Olduğu Gibi Kabul Etmek

  • Konuyu Başlatan Konuyu Başlatan crt
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

crt

Kullanıcı
Katılım
11 Eyl 2009
Puanları
38
Konum
İstanbul
***************

OLDUĞU-GİBİ-RESİM.jpg


Olduğu Gibi Kabul Etmek
Seher, on yedi yaşına kadar köyde yaşamış, çok temiz bir aile kızıydı. On sekizinden gün aldığında ise akrabası Cemil dünürcü göndermiş ve Seher’i istemişti. Kız evi biraz naz yaptıktan sonra, Seher’in rızasını da alarak bu evliliğe onay verdi. Cemil de aynı köyden olmasına rağmen büyük şehirde yaşıyordu. Liseden sonra okumamıştı ama yürekli delikanlıydı. İnşaatlarda amelelik yapıyor, pazarlarda sebze meyve satıyor, adeta ekmeğini taştan çıkartıyordu.


Seher’in babası onay verdiği için on sekizini doldurmasını beklemeden nikâhı kıydılar ve Seher, telli duvaklı gelin olarak baba evinden ayrıldı. Cemil’in baba evinde kısa bir süre durduktan sonra büyük şehre, Cemil’in yaşadığı İstanbul’a gittiler. Cemil’in aylık kazancının yarısına bir gecekondu kiraladılar. Evin eşyalarının büyük bir bölümünü ikinci el eşya satan yerlerden temin ettiler. Manava gitmek yerine pazardan alış veriş yapmayı tercih ettiler. Serde yokluk vardı ama Seher ve Cemil, aşkın büyüsüne kapıldıkları için mutluydular.

Cemil, her zaman gidecek iş bulamıyordu. İşe gidemediği günlerde daha az harcıyorlardı. Seher de çalışmak istiyordu, evlere temizliğe gitmek istiyordu ama Cemil buna izin vermiyordu. Seher on dokuzunu bitirdiğinde yaşamlarına bir kişi daha eklenmişti. Kendilerine yaşama sevinci versin diye kızlarının adını Yaşam koydular.

Yaşam bebek, ağlamasıyla, gülmesiyle evliliklerine ayrı bir renk katmıştı. Ama masrafları da artmıştı. Cemil bebeği severken çok mutlu oluyordu ama ağladığında hemen Seher’e veriyordu. Seher, bu durumdan pek hoşnut değildi.

-Cemil, Yaşam sadece benim çocuğum mu?

-O nasıl söz Seher! Tabi ki ikimizin çocuğu. O benim prensesim. Nerden çıktı bu şimdi?

-Şuradan çıktı canım, severken senin avuturken benim çocuğum oluyor da onun için. Madem ikimizin çocuğu severken de avuturken de ikimiz ilgilenmeliyiz.

-Ama canım ben dışarıda çalışıyorum, yoruluyorum. Senin bana karşı anlayışlı olman lazım.

-Ben çalışmıyor muyum yani? Ben de evde çalışıyorum. Yemek yapıyorum, bulaşık yıkıyorum, bebeğe bakıyorum. Daha sayayım mı?

-Yav sen evin kadını değil misin? Tabi yapacaksın. Ne diye dır dır ediyorsun ki?

-Dır dır ha! Dır dır! Alacağın olsun Cemil, ben sana gençliğimi, güzelliğimi verdim. Babamdan isterken böyle demiyordun. Kızınızın elini sıcaktan soğuğa vurdurmam, ona gözüm gibi bakarım diyordun, ne oldu şimdi?

-Ben çalışıyorum dışarıda, inşaatlarda yoruluyorum. Patronların nazını çekiyorum. Evimde dinleneyim diyorum, senin şu yaptığına bak!

-Sen patronların nazını çekiyorsun, ben de senin nazını mı çekeceğim? Çok beklersin?

-Ne var çeksen, ölür müsün?

Bu türden tartışmalar, sıklaşmaya başladı. Hem Cemil hem de Seher, alttan almaya niyetli değillerdi. Önceleri bebek uyuduğunda konuşuyorlardı. Sonra Yaşam’ın yanında da tartışmaya başladılar. Tartışmaların sonu hiç de iyiye gitmiyordu.

Seher, anne ve babasını özlediğini bahane ederek baba evine küs geldi. Hoş beşten sonra Seher, annesiyle durumu görüşmeye karar verdi. Annesi her ne kadar soğukkanlı davranmaya çalışsa da yufka yüreği gözlerinden yaş olup süzülüverdi. Babası ile konuşmasını önerdi. Babası Sacit Bey, kızını karşısına aldı ve sakin sakin konuşmaya başladı:

-Bak kızım! Sen bizim ilk göz ağrımızsın. Senin tırnağına taş değmesini istemeyiz. Lakin sen artık evlendin. Hemen yanlış anlama! Evlendin diye kesip atmış değiliz. Ama kendine ait bir yuvan var. Kendi kararlarını verebilecek yaştasın. Ufak tefek tartışmalar her evde olur. Cemil’i sen bizden daha iyi tanıyorsun. Sence aranızdaki tartışmalar, zamanla düzelebilecek tartışmalar ise yuvanı yıkma. Torunumu babasız bırakma. Ama bu evliliği kafanda bitirdiysen o zaman diyecek sözüm yok. Yani son sözüm; bu konuda son karar, senin kararın olmalı. Burada belli bir süre kal, kendini dinle, ölç, biç ve kendi kararını kendin ver!

