Mutluluk; herkesin peşinden koştuğu ama tanımını kimsenin tam olarak yapamadığı bir kavram. Mutluluğun evrensel bir tanımı yapılabilir mi? Neden bazı insanlar diğerlerinden daha mutludur? Belli davranış ve düşünce kalıplarını uygulayarak daha mutlu olmak mümkün mü? İşte Nurcan Tanır'ın çevirisiyle, Daniel Nettle'nin mutluluk üzerine yazılmış en kapsamlı kitaplarından birinin özeti...
MUTLULUĞUN ANATOMİSİ
Thomas Jefferson 1776’da Amerikan Bağımsızlık Bildirgesinde şöyle yazmıştı: "Bütün insanların eşit yaratıldıklarına; yaratıcıları tarafından onlara hayat, özgürlük ve mutluluğu arama hakkı gibi geri alınamaz bazı haklar verildiğine inanıyoruz". Bu üç haktan en fazla üçüncüsü hayatımıza bir amaç telkin etmektedir. Mutluğun insan deneyiminin merkezi olduğu fikri eskilere kadar uzanmaktadır. Yunan filozofu Aristippus İÖ 4. Yüzyılda hayatın amacının alınan zevklerin maksimize edilmesi olduğunu savunmuştu. Eğer bu doğruysa mutluluk çözülmesi gereken kişisel soruların en acili haline gelmektedir. Daha da fazlası, mutluluk politik ve ekonomik kararların merkezine ilerler. Mutluluğun kamu hayatının mihenk taşı olduğu yönünde yargılara varmadan önce kişilerin mutlulukla ilgili düşünce ve duyguları üzerinde ve mutluluk hissinin yaşam kalitesine nasıl bağlantılı olduğu hakkında birçok deneysel çalışma yürütmeliyiz. Bu kitapta işte bu çalışmaların sonuçları incelenecektir.
1. Bölüm
Refah ve Haz
Mutluluk psikolojide onyıllar boyunca göz ardı edildi. İnanç, arzu ve duyguları ele alan halk psikolojisi profesyoneller tarafından kötü psikoloji olarak ele alındı. Yalnızca son birkaç yılda psikoloji yön değiştirdi ve duyguların analizi önem kazandı. Paul Ekman’ın kişilerin temel duygular karşısında gösterdiği yüz ifadelerini fotoğrafladığı çalışması - korku, üzüntü, iğrenme, öfke, şaşkınlık ve sevinç - gibi evrensel olarak tanınan bazı temel duyguların tespitini sağlamıştır . Ekman’ın çalışması, duygu araştırmalarında, günlük konuşmada geçen kavramların akademik psikoloji yazılarında da ortaya çıktığı anlamına gelmektedir.
Diğer bir önemli gelişme evrimsel psikolojinin doğuşu olmuştur. Evrim düşünme şeklimizi biçimlendirmiştir. Bize doğru hızla koşan bir karnivordan kaçıyor olmamız evrimin korku programının bir özelliğidir. Bu nedenle evrimsel psikoloji mutluluk fikrini de incelemeye değer hale getirir. Neşe korku gibi biraz daha önceden-belirlenmiş bir program gibi görünmektedir. Mutluluk ise biraz daha karmaşıktır. Evrim tarafından programlandığımız şey mutluluğun kendisi değildir, mululuk getireceğine inandığımız şeyler ve onları elde etme eğilimimizdir. Bu yüzden insanlar gelecekte şu anda olduklarından daha mutlu olacaklarına inanırlar.
Mutlu olmak her zaman mutlak bir durum olmayabilir, bir beklentiyle veya diğer insaların sahip olduklarıyla üstü kapalı bir karşılaştırma durumu içerir.
Mutluluk 3 seviyeye ayrılabilir. 1 . seviye mutluluk neşe ve haz gibi anlık hisleri içermektedir. 2. seviye mutluluk duygularla ilgili bir yargıyı içerir. Kişiler hayatlarıyla ilgili mutluluklarını ifade ederken aslında aldıkları keyif ve çektikleri sıkıntının bir bilançosunu verirler. 2. seviye mutluluk genel hoşnutluk ve tatmin anlamları ve aynı zamanda alternatif olası sonuçlarla bir karşılaştırma da içerir. 3. Seviye mutlulukta yaşam kalitesi ön plana çıkmaktadır. Kişinin geliştiği ya da kendi potansiyelini gerçekleştirdiği bir hayat ifade edilmektedir. 1. seviye mutluluk objektif olarak ölçülebilirken 2. seviye mutluluk karşılaştırmalar nedeniyle biraz daha karışık hale gelebilir. 3. seviye mutluluğu ölçmek ise kolay değildir.
