2 gün önceydi... Yine trafik kazası... Yine ölüm... Bu kez 2 kişi hayatını kaybetti. Ölenlerden biri, iş arkadaşımın komşusuydu. Gençti. Geride 2 yetim çocuk ve eş bıraktı. Onun ölümüne üzülenlerden biri de iş arkadaşımın kızı oldu. 8 yaşında. İbrahim Abi'sini çok seviyordu. Hâlâ seviyor. Ama bu kez bir farkla; onsuz!
İbrahim Abi'sinin yokluğu, onu çok etkiledi. Tek başına odasında bile kalmak istemiyor. Dikkatini dağıtmak için ailesinin, televizyon izleme, oyun oynama gibi çabalarına yanıt vermiyor. Annesi, kızının durumuna çok üzülüyor. Duygusal kişiliğe sahip kızının içe kapanık kalmasını istemiyor. Ne yapacağını şaşırdı.
İş arkadaşıma öneride bulundum. "Kızına söz vermiştim. Onunla bir konuş. İstersen sürpriz olsun. Yarın iş çıkışı size geleyim. Bilgisayarına oyunlar yükleyeyim. Başlangıçta birlikte oynayın. Dikkatini oyunlara yönelteceğine eminim."
Arkadaşım, akşam kızıyla konuşmuş. Kabul etmemiş. Bu sabah bana anlattı. Cep telefonumu aldım. Arkadaşıma verdim. "Lütfen kızını arar mısın? Onunla konuşmak istiyorum" dedim. Aradı. Onunla konuştum. Teklifimi kabul etti.
İş çıkışı arkadaşımın evine gittim. Kızı beni görünce sevindi. Yaşına uygun bazı oyunları bilgisayarına yükledim. Nasıl oynanabileceğine dair onu aydınlattım.
O güzel kızın üzülmesini istemedim. Çabam karşılıksızdı. Sadece onu yeniden mutlu etmek istedim. Dikkatini, içe kapanıklığını değiştirmek istedim. Buna rağmen ailesi, misafirperverliklerini gösterdi. Israrla öğle yemeğine konuk ettiler. Anne ve babasıyla sohbet ederken yanımıza geldi. Sohbetimize o da katıldı. Sanki kaybettiği İbrahim Abi'sinin boşluğunu dolduracak, onunla ilgilenecek bir başka abi arıyordu. Onu mutlu edebildiğime sevindim. Ailesi teşekkür ederken, "Asıl ben teşekkür ederim. Bana iş verdiğiniz için" dedim. Aslında teşekkürümün esas nedeni bir çocuğu yeniden mutlu edebilme fırsatını bana verdikleri içindi... HASAN DAVUTOĞLU