Seher, baba evinde bir süre kaldıktan sonra hem aklını yokladı hem yüreğini dinledi ve Cemil’i hala sevdiğini hissetti. Çocuğunun babasıydı ama çocuğu olmasa da Cemil’i seviyordu. Bu önemli bir ayrıntıydı. Bu arada Cemil de boş durmadı. İki güne bir telefon etti. Seher’in ne zaman geleceğini sordu. Seher’i ve Yaşam’ı özlediğini belirten ifadeler kullandı. Seher, çocuğuyla beraber tekrar eşinin yanına gitti.

Cemil ve Seher, kısa süreli özlemin de etkisiyle birbirlerine karşı daha hoşgörülü davrandılar. Özellikle Seher, yaptığı yemeklerle, güler yüzlü karşılamalarla eşinin gönlünü almayı becerdi. Cemil de bu ilgiyi karşılıksız bırakmadı. Fiziksel yorgunluğunu eşi ve çocuklarıyla ilgilenerek gidermeye çalıştı.

Zaman içerisinde kırgınlıklar, tartışmalar olmadı değil ama işin sonunu küslüğe götürmemeyi başardılar. Sorunlarını konuşarak çözmeyi alışkanlık haline getirdiler. Aralarındaki sevgi duygusunu besleyen, saygı ve güven unsurlarını kaybetmemeye özen gösterdiler.

Aradan yıllar geçti. Yaşam’ın bir kardeşi daha oldu. Onun adını da Yalın koydular. Seher’in annesi İstanbul’a torunlarını görmeye geldi. Biraz merakla biraz da çekinerek kızının mutluluğunu sordu:

-Cemil ile aranız nasıl kızım? Umarım ilişkiniz yoluna girmiştir.

-Çok şükür anneciğim. Evimizde mutluyuz.

-Aman ne güzel! Cemil’in eski alışkanlıkları devam ediyor mu? Sana karşı ilgisi düzeldi mi?

-Ana yüreği böyle oluyor demek ki! Kırk yaşına da gelsem hala gözünde küçük çocuğum değil mi anne! Canım annem benim!

- Aynen öyle kızım. Sen de annesin, görüyorsun işte kızım.

-Doğru söylüyorsun anneciğim. İlişkimiz eskisine göre çok düzeldi. Zaman zaman tartışmalarımız olmuyor değil. Bazen Cemil’in kabalaştığı oluyor. Ama ben Cemil’i çözdüm anne.

-Nasıl çözdün kızım?

-Cemil yaptığı kabalıkları, bana inat olsun diye yapmıyor. Bunlar, onun doğasında var. Ben de onu olduğu gibi kabul ettim ve rahatladım.

-Aferin benim akıllı kızıma! Evi dişi kuş yapar derler ya işte böyle!

Aslında her evlilikte ufak tefek tartışmalar olabilir. Hiç tartışma olmuyorsa asıl orada sorun var demektir. Önemli olan bu tartışmaları, konuşarak çözüme kavuşturabilmektir.

Eşimizi, kendi zihnimizde oluşturduğumuz kalıplara sokmaya çalışmadan olduğu gibi kabullenmeye çalışmak, problemlerin çözümünde çok önemli rol oynayacaktır. Eşimizin bize göre hata sayılan davranışlarını değerlendirirken, bu davranışın kaynağında bize karşı nispet olsun diye mi yapıyor yoksa onun kendi doğasından kaynaklanan bir tutum mu? Bu ayrıntıya dikkat etmek gerekiyor. Şayet bu davranışlar, bize karşı değilse, onun kendi kişilik özelliklerinden kaynaklanıyorsa biraz hoşgörü ile durumu çok rahat kurtarabiliriz.

Eşimizi, çocuklarımızı daha geniş ifadeyle ilişkimizi değerlendirirken, mümkün olduğu kadar yapıcı tavır sergilemek, olaylara anlayışla yaklaşabilmek, önce karşımızdakini dinleyebilmek ve en önemlisi yangına körükle gitmemek, karşımızdakinden önce bize yararı olacak tutumlardır.