Psikolog Carol Ryff ve arkadaşları "iyi olma" durumunun seviye 2 mutluluktan çok daha geniş anlamlar içerdiğini - kişisel gelişim, amaç, çevreye hakimiyet ve kendini yönetme gibi - savunmuşlardır. Bu anlamda insanlar "iyi olma" durumunda yüksek fakat 2. seviye mutlulukta düşük konumda olabilirler. Pozitif psikoloji optimal performans duygu durumu , amaca ulaşan kişilik gibi kavramları incelemekte, anlam bulma, ruhaniyet, hayatta daha yüksek amaç bulma gibi reçeteler sunmaktadır. Basit anlamda bunların mutlulukla bir alakaları yoktur. Araştırmalar optimal performans duygu durumu yüksek olan profesyonellerin derin tatminsizliğe eğilimli olduğunu göstermektedir. 2. seviyede çok mutlu olan insanlar üzerindeki araştırmalar onların otonom ve bağımsız olmaktan çok sosyal dışadönük kişiler olduğunu göstermektedir.
Mihalyi Csikszentmilhalyi optimal performans duygu durumu aktiviteleri içeren bir hayatın pasif eğlenceyle harcanmış bir hayata göre daha yaşanmaya değer olduğunu savunmuştur. Martin Selingman pozitif duyguların kısmen mizaçla limitli olduğu, pozitif duygu sağlayacağı için değil ama daha yaşanmaya değer olduğu için adalet, bilgelik, ruhaniyet gibi farklı değerler aramamız gerektiğini belirtmiştir. Yine de bunların gerçek mutluluk için gereken kati öğeler olduğu savunulamaz. Selingman 3. Seviye bir mutluluk tanımlamaktadır. İnsanlar mutluluktan bahsettikleri zaman genellikle pozitif hislerden ya da duygularıyla ilgili pozitif değerlendirmelerden bahsetmektedirler. Bu nedenle bu kitap 1. seviye ve 2. seviye mutluluğa odaklanacaktır.
Negatif ve pozitif duygular arasında farklar vardır. Bütün pozitif duygular birbirine benzerken bütün negatif duyguların kendine özgü bir yanı vardır. Negatif duygular kötü bir şey olduğunu söyler fakat alınacak aksiyon farklılaşabilir. Pozitif duyguda ise iyi bir şey olmuştur ve aksiyon tektir: hiçbirşeyi değiştirme. Negatif duygular devamlıyken pozitif duygular bir süre sürer ve biter. Mutlu olmak neşeli olmaktan daha önemlidir. Bu nedenle psikologların "öznel iyi olma " olarak adlandırdıkları ikinci seviye mutlulukla daha çok ilgileneceğiz. Öznel iyi olmanın temel öğesi hayat tatminidir .
Ne kadar mutlusunuz sorusunun cevabı neşe söz konusu olduğunda insanların kendilerine dönüp bakmalarıyla basitçe mümkünken tatmin söz konusu olduğunda bazı karşılaştırmalar içermektedir. Hayat tatmini değerlendirmesini etkileyen faktörlerden bir o andaki ruh halidir.
Güneşli günlerde insanlar daha yüksek tatmin bildirmişlerdir. Hava durumuna dikkat çekilirse insanlar bunun pozitif etkisini fark etmişler ve değerlendirmelerini buna göre düzenlemişlerdir. Etkili bir görüşe göre tatmin tecrübe edilmiş negatif ve pozitif duyguların bir dengesidir. Yakın zamanda yaşanmış negatif olaylar bildirilen tatmini daha umutsuz yapmış, pozitif olaylar ise daha mutlu yapmıştır. Geçmişte yaşanmış olumlu olaylar bugünü daha umut kırıcı yaparken negatif olaylar ise bugünü birden bir ilerleme olarak göstermiştir. Başka durumlarda referans noktaları başkalarının hayatları ya da gerçekleşmesi muhtemel diğer ihtimaller olabilmektedir. İnsanların çoğu başkalarının $250,000 kazandığı bir dünyada $100,000 kazanmaktansa başkalarının $25,000 kazandığı bir dünyada $50,000 kazanmayı tercih etmektedirler.
