Kaz Dağının Arkası ve Kashna Felsefesi

  • Konbuyu başlatan Aliye
  • Başlangıç tarihi

Konu hakkında bilgilendirme

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Kişisel Gelişim Yazıları kategorisinde Aliye tarafından oluşturulan Kaz Dağının Arkası ve Kashna Felsefesi başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 7,353 kez görüntülenmiş, 10 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Kişisel Gelişim Yazıları
Konu Başlığı Kaz Dağının Arkası ve Kashna Felsefesi
Konbuyu başlatan Aliye
Başlangıç tarihi
Cevaplar
Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan korsan
A

Aliye

Kullanıcı
18 Mar 2007
En iyi cevaplar
0
0
Bursa
Yıldızlarla misket oynayan bir adam vardı, güneşi hep sağ cebinde taşırdı. Bir gün, herkes uyurken çığlık attı karanlığa. Güneş ürktü. Yere düştü sağ cepten. Herkes oraya geldi. Her gelene bir yıldız verdi adam. Yıldızı alanlar gece karanlığında dokundular güneşe, eli yanmıyordu kimsenin. Gözleri kamaşmıyordu. Güneşe dokunduğuna da şaşırmıyordu hiç kimse. Yıldızları dağıtırken güneşimsi bir parıldama oluyordu adamın gözlerinde. Sanki yüz binlerce yıldız vardı cebinde. Nasıl olduğunu anlayamamıştık o gün. Meğer adam her gece Kaf Dağı’nın Arkası’na gidip yıldız topluyormuş uçsuz gökten.


 
Neler yapabileceğini bilmiyorsun, ne olduğunu hiç bilmiyorsun. Baksana ayakların yere basıyor, bunu nasıl başarıyorsun?

Bilsen, uykuların kaçar, başı hiç olmadığı kadar dik tutarsın. Para pul, şan şöhret… bir anda avucunun içindeki sıradan bir mikroba dönüşür. Zor dediklerinde gülüp geçersin, imkansız dediklerinde kahkaha atarsın rüzgara karşı.

Bir bilsen akşam yastığa koyduğun şeyin zavallı bir küreden ibaret olmadığı. Trilyon dolarlarla ölçülemeyecek bir hazineyi her gece öyle hunharca atabilir miydin yastığa yorgana?

Hiç şaşırmazdın Atatürk’lere, Lincoln’lere, Gandhi’lere… Vay be demezdin Picasso’lara, Da Vinci’lere, Dali’lere… Aklı almazdı Edison’lar, Newton’lar…



Kashna bilmektir. Kendini tanımaktır. Bir mükemmellik tutkusudur. En iyiyi yakalama çabasıdır. Kashna, oksijene saygı duymaktır nefes alırken, zirveleri zorlamaktır. Değerini bilmektir ormanda duran bodur bir ağacın. Kashna kaygısızca koşmaktır en çetin yollarda… İmkansıza aşık olmaktır Kashna. Önyargılardan arınmaktır. Haddini bilmektir. Mazeret üretmeden yaşamaktır. Kashna, dik durmaktır en güç zamanlarda. Vazgeçmemektir, göğsünü germektir fırtınalara, geleceğe dokunmaktır kaygısızca, meydan okumaktır, en olmaktır, bağırmaktır avaz avaz, haykırmaktır karanlığa.


Kashna, abartısız yaşamaktır. Kibrit kutusuna dünyayı sığdırmaktır, gemilere rağmen başarmaktır Kashna.

Güneşe dokunmaktır, yıldız toplamaktır Kaf Dağı’nın Arkası’ndan…



Yıldızlarla misket oynayan bir adam vardı ya hani? Geçen karşılaştık, yine yıldızlar vardı avuçlarında, yine geceydi, yine yıldız dağıtıyordu adam ve güneş ağlıyordu ay gülerken…

 
A

Aliye

Kullanıcı
18 Mar 2007
En iyi cevaplar
0
0
Bursa
Aklın ve hayal gücünün sırları zorlamayı onun kadar seven kimse yoktu. Böyle olmasaydı herkesin imkansız dediği ”Kaf Dağı”na gitmeye kalkar mıydı hiç? Her gün denizin kenarına gidip rüzgara doğru seslenerek beni ona götür der miydi hiç? Rüzgarla arkadaş olduğunu iddia eden kaç adam gördün sen?
Rüzgar ona ne dedi bilinmez; bir sabah apar topar güneşle beraber, Kaf Dağı’na ulaşmak için yola çıktı adam. Kimse yoktu Kaf Dağı’na giden yolda. Her gün ”bak ben buradayım” diye bağıran güneşe giden yol bile bomboşken, kim gider hiç görülmemiş olan Kaf Dağı’na. 
 

Kaf Dağı mümkündü; ama geri dönmek artık imkansızdı.

 

Dağlar geçti, yollar geçti, yıllar geçti; ama bulamadı genç adam, ulaşamadı Kaf Dağı’na. Okyanuslara posta koyan adam bir tek defa bile geri dönmeyi düşünmedi. Kararlıydı. Arkasına bakmadan yürüdü, koştu, bazen süründü; ama tek bir defa bile arkasına bakmadı. Öyle bir gidişi vardı ki, geride bıraktıkları unutarak geçiyordu yollardan. Gemi memi ne varsa hepsini yakarak yürüdü.

