Kendin Olmak veya Kaybolmak

  • Konbuyu başlatan korsan
  • Başlangıç tarihi

Konu hakkında bilgilendirme

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Kişisel Gelişim Yazıları kategorisinde korsan tarafından oluşturulan Kendin Olmak veya Kaybolmak başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 3,700 kez görüntülenmiş, 4 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Kişisel Gelişim Yazıları
Konu Başlığı Kendin Olmak veya Kaybolmak
Konbuyu başlatan korsan
Başlangıç tarihi
Cevaplar
Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan korsan
K

korsan

Kullanıcı
18 Kas 2007
En iyi cevaplar
0
36
Gaziantep
 
Sokrates’i yargılayan mahkeme sordu:

 
“Bildiklerini inkar et ve yaptıklarından vazgeç.Yoksa bunu hayatınla ödemek zorunda kalırsın.”

 
Filozofun cevabı şöyle oldu:

 
“Sizler yaşamaya gidiyor olabilirsiniz, bense ölüme… Oysa hangimizin gittiği yerin daha iyi bir yer olduğu bilinmez…”Hepimizin hayatında dönüm noktası olarak tabir ettiği dönemler vardır. Yaşamın bizden sorularına ısrarla cevap beklediği anlar… Karar vermekte zorlandığımızı hissettiğimiz ama cesaretin eteğini de sımsıkı tutmak gereğini duyduğumuz zamanlar... İşte aslında her koşulda iki duraktan birine doğrudur yolculuğumuz:

 
“Ya kendimiz olmaya yürüyoruzdur ya da kaybolmaya…” Sokrates’in tanımıyla “kendin olmak” varoluşumuzun temel dinamiklerini sonuna dek, ne pahasına olursa olsun sahiplenmek gereğidir. Bu durumda da son diye bir tanımın olmadığı, sonun ebedi yok oluş demek olan yaşam haklarımızdan vazgeçmenin karşılığı olduğunu söyleyebiliriz. Özetle; biri merakı, sorgulamayı, gayreti gerektirirken diğeri köşeye çekilip yaşamı olduğu yerden seyrederek eylemsizliği ve silikleşmeyi gerektiriyor. Tercihlerimizse hayatımızı aynı oranda kaliteleştiriyor.

 
İşte yüzyıllardır filozofların “Kendin Olmak” diye işaret ettiği zirve nasıl bir yerdir ve bu mesafe nasıl kat edilir sorusuna cevap olan ilk basamaklar:

 
Kendini Sevme ve Kabullenme

 
Her birimiz değerimizin ne kadar farkındayız? Kendini sevip değer vermekle kendini beğenmek arasında fark olduğunu bilmeyenler, yaşadıkları her an aciz bir varlık olduğunda ısrarcı olanlar bu ilk basamağı atlamakta bir hayli zorlanabilirler. Düşünelim…

 
Kararlarımızı alırken çoğunlukla ‘başkaları’ mı öncelikli olur, yoksa kendi istediklerimiz doğrultusunda mı kararlar almaktayız?

 
Etrafımızdaki insanların sorunlarını üstlenmeyi doğal bir sonuç ve zorunluluk olarak nitelendirebilir miyiz?

 
Sorunlarla karşılaştığımızda sık sık bütün sorumluluğu üzerimize alıp suçluluk duymayı mı seçeriz?Kendimizi kolaylıkla yargılar, eleştirir ve başarısız, yeteneksiz bulup hemen geri adım atarak kendinizden şüpheye başlar mıyız?

 
Toplum içinde bazen olduğumuzdan farklı görünme gibi bir çaba içine girdiğimiz olur mu?

 
Kendimizle kalmaktan hoşlanıyor muyuz?

 
Cevaplar kendimizi sevmek yolunda kat ettiğimiz mesafeyi gün ışığına çıkaracaktır.

 
Kendini Tanıma Serüveni

 
Kendimizi sevme basamağı bizi bir üst basmağa ‘kendini tanıma’ ve keşfetmeye götürecektir.

 
Bu durumu yine sorularla belirginleştirelim: Kendimizi içinde bulunduğunuz bugün “yeterli” buluyor muyuz?( Zeka, yetenek, beceri gibi yönlerden) Kendi hayallerimizi gerçekleştirerek yeteneklerimizi açığa çıkarma umudunuz ne ölçüde?  Cesaret kelimesi bize daha çok neyi çağrıştırıyor? Korkuyu mu, heyecanı mı?