Korku programı bize zarar veren şeylerden uzaklaşmamız için tasarlanmıştır. Benzer bir yaklaşımla mutluluk sisteminin amacının bizi bize fayda sağlayacak şeylere yönlendirmek olduğunu iddia edebiliriz. Bu durumda eski tecrübelerimizin bize ne hissettirdiğini kesin olarak hatırlamamız ve geleceğe dönük iyi tahminler yapmamız gerekirdi. Bunlar olmamaktadır. İnsanlar -iyi veya kötü - hayat değişikliklerinin mutluluklarını etkileyeceği konusunu abartmaktadırlar. Adaptasyon nedeniyle kendimizi yeni duruma göre yeniden ayarlarız. Gelecekteki mutluluğumuzu düşünüce kendi adaptasyonumuzu tahmin etmeyi unuturuz. Onsuz yaşadığımız yılları unutarak şu anda sahip olduğumuz şey olmadan yaşayamayacağımızı düşünürüz. Geçmiş mutluluğumuzla ilgili değerlendirmelerimiz de iki faktöre dayanır: en can alıcı anın ne kadar iyi ya da kötü olduğu ve sonun ne kadar iyi ya da kötü olduğu (zirve-son kuralı). Bu nedenle düşük yoğunlukta daha uzun sürecek olan zevlerdense kısa süreli de olsa büyük bir eğlenceyi tercih ederiz.
Özetle, mutluluk tahminimiz tecrübelerimizin nesnel toplamı olmaktan çok öznel değerlendirmelere dayanmaktadır. Tahminimiz zirve-son kuralı, o andaki ruh halimiz, karşılaştırma standardımız ve adaptasyonumuzu tahmin etmekteki başarısızlığımız gibi şeylerden etkilenmektedir. Bu nedenle davranışlarımızın mutluluğumuz üzerindeki etkisi bizim için net olmayabilir ve her zaman bizi mutlu etmeyecek tercihler yapabiliriz. Mutluluk programının amacı mutluluğumuzu arttırmak değil çabalamaya devam etmemizi sağlamaktır.
Karşılaştırma ve adaptasyon gibi sonuçların hazcılık üzerinde de çıkarımları vardır. Hazcılar insanlar mutlu olduklarını söylediklerinde objektif hayat şartlarından çok sorunun psikolojik çerçevesinin ele alındığına inanırlar. Aynı şekilde insanların hayattaki büyük mutsuzlukları nesnel şartlardan çok düşünme biçimlerindeki yanlışlıklardan kaynaklanmaktadır.
2. Bölüm
Bread and Circuses
"Eğer varlık amacımız acı çekmek değilse, o zaman varlığımız amacına en kötü uyarlanmış şeydir" diye yazmıştı Schopenhauer "Dünyanın Çilesi Üzerine" isimli makalesinde. Talihsizlik ve mutsuzluğun hayatta istisnadan ziyade kural olduğunu savunur.
İnsanların ekonomik belirsilizlikten hastalığa, karşılıksız aşktan hayallerinin gerçeleştirememenin hayalkırıklığına kadar endişelenecek pek çok şeyleri olduğu bir gerçektir. Schopenhauer insanların büyük çoğunluğunun oldukça mutsuz olduğunu iddia eder. Kendisi mutluluk kötümserleri olan Avrupalı düşünür ve sanatçıların başında gelmektedir. (sayfa 46, fig.2.1) Onlar genellikle isteklerimizle elde ettiklerimiz arasındaki derin boşluk nedeniyle mutluluk için gerekli olan şartların elde edilmesinin çok zor olduğuna inanmışlardı. Kötümserlerin çizdiği dünyada insanların çoğu mutsuzlardı veya sonsuza dek ya da pek mümkün olmayan bir ütopya kurana kadar öyle kalacaklardı.
Alternatif bir hipotez insanların büyük çoğunluğunun paylarına düşenle tatmin olduğu savıdır. Juvenal halkın iki şeye özlem duyduğunu söyler: ekmek ve eğlence.
İngiltere periyodik olarak nüfusunun bir kesitiyle büyük ölçekli incelemeler yapmaktadır. Mesela, İngiliz Ulusal Çocuk Gelişim Çalışması (National Child Development Study-NCDS) olarak bilinen çalışmada, 3-9 Mart 1958 tarihleri arasında doğan tüm çocuklar incelenmektedir. Doğum tarihlerinden bugüne kadar geçen süre içinde onlara dair tüm bilgiler kayıt altına alınmaktadır.
NCDS katılımcılarına sıklıkla mutlulukla ilgili sorular sorulmaktadır. Mesela, 2000 yılında, orta yaş krizinin doruk noktası olan 42 yaşında, kendilerinden hayatlarıyla ilgili tatmin seviyelerini 1 ila 10 arasında derecelendirmeleri istenmiştir. (Sayfa 50 Fig.2.2). %90’dan fazlası 5 veya 5’in üzerini seçmiştir. Yarıdan fazlası 8, 9, 10 seçerken 8 en fazla seçilen şık olmuştur.