Yıllar yordu adamı. Sırtı bir dağın yamacındaki devasa ağaca dayadı ve uyudu. Sanki daha önce hiç sırt görmemiş gibiydi bu ağaç. Göğsünü gererek başı gökyüzüne dikmiş bir kabadayıyı andırıyordu... Dalları bir başkaydı, kabuğu bir başka. Birkaç saat sonra uyandı adam. Güneş henüz doğmamıştı. Saatine baktı. ”Çoktan doğmalıydı!” dedi.

Bir terslik vardı o gün. O gün, güneş hiç doğmadı. Aydınlık, fakat sisli bir hava vardı; ama güneş yoktu ortalarda. Sonra yabancı bir rüzgar esti. Sis dağıldı. Genç adam kafası yukarı kaldırdığında inanamadı gözlerine! Öyle böyle bir dağ değildi bu. Zirvesi arşa değiyordu sanki. Dağın yamaçlarında kımıldayan şeyler vardı. Kucağında Adem’den kalma merakıyla tırmanmaya başladı. Kımıldayan şeylere yaklaştı, olacak şey değildi. Fil büyüklüğünde karıncalar, karınca büyüklüğünde filler vardı dağın yamaçlarında. Daha önce hiç görmediği kadar, Ağrı Dağı kadar büyük güller vardı ve hesap et ki adam daha dağın yamacındaydı. Neden sonra bir ses duydu adam. ”Başardın! Burası, işte burası. Burası Kaf Dağı” dedi o ses ona. Sonra bir şey oldu. Adam hızlandı. Sanki Kaf Dağı’nın Arkası’ndan gelen başka bir güç yükseltiyordu adamı. Bu kesinlikle kendi gücü değildi. Öyle büyük bir güçtü ki bu, altı aylık yolu anda geçti adam. Zirvedeydi artık. Kaf Dağı’nın zirvesinde. İmkansızın zirvesinde. Bu akıl almaz, kervan geçmez dağın arkasına baktığında nefesi kesildi. Güneşi fark etti. O da dağa tırmanmaya çalışıyordu. Güneşi hiç böyle zavallı görmemişti genç adam. Soğuk terler döken güneş cidden acınacak haldeydi...

 

Güneş de bir şey değilmiş meğer!

 

Sonra bir grup insanla karşılaştı genç adam. Kendine benzeyen normal insanlardı bunlar. Yaklaştı. Anladı. Meğer Kaf Dağı’na ilk giden o değilmiş. Daha önce giden binlerce insan varmış Kaf Dağı’na. Kaf Dağı’nın arkasındaki muazzam güce teslim olmuş binlerce insan.

”Kashna” dedikleri bir güç vardı dağın arkasında. Hani şu genç adamı zirveye çıkaran güç. Kashna, asla insanın hayal edebileceği cinsten bir güç değildi. Güneşi terleten, Ağrı Dağı büyüklüğündeki güle hükmeden, akıl almaz bir güçtü Kashna ve bu gücü bilen birkaç bin insan vardı sadece. Gitmenin bile imkansız olduğu bu yerden geri dönmeyi asla düşünmeyen birkaç bin insan. O gün karar verdi genç adam. Dönecekti ve bu muazzam gücü bütün insanlarla paylaşacaktı. ”Buraya gelmek imkansızdı; ama geldim. Şimdi gitmek imkansız diyorlar... Ben geri dönüyorum. Hem de yalnız dönmüyorum.” dedi. Nasıl yaptı bilinmez, ya da bilinirde söylenmez; Kashna’yı da aldı yanına. ”Böylesine büyük bir güçle hangi şey imkansızdır ki?” Döndü adam. Kashna’yla geri döndü. Kaf Dağı’nın Arkası’nı sırtına alıp geri döndü.

Kaf Dağı’na giden olmuştu ama geri dönen sadece oydu.

Kashna’ya dokunanlar için imkansız ya da zor diye bir şey yoktur. Keşke lügatlerinde yazmaz Kashna’yı bilenlerin. Kaygı, korku, önyargı nedir bilmezler. Ve gücünü Kashna’dan alanlar için vazgeçmek asla söz konusu değildir.


Bugün genç adam,
Kaf Dağı’nın Arkası’ndan sırtına alıp getirdiği Kashna’yı insanlarla paylaşıyor.



 
E

etki84

Kullanıcı
10 Ocak 2007
En iyi cevaplar
0
0
uşak
güzel bir hikaye...teşekkürler...
 
E

etki84

Kullanıcı
10 Ocak 2007
En iyi cevaplar
0
0
uşak
teşekkürler paylaşımın için...çok güzel bir hikaye...
 
M

mehmetd

Kullanıcı
23 Şub 2007
En iyi cevaplar
0
0
yazız güzeldi.
başarı dileklerimle.
 
G

GulsahToptas

Kullanıcı
17 May 2006
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
gulsaht.blogcu.com
İmkansızı başarabileceğimize yani " insan isterse yapar" sözüne uygun güzel bir hikaye.
Paylaşım için teşekkürler.
 
K

korsan

Kullanıcı
18 Kas 2007
En iyi cevaplar
0
36
Gaziantep
Offffff offffff felsefeye bah.

Ben socrata soğuk,aristoyla arama limon sıkmış,platonla bağları koparmış, konfiçyusa düşman olmuşken karşıma çıkan yeni felsefeye bah:d
Yıldızlarla misket oynayan adam sağ cebindede güneş taşıyor.
Ve olay kaz dağının arkasındaki gökte geçiyor.
Neyse..
 
Üst