L
Lier22
Pygmalion : Kusurlar bize daima keşfedilecek esrarlı bir alan sağlarlar, sarıldığımız kusurlu bir vücutta yalnızca bize ait, çekiciliği başkaları tarafından fark edilemeyecek, yalnızca bizim tarafımızdan sevilebilecek, benimseyip kendimizden bir parça haline getirebileceğimiz birçok ayrıntı bulabiliriz.
Güzel ve kusursuz bir vücut ise, sadece o vücutla övünen sahibinindir ve bize keşfedilecek özel hiçbir şey bırakmaz.
Kusursuz bir güzellik bana kalabalıklara açık düzenli bir parkı anımsatır hep, kusurlarda ise bir ormanın loş bir gölgelikle saklanmış esrarengiz cazibesinin bulunduğunu sanırım. Yarattığınıza bir heykelin kusursuz güzelliğini verdiniz, peki kişiliğini nasıl yapardınız, nasıl bir karakter verirdiniz ona?
Herhalde, eksikleri olmasına tahammül edemez, onu her koşulda davranması gerektiği gibi davranan, bilgili, zeki, zarif biri yapardınız.
Böylesine mükemmel olmasının onun doğallığını bozabileceğini düşünmez miydiniz?
Hiç ağlamayan, hiç kavga etmeyen, biraz önce söylediğinden arsız bir çocuk gülümsemesiyle vazgeçip tersini söylemeyen, resmi bir davetten çıkışta sizi bir kuytuluğa çekip 'öpsene beni' demeyen, 'bugün işe gitme, kırlara gidelim' diye tutturmayan, kıskançlık krizleri geçirmeyen bir kadın ister miydiniz gerçekten? Hiçbir çelişkisi olmayan, düz, akıllı, ani coşkulara ya da ani üzüntülere kapılmayan, sizi birdenbire boynunuzdan öpmeyen bir kadınla geçirmek ister miydiniz hayatınızı?Ya da çok akıllı, çok kibar, her öneriyi 'şimdi sırası değil' diye mantıklı bir biçimde cevaplayan, her kaprisinizi hep aynı olgun gülümseyişle karşılayan, öfkelenmeyen, siz manasız bir kavga çıkarmak için iştahla kıvranırken size o kavgayı bağışlamayan, düzeltebileceğiniz, eleştirebileceğiniz hiçbir yanı olmayan, hiç tembellik etmeyen, asla annesini özlemiş bir çocuk gibi bakmayan bir erkekle olmak ister miydiniz?
Ruhunu nasıl yapardınız?
İyi biri olmasını isterdiniz herhalde.
Kimse için kötülük düşünmeyen, kıskanmayan, övünmeyen, böbürlenmeyen, şımarıklık etmeyen, şiddet belirtisi göstermeyen, bencillik yapmayan, sizi aldatma ihtimali olmayan, sadık, vefalı, yalan söylemeyen, dürüst, saygılı, sevgi dolu, masum, bir su gibi berrak ve temiz birini mi isterdiniz?
ister miydiniz gerçekten?
Sizi güven ve huzur içinde yaşatacak birini mi yaratırdınız?
Eğer böyle birini istediğinizi, böyle birini yaratacağınızı söylüyorsanız, size, bugüne dek âşık olduğunuz insanları bir düşünmenizi önerebilirim.
Âşık olduklarınızdan kaçı masumdu, kaçının aldatmayacağından emindiniz, kaçı tam anlamıyla dürüsttü, kaçı bencil değildi, kaçı başkalarına bakmıyordu, kaçının yanında huzur kadar huzursuzluk da hissetmediniz?
Belki yanılıyorum ama ben, insanlara 'kendin için birini yarat' dediklerinde, en güzeli, en kusursuzu, en iyiyi, en mükemmeli yaratmak isteyeceklerinden endişeleniyorum; böyle bir kusursuzluk ve mükemmeliyet, gecesi olmayan bir gündüz gibi sürekli aydınlığıyla insanı bıktırır diye düşünüyorum.
Kötülüğü olmayan bir iyilik sıkıcıdır bence.
İyiliği olmayan bir kötülüğün sıkıcı olması gibi.
Sanırım, Tanrı'yı muhteşem kılan, onun iyilik ve kötülük arasında tarafsız kalması, iyiliği yarattığı gibi kötülüğü de, kusursuzluğu yaratabildiği gibi kusuru da yaratabilmesidir.
