M
mbahadir
Kullanıcı
yazı seminerin gerçekleştiği formatta hazırlanmıştır,kırmızı renkli kısımlar sorulara gelen cevapları içermektedir,okumadan önce sorulara kendi cevaplarınızı vermeniz faydalı olacaktır.biliyorum uzun bi yazı,ancak sıkılmayacağınızı umuyorum,şimdiden kolay gelsin...
Koç Kişisel Gelişim Seminerleri 06.12.2007
Bilkent-Her İnsan Bir Markadır
Bilkent Üniversitesi Mühendislik Fakültesinde yer alan Mithat Çoruh Amfisinde Mehmet Auf’un kendini tanıma,hedeflerini belirleme,kişisel imaj yaratma,iletişim,mülakatlarda kişisel imaj yönetimi konularını içeren semineri gerçekleşti.
Her insan bence bir markadır,bu söylemi desteklediğim için aslında bugün buradayım.Her insan bir markadır ancak bu noktada iyi ve kötü marka kavramları ortaya çıkar.
Marka nedir?
=>Özgünlük...
=>Güven...
=>Popülarite
İyi ya da kötü marka mı olduğumuzu tespit etmenin yolu kendimizi tanımaktır,bunun için öncelikle gerçekçi kişisel analiz yapabilmeliyiz.
Hayatımızda verilen ve tutulan sözlerin önemi büyüktür,verdiğimiz sözlerin arkasında durabilmeliyiz.Herhangi bir konu karşısında sergileyeceğimiz davranışlar genel hatları ile benzerlik göstermeli.Ben bu konuda şu şekilde düşünüyorum gibi net ifadelerimiz olmalı ve bunları sürekli olarak sergilemeliyiz.
Şimdi sizlere hayali iki hikaye anlatacağım ve bu hikayelerden birini seçerek hep birlikte hikayemizi devam ettireceğiz.
Bir pazartesi günü kahvaltınızı yapıyorsunuz,çayınızı yudumlarken telefon çalıyor.Telefonun ucunda yıllardır hayalini kurduğunuz,araya aracılar soktuğunuz,hayatınızı değiştireceğine inandığınız bir firmanın insan kaynakları müdürü. Konuşma başlıyor,”efendim sizi bir süredir takip ediyoruz...,cumartesi günü iş görüşmesine bekliyoruz“ diyor karşıdaki ses.
Ya da aynı gün telefon çalıyor,yıllardır hayalini kurduğunuz,araya aracılar sokup tanışmaya çalıştığınız,hayatınızı değiştireceğine inandığınız bayan/erkek arkadaşınız telefonun ucunda...
Bir tanesi kurumsal arzunuz diğeri sosyal arzunuz olan iki telefon görüşmesinden kurumsal olanı üzerinde devam edelim...
Görüşmeye çok önem verdiğiniz,sizin için gerçekten değerli olan küçük kırmızı bir araba ile gideceksiniz.Arabanın iç,dış temizliklerini yaptırıyorsunuz ve pırıl pırıl bir hale getiriyorsunuz.Pazartesi aldığınız iş görüşmesi teklifi sonrasında,cumartesi gününe kadar başka ne gibi hazırlıklar yaparsınız?
=>Kuaföre giderim... Ne zaman gidersiniz ?
=>Her gün giderim... Neden hergün?
=>Farklı saç modelleri denerim cumaya kadar,cumartesi en beğendiğimle giderim!
=>Teklif edilen pozisyon ile ilgili bilgilerimi gözden geçiririm.
=>İnsan kaynakları müdürünü araştırırım,zevkleri neler öğrenirim,stratejik oynarım.
Cumartesi günü geldi ve 13:00 te iş görüşmeniz var,Taksimde ki iş görüşmenize gitmek için Kadıköyde ki evinizden kaçta çıkarsınız?
=>10:00 da çıkarım...
=>11:00 de çıkarım...
=>Bir gün önce Taksim civarında bir otele yerleşir,görüşmeyi riske atmam...