Birçok farklı ülkede yapılan araştırmalarda insanların çoğu mutlu veya çok mutlu olduklarını söylemektedirler. Bu araştırmaların çoğu refah seviyesi yüksek toplumlarda yapılmaktadır. Uluslar arası karşılaştırmalar yapılan çalışmalar da mevcuttur. (Sayfa51 Tablo 2.1) Ortalama tatmin seviyesi 5.03 olan Bulgarlarla 8.39 olan İsveçliler arasında değişen bir yelpaze mevcuttur. Ortalamaların 6’nın altında ülkelerin komünizmden hızlı bir geçiş süreci yaşayan ülkeler olduğunu belirtmete fayda vardır.
İnsanlar niye bu kadar mutludur? Hayatta olumlu duygular olumsuzlara göre daha sık olduğu için mi? Kronik mutsuzluk, hayattaki hedeflere ulaşmadaki başarısızlık algısına ya da diğerlerinin başarılarıyla ilgili yapılan haksız karşılaştırmalara işaret edebilir. Bunlar ilk randevunuzda itiraf etmek istemeyeceğiniz şeylerdir. Bu nedenle, insanların bu kadar çok mutlukluk bildirme nedenlerinden bir tanesi aslında verdikleri sinyalin farkında olmalarından kaynaklanmaktadır, yani etkiyi yönetirler . Bunu ortaya çıkaran bulgulardan biri insanların yüzyüze görüşmelerde daha yüksek mutluluk seviyeleri belirtmiş olduklarıdır. Bu etki anketörün karşı cins olduğu durumlarda daha belirgin hale gelmektedir.
İnsanların büyük çoğunluğu birçok konuda ortalamanın üzerinde olduğuna inanırlar. Kendi değerini arttırmanın bir sebebi etki yönetimi olabilir. Ne var ki daha derin nedenleri de olabilir. Bazı hayat hedeflerini başarma olasılıklarını bilemeyebiliriz. Davranışlarımızı tahminler üzerine kurarız. Düşük bir tahmin pasifliğe yol açacaktır, yüksek bir tahminse savaşa. Diğer bir deyişle, hayatın sonucunda neyle karşılaşacağımızı bilmediğimiz için eğer yeteri kadar çabalarsak istediğimizi elde edebilecekmişiz gibi davranmamız daha iyi olabilir. Bu teori doğruysa, kendi değerini arttırma, başarının faydalarının deneme ve başarısız olma maliyetinden yüksek olduğu heryerde görünebilir.
"Genel olarak ne kadar mutlusunuz?" sorusu bir referans çerçevesinden yoksundur. Bu nedenle insanlar emsalleriyle ya da idealleriyle bir karşılatırma yaparlar. Emsallerine göre daha iyi durumda olduklarına dair iyimser bir bakışları varsa ve istediklerini kolay elde edebileceklerini düşünüyorlarsa, insanlar o zaman oldukça mutlu oldukları sonucunu çıkarırlar. Bu nedenle insanların çoğunun oldukça mutlu oldukları bulgusu kısmen dünyayı nasıl gördüğümüzle/ adreslediğimizle ilgili gerçekçi olmayan bir psikolojinin yansımasıdır.
NCDS katılımcılarına on yıl içinde hangi skalada olacaklarını düşündükleri sorulduğunda yalnızca %5’i daha kötü bir durumda olacaklarını belirtmişlerdir. %49’u aynı seviyede olacağını düşünrken %46’sı durumlarının iyileşeceğini düşündüklerini belirtmişlerdir. (Sayfa 57 Fig. 2.3)
Bugün ortalamanın üzerinde tatmin olan insanlar gelecekte de ortalamanın üzerinde olacaklarına inanmaktadırlar. Hiçbir grup bugünkünden daha kötü bir seviyede olacağını düşünmemektedir. Yalnızca bugün fazlasıyla hoşnut olanlar gelecekte aynı seviyede kalmayı beklemektedirler, onlar bile daha kötüleşme beklememektedirler.
Eğer mutluluk sistemi bizi hayatta bizim için iyi olan şeylere yönlendirmek için varsa, o zaman bu durum bir anlam ihtiva etmektedir. Hiçbir organizma kısa bir sürenin dışında tamamiyle tatmin olmamalıdır çünkü her zaman birşeyleri daha iyi yapma yolları olabilir ve tam anlamıyla tatmin olmuş bir birey hiçbir zaman onları keşfetme peşine düşmez. Bu nedenle şartlar ne olursa olsun mevcut hoşnutluğumuzla olası süper hoşnutluğumuz arasında küçük bir aralık olmalıdır.