Hayat arkadaşımıza karşı hoşgörü ile yaklaşarak, onu olduğu gibi kabul ederek aslında hayatı idare etmiş olmuyoruz.
İdare edilen ve geçiştirilen bir hayatı yaşamak yerine keyif alınan, mutlu yaşanılan güzel bir hayatın kapılarını aralamış oluyoruz..

Y.Yeşilkaya
 
crt' Alıntı:
Eşimizi, çocuklarımızı daha geniş ifadeyle ilişkimizi değerlendirirken, mümkün olduğu kadar yapıcı tavır sergilemek, olaylara anlayışla yaklaşabilmek, önce karşımızdakini dinleyebilmek ve en önemlisi yangına körükle gitmemek, karşımızdakinden önce bize yararı olacak tutumlardır.

  Hayatı tüm renkleriyle yaşayabilmek için ..
Aslında  biraz hoşgörü olabilmek ,empati kurabilmek çokta zor değil ..
  Aile ve toplumsal alanda  fazlasıyla gereksinim duyulan..
Önemsenmesi  gereken bir konu..

 
Hoşgörü ve olduğu gibi kabul etmek iki taraflı olmalı,insanlar birbirini değiştirmek yerine orta yolu bulmalı
Değişmeye çalışan kişi  değişmemiştir sadece sevdiği ve saydığı için özveride bulunmuştur,gün gelir bu kavramlar tükenirse özveride yokolur ve sorunlar artar
Karşımızda ki kişileri olduğu gibi kabul ediyorsak kaybetmek istemediğimizdendir,altında yatan aslında bilinçaltında ki korkularımızdır
 
 Kişilik haklarıma ve özgürlüğüme müdahale edilmediği, sürece herkesi kendi haline bırakıyor olduğu gibi kabul etmeye çalışıyorum..
 Bence de denenmeye değer..
 
Bilmem doğru zamanmı?
Bireyin iç dünyasının yansımasıdır yaşadıkları.Öğrenilmiş duygular,korkular,endişeler,yaşam kalitesi sınırları,dirençler ve beklentilerle birde FARKINDALIKTAN uzak oluş yaşanmış olan olumsuzluklara birey dışında sorumlular/bahaneler aratır.
D E N E Y İ N!!!.
Ben kandimi tüm şefkatim/samimiyetim ve sevğimle kucaklıyor/AFFEDİYORUM.
Olduğum gibi kabul ediyor-onaylıyor-seviyorum ve tüm sevgimle dirençlerimden/korkularımdan/endişelerimden ÖZGÜRLEŞTİRİYORUM.
D E N E Y İ N!!!.
 
''olduğun gibi''den kastedilen hal; bazen sınırları zorlayabiliyor.. sinir sistemimin kabul ettiği sürece alttan alınabiliyor.. fakat kmse bir seher veya cemil olamayabiliyor aynı zamanda..
bence tamamen kişinin şahsi iradesine bağlı bi durum..
 
Anlam yüklememek-beklentilerle hayal kurmamak/hayal kırıklığı yaratmamak-yargılamamak-tanım ve tarife muhtaç diye senin umduğun ve istediğin gibi olmasını dayatmamak-bütün olarak bakmak-işine geldiği gibi veya işine gelmediği gibi tanımlamamak
                                                OLDUĞU GİBİ KABUL ETMEK!.
Alttan almak/teslim olmak/boyun eğmek/taviz vermek değil olduğu gibi kabul etmek.
Olduğu gibi kabul edildiğinde olması gerektiği gibi refleks oluşturup,ÖFKE krizine girmeden istenen sonuçta tadilat yapa bilmek/alabileceğinle verebileceğinin farkına vararak sonuç elde etmek-at gözlüksüz bakabilmek ve empati kurarak yaşayabilmek.
Ta dışından kızarmış hali görülen,yanına yaklaşıldığında ter basmasına sebep olan sobayı buzdolabı sanmak yerine ondan hakkettiği gibi faydalanmak OLDUĞU GİBİ KABUL ETMEKTİR.
 
OPTİMİS' Alıntı:

Ta dışından kızarmış hali görülen,yanına yaklaşıldığında ter basmasına sebep olan sobayı buzdolabı sanmak yerine ondan hakkettiği gibi faydalanmak OLDUĞU GİBİ KABUL ETMEKTİR.

Güzeldi..
 
İnsanları oldugu gibi kabul etmek gerek çünkü bir insanın begenmediğimiz bir yönünü değiştirmek bazı kötü sonuçları da beraberinde getirebilir.Güzel bir yazıydı
 
Biraz duygulandım yazının ortalarında. Fakat güzeldi tabii, teşekkürler paylaşım için.
 
Tam olarak bu.. Nasıl anlatsam diyorsunuz ya bazen karşınızdakine... Bu yazıyı gösterin.. Ben böyleyim deyince yanlış anlaşılıyor,öyle deyip kestirip attığımız düşünülüyor.. Bu yazıyı okutun ona :)
 
Geri
Üst