Normal şartlar altında Taksimden Kadıköye gidebilmeniz için 1 saat önce evden çıkmanız yeterli olacaktır ancak konu yıllardır hayalini kurduğunuz bir işin görüşmesi olduğu için,görüşme saatinden 2 saat öncesinde yola çıkmak mantıklıdır.
Kadıköyden yola çıktınız,herşey yolunda gidiyor ve köprüye ulaşmak üzeresiniz ancak son virajı geçtikten sonra karşınıza 6 km uzunluğunda bir köprü trafiği çıkıyor.O an ne hissedersiniz?
=>Küfrederim...
=>Firmayı arar,gecikeceğimi söylerim...
=>Arabamdan iner koşarım...
=>Motorlu bir kurye bulmak beni hedefime ulaştırır...
Hikayemizi biraz daha karmaşık hale getirelim,arabanızla köprü üzerinde en sol şerittesiniz ve hemen sağınızda körüklü bir otobüs var.Otobüs arabanıza o kadar yakın ki arada neredeyse hiç boşluk yok ve hemen önünüzde ki jeep içerisinde o güne kadar hiç rastlamadığınız rahatlıkta bir şoför.Önünüzdeki araç yerinden hiç kıpırdamıyor,onun önündeki araçlar ilerliyor fakat jeep sürekli aynı yerde kalıyor.Orta şeritte ki araçlarda sürekli jeep in önüne geçip yollarına devam ediyorlar.Bu noktada nasıl davranırsınız?
(Erkek arkadaşlarımın nasıl davranacakları üç aşağı beş yukarı bellidir. Arabanın yanına giderim,aşağı indiririm,kapışırım...Bu konuda özellikle kız arkadaşlardan yorum istiyorum.)
=>Öndeki arabaya doğru giderim,cama vurup ilerlemesini söylerim,bir şekilde ikna ederim...
Farkettiniz mi arkadaşımızın olaya yaklaşımında sürekli bir sertleşme var,cama vururum,ilerlemesini söylerim ve bir şekilde ikna ederim...İşte burada ki o şekil önemli ve büyük bir soru işareti,nasıl yaparız bunu?
=>Öndeki aracın camına vururum,inmesini isterim,direksiyona geçerim ve arabayı hareket ettiririm!!!????
=>Biraz fantastik olacak ama,öndeki araç sahibinin numarasını nazikçe ister ve aracıma dönerim.Aldığım numarayı arar,ailesinden birinin hasta olduğunu acil gelmesini söylerim.
Şimdi bu hikayemizde kontrol edilebilir şeyler var ve kontrol edemeyeceğimiz şeyler var,sizce neler bunlar?
=>Trafik...
=>Hava durumu...
=>Öndeki araç
=>Görüşülecek firma...
Üstte saydıklarımız kontrol edemeyeceğimiz olaylar.Burada “Malzeme Bu” mantığı ile hareket ederek kontrol edilebilir tek şeyin “kendimiz” olduğunu bilmeliyiz.
Karşılaşılan durumda birçoğunuz çözüm odaklı yaklaştınız olaya,genelde söylenmek yapılabilecek en kolay şeydir oysa siz kurye motor dediniz. Hayatınız boyunca bundan vazgeçmeyin,kontrol edilemeyen faktörler için daima çözüm odaklı düşünün.
Aldığınız bir ödevi hocanıza götüreceksiniz,verdiği süre içerisinde çok fazla çaba harcamamışsınız ve sudan sebeplerle zaman istemek için yanına gidiyorsunuz.Hocanız size ne cevap verir?
=>Bana ne...!
=>Yeterince zamanın vardı,yapmalıydın...
Hocanızın şu şekilde davrandığını düşünelim,”Hiç problem değil,bitirebilmek için ne kadar daha zamana ihtiyacın var,aslında bu konu sana zor geldiyse bir başkasıyla değiştirebiliriz...”