MUTLULUĞUN ANATOMİSİ
Thomas Jefferson 1776’da Amerikan Bağımsızlık Bildirgesinde şöyle yazmıştı: "Bütün insanların eşit yaratıldıklarına; yaratıcıları tarafından onlara hayat, özgürlük ve mutluluğu arama hakkı gibi geri alınamaz bazı haklar verildiğine inanıyoruz". Bu üç haktan en fazla üçüncüsü hayatımıza bir amaç telkin etmektedir. Mutluğun insan deneyiminin merkezi olduğu fikri eskilere kadar uzanmaktadır. Yunan filozofu Aristippus İÖ 4. Yüzyılda hayatın amacının alınan zevklerin maksimize edilmesi olduğunu savunmuştu. Eğer bu doğruysa mutluluk çözülmesi gereken kişisel soruların en acili haline gelmektedir. Daha da fazlası, mutluluk politik ve ekonomik kararların merkezine ilerler. Mutluluğun kamu hayatının mihenk taşı olduğu yönünde yargılara varmadan önce kişilerin mutlulukla ilgili düşünce ve duyguları üzerinde ve mutluluk hissinin yaşam kalitesine nasıl bağlantılı olduğu hakkında birçok deneysel çalışma yürütmeliyiz. Bu kitapta işte bu çalışmaların sonuçları incelenecektir.
1. Bölüm
Refah ve Haz
Mutluluk psikolojide onyıllar boyunca göz ardı edildi. İnanç, arzu ve duyguları ele alan halk psikolojisi profesyoneller tarafından kötü psikoloji olarak ele alındı. Yalnızca son birkaç yılda psikoloji yön değiştirdi ve duyguların analizi önem kazandı. Paul Ekman’ın kişilerin temel duygular karşısında gösterdiği yüz ifadelerini fotoğrafladığı çalışması - korku, üzüntü, iğrenme, öfke, şaşkınlık ve sevinç - gibi evrensel olarak tanınan bazı temel duyguların tespitini sağlamıştır . Ekman’ın çalışması, duygu araştırmalarında, günlük konuşmada geçen kavramların akademik psikoloji yazılarında da ortaya çıktığı anlamına gelmektedir.
Diğer bir önemli gelişme evrimsel psikolojinin doğuşu olmuştur. Evrim düşünme şeklimizi biçimlendirmiştir. Bize doğru hızla koşan bir karnivordan kaçıyor olmamız evrimin korku programının bir özelliğidir. Bu nedenle evrimsel psikoloji mutluluk fikrini de incelemeye değer hale getirir. Neşe korku gibi biraz daha önceden-belirlenmiş bir program gibi görünmektedir. Mutluluk ise biraz daha karmaşıktır. Evrim tarafından programlandığımız şey mutluluğun kendisi değildir, mululuk getireceğine inandığımız şeyler ve onları elde etme eğilimimizdir. Bu yüzden insanlar gelecekte şu anda olduklarından daha mutlu olacaklarına inanırlar.
Mutlu olmak her zaman mutlak bir durum olmayabilir, bir beklentiyle veya diğer insaların sahip olduklarıyla üstü kapalı bir karşılaştırma durumu içerir.
Mutluluk 3 seviyeye ayrılabilir. 1 . seviye mutluluk neşe ve haz gibi anlık hisleri içermektedir. 2. seviye mutluluk duygularla ilgili bir yargıyı içerir. Kişiler hayatlarıyla ilgili mutluluklarını ifade ederken aslında aldıkları keyif ve çektikleri sıkıntının bir bilançosunu verirler. 2. seviye mutluluk genel hoşnutluk ve tatmin anlamları ve aynı zamanda alternatif olası sonuçlarla bir karşılaştırma da içerir. 3. Seviye mutlulukta yaşam kalitesi ön plana çıkmaktadır. Kişinin geliştiği ya da kendi potansiyelini gerçekleştirdiği bir hayat ifade edilmektedir. 1. seviye mutluluk objektif olarak ölçülebilirken 2. seviye mutluluk karşılaştırmalar nedeniyle biraz daha karışık hale gelebilir. 3. seviye mutluluğu ölçmek ise kolay değildir.
