H
HASAN DAVUTOĞLU
Kullanıcı
Yıllar öncesiydi. Sağlığımı olumsuz yönde etkileyen seyyar kitapçılıktan vazgeçmiş, bir iş yerinde çalışmaya başlamıştım.
İlk aylardı. İş arkadaşlarımdan biri sürekli kara kara düşünüyordu. Yanına gittim. Benimle dertleşebileceğini, elimden gelen yardımı, kendisinden esirgemeyeceğimi söyledim. Gülümsedi. Çekingen bir tavırla konuşmak istedi. Yapamadı. Israr ettim. Sağa sola çok borç yazdırmış. Kocası, para kazanmak için yurt dışına gitmiş. 2 çocuğuyla birlikte kalmış. Lisede eğitimlerine devam eden evlatlarının okul ihtiyaçlarını bile karşılayamıyormuş. Üzüldüm. Gün boyu arkadaşıma nasıl yardımcı olabilirim diye düşünüp durdum.
Çalıştığım iş yerine, 2 toplu taşımacılık aracı değiştirerek ve 15 dakikalık bir mesafeyi yürüyerek ulaşıyordum. Allah'a şükür, düzenli bir aylığım olmuştu. Bekardım. Harcamalarıma dikkat ederek maaşımın bir bölümünü, araba almak için bankada biriktirmeye karar vermiştim. Bu birikimin araç alımına yetecek rakama ulaşana kadar yıllarca süreceğini biliyordum. Ama borçlanarak araba almaktansa yıllarca ulaşımda sorun yaşamaya razı olmuştum.
İş arkadaşımın borçlarını ödeyemez durumda oluşu, benim araba alma hedefimi daha uzun vadeye ertelemeye itmişti. Elimde, kitapçılıktan kalmış olan post terminali vardı. Arkadaşıma bir öneri sunmuştum: “Senin belirleyeceğin miktarda kredi kartından çekim yapayım. Sen avans yerine herhangi bir faiz ödemeden paranı al. Bankaya, geri ödemeyi de gelecek ay yap.” Önerim, arkadaşıma mantıklı gelmiş, yine de “Senin mağdur olmanı istemiyorum, ama!” demişti. Israrım üzerine kredi kartından çekim yapmamı kabul etmişti. O akşam, internet bankacılığını kullanarak, araba almak için açtığım vadeli hesabımı kırmış, arkadaşımın banka hesabına para aktarmıştım.
İş arkadaşımın maddi sıkıntısını biraz olsun rahatlatacağım düşüncesiyle ona 2-3 ay yardımcı olmayı düşünmüştüm. “Elini verdin, kolunu kaptı” misali 7 ay boyunca benden para istemişti. Arkadaşımın benden aldığı parayla taksitlerini ödemek yerine yeni alımlara giriştiğini öğrenmiştim. Onu üzmeden artık kredi kartlarından çekim yapamayacağımı söylemek zorunda kalmıştım. İş arkadaşım bu kez bankadan kredi almak istediğini söylemiş, kendisine kefil olmamı rica etmişti. Arkadaşımı kıramamış, ona kefil olmuştum.
Aradan 2-3 ay geçmişti. Bir gün yanıma gelen iş arkadaşım, bir başka bankadan daha kredi almak istediğini anlatmış, beni yeniden kefili olarak göstermek istediğini belirtmişti. Mazeretimi belirtmiş, ona yardımcı olamayacağımı söylemiştim. Sen misin bunu söyleyen? 7 ay boyunca ona 15.000 YTL para veren, sonrasında da bankadan almış olduğu 5.000 YTL krediye kefil olan ben değilmişim gibi istenmeyen kişi ilan edilmiştim.
Bilgisayar operatörü olmama rağmen diğer işlemlerin de bana yaptırılmaya çalışılması, 2.5 yılımı harcadığım o iş yerinden ayrılmama neden olmuştu. Sağlığımı koruyabilmek adına ayrılmak zorunda kaldığım iş yerinde geçirdiğim son günlerdi. Hiçbir karşılık beklemeden, sıkıntısını hafifletmek adına yardım elini uzattığım arkadaşım yanıma gelmiş, “Hasan, burada geçireceğin bu son haftada bizi idare et! Senden sonra günlerimiz yoğun geçecek. Bari bu son hafta, içeride istirahat edelim!” demişti. Üzülmüştüm. İnsanlığını yitirmiş birisiyle tartışmak onun seviyesine inmek demekti. Sessiz kalmayı yeğlemiştim.
O iş yerinden ayrıldıktan 2 ay kadar sonra kanser hastası olan akrabam vefat etmişti. Baş sağlığı dileklerini iletmek için arayan arkadaşlarım olmuştu. Ama arayanlar içinde en fazla yardım elini uzattığım arkadaşım yoktu...