Ya da bir sınava girmek için okula gidiyorsunuz ve hocanız size şöyle diyor,”Bildiğinden emin olduğun konulardan birkaç tane soru çıkar ve cevapla.Hatta burada yapmana gerek yok,git evine güzelce hazırlan ve gel.”
Şimdi dürüst olun,kimler böyle bir durumda şikayetçi olur?
=>Hayatın bizlere karşı bu kadar cömert olacağını sanmıyorum,mücadele etmek hayatın bir parçasıdır.
Bu durumun yaratacağı problem insanları kolaya alıştırmaktır,kolaya alışan insanlarda mücadele eksikliği görülür.Mücadele eksikliği ise kişisel gelişim eksikliğini ortaya çıkarır.
Hayatımız boyunca karşılaşacağımız zorlukları aşmak için harcayacağımız çaba,göstereceğimiz mücadele özgüvenimizi geliştirmektedir.
Şimdi kişisel markamızı yaratırken nelere dikkat etmeliyiz,bunları inceleyelim;
Uzmanlık: En yetkin olduğunuz konuda her geçen gün daha da derinleşmek ve bu konuda hiç bitmeyen bir uzmanlık.
Liderlik: Alanında en bilgili ve en saygın kişi olmak için gayret göstermek,o konu ile ilgili bilgisine güvenilenler listesinde en tepelerde olmak.
Kişilik: Olumlu ve güvenilir bir imaj için insanlarla etkileşimimize dikkat etmek.
Özgünlük: Sadece size ait özgün ve yaratıcı çözümler bulmaya çalışmak.
Görünürlük: Sürekli akıllarda kalmanızı sağlayacak faaliyetlere katılmak proaktif olmak.
Tutarlılık: Özel hayatınız ve iş hayatınızın birbiriyle uyumlu olmasını sağlamak.
Sabır/Azim: Her türlü koşulda kararlarınızdan dönmemek,yılmamak,azimle ilerlemek.
İletişim:İnsanlar ile iletişimde uyumu yakalayabilmek için iyi bir dinleyici olabilmek ve beden dilinizi etkin kullanabilmek.
Tüm bu anlatılanların iş görüşmelerinde yarattığı etki imaj etkisidir.
Koç Kişisel Gelişim Seminerleri 06.12.2007
Bilkent-Her İnsan Bir Markadır
Bilkent Üniversitesi Mühendislik Fakültesinde yer alan Mithat Çoruh Amfisinde Mehmet Auf’un kendini tanıma,hedeflerini belirleme,kişisel imaj yaratma,iletişim,mülakatlarda kişisel imaj yönetimi konularını içeren semineri gerçekleşti.
Her insan bence bir markadır,bu söylemi desteklediğim için aslında bugün buradayım.Her insan bir markadır ancak bu noktada iyi ve kötü marka kavramları ortaya çıkar.
Marka nedir?
=>Özgünlük...
=>Güven...
=>Popülarite
İyi ya da kötü marka mı olduğumuzu tespit etmenin yolu kendimizi tanımaktır,bunun için öncelikle gerçekçi kişisel analiz yapabilmeliyiz.
Hayatımızda verilen ve tutulan sözlerin önemi büyüktür,verdiğimiz sözlerin arkasında durabilmeliyiz.Herhangi bir konu karşısında sergileyeceğimiz davranışlar genel hatları ile benzerlik göstermeli.Ben bu konuda şu şekilde düşünüyorum gibi net ifadelerimiz olmalı ve bunları sürekli olarak sergilemeliyiz.
Şimdi sizlere hayali iki hikaye anlatacağım ve bu hikayelerden birini seçerek hep birlikte hikayemizi devam ettireceğiz.
Bir pazartesi günü kahvaltınızı yapıyorsunuz,çayınızı yudumlarken telefon çalıyor.Telefonun ucunda yıllardır hayalini kurduğunuz,araya aracılar soktuğunuz,hayatınızı değiştireceğine inandığınız bir firmanın insan kaynakları müdürü. Konuşma başlıyor,”efendim sizi bir süredir takip ediyoruz...,cumartesi günü iş görüşmesine bekliyoruz“ diyor karşıdaki ses.