Psikolog Carol Ryff ve arkadaşları "iyi olma" durumunun seviye 2 mutluluktan çok daha geniş anlamlar içerdiğini - kişisel gelişim, amaç, çevreye hakimiyet ve kendini yönetme gibi - savunmuşlardır. Bu anlamda insanlar "iyi olma" durumunda yüksek fakat 2. seviye mutlulukta düşük konumda olabilirler. Pozitif psikoloji optimal performans duygu durumu , amaca ulaşan kişilik gibi kavramları incelemekte, anlam bulma, ruhaniyet, hayatta daha yüksek amaç bulma gibi reçeteler sunmaktadır. Basit anlamda bunların mutlulukla bir alakaları yoktur. Araştırmalar optimal performans duygu durumu yüksek olan profesyonellerin derin tatminsizliğe eğilimli olduğunu göstermektedir. 2. seviyede çok mutlu olan insanlar üzerindeki araştırmalar onların otonom ve bağımsız olmaktan çok sosyal dışadönük kişiler olduğunu göstermektedir.
Mihalyi Csikszentmilhalyi optimal performans duygu durumu aktiviteleri içeren bir hayatın pasif eğlenceyle harcanmış bir hayata göre daha yaşanmaya değer olduğunu savunmuştur. Martin Selingman pozitif duyguların kısmen mizaçla limitli olduğu, pozitif duygu sağlayacağı için değil ama daha yaşanmaya değer olduğu için adalet, bilgelik, ruhaniyet gibi farklı değerler aramamız gerektiğini belirtmiştir. Yine de bunların gerçek mutluluk için gereken kati öğeler olduğu savunulamaz. Selingman 3. Seviye bir mutluluk tanımlamaktadır. İnsanlar mutluluktan bahsettikleri zaman genellikle pozitif hislerden ya da duygularıyla ilgili pozitif değerlendirmelerden bahsetmektedirler. Bu nedenle bu kitap 1. seviye ve 2. seviye mutluluğa odaklanacaktır.
Negatif ve pozitif duygular arasında farklar vardır. Bütün pozitif duygular birbirine benzerken bütün negatif duyguların kendine özgü bir yanı vardır. Negatif duygular kötü bir şey olduğunu söyler fakat alınacak aksiyon farklılaşabilir. Pozitif duyguda ise iyi bir şey olmuştur ve aksiyon tektir: hiçbirşeyi değiştirme. Negatif duygular devamlıyken pozitif duygular bir süre sürer ve biter. Mutlu olmak neşeli olmaktan daha önemlidir. Bu nedenle psikologların "öznel iyi olma " olarak adlandırdıkları ikinci seviye mutlulukla daha çok ilgileneceğiz. Öznel iyi olmanın temel öğesi hayat tatminidir .
Ne kadar mutlusunuz sorusunun cevabı neşe söz konusu olduğunda insanların kendilerine dönüp bakmalarıyla basitçe mümkünken tatmin söz konusu olduğunda bazı karşılaştırmalar içermektedir. Hayat tatmini değerlendirmesini etkileyen faktörlerden bir o andaki ruh halidir.
Güneşli günlerde insanlar daha yüksek tatmin bildirmişlerdir. Hava durumuna dikkat çekilirse insanlar bunun pozitif etkisini fark etmişler ve değerlendirmelerini buna göre düzenlemişlerdir. Etkili bir görüşe göre tatmin tecrübe edilmiş negatif ve pozitif duyguların bir dengesidir. Yakın zamanda yaşanmış negatif olaylar bildirilen tatmini daha umutsuz yapmış, pozitif olaylar ise daha mutlu yapmıştır. Geçmişte yaşanmış olumlu olaylar bugünü daha umut kırıcı yaparken negatif olaylar ise bugünü birden bir ilerleme olarak göstermiştir. Başka durumlarda referans noktaları başkalarının hayatları ya da gerçekleşmesi muhtemel diğer ihtimaller olabilmektedir. İnsanların çoğu başkalarının $250,000 kazandığı bir dünyada $100,000 kazanmaktansa başkalarının $25,000 kazandığı bir dünyada $50,000 kazanmayı tercih etmektedirler.
