Ne olmak istemiyoruz

su perisi

Kullanıcı
Katılım
4 Ocak 2007
Puanları
0



19148_288072999867_126663584867_3284809_2272225_n.jpg





Bir çocuğa onunla yakınlık kurmak için iki soru vardır hep büyüklerin cebinde, çıkarıp çıkarıp sorarlar:

-Söyle bakalım anneni mi daha çok seviyorsun yoksa babanı mı?

Ya da:

-Büyüyünce ne olmak istiyorsun?
Çocuklar için ilk sorunun cevabını vermek ne kadar zor olsa da ikinci soru için hemen hepsinin bir cevabı vardır. O günlerde neyle haşır neşir oluyorlarsa seçimleri de ona bağlantılı olarak gelişir, değişir. Hayran oldukları bir aile büyüğü doktorsa onun gibi takdir görmek ve güvenilmek adına doktor, ana haber bülteninde yangını kahramanca söndürenleri gördükten sonra itfaiyeci, çok keyifli bir bilgisayar oyunu piyasaya çıkınca bilgisayarcı ya da evdeki artık kumaşlardan bebeklere elbiseler uydurdukça- artık böyle küçük kızlar var mı pek emin değilim- modacı olmak isteyebilirler. Kendileri ve dünya değiştikçe istedikleri de değişir; çünkü insanın büyüdükçe, geliştikçe, zamanı yaşadıkça, dünyayı izledikçe öncelikleri değişir. Kimi mevki sahibi olmayı, kimi çok para kazanmayı, kimi yaptığı işle milyonlara adını duyurmayı, kimi binalar çizmeyi, kimi onları yapmayı, kimi satmayı, kimi şahane yemekler yapıp sofralar donatmayı, yarattığı lezzetlerle literatürlere geçmeyi, kimi ünlüleri giydirmeyi, kimi kaleminin ucunda dünyayı sallamayı kimi de ülke yönetmeyi düşler. Birinin hayali ulaşılmazdır, birininki bir kol boyu kadar yakında.

Peki, ne olmak istemez insan?

Hiçbir zaman bu sorunun cevabını düşünmeyiz. İsteklerimizin peşinden gitmeye o kadar alışmışızdır ki ya da küçücükten buna öylesine yönlendirilmişizdir ki istemediklerimizin üstünde kafa yormayız.

Emir almak mıdır hoşlanmadığımız yoksa emir vermek mi; insanlarla uğraşmak mıdır kaçtığımız yoksa masa başları, bilgisayar ekranları mı; adliye koridorlarında mı yoksa hastane odalarında mı olmak istemeyiz, kalabalıklar mıdır uzak durduğumuz çalışırken, yalnızlığımız mı?

Yaşamın içinde ne olmak istediğimizi bilmek kadar ne olmak istemediğimizi bilmemizin de büyük önemi var.

Hangi meslek alanının içinde olursak olalım, etrafımızda işini severek, isteyerek yapanlarla kendini tesadüfen o işin içinde bulmuş olanlar, gece ve gündüz gibi ayrılıyor birbirinden.

Şimdi hiç vakit kaybetmeden soralım kendimize:

Ne olmak istemiyoruz ?

Hayatında en çok istediği mesleği yapan biri olarak benim bundan sonra içinde olmak istemeyeceğim şeyler belli zaten:

Hayallerimden vazgeçmek, kalabalıkların içinde yapayalnız kalmak, sevgilerin kaybolmasını izlemek, gençlerin ümitsizliğini görmek, sevdiklerimi kaybetmek, yazamamak, gençlerden uzak kalmak, yaptığım işi yapamamak, Tanrı’nın uzağına düşmek ve aşkı unutmak istemem.



 
Mevlalanın bir sözü bu konuya ne kadarda uygun..

Ya olduğun gibi görün
Ya göründüğün gibi ol..


Bir gün kadının biri Mevlananın yanına gitmiş demiş ki "ben bir fahişeyim ve sizin müridiniz olmak istiyorum demiş..
Mevlana tabi ki olablirsin demiş.. Sonra yannda kiler olur mu hocam o bir fahişe nasIl müridiniz olablir demiş..
Mevlana da o kimseyi kandırmadı olduğundan farklı görünmedi ki kimseyi aldatmadı demiş.....

Ne olduğumuzu,kim olduğumuzu bilelim..Başkası değil kendimiz olalım,farklı kimlik ve maskelerle dolaşmadan özgür olmanın keyfine varalım.
 
Ne olmak istemediğini bilmek de ne olmak istediğini bilmek gibi kendini tanımaktan geçer, fakat bir fark vardır bence; bir de çevrendekileri bilmen, tanıman lazımki istemediğini anlayasın.
 
Valla o kadar çok olmak istemediğim şey oldumki.. Bir o kadarda olmak istediğim şeyi olamadım..
Lakin şu an için konuşmak gerekirse..
Kendi adıma, bir şekilde.. Yok olmak istemiyorum.. Var olmak istiyorum.. Bunun içinde bir şekilde kendime çizdiğim yolda ilerliyorum.. Umarım yolun sonu iyi bir yere çıkar.. Olmak istediğim şey tam olarak olmasada ona yakın bir şey olabilirim diye düşünüyorum..
 
Su Perisi' Alıntı:
Bir gün kadının biri Mevlananın yanına gitmiş demiş ki "ben bir fahişeyim ve sizin müridiniz olmak istiyorum demiş..
Mevlana tabi ki olablirsin demiş.. Sonra yannda kiler olur mu hocam o bir fahişe nasIl müridiniz olablir demiş..
Mevlana da o kimseyi kandırmadı olduğundan farklı görünmedi ki kimseyi aldatmadı demiş.....
Olduğundan farklı görünmemek doğal olmak güzelde..
Eğer içerisinde bulunduğun durum pekte içaçıcı değilse  hal ve gidişatınada çekidüzen vermek gerek .
Ben buyum diye diretmenin anlamıda yok yani..
 
Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak zor bir durum olsada ne yazıkki  geçerliliğinifazlasıyla koruyor hala..!
Tek istediğim  şey düşünebilme yateneğimi sonuna kadar kullanabileyim..Aksi takdirde  yaşamın hiç bir anlamı kalmayacaktır..
 
iyilik ve kötülük göreceli bi kavramdır lakin kötü denilmesini istemem ve sahip olduğumuz değerleri kaybetmek istemem...
 
Geri
Üst