Ya da aynı gün telefon çalıyor,yıllardır hayalini kurduğunuz,araya aracılar sokup tanışmaya çalıştığınız,hayatınızı değiştireceğine inandığınız bayan/erkek arkadaşınız telefonun ucunda...
Bir tanesi kurumsal arzunuz diğeri sosyal arzunuz olan iki telefon görüşmesinden kurumsal olanı üzerinde devam edelim...
Görüşmeye çok önem verdiğiniz,sizin için gerçekten değerli olan küçük kırmızı bir araba ile gideceksiniz.Arabanın iç,dış temizliklerini yaptırıyorsunuz ve pırıl pırıl bir hale getiriyorsunuz.Pazartesi aldığınız iş görüşmesi teklifi sonrasında,cumartesi gününe kadar başka ne gibi hazırlıklar yaparsınız?
=>Kuaföre giderim... Ne zaman gidersiniz ?
=>Her gün giderim... Neden hergün?
=>Farklı saç modelleri denerim cumaya kadar,cumartesi en beğendiğimle giderim!
=>Teklif edilen pozisyon ile ilgili bilgilerimi gözden geçiririm.
=>İnsan kaynakları müdürünü araştırırım,zevkleri neler öğrenirim,stratejik oynarım.
Cumartesi günü geldi ve 13:00 te iş görüşmeniz var,Taksimde ki iş görüşmenize gitmek için Kadıköyde ki evinizden kaçta çıkarsınız?
=>10:00 da çıkarım...
=>11:00 de çıkarım...
=>Bir gün önce Taksim civarında bir otele yerleşir,görüşmeyi riske atmam...
Normal şartlar altında Taksimden Kadıköye gidebilmeniz için 1 saat önce evden çıkmanız yeterli olacaktır ancak konu yıllardır hayalini kurduğunuz bir işin görüşmesi olduğu için,görüşme saatinden 2 saat öncesinde yola çıkmak mantıklıdır.
Kadıköyden yola çıktınız,herşey yolunda gidiyor ve köprüye ulaşmak üzeresiniz ancak son virajı geçtikten sonra karşınıza 6 km uzunluğunda bir köprü trafiği çıkıyor.O an ne hissedersiniz?
=>Küfrederim...
=>Firmayı arar,gecikeceğimi söylerim...
=>Arabamdan iner koşarım...
=>Motorlu bir kurye bulmak beni hedefime ulaştırır...
Hikayemizi biraz daha karmaşık hale getirelim,arabanızla köprü üzerinde en sol şerittesiniz ve hemen sağınızda körüklü bir otobüs var.Otobüs arabanıza o kadar yakın ki arada neredeyse hiç boşluk yok ve hemen önünüzde ki jeep içerisinde o güne kadar hiç rastlamadığınız rahatlıkta bir şoför.Önünüzdeki araç yerinden hiç kıpırdamıyor,onun önündeki araçlar ilerliyor fakat jeep sürekli aynı yerde kalıyor.Orta şeritte ki araçlarda sürekli jeep in önüne geçip yollarına devam ediyorlar.Bu noktada nasıl davranırsınız?
(Erkek arkadaşlarımın nasıl davranacakları üç aşağı beş yukarı bellidir. Arabanın yanına giderim,aşağı indiririm,kapışırım...Bu konuda özellikle kız arkadaşlardan yorum istiyorum.)
=>Öndeki arabaya doğru giderim,cama vurup ilerlemesini söylerim,bir şekilde ikna ederim...
Farkettiniz mi arkadaşımızın olaya yaklaşımında sürekli bir sertleşme var,cama vururum,ilerlemesini söylerim ve bir şekilde ikna ederim...İşte burada ki o şekil önemli ve büyük bir soru işareti,nasıl yaparız bunu?
