KİMS€ K€NDİ Olmaktan KæÇæMæZ !

  • Konuyu Başlatan Konuyu Başlatan z.sav
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

z.sav

Kullanıcı
Katılım
10 Ara 2007
Puanları
0
Web
bankacýyýzbiz.com
kjhgffffffffffffffffffflw7.png





KİMSE KENDİ OLMAKTAN KAÇAMAZ!


Bilginin zehiri bünyeye bir kez yayılmaya görsün; değiştiremediğimiz gerçekler karşısındaki çaresizliğimizi sürekli bize hatırlatarak, her anımıza acımasızca sinerek hayatın tadını kaçırır. Her çeşit bilgi, kazandırdıkları kadar kaybettirdikleriyle de hayatımızı biçimlendirir...

Kimse kendi olmaktan kaçamaz... Bu bir kabul sorunudur aslında. İşin kötüsü, sizin kendinizde kabul edemediğiniz bazı şeyleri, diğerlerinin önceden görüp sizi böyle kabul etmeleri ve bunu size söylemeden kendi aralarında konuşmalarıdır...

Deneyimlerden öğrenmenin yolu, ille de bire bir yaşamalar mıdır? Neden kişiler kendi deneyimlerinin başkaları için de vazgeçilmez olması gerektiğine bu kadar inanırlar? Biliyorum, kendini başkalarının yerine koyabilme yeteneği olmayan kişilerin asla yanıtlayamayacağı sorular bunlar.

İnsan ilişkilerinde en çabuk öğrendiğimiz şeylerden biri, başkalarının yarasını kullanmaktır.
İnsan ilişkileri söz konusu olduğunda, bilinmesi gereken onca temel şeyi öğrenmezken, başkalarının zaaflarını kullanmada, açıklarını yakalamada, yaralarını kurcalamada neredeyse doğuştan gelen hain bir yeteneğimiz vardır...

Hepimiz, kendi tarihimizin içinde bir noktada durup çok ardımıza baktığımız için mi taş kesiliyoruz? Hayatımızı yenileyemiyor, yeni başlangıçları göze alamıyoruz; bütün hayatı yalnızca yitirilmiş mazi sanıyoruz!..

YORGUNLUK benim genel halim... Bana " Nasılsın?" diye soranlara, en sık verdiğim yanıtın " Yorgunum" demek olduğunu keşfettiğim günden beri, daha bilinçli olarak yorgunum! Şu memlekette yaşayıp da yorgun olmamak mümkün mü? Beden yorgunluğu dediğin ne olacak, iki- üç dinlenmeyle geçer. Ama ben aslında ruh yorgunuyum, gönül yorgunuyum, hayat yorgunuyum; öğrenmek, bilmek, anlamak, anlamış gibi yapmak, düşünmek, hissetmek, tanımak, tanık olmak, katlanmak, anlayış göstermek, görmezden gelmek, üzerinde durmamak, idare etmek, üzülmemiş görünmek, alışmak, alışmak, alışamamak, sabretmek, katlanmak, beklemek yorgunuyum... Tam da artık bu memlekette, dünyada hiç bir şey beni şaşırtamaz sanırken, her seferinde yeniden şaşırmak yorgunuyum.Hamlet’ i oluşturan belki " kelimeler, kelimeler" di; kadınları erilleştirense "sorular, sorular" oluyor... Bu kadar çok soruyla başa çıkamayan kadın, ne kadına biçilen geleneksel rolün içinde kilitli kalabiliyor, ne de içinde serpilip gelişebildiği yeni bir hayat kurabiliyor. Bütün okuduklarımız, Bildiklerimiz gelip gelip bizi gündelik hayatın ortasında vuruveriyor...
 
İnsan ilişkilerinde en çabuk öğrendiğimiz şeylerden biri, başkalarının yarasını kullanmaktır

En büyük tecrübelerimden biridir bu maalesef..

YORGUNLUK benim genel halim... Bana " Nasılsın?" diye soranlara, en sık verdiğim yanıtın " Yorgunum" demek olduğunu keşfettiğim günden beri, daha bilinçli olarak yorgunum!