Korku programı bize zarar veren şeylerden uzaklaşmamız için tasarlanmıştır. Benzer bir yaklaşımla mutluluk sisteminin amacının bizi bize fayda sağlayacak şeylere yönlendirmek olduğunu iddia edebiliriz. Bu durumda eski tecrübelerimizin bize ne hissettirdiğini kesin olarak hatırlamamız ve geleceğe dönük iyi tahminler yapmamız gerekirdi. Bunlar olmamaktadır. İnsanlar -iyi veya kötü - hayat değişikliklerinin mutluluklarını etkileyeceği konusunu abartmaktadırlar. Adaptasyon nedeniyle kendimizi yeni duruma göre yeniden ayarlarız. Gelecekteki mutluluğumuzu düşünüce kendi adaptasyonumuzu tahmin etmeyi unuturuz. Onsuz yaşadığımız yılları unutarak şu anda sahip olduğumuz şey olmadan yaşayamayacağımızı düşünürüz. Geçmiş mutluluğumuzla ilgili değerlendirmelerimiz de iki faktöre dayanır: en can alıcı anın ne kadar iyi ya da kötü olduğu ve sonun ne kadar iyi ya da kötü olduğu (zirve-son kuralı). Bu nedenle düşük yoğunlukta daha uzun sürecek olan zevlerdense kısa süreli de olsa büyük bir eğlenceyi tercih ederiz.
Özetle, mutluluk tahminimiz tecrübelerimizin nesnel toplamı olmaktan çok öznel değerlendirmelere dayanmaktadır. Tahminimiz zirve-son kuralı, o andaki ruh halimiz, karşılaştırma standardımız ve adaptasyonumuzu tahmin etmekteki başarısızlığımız gibi şeylerden etkilenmektedir. Bu nedenle davranışlarımızın mutluluğumuz üzerindeki etkisi bizim için net olmayabilir ve her zaman bizi mutlu etmeyecek tercihler yapabiliriz. Mutluluk programının amacı mutluluğumuzu arttırmak değil çabalamaya devam etmemizi sağlamaktır.
Karşılaştırma ve adaptasyon gibi sonuçların hazcılık üzerinde de çıkarımları vardır. Hazcılar insanlar mutlu olduklarını söylediklerinde objektif hayat şartlarından çok sorunun psikolojik çerçevesinin ele alındığına inanırlar. Aynı şekilde insanların hayattaki büyük mutsuzlukları nesnel şartlardan çok düşünme biçimlerindeki yanlışlıklardan kaynaklanmaktadır.
2. Bölüm
Bread and Circuses
"Eğer varlık amacımız acı çekmek değilse, o zaman varlığımız amacına en kötü uyarlanmış şeydir" diye yazmıştı Schopenhauer "Dünyanın Çilesi Üzerine" isimli makalesinde. Talihsizlik ve mutsuzluğun hayatta istisnadan ziyade kural olduğunu savunur.
İnsanların ekonomik belirsilizlikten hastalığa, karşılıksız aşktan hayallerinin gerçeleştirememenin hayalkırıklığına kadar endişelenecek pek çok şeyleri olduğu bir gerçektir. Schopenhauer insanların büyük çoğunluğunun oldukça mutsuz olduğunu iddia eder. Kendisi mutluluk kötümserleri olan Avrupalı düşünür ve sanatçıların başında gelmektedir. (sayfa 46, fig.2.1) Onlar genellikle isteklerimizle elde ettiklerimiz arasındaki derin boşluk nedeniyle mutluluk için gerekli olan şartların elde edilmesinin çok zor olduğuna inanmışlardı. Kötümserlerin çizdiği dünyada insanların çoğu mutsuzlardı veya sonsuza dek ya da pek mümkün olmayan bir ütopya kurana kadar öyle kalacaklardı.
Alternatif bir hipotez insanların büyük çoğunluğunun paylarına düşenle tatmin olduğu savıdır. Juvenal halkın iki şeye özlem duyduğunu söyler: ekmek ve eğlence.
İngiltere periyodik olarak nüfusunun bir kesitiyle büyük ölçekli incelemeler yapmaktadır. Mesela, İngiliz Ulusal Çocuk Gelişim Çalışması (National Child Development Study-NCDS) olarak bilinen çalışmada, 3-9 Mart 1958 tarihleri arasında doğan tüm çocuklar incelenmektedir. Doğum tarihlerinden bugüne kadar geçen süre içinde onlara dair tüm bilgiler kayıt altına alınmaktadır.
NCDS katılımcılarına sıklıkla mutlulukla ilgili sorular sorulmaktadır. Mesela, 2000 yılında, orta yaş krizinin doruk noktası olan 42 yaşında, kendilerinden hayatlarıyla ilgili tatmin seviyelerini 1 ila 10 arasında derecelendirmeleri istenmiştir. (Sayfa 50 Fig.2.2). %90’dan fazlası 5 veya 5’in üzerini seçmiştir. Yarıdan fazlası 8, 9, 10 seçerken 8 en fazla seçilen şık olmuştur.
