F
FreNzA
Kullanıcı
Ayak yere basarak vücudun tüm agirligini tasir. Insan gövdesinde en agir görev
ayaklara düser. Yetismis bir insanin vücudunda 206 kemik vardir, bunlarin
neredeyse dörtte biri, 62 adedi ayak ve bacaklarimizdadir. Vücut agirligim
tasiyan ve hareketi saglayan bu organin bakimi ayakkabi ile baslar.
Ayak kemikleri yere düz basmaz. Taban çukuru denilen içbükey bir kubbenin iki
ucuna ve kenarlarina basilir. Ayagin taban kisminin yapisi oldukça karisiktir.
Burada birçok kas, kiris, damar ve sinir yer almaktadir. Vücudumuzdaki
kaslarin içinde en güçlüsü tabanlarimizda bulunur. Insanin en hassas
bölgelerinden biri olan bu bölgeyi korumak insan hayati için çok önemlidir.
Çogu ayakkabi 'taban' adi verilen ve kullanildikça eskiyen kalin bir alt parça ile
'saya' adi verilen ve ayagi saran daha ince bir üst parçadan olusur. Ayakkabilar
dünyada çok farkli iklimlerde yasayan insanlarin yasam sartlarina göre
degisiklik gösterdigi gibi tarih boyunca moda da ayakkabilarin sekilleri üzerinde
çok etkili olmustur.
Gerçi Ispanya'daki 12-15 bin yil öncelerine ait magara resimlerinde erkeklerde
deri, kadinlarda kürkten yapilmis giysiler görülüyor ama dünyadaki en eski
ayakkabi izine, kuruyan çamur içinde sertlesip günümüze kadar kalmis olarak
Mezopotamya'da rastlanmistir.
Günümüzdeki anlami ve sekli ile ayakkabinin ilk olarak sandalet seklinde sicak
iklimli ülkelerde ortaya çiktigi saniliyor. Ilk ayakkabilar ham deri, ayagin
girebilecegi sekilde bir zarf haline getirilerek yapilirdi. Bu ayakkabilar ayagin
altini kizgin kumlardan, üstünü günes ve sicaktan koruyorlardi.
Misir sanat eserlerinde hükümdar ve tanrilar daima çiplak ayakli olarak
görülürler. Sandaletlerin ise bu devirde sadece ev içinde giyildigi tahmin
edilmektedir. Hititler bugün Anadolu'da çok az da olsa hala kullanilan çariklara
benzer ayakkabilar giyerlerdi.
Ortaçagda kizi evlenen bir baba onun üzerindeki otoritesini evlenecegi adama bir
ayakkabi töreni ile devrediyordu. Bugün bazi Bati ülkelerinde yeni evlenen çiftin
arabalarinin arkasina ayakkabi baglama adeti de o günlerden, kiz babasinin
damadina kizinin ayakkabilarindan birini vererek, artik onun himayesine
girdigini belirtmesi adetinden kalmadir.
Avrupa'da 11. yüzyildan 15. yüzyila kadar sivri burunlu ayakkabilar moda oldu.
Ortadogu bölgesinde ise ayagi kizgin kumlardan korumak amaci ile yüksekte
tutabilmek için ayakkabilara topuk ilave edildi. Avrupa'da 16. ve 17. yüzyillarda
bütün ayakkabilarin topuklari kirmizi renge boyaniyordu.
Avrupa'da 18. yüzyila kadar kadin ve erkek ayakkabilari farkli degildi.
Yüksekligi 15 santimetreyi bulan topuklu ayakkabilari Avrupa'da o yillarda
sadece üst sinifa mensup insanlar (tabii iki kisinin yardimiyla) giyebiliyordu.
19. yüzyila gelene kadar tüm dünyada her iki ayak için de es ayakkabilar
kullanildigini yani ayakkabilarda sag sol farkinin olmadigini biliyor muydunuz?
Sag ve sol ayaklar için ayri ayri ayakkabi üretimine ilk olarak ABD'de,
Philadelphia'da baslandi.
Alti lastik ayakkabilar ise ilk olarak 1916'da yine ABD'de yapildi ve bunlara 'ket'
(ked) adi verildi. Botlar ise ata binmenin yaygin oldugu soguk ve daglik bölgeler
ile sicak ve kumlu çöllerde ortaya çiktilar. Kadinlar için ilk bot 1840 yilinda
Kraliçe Victoria için dizayn edildi. Bagcikli rahat yürüyüs ayakkabisi ise Birinci
Dünyâ Savasi sirasinda ortaya çikti.
Osmanli Türkleri'nde de deri isleme sanatinin çok gelismis olmasi ve özellikle
Yeniçeri Ocagi'nin at binmede uygun olan yumusak deri çizmelere gösterdigi
ihtiyaç yüzünden ayakkabicilik çok gelismistir.
Bugün artik en ilkel topluluklarda bile insanlar bir çesit ayakkabi giyiyor.
Dünyada kaç çift ayakkabi var bilinmiyor ama uzayda dolasan bir çift oldugu
biliniyor. Ay'a ilk ayak basan astronot Neil Armstrong'un ayakkabilari dönüs
yolculugunda herhangi bir hastalik veya bilinmeyen bir kirlenme tehlikesine
önlem olmak üzere dünyaya getirilmeyip uzaya birakilmis. Simdi uzayda dolanip
duruyorlar. Diger astronot ile daha sonra gidenlerin ayakkabilari simdi neredeler
acaba?
ayaklara düser. Yetismis bir insanin vücudunda 206 kemik vardir, bunlarin
neredeyse dörtte biri, 62 adedi ayak ve bacaklarimizdadir. Vücut agirligim
tasiyan ve hareketi saglayan bu organin bakimi ayakkabi ile baslar.
