K
Kristal
Hepimizin kendine göre okuma alışkanlıkları vardır. Ancak iyi bir okuyucu olmak için bu alışkanlıklarımızın gözden geçirilmesi gereklidir. Çağımızda yeni eğitimin temel amaçlarından birisi, gençlere bu sanatı öğretmektir. Goethe ilerlemiş yaşında halâ bu sanatı yeterince öğrenemediğini söyler. Doğrusu, Goethe’nin bu itirafını ilk okuduğumda bana çok anlamlı gelmemişti. Bu büyük adamın aşırı bir alçak gönüllülük gösterdiğini düşünmüştüm. Yaşım ilerledikçe bu sözdeki bilgeliği kavramaya başladım. Goethe haklıydı. Okuma sanatı, bir ömre sığacak sanatlardan değildi. Bundan dolayı da gözden uzak tutamayacağımız bir sanattı.
André Maurois, gençler için yazılmış en güzel kitaplardan birisi olan “Yaşama Sanatı” adlı o güzel kitabının bir bölümünü okuma sanatına ayırmıştır. Maurois’ya göre genelde üç tip okucu vardır. Birinci tip okuyucular, durmadan okuyan, ne bulursa okuyanlardır: “Bunlar okumakta ne fikir, ne gerçekleri ararlar, ancak dünyayı ve ruhlarını maskeleyen o sözcükler dizisinin peşindedirler. Okuduklarının özünden, ana fikrinden pek azını akıllarında tutarlar; bilgi kaynakları arasında hiçbir değerlendirme yapmazlar. Onların yaptığı okuma, tamamen edilgen (pasif)dir; sadece yazılara boyun eğerler; okuduklarını yorumlamazlar; akıllarında bunlara yer açmazlar; bunları sindirmezler."
İkinci tip okuyucular, zevk için okuyanlardır. Bu daha aktif bir okumadır. “Bu tür okuma meraklısı romanları, güzel ifadeleri, ya kendi duygularının uyanışını ve heyecana gelmesini, ya da yaşamda bulamadığı serüvenleri aradığı için, yani zevki için okur.” İnsan dertlerinin yüzyıllardır aynı kaldığını görmek onu rahatlatır. Bu tür, zevki için okuma, sağlıklı bir okumadır.
Üçüncü tip okuma, iş için okumadır. “Bu bir kitapta belirli bilgileri, anahatlarını tasarladığı halde zihinde bir yapıyı tamamlayabilmek için gereken ham maddeleri bulmak için okuyan adamın okumasıdır.” Bu tip okumaya girişenlerin mutlaka not tutması gerekir.
Maurois’ya göre her çalışma gibi, okumanın da kuralları vardır. Bu kurallar, kışın soğuktan korunmak için giydiğimiz kalın kumaştan yapılmış paltolar gibi canımızı sıkabilir, ancak yaralıdır:
Birinci kural: Birkaç yazarı ve birkaç konuyu eksiksiz bilmek, birçok yazarı ve birçok konuyu üstünkörü bilmekten daha iyidir: “Bir eserin güzellikleri ilk okuyuşta hiçbir zaman tam olarak anlaşılamaz. Gençlikte, tıpkı yaşamda olduğu gibi, kitapların arasında dost aramak için dolaşmalıdır, ama bu dostlar bulunup, seçilip benimsenince onlarla baş başa kalmak gerekir. Montaigne’in, Saint-Simon’un Retz’in, Balzac’ın veya Proust’un yakını olmak, bir yaşamı zenginleştirmeye yeter.”[1]
İkinci Kural: Hayat, yeterince kısa olduğu ve bütün eserleri okuma imkânı bulunmadığı için tenkit süzgecinden geçmiş olan baş yapıtları, şaheserleri öncelikle okumak: “Şaheserlerin sayısı zaten o kadar çoktur ki, hepsini tanımamıza asla imkân olmayacaktır. Biz de yüzyılların yaptığı seçime güvenelim. Bir insan yanılabilir, bir kuşak yanılabilir, insanlık yanılmaz.” Bu görüşten, sanat kitaplarının seçiminde de bilim kitaplarının seçiminde de yararlanabiliriz.
Üçüncü kural: Size seslenen yazarları bulunuz. Sizin yazarlarınızın kimler olduğunu tanımayı öğrenin. Sizin yazarlarınızın dostlarınızın yazarlarından farklı olduğunu göreceksiniz. Maurois, bu konuda “Edebiyatta da aşkta olduğu gibi, başkalarının seçimi insanı şaşırtır.” diyor. Size uygun gelen yazarları bir defa bulduktan sonra, onları kendinize birer düşünce merkezi yapın.
Dördüncü kural: "Fırsat buldukça okumamızı güzel bir konserin, soylu bir törenin saygılı ve sessiz havasına büründürmeliyiz. Bir sayfaya göz atmak, telefona cevap vermek, sonra, aklı başka yerde kitabı tekrar eline almak, sonra ertesi güne kadar bir yere bırakmak, okumak değildir. Gerçek okuyucu, kendisine uzun, yalnızlık içinde akşamlar hazırlar; çok sevdiği şu yazara, bir kış pazarının öğleden sonrasını ayırır…”
Beşinci kural: Kendinizi büyük kitaplara lâyık hale getiriniz. “Çünkü, diyor Maurois, onların okunması da tıpkı İspanyol hanları ve aşk gibidir: İnsan ancak kendi getirdiğini bulabilir.” Bugün anlamadığımız bir kitabı pekâla, hayat ve okuma tecrübemiz arttıktan sonra anlayabiliriz.
Yazımızı yine Maurois’nın şu cümlesiyle bitirelim: “Okuma sanatı, her şeyden önce, yaşamı kitaplarda bulmak ve kitaplar sayesinde onu daha iyi anlamak sanatıdır.”
alıntı