Farklı anlamlarda olsa da ben de hep yorgunum. Kendimi anlatamamaktan, beni anlamayan insanlardan ve de özellikle herşeye dümdüz, sabit bakan, ufkunu genişletmeyen/istemeyen insanlarla uğraşmaktan yoruldum..

Teşekkürler, çok güzel bir paylaşım olmuş.
 
Didem,bu konuda tek değilsin.
İnsanın kendini anlatamaması,karşı taraf tarafından yanlış anlaşılması ve en önemli yaptığının hiç bir şekilde farkında olmayan insanlarla uğraşmak,karşılaşmak o kadar yorucu ki.

 
Gülşah' Alıntı:
Didem,bu konuda tek değilsin.
İnsanın kendini anlatamaması,karşı taraf tarafından yanlış anlaşılması ve en önemli yaptığının hiç bir şekilde farkında olmayan insanlarla uğraşmak,karşılaşmak o kadar yorucu ki.

Bazen gerçekten çıldıracak gibi oluyorum. Ve hatta bir konu tartışırken kilitleniyorum biliyor musun, karşı tarafın düşünceleri karşısında. Kötü belki ama kaçıyorum hemen ortamdan, geriliyorum çok fena..
 
Ve böyle düşünenler çoğaldı...
Bende bakıyorum karşımda ki sabit,değişime açık değil ve hatalarını kabul de etmek istemiyor ,susmak ve dinlemek hakkımı kullanıyorum.
Çünkü elimi uzattığımda,bir bakıyorum "armut piş,ağzıma düş" olayı yaparak ,kullanmaya çalışıyor. :)
 
Neden kişiler kendi deneyimlerinin başkaları için de vazgeçilmez olması gerektiğine bu kadar inanırlar?

Şu egoist dayatma kadar beni sıkan hiç bir şey yok sanırım hayatta. Sürekli "ben ..." diye söze başlayan kişilikler.
Sanırım MFÖ "Sen neymişin be Abi" şarkısını yazarken bu tip insanları harika ti'ye aldı zaten benim memleketimde!

İnsan ilişkilerinde en çabuk öğrendiğimiz şeylerden biri, başkalarının yarasını kullanmaktır.
İnsan ilişkileri söz konusu olduğunda, bilinmesi gereken onca temel şeyi öğrenmezken, başkalarının zaaflarını kullanmada, açıklarını yakalamada, yaralarını kurcalamada neredeyse doğuştan gelen hain bir yeteneğimiz vardır...

Ne acı bir saptama, ama ne yazık ki çok kez tanık oldum... :(

Hayatımızı yenileyemiyor, yeni başlangıçları göze alamıyoruz; bütün hayatı yalnızca yitirilmiş mazi sanıyoruz!..

"Ben" diye başlayacağım için çok özür dilerim şimdi:) ama ben hergünü yeni bir başlangıç olarak yaşamayı hep yaşam felsefem olarak kabul ettim. Çünkü yazıda ve yorumlarda belirtildiği gibi, "yorgunum" dediğim anda, baktım ki bu durumu kabul edip ona göre davranıyorum, oysa bugün dünün aynısı değil!
Üstelik, gerçekten insanları "karşılıksız sevebilme" yöntemini çoktan kabul edip uyguladığım için, insanlar beni yormuyorlar artık.

Toparlarım başka sefer, az biraz yorgunum şu anda... dersem inanmayın elbette:)
 
Bilginin zehiri bünyeye bir kez yayılmaya görsün; değiştiremediğimiz gerçekler karşısındaki çaresizliğimizi sürekli bize hatırlatarak, her anımıza acımasızca sinerek hayatın tadını kaçırır. Her çeşit bilgi, kazandırdıkları kadar kaybettirdikleriyle de hayatımızı biçimlendirir…

* Kimse kendi olmaktan kaçamaz… Bu bir kabul sorunudur aslında. İşin kötüsü, sizin kendinizde kabul edemediğiniz bazı şeyleri, diğerlerinin önceden görüp sizi böyle kabul etmeleri ve bunu size söylemeden kendi aralarında konuşmalarıdır…

* Deneyimlerden öğrenmenin yolu, ille de bire bir yaşamalar mıdır? Neden kişiler kendi deneyimlerinin başkaları için de vazgeçilmez olması gerektiğine bu kadar inanırlar? Biliyorum, kendini başkalarının yerine koyabilme yeteneği olmayan kişilerin asla yanıtlayamayacağı sorular bunlar.