=>Öndeki aracın camına vururum,inmesini isterim,direksiyona geçerim ve arabayı hareket ettiririm!!!????
=>Biraz fantastik olacak ama,öndeki araç sahibinin numarasını nazikçe ister ve aracıma dönerim.Aldığım numarayı arar,ailesinden birinin hasta olduğunu acil gelmesini söylerim.
Şimdi bu hikayemizde kontrol edilebilir şeyler var ve kontrol edemeyeceğimiz şeyler var,sizce neler bunlar?
=>Trafik...
=>Hava durumu...
=>Öndeki araç
=>Görüşülecek firma...
Üstte saydıklarımız kontrol edemeyeceğimiz olaylar.Burada “Malzeme Bu” mantığı ile hareket ederek kontrol edilebilir tek şeyin “kendimiz” olduğunu bilmeliyiz.
Karşılaşılan durumda birçoğunuz çözüm odaklı yaklaştınız olaya,genelde söylenmek yapılabilecek en kolay şeydir oysa siz kurye motor dediniz. Hayatınız boyunca bundan vazgeçmeyin,kontrol edilemeyen faktörler için daima çözüm odaklı düşünün.
Aldığınız bir ödevi hocanıza götüreceksiniz,verdiği süre içerisinde çok fazla çaba harcamamışsınız ve sudan sebeplerle zaman istemek için yanına gidiyorsunuz.Hocanız size ne cevap verir?
=>Bana ne...!
=>Yeterince zamanın vardı,yapmalıydın...
Hocanızın şu şekilde davrandığını düşünelim,”Hiç problem değil,bitirebilmek için ne kadar daha zamana ihtiyacın var,aslında bu konu sana zor geldiyse bir başkasıyla değiştirebiliriz...”
Ya da bir sınava girmek için okula gidiyorsunuz ve hocanız size şöyle diyor,”Bildiğinden emin olduğun konulardan birkaç tane soru çıkar ve cevapla.Hatta burada yapmana gerek yok,git evine güzelce hazırlan ve gel.”
Şimdi dürüst olun,kimler böyle bir durumda şikayetçi olur?
=>Hayatın bizlere karşı bu kadar cömert olacağını sanmıyorum,mücadele etmek hayatın bir parçasıdır.
Bu durumun yaratacağı problem insanları kolaya alıştırmaktır,kolaya alışan insanlarda mücadele eksikliği görülür.Mücadele eksikliği ise kişisel gelişim eksikliğini ortaya çıkarır.
Hayatımız boyunca karşılaşacağımız zorlukları aşmak için harcayacağımız çaba,göstereceğimiz mücadele özgüvenimizi geliştirmektedir.
Şimdi kişisel markamızı yaratırken nelere dikkat etmeliyiz,bunları inceleyelim;
Uzmanlık: En yetkin olduğunuz konuda her geçen gün daha da derinleşmek ve bu konuda hiç bitmeyen bir uzmanlık.
Liderlik: Alanında en bilgili ve en saygın kişi olmak için gayret göstermek,o konu ile ilgili bilgisine güvenilenler listesinde en tepelerde olmak.
Kişilik: Olumlu ve güvenilir bir imaj için insanlarla etkileşimimize dikkat etmek.
Özgünlük: Sadece size ait özgün ve yaratıcı çözümler bulmaya çalışmak.
Görünürlük: Sürekli akıllarda kalmanızı sağlayacak faaliyetlere katılmak proaktif olmak.
Tutarlılık: Özel hayatınız ve iş hayatınızın birbiriyle uyumlu olmasını sağlamak.
Sabır/Azim: Her türlü koşulda kararlarınızdan dönmemek,yılmamak,azimle ilerlemek.
İletişim:İnsanlar ile iletişimde uyumu yakalayabilmek için iyi bir dinleyici olabilmek ve beden dilinizi etkin kullanabilmek.
Tüm bu anlatılanların iş görüşmelerinde yarattığı etki imaj etkisidir.