Ahmet ALTAN kadınları en iyi anlayan yazrlardan biri bence...Kitaptan bir konuyu aslında en beğendiğim bir bölümü burda paylaşmak istedim. Umarım beğenirsiniz..
Güzel ve kusursuz bir vücut ise, sadece o vücutla övünen sahibinindir ve bize keşfedilecek özel hiçbir şey bırakmaz.
Kusursuz bir güzellik bana kalabalıklara açık düzenli bir parkı anımsatır hep, kusurlarda ise bir ormanın loş bir gölgelikle saklanmış esrarengiz cazibesinin bulunduğunu sanırım. Yarattığınıza bir heykelin kusursuz güzelliğini verdiniz, peki kişiliğini nasıl yapardınız, nasıl bir karakter verirdiniz ona?
Herhalde, eksikleri olmasına tahammül edemez, onu her koşulda davranması gerektiği gibi davranan, bilgili, zeki, zarif biri yapardınız.
Böylesine mükemmel olmasının onun doğallığını bozabileceğini düşünmez miydiniz?
Hiç ağlamayan, hiç kavga etmeyen, biraz önce söylediğinden arsız bir çocuk gülümsemesiyle vazgeçip tersini söylemeyen, resmi bir davetten çıkışta sizi bir kuytuluğa çekip 'öpsene beni' demeyen, 'bugün işe gitme, kırlara gidelim' diye tutturmayan, kıskançlık krizleri geçirmeyen bir kadın ister miydiniz gerçekten? Hiçbir çelişkisi olmayan, düz, akıllı, ani coşkulara ya da ani üzüntülere kapılmayan, sizi birdenbire boynunuzdan öpmeyen bir kadınla geçirmek ister miydiniz hayatınızı?Ya da çok akıllı, çok kibar, her öneriyi 'şimdi sırası değil' diye mantıklı bir biçimde cevaplayan, her kaprisinizi hep aynı olgun gülümseyişle karşılayan, öfkelenmeyen, siz manasız bir kavga çıkarmak için iştahla kıvranırken size o kavgayı bağışlamayan, düzeltebileceğiniz, eleştirebileceğiniz hiçbir yanı olmayan, hiç tembellik etmeyen, asla annesini özlemiş bir çocuk gibi bakmayan bir erkekle olmak ister miydiniz?
Ruhunu nasıl yapardınız?
İyi biri olmasını isterdiniz herhalde.
Kimse için kötülük düşünmeyen, kıskanmayan, övünmeyen, böbürlenmeyen, şımarıklık etmeyen, şiddet belirtisi göstermeyen, bencillik yapmayan, sizi aldatma ihtimali olmayan, sadık, vefalı, yalan söylemeyen, dürüst, saygılı, sevgi dolu, masum, bir su gibi berrak ve temiz birini mi isterdiniz?
ister miydiniz gerçekten?
Sizi güven ve huzur içinde yaşatacak birini mi yaratırdınız?
Eğer böyle birini istediğinizi, böyle birini yaratacağınızı söylüyorsanız, size, bugüne dek âşık olduğunuz insanları bir düşünmenizi önerebilirim.
Âşık olduklarınızdan kaçı masumdu, kaçının aldatmayacağından emindiniz, kaçı tam anlamıyla dürüsttü, kaçı bencil değildi, kaçı başkalarına bakmıyordu, kaçının yanında huzur kadar huzursuzluk da hissetmediniz?
Belki yanılıyorum ama ben, insanlara 'kendin için birini yarat' dediklerinde, en güzeli, en kusursuzu, en iyiyi, en mükemmeli yaratmak isteyeceklerinden endişeleniyorum; böyle bir kusursuzluk ve mükemmeliyet, gecesi olmayan bir gündüz gibi sürekli aydınlığıyla insanı bıktırır diye düşünüyorum.
Kötülüğü olmayan bir iyilik sıkıcıdır bence.
İyiliği olmayan bir kötülüğün sıkıcı olması gibi.
Sanırım, Tanrı'yı muhteşem kılan, onun iyilik ve kötülük arasında tarafsız kalması, iyiliği yarattığı gibi kötülüğü de, kusursuzluğu yaratabildiği gibi kusuru da yaratabilmesidir.
Ahmet ALTAN kadınları en iyi anlayan yazrlardan biri bence...Kitaptan bir konuyu aslında en beğendiğim bir bölümü burda paylaşmak istedim. Umarım beğenirsiniz..