G
gokhankonuk
Kullanıcı
Fuzuli'nin Şikayetname'sinde geçen 'Selam verdim rüşvet değil deyü almadılar' sözü doğruymuş! Meğer rüşvet masum bir hediyeleşme, hal hatır sorma faslının sonucunda ortaya çıkmış! Fuzuli’nin ‘Şikayetname’sinde geçen “Selam verdim rüşvet değil deyü almadılar” sözü meğer doğruymuş! Meğer, rüşvet masum bir hediyeleşme, hal hatır sorma faslının sonucunda ortaya çıkmış! Prof. Dr. Emine Gürsoy Naskali ve Dr. Aylin Koç’un hazırladığı, “Kültür Tarihimizde Çeyiz” (Picus Yayınları) adlı kitapta yer alıyor bu ilginç bilgi. İki akademisyen, hediyeleşme kültürünün toplumsal hayatımızdaki görünümlerini incelemeye karar vermişler ve ortaya bu sıra dışı eser çıkmış. Farklı uzmanların makalelerinden oluşan kitap, farklı kültürlerdeki hediyeleşme geleneklerine ışık tutuyor.
Osmanlı toplumunda hediyeleşmek için sebep çok: Bebek doğduğunda, düğün olduğunda, bayramlarda, özel günlerde, sevinçli bir haber alındığında, üzülen birisini görüldüğünde… Hal böyle olunca, komşusuna, akrabasına, yolda geçerken selam verene bile hediye veren Osmanlı tebası devlet dairesine giderken, devlet büyüklerini ziyaret ederken de eli boş gitmezmiş. Bu öyle yaygınlaşmış ki, bir süre sonra âdetten olmuş. Çalışanlar da bir süre sonra işini yapacakları vatandaştan bir şeyler bekler hale gelmiş. Ve tabii ki, hediyeleşme ile ‘rüşvet’ arasındaki o ince çizgi yavaş yavaş ortadan kalkmış. Fuzuli’nin o ünlü dizesi de tam bu durumu özetliyor. Yine Şahin’in yazısından öğrendiğimize göre, Osmanlı son dönemlerinde, Tanzimat’tan sonra bu işi bir kurala bağlamış: Devlet görevlilerine gelen hediyeler yasak olan/olmayan diye ikiye ayrılmış. Yasak olan hediyeler arasında; altın, gümüş ve bunlarla yapılan kıymetli eşya, şal, kumaş, kürk, köle, cariye, binek hayvanı, çadır, kuru yemişler, odun ve kömür bulunuyor. Yasak olmayan hediyeler ise üzüm, kavun karpuz, çiçek, şekerleme ve tatlılar, yoğurt, tereyağı, süt, kuzu... Hediyeleşmeyi sosyal hayatın bir parçası haline getiren Doğu toplumlarında özellikle Türklerde bu gelenek zamanla suistimal edilse de insanları birbirine yaklaştırıyor, ilişkileri sağlamlaştırıyor. Kültür Tarihimizde Çeyiz adlı eseri, hediye, rüşvet, çeyiz gibi kavramların aslında nasıl da ince sınırlarla birbirinden ayrıldığını görmek için okuyun. Kim bilir, belki de bu ilginç kitabı birine hediye edersiniz!
Osmanlı toplumunda hediyeleşmek için sebep çok: Bebek doğduğunda, düğün olduğunda, bayramlarda, özel günlerde, sevinçli bir haber alındığında, üzülen birisini görüldüğünde… Hal böyle olunca, komşusuna, akrabasına, yolda geçerken selam verene bile hediye veren Osmanlı tebası devlet dairesine giderken, devlet büyüklerini ziyaret ederken de eli boş gitmezmiş. Bu öyle yaygınlaşmış ki, bir süre sonra âdetten olmuş. Çalışanlar da bir süre sonra işini yapacakları vatandaştan bir şeyler bekler hale gelmiş. Ve tabii ki, hediyeleşme ile ‘rüşvet’ arasındaki o ince çizgi yavaş yavaş ortadan kalkmış. Fuzuli’nin o ünlü dizesi de tam bu durumu özetliyor. Yine Şahin’in yazısından öğrendiğimize göre, Osmanlı son dönemlerinde, Tanzimat’tan sonra bu işi bir kurala bağlamış: Devlet görevlilerine gelen hediyeler yasak olan/olmayan diye ikiye ayrılmış. Yasak olan hediyeler arasında; altın, gümüş ve bunlarla yapılan kıymetli eşya, şal, kumaş, kürk, köle, cariye, binek hayvanı, çadır, kuru yemişler, odun ve kömür bulunuyor. Yasak olmayan hediyeler ise üzüm, kavun karpuz, çiçek, şekerleme ve tatlılar, yoğurt, tereyağı, süt, kuzu... Hediyeleşmeyi sosyal hayatın bir parçası haline getiren Doğu toplumlarında özellikle Türklerde bu gelenek zamanla suistimal edilse de insanları birbirine yaklaştırıyor, ilişkileri sağlamlaştırıyor. Kültür Tarihimizde Çeyiz adlı eseri, hediye, rüşvet, çeyiz gibi kavramların aslında nasıl da ince sınırlarla birbirinden ayrıldığını görmek için okuyun. Kim bilir, belki de bu ilginç kitabı birine hediye edersiniz!