sezondaki kıyafetleri herkesten 2 ay önce görüyoruz. Yeni sezondan bir şey beğensem bile 2 ay boyunca çekim yaptıktan sonra, artık benim için bir şey ifade etmez o kıyafet. Ben de sade giyiniyorum.
Bir kişide neyin daha güzel duracağı anlamak için ne yapıyorsunuz?
E:B: İlk önce vücut oranlarına bakıyoruz. Neyi kapatıp neyi öne çıkaracağızı belirlemelisiniz. Kesinlikle çirkin kadın yoktur. Oranlarızı doğru kullanmanız çok önemli. Kendinizi birazcık keşfetmeye başladıkça, giyim zevkiniz de oturur.
Türk modacıların hepsini çok takdir ediyorum
n Birinin iyi giyinmesi ve güzel gözükmesi için ne gerekli? Para, fizik...
E.B: İyi giyinmek için çok paraya gerek yok. İyi giyinmenin temeli kimliktir. Kim olduğunuzu biliyorsanız kendinize bir tarz da yaratabilirsiniz. Stil sahibi olabilmeniz için önce ruh sahibi olmanız gerekiyor. Seçilen bir aksesuar, renk, ya da bir tasarım insanın kendisini yansıtmalıdır. Bir sezonda trendler belirlendikten sonra herkesin aynı şeyi giymesi çok komik geliyor bana.
N.K: Geçtiğimiz kış ciddi bir 80’ler modası vardı. Şimdi bir kadın 80’leri tamamen bırakıp bir anda farklı tarzda mı giyinecek? Kimliğinizi biliyorsanız, o sezondan kendinize uyan 2-3 parçayı seçip kombinlemelisiniz.
Hangi modacıları beğeniyorsunuz?
N.K: Türkler’den Hakan Yıldırım, Bahar Korçan, Ezra ve Tuğba, Gamze Saraçoğlu’nu beğeniyorum. Yurtdışında Stella McCartney, Sonia Rykiel ve Vikto Rolf çok başarılı koleksiyon yapanlar arasında.
E.B: Jil Sander’in tasarımlarında sadeliğin ihtişamı görüyorum. Balenciaga’nın tasarımları da çok güçlü buluyorum. Türkiye’deki tasarımcıların hiçbirini birbirinden ayıramıyorum. Bir çoğunun ne kadar zor süreçlerden geçerek markaları oluşturduğunu bildiğim için hepsini takdir ediyorum.
Sürekli ünlüler ve mankenlerle çalışıyorsunuz. Zor olmuyor mu?
E.B: Şimdiye kadar çok şanslıydım, hep kendini bana teslim eden ünlülerle çalıştım. Instyle’a girdiğimden beri, kapak çekimlerin de Türk ünlülerde kullanmaya başladık. İlk Zuhal Olcay’ı çektik, ardından Arzum Onan, Sertap Erener, Ebru Akel ve Nurgül Yeşilçay’la çalıştık. Bu 5 ismin de hepsi çok profesyoneldi. Zuhal Olcay’ın enerjisi, Sertap Erener’in set içerisinde kendi dünyası yaratması, Ebru Akel’in giydiği kıyafetin kumaşı hissetmesi, Arzum Onan’ın mankenlikten gelen profesyonelliği ve Nurgül Yeşilçay’ın çok soğuk bir havada dış çekim yapmamıza rağmen pozitifliğini koruması çok hoşuma gitmişti.
N.K: Madame Figaro’ya geldikten sonra birçok ünlüyle çekim yaptık ama en rahat çalıştığım Meltem Cumbul’du.
Kaynak : Vatan gazetesi
Saygılarımla;