Ayak kemikleri yere düz basmaz. Taban çukuru denilen içbükey bir kubbenin iki
ucuna ve kenarlarina basilir. Ayagin taban kisminin yapisi oldukça karisiktir.
Burada birçok kas, kiris, damar ve sinir yer almaktadir. Vücudumuzdaki
kaslarin içinde en güçlüsü tabanlarimizda bulunur. Insanin en hassas
bölgelerinden biri olan bu bölgeyi korumak insan hayati için çok önemlidir.
Çogu ayakkabi 'taban' adi verilen ve kullanildikça eskiyen kalin bir alt parça ile
'saya' adi verilen ve ayagi saran daha ince bir üst parçadan olusur. Ayakkabilar
dünyada çok farkli iklimlerde yasayan insanlarin yasam sartlarina göre
degisiklik gösterdigi gibi tarih boyunca moda da ayakkabilarin sekilleri üzerinde
çok etkili olmustur.
Gerçi Ispanya'daki 12-15 bin yil öncelerine ait magara resimlerinde erkeklerde
deri, kadinlarda kürkten yapilmis giysiler görülüyor ama dünyadaki en eski
ayakkabi izine, kuruyan çamur içinde sertlesip günümüze kadar kalmis olarak
Mezopotamya'da rastlanmistir.
Günümüzdeki anlami ve sekli ile ayakkabinin ilk olarak sandalet seklinde sicak
iklimli ülkelerde ortaya çiktigi saniliyor. Ilk ayakkabilar ham deri, ayagin
girebilecegi sekilde bir zarf haline getirilerek yapilirdi. Bu ayakkabilar ayagin
altini kizgin kumlardan, üstünü günes ve sicaktan koruyorlardi.
Misir sanat eserlerinde hükümdar ve tanrilar daima çiplak ayakli olarak
görülürler. Sandaletlerin ise bu devirde sadece ev içinde giyildigi tahmin
edilmektedir. Hititler bugün Anadolu'da çok az da olsa hala kullanilan çariklara
benzer ayakkabilar giyerlerdi.
Ortaçagda kizi evlenen bir baba onun üzerindeki otoritesini evlenecegi adama bir
ayakkabi töreni ile devrediyordu. Bugün bazi Bati ülkelerinde yeni evlenen çiftin
arabalarinin arkasina ayakkabi baglama adeti de o günlerden, kiz babasinin
damadina kizinin ayakkabilarindan birini vererek, artik onun himayesine
girdigini belirtmesi adetinden kalmadir.
Avrupa'da 11. yüzyildan 15. yüzyila kadar sivri burunlu ayakkabilar moda oldu.
Ortadogu bölgesinde ise ayagi kizgin kumlardan korumak amaci ile yüksekte
tutabilmek için ayakkabilara topuk ilave edildi. Avrupa'da 16. ve 17. yüzyillarda
bütün ayakkabilarin topuklari kirmizi renge boyaniyordu.
Avrupa'da 18. yüzyila kadar kadin ve erkek ayakkabilari farkli degildi.
Yüksekligi 15 santimetreyi bulan topuklu ayakkabilari Avrupa'da o yillarda
sadece üst sinifa mensup insanlar (tabii iki kisinin yardimiyla) giyebiliyordu.
19. yüzyila gelene kadar tüm dünyada her iki ayak için de es ayakkabilar
kullanildigini yani ayakkabilarda sag sol farkinin olmadigini biliyor muydunuz?
Sag ve sol ayaklar için ayri ayri ayakkabi üretimine ilk olarak ABD'de,
Philadelphia'da baslandi.
Alti lastik ayakkabilar ise ilk olarak 1916'da yine ABD'de yapildi ve bunlara 'ket'
(ked) adi verildi. Botlar ise ata binmenin yaygin oldugu soguk ve daglik bölgeler
ile sicak ve kumlu çöllerde ortaya çiktilar. Kadinlar için ilk bot 1840 yilinda
Kraliçe Victoria için dizayn edildi. Bagcikli rahat yürüyüs ayakkabisi ise Birinci
Dünyâ Savasi sirasinda ortaya çikti.
Osmanli Türkleri'nde de deri isleme sanatinin çok gelismis olmasi ve özellikle
Yeniçeri Ocagi'nin at binmede uygun olan yumusak deri çizmelere gösterdigi
ihtiyaç yüzünden ayakkabicilik çok gelismistir.
Bugün artik en ilkel topluluklarda bile insanlar bir çesit ayakkabi giyiyor.
Dünyada kaç çift ayakkabi var bilinmiyor ama uzayda dolasan bir çift oldugu
biliniyor. Ay'a ilk ayak basan astronot Neil Armstrong'un ayakkabilari dönüs
yolculugunda herhangi bir hastalik veya bilinmeyen bir kirlenme tehlikesine
önlem olmak üzere dünyaya getirilmeyip uzaya birakilmis. Simdi uzayda dolanip
duruyorlar. Diger astronot ile daha sonra gidenlerin ayakkabilari simdi neredeler
acaba?