Tutunduğun Yerlerinden Solarken Hayat, Bıkma Atını Mahmuzlamakdan; Bıkma Sendeki İnsan İçin, Derin Uçurumlar Arşınlamaktan...
'' Eşkiya '' filminin ilk karelerindeki sahnelerdir...
Eşkiya Baran, uzun yıllar hapis yattıktan sonra memleketine döner...
Görür ki , bütün ömrünün geçtiği köyünün toprakları yapılan baraj gölünün altında kalmış, insanlar o toprakları terk edip gitmişlerdir...
Etrafına bakar durur...Dağ taş yalnızlıktır...
Tam bu sırada, doğunun sert ikliminin derinleştirdiği yüz
çizgileriyle, köyün en yaşlısı Ceren Ana, ansızım Eşkiya Ba-
ran'ın yanı başında belirir...
Uzun uzun bakarlar birbirlerine...
"Allah aşkına, ne oldu bu topraklara, ne oldu köyüme, ne-
rede insanlar?" der Eşkiya...
"Gittiler." diye cevaplar Ceren Ana...
"Köy baraj suları altında kalmıstır, insanlar barınamamış-
lardır gayrı buralarda."
Eşkiya şaşkındır...
"Ya senne diye gitmedin onlarla, ne yaparsın burada bir
başına?"
"Buralar benim topraklarım Eşkiya" der Ceren Ana ve
devam eder,"ben bu topraklardan başka yerde ölmem."
"Burada hayat bırakmamışlar, kurda kuşa yem olursun."
der Eşkiya...
Ceren Ana, gözlerini Eşkiya'nın gözlerine diker ve şöyle der;
Kurtta kuşta bizdendir oğul, sen asıl kötü olan insandan kork.''
Sessiz bir çığlık dolaşıyor yüz çizgilerinizde...
Haksızlığı, kötülüğü ve zulmü görüyor ama sesinizi çıkartamıyorsunuz...
Haksızlığa, kötülüğe ve zulme ses çıkartmıyor olmanın daha büyük bir zalimlik olduğunu bimek, içinizi üşütmüyor bile...
Yıllar boyunca insanların boynuna yağlı urganı geçirirken, ölümden ve öldürmekden korkmayan bir celladın, günün birinde yaşlandığında, bir yalnızlık odasında, kendi ölümünün anbean gelişini beklerken, ölümden korkmasının fotoğrafıdır, sizin cesaretinizin adı...
Elinde fırsat varken, yağlı urganı başkalarının boynuna geçiren ama günün birinde aynı urgan, boynuna ecel halkası olarak geçirilen bir cellattır insan...
Ceren Ana haklıydı...
Kurtta kuşta bizdendi...Kötü olan insandı...
Tabiat, kendini yaratan kudretin, hücrelerine nakşettiği kurgu içinde sürdürüyordu varlığını...
Sadece insanın kaderi bu kurgunun içinde kendi ellerine bırakıldı...
İyilikten ya da kötülükten yana tercihini sadece kendisi kullandı...
Eline öldürmek için fırsat geçtiğinde, cellat olmaktan çekinmedi...
Ama en sonunda ecel kapısını çalınca , ölümden korkan bir cellat oldu insan...
'' Eşkiya '' filminin ilk karelerindeki sahnelerdir...
Eşkiya Baran, uzun yıllar hapis yattıktan sonra memleketine döner...
Görür ki , bütün ömrünün geçtiği köyünün toprakları yapılan baraj gölünün altında kalmış, insanlar o toprakları terk edip gitmişlerdir...
Etrafına bakar durur...Dağ taş yalnızlıktır...
Tam bu sırada, doğunun sert ikliminin derinleştirdiği yüz
çizgileriyle, köyün en yaşlısı Ceren Ana, ansızım Eşkiya Ba-
ran'ın yanı başında belirir...
Uzun uzun bakarlar birbirlerine...
"Allah aşkına, ne oldu bu topraklara, ne oldu köyüme, ne-
rede insanlar?" der Eşkiya...
"Gittiler." diye cevaplar Ceren Ana...
"Köy baraj suları altında kalmıstır, insanlar barınamamış-
lardır gayrı buralarda."
Eşkiya şaşkındır...
"Ya senne diye gitmedin onlarla, ne yaparsın burada bir
başına?"
"Buralar benim topraklarım Eşkiya" der Ceren Ana ve
devam eder,"ben bu topraklardan başka yerde ölmem."
"Burada hayat bırakmamışlar, kurda kuşa yem olursun."
der Eşkiya...
Ceren Ana, gözlerini Eşkiya'nın gözlerine diker ve şöyle der;
Kurtta kuşta bizdendir oğul, sen asıl kötü olan insandan kork.''
Sessiz bir çığlık dolaşıyor yüz çizgilerinizde...
Haksızlığı, kötülüğü ve zulmü görüyor ama sesinizi çıkartamıyorsunuz...
Haksızlığa, kötülüğe ve zulme ses çıkartmıyor olmanın daha büyük bir zalimlik olduğunu bimek, içinizi üşütmüyor bile...
Yıllar boyunca insanların boynuna yağlı urganı geçirirken, ölümden ve öldürmekden korkmayan bir celladın, günün birinde yaşlandığında, bir yalnızlık odasında, kendi ölümünün anbean gelişini beklerken, ölümden korkmasının fotoğrafıdır, sizin cesaretinizin adı...
Elinde fırsat varken, yağlı urganı başkalarının boynuna geçiren ama günün birinde aynı urgan, boynuna ecel halkası olarak geçirilen bir cellattır insan...
Ceren Ana haklıydı...
Kurtta kuşta bizdendi...Kötü olan insandı...
Tabiat, kendini yaratan kudretin, hücrelerine nakşettiği kurgu içinde sürdürüyordu varlığını...
Sadece insanın kaderi bu kurgunun içinde kendi ellerine bırakıldı...
İyilikten ya da kötülükten yana tercihini sadece kendisi kullandı...
Eline öldürmek için fırsat geçtiğinde, cellat olmaktan çekinmedi...
Ama en sonunda ecel kapısını çalınca , ölümden korkan bir cellat oldu insan...