 
Kendine ve İnsanlığa Faydalı Olabilme

 
Varlığını kabullenme ve sevebilme bundan sonra bizi üretkenliğe götürecektir. Kendine emek ve değer verebilme gayretinin insanlığa hizmete dönüştüğünü seyretmek kişi için gerçek bir ödül olduğunda, insanlara faydalı olanın insanların en hayırlısı olduğunun müjdesi de tam olarak anlam bulacaktır. İşte son soru:Bugün yaşamımız son bulsa, geride bıraktıklarımızdan niyet veya eylem olarak hoşnut olabildiğimizi söyleyebilir miyiz?

 
Bilge adam sordu, Hızlı adımlarla yürüyen delikanlıya: “Nereye gidiyorsun böyle acele?” “Sevgiyi aramaya” diye cevapladı genç. Onu nasıl bulacağını sorduğunda bilge, “İnsanların çehrelerine baktıkça, Yüreklerini tanıdıkça…” dedi delikanlı da. Bilge bu defa tebessümle sordu: “Kendini yeterince tanıyabildin mi?” Ve elindekini gence uzatarak Usulca gözden kayboldu. Delikanlı uzun uzun, Avucuna bırakılan aynadan Kendi suretini seyretti. Sonra da suretin ardındaki sireti… “Kendin Olma” ve “Kendin Kalabilme” yolunda başarıyla ve sevgiyle… 

 
Aslı Hatice Arusan

 
E

ebruliyn

Kullanıcı
29 Nis 2008
En iyi cevaplar
0
0
Kendimizi sevme basamağı bizi bir üst basmağa ‘kendini tanıma’ ve keşfetmeye götürecektir.
Bencede ilk adım bu ,insan önce kendini keşfetmeli,tanımalı,yapabileceklerini ve yapamayacaklarının farkına varmalı

Kendimizi içinde bulunduğunuz bugün “yeterli” buluyor muyuz
hayır,hayır,hayır hergün yeni şeyler öğreniyorum bilgiye açım,açıkçası benden çok kitap okuyanları kıskanıyorum
Sokrates’i yargılayan mahkeme sordu:

 
“Bildiklerini inkar et ve yaptıklarından vazgeç.Yoksa bunu hayatınla ödemek zorunda kalırsın.”
Bugün Sokratesin fikirlerine okuyabiliyor, varlığınıbiliyorsak bu bildiklerinin peşinden gitmesinden dolayıdır
 
longcoming

longcoming

Kullanıcı
10 May 2008
En iyi cevaplar
0
0
Adana
“Ya kendimiz olmaya yürüyoruzdur ya da kaybolmaya…” Sokrates’in tanımıyla “kendin olmak” varoluşumuzun temel dinamiklerini sonuna dek, ne pahasına olursa olsun sahiplenmek gereğidir. Bu durumda da son diye bir tanımın olmadığı, sonun ebedi yok oluş demek olan yaşam haklarımızdan vazgeçmenin karşılığı olduğunu söyleyebiliriz. Özetle; biri merakı, sorgulamayı, gayreti gerektirirken diğeri köşeye çekilip yaşamı olduğu yerden seyrederek eylemsizliği ve silikleşmeyi gerektiriyor. Tercihlerimizse hayatımızı aynı oranda kaliteleştiriyor
Daha önce paylaştığım bir fıkrada da geçiyordu:
-Siz o ünlü rock yıldızımısınız?
-eh işte çoğu zaman
Birey-toplum dengesi %80'e %20'dir.
Bir birey kendini dikkate almadan yaşarsa,yeterince kendi olamazsa, kendine yabancılaşır.
Öte yandan kendisi  olacak diye toplumu,çevreyi dikkate almazsa,bu sefer topluma ve çevreye yabancılaşır ki;bu durum çok sancılıdır ve sonsuza kadar sürmez.
Herşey maalesef "Kendin Olmak" tabiriyle btmiyor.(Aslında herşey tam da orada başlıyor.)
Çünkü her insanda birey olma özlemi kadar,ait olma özlemi de vardır.
Ve her iki özlem bireyi bir tarafa çekmeye çalışır.
Buradaki dengede,elbette terazi birey olma yönünden ağır basmalıdır,(Topa en yakın olan hakem kuralı-Kendi yaşamımızı en iyi biz biliriz)fakat toplumu ve çevreyi de yadsımamak gerekir.

 
K

korsan

Kullanıcı
18 Kas 2007
En iyi cevaplar
0
36
Gaziantep
Yani bu zamanda,kaybolmuşluğu, kendi sayanlar var yav.
Bir hiç'likten hiç gibi bir karakter oluşturmuşlar, büyük başarı takdir etmek lazım.
Meydan onların, at'da var sürüyorlar bakalım, dizginler ellerinden kaçtığında yüzlerinin alacağı hali görmek isterdim.

Neyse.. Görmesemde olur canım.


 
Üst