P
Paradoks
Korku Nedir?
Korku, hayatta kalabilmenin vazgeçilmez bir unsurudur.
Hannah Arendt (1906 –1975), Alman ve ABD filozofu
Korku nedir?
Korku olgusunu tek bir cümlede tanımlamak, kuşkusuz çok zordur. Buna rağmen korkuyu, irade ve mantıkla kontrol altına alınamayan, insanın içini daraltan bir yakın tehdit hissi olarak açıklayabilmemiz mümkündür. Tıbbi açıdan bakıldığında korku – hemen hemen her vakada – soluk beniz, terleme, titreme veya çarpıntı halleri ile birlikte seyreder. Korku hastalıkları ise, korkunun şiddetli bir hali olarak kabul edilir.
Korkunun gelişimi
Korkumuz, ancak hayatımız sürecinde gelişen bir olgudur. Yani ne „ödlek“ olarak, ne de özellikle cesur ve korkusuz bir insan olarak dünyaya geliriz. Gözle görülür ilk korku reaksi-yonlarını, bebeklerin dördüncü ila altıncı ayları arasındaki dönemlerde algılayabilmemiz mümkündür. Çocukların ebeveynlerinden uzun süre uzak kalmalarına katlanmaları, içlerinde bu şahısların bir imajını muhafaza edebildikleri sürece mümkündür.
Sağlıklı Korku – Patolojik Korku
Korku, her şeyden önce sağlıklı ve insanın hayatta kalabilmesine yardımcı olan bir duygu halidir. Korku öncelikle, hem kendi kendimiz, hem de çevremizdeki insanlar için sağduyulu ve itinalı olma yetisini kazandırır bize. Nasıl ağrının beden için önemli bir alarm fonksiyonu varsa, korkunun da hayati bir önemi söz konusudur. Örneğin korkmadan ve ağrı hissetmeden ateşe yaklaşabilseydik, hayati tehlike arz edebilecek yanıklara maruz kalmamız çok kolay olurdu. Yani, korkunun da sağlık açısından önemli yönleri vardır kuşkusuz. Bu durumda gerçek korku olarak tabir edilen olgudan bahsedilir: Dışarıdan gelen bir tehlike karşısında insan; bedenen, hissi olarak ve akıl seviyesinde alarma geçirilmektedir. Ancak korku olgusunun nasıl yaşandığını veya algılandığını da herkes bilir. Örneğin bize korku veren duruma başka bir anlam vermek suretiyle: Geceleri evimizde sesler duyduğumuzda, bunu evde bulunan muhtemel soygunculara değil, örneğin evin içinde dolaşan kediye yormaya eğilim gösteririz. Ancak makul bir ölçüde gerçek korku hissine sahip olmak da önemlidir. Bu korkunun dozu, risk taşıyan bir olayda hazırlıksız yakalanmayacak kadar yeterli olmalı, ancak tepki gösteremeyecek kadar da („korkudan donakalma“) fazla olmamalıdır. İşte gördünüz: hem aşırı korku, hem de korkusuzluk derecesine varan az korku halleri, hastalık özelliklerini taşımaktadır. Aşırı korku halinde mutlaka yardıma ihtiyacınız var demektir, üstelik yaşam kaliteniz de kısıtlanmış olacaktır. Ancak korkusuzluk halinde sosyal açıdan topluma uyumlu ve de başarılı olmanız mümkündür. Korku olgusunun bu her iki türünün de hastalık niteliği taşımasına rağmen, aşırı korku vakasının daha önemli olduğu da bir gerçektir.
İnsan, içinde her zaman korkuyu bulabilir. Ancak yeterince derinde aramasını bilmelidir.
André Malraux (1901–1976), Roman yazarı, Fransız Kültür Bakanı ve Sanat Bilimcisi
Korkuların sınıflandırılması
Korkudan korkuya fark vardır. Bundan dolayı korku bozuklukları, tıbbi açıdan üç büyük gruba ayrılmaktadır. Bu sınıflandırmada, her bir korku kategorisinin hasta edici özelliğini vurgulamak için „bozukluk“ kelimesi eklenmiştir.