İnsanlık adına iş arkadaşıma yaptığım yardımlardan pişman değilim. Hayat felsefeme göre, karşımdakinin sorunlarına çözüm bulmak, kendi sorunlarımdan önce geliyor. Bu, kişinin ulaştığı seviye açısından çok önemli!.. HASAN DAVUTOĞLU
İlk aylardı. İş arkadaşlarımdan biri sürekli kara kara düşünüyordu. Yanına gittim. Benimle dertleşebileceğini, elimden gelen yardımı, kendisinden esirgemeyeceğimi söyledim. Gülümsedi. Çekingen bir tavırla konuşmak istedi. Yapamadı. Israr ettim. Sağa sola çok borç yazdırmış. Kocası, para kazanmak için yurt dışına gitmiş. 2 çocuğuyla birlikte kalmış. Lisede eğitimlerine devam eden evlatlarının okul ihtiyaçlarını bile karşılayamıyormuş. Üzüldüm. Gün boyu arkadaşıma nasıl yardımcı olabilirim diye düşünüp durdum.
Çalıştığım iş yerine, 2 toplu taşımacılık aracı değiştirerek ve 15 dakikalık bir mesafeyi yürüyerek ulaşıyordum. Allah'a şükür, düzenli bir aylığım olmuştu. Bekardım. Harcamalarıma dikkat ederek maaşımın bir bölümünü, araba almak için bankada biriktirmeye karar vermiştim. Bu birikimin araç alımına yetecek rakama ulaşana kadar yıllarca süreceğini biliyordum. Ama borçlanarak araba almaktansa yıllarca ulaşımda sorun yaşamaya razı olmuştum.
İş arkadaşımın borçlarını ödeyemez durumda oluşu, benim araba alma hedefimi daha uzun vadeye ertelemeye itmişti. Elimde, kitapçılıktan kalmış olan post terminali vardı. Arkadaşıma bir öneri sunmuştum: “Senin belirleyeceğin miktarda kredi kartından çekim yapayım. Sen avans yerine herhangi bir faiz ödemeden paranı al. Bankaya, geri ödemeyi de gelecek ay yap.” Önerim, arkadaşıma mantıklı gelmiş, yine de “Senin mağdur olmanı istemiyorum, ama!” demişti. Israrım üzerine kredi kartından çekim yapmamı kabul etmişti. O akşam, internet bankacılığını kullanarak, araba almak için açtığım vadeli hesabımı kırmış, arkadaşımın banka hesabına para aktarmıştım.
İş arkadaşımın maddi sıkıntısını biraz olsun rahatlatacağım düşüncesiyle ona 2-3 ay yardımcı olmayı düşünmüştüm. “Elini verdin, kolunu kaptı” misali 7 ay boyunca benden para istemişti. Arkadaşımın benden aldığı parayla taksitlerini ödemek yerine yeni alımlara giriştiğini öğrenmiştim. Onu üzmeden artık kredi kartlarından çekim yapamayacağımı söylemek zorunda kalmıştım. İş arkadaşım bu kez bankadan kredi almak istediğini söylemiş, kendisine kefil olmamı rica etmişti. Arkadaşımı kıramamış, ona kefil olmuştum.
Aradan 2-3 ay geçmişti. Bir gün yanıma gelen iş arkadaşım, bir başka bankadan daha kredi almak istediğini anlatmış, beni yeniden kefili olarak göstermek istediğini belirtmişti. Mazeretimi belirtmiş, ona yardımcı olamayacağımı söylemiştim. Sen misin bunu söyleyen? 7 ay boyunca ona 15.000 YTL para veren, sonrasında da bankadan almış olduğu 5.000 YTL krediye kefil olan ben değilmişim gibi istenmeyen kişi ilan edilmiştim.
Bilgisayar operatörü olmama rağmen diğer işlemlerin de bana yaptırılmaya çalışılması, 2.5 yılımı harcadığım o iş yerinden ayrılmama neden olmuştu. Sağlığımı koruyabilmek adına ayrılmak zorunda kaldığım iş yerinde geçirdiğim son günlerdi. Hiçbir karşılık beklemeden, sıkıntısını hafifletmek adına yardım elini uzattığım arkadaşım yanıma gelmiş, “Hasan, burada geçireceğin bu son haftada bizi idare et! Senden sonra günlerimiz yoğun geçecek. Bari bu son hafta, içeride istirahat edelim!” demişti. Üzülmüştüm. İnsanlığını yitirmiş birisiyle tartışmak onun seviyesine inmek demekti. Sessiz kalmayı yeğlemiştim.
O iş yerinden ayrıldıktan 2 ay kadar sonra kanser hastası olan akrabam vefat etmişti. Baş sağlığı dileklerini iletmek için arayan arkadaşlarım olmuştu. Ama arayanlar içinde en fazla yardım elini uzattığım arkadaşım yoktu...
İnsanlık adına iş arkadaşıma yaptığım yardımlardan pişman değilim. Hayat felsefeme göre, karşımdakinin sorunlarına çözüm bulmak, kendi sorunlarımdan önce geliyor. Bu, kişinin ulaştığı seviye açısından çok önemli!.. HASAN DAVUTOĞLU