Birçok farklı ülkede yapılan araştırmalarda insanların çoğu mutlu veya çok mutlu olduklarını söylemektedirler. Bu araştırmaların çoğu refah seviyesi yüksek toplumlarda yapılmaktadır. Uluslar arası karşılaştırmalar yapılan çalışmalar da mevcuttur. (Sayfa51 Tablo 2.1) Ortalama tatmin seviyesi 5.03 olan Bulgarlarla 8.39 olan İsveçliler arasında değişen bir yelpaze mevcuttur. Ortalamaların 6’nın altında ülkelerin komünizmden hızlı bir geçiş süreci yaşayan ülkeler olduğunu belirtmete fayda vardır.
İnsanlar niye bu kadar mutludur? Hayatta olumlu duygular olumsuzlara göre daha sık olduğu için mi? Kronik mutsuzluk, hayattaki hedeflere ulaşmadaki başarısızlık algısına ya da diğerlerinin başarılarıyla ilgili yapılan haksız karşılaştırmalara işaret edebilir. Bunlar ilk randevunuzda itiraf etmek istemeyeceğiniz şeylerdir. Bu nedenle, insanların bu kadar çok mutlukluk bildirme nedenlerinden bir tanesi aslında verdikleri sinyalin farkında olmalarından kaynaklanmaktadır, yani etkiyi yönetirler . Bunu ortaya çıkaran bulgulardan biri insanların yüzyüze görüşmelerde daha yüksek mutluluk seviyeleri belirtmiş olduklarıdır. Bu etki anketörün karşı cins olduğu durumlarda daha belirgin hale gelmektedir.
İnsanların büyük çoğunluğu birçok konuda ortalamanın üzerinde olduğuna inanırlar. Kendi değerini arttırmanın bir sebebi etki yönetimi olabilir. Ne var ki daha derin nedenleri de olabilir. Bazı hayat hedeflerini başarma olasılıklarını bilemeyebiliriz. Davranışlarımızı tahminler üzerine kurarız. Düşük bir tahmin pasifliğe yol açacaktır, yüksek bir tahminse savaşa. Diğer bir deyişle, hayatın sonucunda neyle karşılaşacağımızı bilmediğimiz için eğer yeteri kadar çabalarsak istediğimizi elde edebilecekmişiz gibi davranmamız daha iyi olabilir. Bu teori doğruysa, kendi değerini arttırma, başarının faydalarının deneme ve başarısız olma maliyetinden yüksek olduğu heryerde görünebilir.
"Genel olarak ne kadar mutlusunuz?" sorusu bir referans çerçevesinden yoksundur. Bu nedenle insanlar emsalleriyle ya da idealleriyle bir karşılatırma yaparlar. Emsallerine göre daha iyi durumda olduklarına dair iyimser bir bakışları varsa ve istediklerini kolay elde edebileceklerini düşünüyorlarsa, insanlar o zaman oldukça mutlu oldukları sonucunu çıkarırlar. Bu nedenle insanların çoğunun oldukça mutlu oldukları bulgusu kısmen dünyayı nasıl gördüğümüzle/ adreslediğimizle ilgili gerçekçi olmayan bir psikolojinin yansımasıdır.
NCDS katılımcılarına on yıl içinde hangi skalada olacaklarını düşündükleri sorulduğunda yalnızca %5’i daha kötü bir durumda olacaklarını belirtmişlerdir. %49’u aynı seviyede olacağını düşünrken %46’sı durumlarının iyileşeceğini düşündüklerini belirtmişlerdir. (Sayfa 57 Fig. 2.3)
Bugün ortalamanın üzerinde tatmin olan insanlar gelecekte de ortalamanın üzerinde olacaklarına inanmaktadırlar. Hiçbir grup bugünkünden daha kötü bir seviyede olacağını düşünmemektedir. Yalnızca bugün fazlasıyla hoşnut olanlar gelecekte aynı seviyede kalmayı beklemektedirler, onlar bile daha kötüleşme beklememektedirler.
Eğer mutluluk sistemi bizi hayatta bizim için iyi olan şeylere yönlendirmek için varsa, o zaman bu durum bir anlam ihtiva etmektedir. Hiçbir organizma kısa bir sürenin dışında tamamiyle tatmin olmamalıdır çünkü her zaman birşeyleri daha iyi yapma yolları olabilir ve tam anlamıyla tatmin olmuş bir birey hiçbir zaman onları keşfetme peşine düşmez. Bu nedenle şartlar ne olursa olsun mevcut hoşnutluğumuzla olası süper hoşnutluğumuz arasında küçük bir aralık olmalıdır.