Korku bozukluğu (genel korku, herhangi bir olguya bağlı olmayan korku)
Panik bozukluğu (veya panik atakları), alan korkusu (agorafobi) ile veya tek başına seyredebilir
Fobik bozukluk (belli bir nesneye ve duruma bağlı olarak)
Bütün bu korku hallerinde, normal hal ile hastalık hali arasında kesin bir sınırlama mümkün değildir. Bu itibarla, önce korkunun hangi boyutta olduğu sorusunun irdelenmesi gerekmektedir; örneğin genel olarak nispeten çabuk korku hissine kapılabilen bir kişiliğin hastalık boyutuna ulaşan derecede korkuya kapılıp kapılmadığı sorusu, önemli bir rol oynamaktadır. Örneğin sistematik bir şekilde uçağa binmekten korkan, ancak bunun için mutlaka psikolojik yardıma başvurmayan veya başvurması zorunlu olmayan çok sayıda insan vardır. Diğer insanların huzurunda konuşma korkusunun hangi noktadan sonra hayatı kısıtlayan boyuta ulaştığı ve dolayısıyla profesyonel hekim yardımıyla tedavi edilmesi gerektiği sorusu da, çoğu zaman kolayca kestirilemez. Aynı şekilde, örneğin örümceklerden korkmanın ne derece hastalıklı bir durum olduğunu da bilemeyiz. Konunun daha iyi anlaşılması için öncelikle korku hastalıklarının üç farklı şeklini biraz daha yakından irdeleyelim.
Genel korku bozukluğu
Korku belirtilerinin çoğu günlerde, en az birkaç haf-ta boyunca devamla ortaya çıktığı hallerde, genel korku bozukluğundan söz edilir. Bu bozukluğu teşhis eden doktorun, teşhisine temel aldığı en önemli belirtiler arasında şu haller de bulunmaktadır:
** Kaygılar (gergin his hali, heyecanlı olma, belli bir olguya konsantre olmada zorlanma)
** Motorik gerginlik (örneğin titreme, kaslarda gerginlik hissetme, sakin olamama)
** Aşırı vejetatif (kontrol dışı) reaksiyonlar (örneğin terleme, baş dönmesi).
Panik bozukluğu
Doktorunuz tarafından önerilen ilacın panik bo-zukluğunun tedavisine yönelik olması itibarı ile, bu broşürün „Panik nedir?“ başlığı altında konu daha ayrıntılı bir şekilde işlenmektedir.
Fobik bozukluk
Fobik bozukluk, daima spesifik bir durum veya obje ile bağlantılı olan bir korku halidir. Objeye bağlı fobi, örneğin örümcek, yılan veya ateş gibi belli bir nesneye bağlı olarak ortaya çıkan bir korku halidir.
Korkmak..
İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor.
Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için.
Düşünmekten korkuyor sorumluluk getireceği için.
Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.
Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için.
Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğin kıymetini bilmediği için.
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi birşey vermediği için.
Ve ölmekten korkuyor aslında yaşamayı bilmediği için..
Korku, hayatta kalabilmenin vazgeçilmez bir unsurudur.
Hannah Arendt (1906 –1975), Alman ve ABD filozofu
Korku nedir?
Korku olgusunu tek bir cümlede tanımlamak, kuşkusuz çok zordur. Buna rağmen korkuyu, irade ve mantıkla kontrol altına alınamayan, insanın içini daraltan bir yakın tehdit hissi olarak açıklayabilmemiz mümkündür. Tıbbi açıdan bakıldığında korku – hemen hemen her vakada – soluk beniz, terleme, titreme veya çarpıntı halleri ile birlikte seyreder. Korku hastalıkları ise, korkunun şiddetli bir hali olarak kabul edilir.
Korkunun gelişimi
Korkumuz, ancak hayatımız sürecinde gelişen bir olgudur. Yani ne „ödlek“ olarak, ne de özellikle cesur ve korkusuz bir insan olarak dünyaya geliriz. Gözle görülür ilk korku reaksi-yonlarını, bebeklerin dördüncü ila altıncı ayları arasındaki dönemlerde algılayabilmemiz mümkündür. Çocukların ebeveynlerinden uzun süre uzak kalmalarına katlanmaları, içlerinde bu şahısların bir imajını muhafaza edebildikleri sürece mümkündür.