* İnsan ilişkilerinde en çabuk öğrendiğimiz şeylerden biri, başkalarının yarasını kullanmaktır.
İnsan ilişkileri söz konusu olduğunda, bilinmesi gereken onca temel şeyi öğrenmezken, başkalarının zaaflarını kullanmada, açıklarını yakalamada, yaralarını kurcalamada neredeyse doğuştan gelen hain bir yeteneğimiz vardır…

* Hepimiz, kendi tarihimizin içinde bir noktada durup çok ardımıza baktığımız için mi taş kesiliyoruz? Hayatımızı yenileyemiyor, yeni başlangıçları göze alamıyoruz; bütün hayatı yalnızca yitirilmiş mazi sanıyoruz!..

* YORGUNLUK benim genel halim… Bana ” Nasılsın?” diye soranlara, en sık verdiğim yanıtın ” Yorgunum” demek olduğunu keşfettiğim günden beri, daha bilinçli olarak yorgunum! Şu memlekette yaşayıp da yorgun olmamak mümkün mü? Beden yorgunluğu dediğin ne olacak, iki- üç dinlenmeyle geçer. Ama ben aslında ruh yorgunuyum, gönül yorgunuyum, hayat yorgunuyum; öğrenmek, bilmek, anlamak, anlamış gibi yapmak, düşünmek, hissetmek, tanımak, tanık olmak, katlanmak, anlayış göstermek, görmezden gelmek, üzerinde durmamak, idare etmek, üzülmemiş görünmek, alışmak, alışmak, alışamamak, sabretmek, katlanmak, beklemek yorgunuyum… Tam da artık bu memlekette, dünyada hiç bir şey beni şaşırtamaz sanırken, her seferinde yeniden şaşırmak yorgunuyum.


* Hamlet’ i dişileştiren belki ” kelimeler, kelimeler” di; kadınları erilleştirense “sorular, sorular” oluyor… Bu kadar çok soruyla başa çıkamayan kadın, ne kadına biçilen geleneksel rolün içinde kilitli kalabiliyor, ne de içinde serpilip gelişebildiği yeni bir hayat kurabiliyor. Bütün okuduklarımız, Bildiklerimiz gelip gelip bizi gündelik hayatın ortasında vuruveriyor…

Yazarı : Murathan MUNGAN
 
DonJuan' Alıntı:


* Kimse kendi olmaktan kaçamaz… Bu bir kabul sorunudur aslında. İşin kötüsü, sizin kendinizde kabul edemediğiniz bazı şeyleri, diğerlerinin önceden görüp sizi böyle kabul etmeleri ve bunu size söylemeden kendi aralarında konuşmalarıdır…

* Deneyimlerden öğrenmenin yolu, ille de bire bir yaşamalar mıdır? Neden kişiler kendi deneyimlerinin başkaları için de vazgeçilmez olması gerektiğine bu kadar inanırlar? Biliyorum, kendini başkalarının yerine koyabilme yeteneği olmayan kişilerin asla yanıtlayamayacağı sorular bunlar.

*
Yazarı : Murathan MUNGAN

Yazıya dökülen cümleler bir çok şeyi ne kadar net anlatmış.
Bazen alıntı yaptığım cümlede geçen duyguları kendi ailem için hissediyorum ve belki de birileri de benim için hissediyordur, kim bilir ?... :)
Teşekkürler paylaşım için.
 
Kacamıyoruz zaten bir kaçayım dedim  dondum dolaştım sonra pat diye çarpıştım elle ele tutuşup ayagı kalktım şimdi kaçmayada niyetim kalmadi

Teşekürler
 
Geri
Üst