Sağlıklı Korku – Patolojik Korku
Korku, her şeyden önce sağlıklı ve insanın hayatta kalabilmesine yardımcı olan bir duygu halidir. Korku öncelikle, hem kendi kendimiz, hem de çevremizdeki insanlar için sağduyulu ve itinalı olma yetisini kazandırır bize. Nasıl ağrının beden için önemli bir alarm fonksiyonu varsa, korkunun da hayati bir önemi söz konusudur. Örneğin korkmadan ve ağrı hissetmeden ateşe yaklaşabilseydik, hayati tehlike arz edebilecek yanıklara maruz kalmamız çok kolay olurdu. Yani, korkunun da sağlık açısından önemli yönleri vardır kuşkusuz. Bu durumda gerçek korku olarak tabir edilen olgudan bahsedilir: Dışarıdan gelen bir tehlike karşısında insan; bedenen, hissi olarak ve akıl seviyesinde alarma geçirilmektedir. Ancak korku olgusunun nasıl yaşandığını veya algılandığını da herkes bilir. Örneğin bize korku veren duruma başka bir anlam vermek suretiyle: Geceleri evimizde sesler duyduğumuzda, bunu evde bulunan muhtemel soygunculara değil, örneğin evin içinde dolaşan kediye yormaya eğilim gösteririz. Ancak makul bir ölçüde gerçek korku hissine sahip olmak da önemlidir. Bu korkunun dozu, risk taşıyan bir olayda hazırlıksız yakalanmayacak kadar yeterli olmalı, ancak tepki gösteremeyecek kadar da („korkudan donakalma“) fazla olmamalıdır. İşte gördünüz: hem aşırı korku, hem de korkusuzluk derecesine varan az korku halleri, hastalık özelliklerini taşımaktadır. Aşırı korku halinde mutlaka yardıma ihtiyacınız var demektir, üstelik yaşam kaliteniz de kısıtlanmış olacaktır. Ancak korkusuzluk halinde sosyal açıdan topluma uyumlu ve de başarılı olmanız mümkündür. Korku olgusunun bu her iki türünün de hastalık niteliği taşımasına rağmen, aşırı korku vakasının daha önemli olduğu da bir gerçektir.
İnsan, içinde her zaman korkuyu bulabilir. Ancak yeterince derinde aramasını bilmelidir.
André Malraux (1901–1976), Roman yazarı, Fransız Kültür Bakanı ve Sanat Bilimcisi
Korkuların sınıflandırılması
Korkudan korkuya fark vardır. Bundan dolayı korku bozuklukları, tıbbi açıdan üç büyük gruba ayrılmaktadır. Bu sınıflandırmada, her bir korku kategorisinin hasta edici özelliğini vurgulamak için „bozukluk“ kelimesi eklenmiştir.
Korku bozukluğu (genel korku, herhangi bir olguya bağlı olmayan korku)
Panik bozukluğu (veya panik atakları), alan korkusu (agorafobi) ile veya tek başına seyredebilir
Fobik bozukluk (belli bir nesneye ve duruma bağlı olarak)
Bütün bu korku hallerinde, normal hal ile hastalık hali arasında kesin bir sınırlama mümkün değildir. Bu itibarla, önce korkunun hangi boyutta olduğu sorusunun irdelenmesi gerekmektedir; örneğin genel olarak nispeten çabuk korku hissine kapılabilen bir kişiliğin hastalık boyutuna ulaşan derecede korkuya kapılıp kapılmadığı sorusu, önemli bir rol oynamaktadır. Örneğin sistematik bir şekilde uçağa binmekten korkan, ancak bunun için mutlaka psikolojik yardıma başvurmayan veya başvurması zorunlu olmayan çok sayıda insan vardır. Diğer insanların huzurunda konuşma korkusunun hangi noktadan sonra hayatı kısıtlayan boyuta ulaştığı ve dolayısıyla profesyonel hekim yardımıyla tedavi edilmesi gerektiği sorusu da, çoğu zaman kolayca kestirilemez. Aynı şekilde, örneğin örümceklerden korkmanın ne derece hastalıklı bir durum olduğunu da bilemeyiz. Konunun daha iyi anlaşılması için öncelikle korku hastalıklarının üç farklı şeklini biraz daha yakından irdeleyelim.
Genel korku bozukluğu
Korku belirtilerinin çoğu günlerde, en az birkaç haf-ta boyunca devamla ortaya çıktığı hallerde, genel korku bozukluğundan söz edilir. Bu bozukluğu teşhis eden doktorun, teşhisine temel aldığı en önemli belirtiler arasında şu haller de bulunmaktadır:
** Kaygılar (gergin his hali, heyecanlı olma, belli bir olguya konsantre olmada zorlanma)
** Motorik gerginlik (örneğin titreme, kaslarda gerginlik hissetme, sakin olamama)
** Aşırı vejetatif (kontrol dışı) reaksiyonlar (örneğin terleme, baş dönmesi).
Panik bozukluğu
Doktorunuz tarafından önerilen ilacın panik bo-zukluğunun tedavisine yönelik olması itibarı ile, bu broşürün „Panik nedir?“ başlığı altında konu daha ayrıntılı bir şekilde işlenmektedir.
Fobik bozukluk
Fobik bozukluk, daima spesifik bir durum veya obje ile bağlantılı olan bir korku halidir. Objeye bağlı fobi, örneğin örümcek, yılan veya ateş gibi belli bir nesneye bağlı olarak ortaya çıkan bir korku halidir.
Korkmak..
İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor.
Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için.
Düşünmekten korkuyor sorumluluk getireceği için.
Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.
Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için.
Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğin kıymetini bilmediği için.
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi birşey vermediği için.
Ve ölmekten korkuyor aslında yaşamayı bilmediği için..