Hep bir yerlere, bir şeylere yetişme telaşındasınız değil mi?

  • Konuyu Başlatan Konuyu Başlatan Lal-Mim
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Niye bu kadar tepkili bir yorum oldu anlayamadım. Bence gayet güzel bir bakış açısıyla yazmış yazar, pc başında saatlerini geçirirken akıp giden hayata ve kaçırdıklarımıza dair.
Pc başında saatlerimiz geçiyor doğru.
Ve yazarın yazdıklarında doğruluk payı da var.

Fakat,çözüm nerde?
Yazar biraz da buna değinseydi diyorum.

Şimdiki dünya konjöktürünü bir göz önüne getirin.

Ve ondan sonra duygulrımızı yaşamanın,ya da duygusal zekamızı oturtmanın ne kadar zor olduğunu anlayabiliriz herhalde.

Belki  de hiç yorum yazmasaydım daha iyi olurdu.
 
Dünyadaki farklı toplumlar, bu bilinci yakalamışken zararın bir yerlerinden dönmeye çalışırken biz hala bu tarz durumların ele alındığı şiirlere ahh ne güzel anlatmış hal ve ahvalimizi diyebiliyoruz.... çözüm elbette ki üretilmiyor sadece eleştirel bir yaklaşımla içinde bulunduğumuz durumların basit birer anlatımını görüyoruz bir çok çalışmada....

dünya konjonktürünün bize yansımasının sonuçları, ortası olmayan abartılı sonuçlar ortaya çıkarıyor içimizde... işte en basit örnek bahse konu olay... bizler doğru olanı yanlışın ta kendisi yapmakta her zaman başarılıyız.... biz zekamızı kullanmaya başlayabilsek bunların ayrımını hayli hayli yaparız gibime geliyor ama geçmi kalındı yoksa hala erken mi bilmiyorum...  8)


Müşfik Kenter duygu adamı ve bence çok güzel açıklamış gerçeklerimizi...
bizimde bu duruma vereceğimiz en anlamlı tepkide budur :)
 
Serdar yorumlarını paylaşılanlara yaklaşımını beğenerek takip ettiğim için bu tepkili yaklaşımına şaşırdığımı belirtmek istedim sadece yazan kişi nasıl fikirlerini ortaya koyduysa seninde buna karşı yorumunu elbette ortaya koyman çok normal.
 
Değerli Müşfik Kenter çağımızın en gözde teknolojisine kendisini fazla kaptıranlar için çok duygusal ve gerçekçi betimlemeler dile getirmiş. Yüreğine sağlık üstat...
 
Serdar yorumlarını paylaşılanlara yaklaşımını beğenerek takip ettiğim için bu tepkili yaklaşımına şaşırdığımı belirtmek istedim sadece yazan kişi nasıl fikirlerini ortaya koyduysa seninde buna karşı yorumunu elbette ortaya koyman çok normal.
Teşekkür ederim Özlem.
Aslında demek istediğim,ortada büyük bir kavram kargaşası olduğu.Duygu toplumu-Bilgi toplumu vs.Dünyada duygu toplumu olabilmiş bir toplum var mı acaba merak ediyorum.Bilen varsa paylaşsın lütfen.

Yazar iyi güzel hoş yazmış.
Anı yakalayamamak,teknolojinin yaşamımızı sanallaştırması vs.

Fakat,bu eleştirdiği dünyayı,güzelleştirmek adına da neler yapılabileceğine de bir değinseydi,daha güzel olurdu.

Bilgi toplumu oldunuz da, duygu toplumu olmanıza megabaytlarınız mı yetmiyor?

Ne kadar kolay sarfedilmiş cümleler.
Süreçleri hiç hasaba katmadan,üstüne durumu herkes için aşırı genelleyip,durumun arkasındaki olayları göremeden,araştırmadan,dünya konjöktürünü,medyanın,teknolojinin yaşamımızı ne kadar da kolay şekillendirdiğini düşünmeden,karanlıkta söylenmiş cümleler.
Yazı da en çok rahatsız olduğum kısım da bu herhalde.
İnsanları nasıl oluyor da bu kadar kolay eleştirebiliyorlar merak ediyorum.
Eğer dediği doğruysa,kendisi de "Duygu Toplumu"(Bu da ne demekse,ilk defa duyuyorum bu terminolojiyi) olamamış bir toplumun içerisinde yaşıyor.
Ve ya o toplumu "Duygu Toplumu" yapmak için çabalamıyor,ya da çabaları yetersiz kalıyor.

Yazar sadece içerisinde yaşadığı toplumu çok keskin ve katı bir dille eleştirmiş.Bunun ötesine bir adım bile gidememiş bence.

Eleştirmek işin en kolay kısmı.
Eleştirinin insan için zincirden düşsel çiçekler derlemiş olması,insanın o zinciri düşgücü yada avuntu olmaksızın taşıması için değil,zinciri silkerek yaşayan çiçeği seçmesi içindir.
                                                                                Karl Marks

Hata değil,çare bulun.

                                    Henry Ford


İnsanda şöyle bir eğilim var sanırım.
Hep hoşuna giden şeyin doğru olduğunu zannediyor.

Şimdi yazıyı şöyle liseli dönemlerimde okusaydım,evet ben de ne kadar güzel yazmış falan derdim herhalde.
Fakat,şimdi dünyadaki gelişmeleri anlamadan ülkemizi de anlayamayacağımızın farkındayım.

Dünya gelişmelerini bir takip edin.
O zaman yaratılan toplumun kimlerin eseri olduğunu çok daha kolay anlıyabilirsiniz.



 
Yazar iyi güzel hoş yazmış.

Şimdi yazıyı şöyle liseli dönemlerimde okusaydım,evet ben de ne kadar güzel yazmış falan derdim herhalde.

Tezatlarınızı belirtmek istedim...

Yazar sadece içerisinde yaşadığı toplumu çok keskin ve katı bir dille eleştirmiş.Bunun ötesine bir adım bile gidememiş bence.

Hangi yazar bir adım ötesine gidiyor ki?

Hasan Cemal mi?
Deniz Som mu ?
Yılmaz Özdil mi?
Bekir Coşkun mu?
Ahmet Altan mı?
Emin Çölaşan mı?
Mustafa Balbay mı?
Elif Şafak mı?
Ayşe Arman mı?

Herkesin bir üslubu ve yazım tarzı vardır... Olaylara yaklaşımı da bellidir.. Hiç biri birbirinin aynı değil nihayetinde...

Bu kadar katı eleştiriyi hak eden bir yazı değil bence... Ders hocalarımız bu yazıyı üniversitede öğrencilere ders konusu olarak veriyor.. Çeviri olarak ve yurtdışında... 

Üstelik yazar kimliği ile tanımıyoruz Müşfik Kenter'i... Sahnesini kalemine taşımış... Çokta güzel olmuş... Sağolsun..
 
Arkadaşlar dülşüncelerinize saygı duyuyorum ama galiba buradaki yol ayrımında ayrılıyoruz.
 
çok güzel bir konu şeçmişsiniz çok teşekkürler.Yaşam o kadar basitleşit ki artık herşey sıradan herşey renksiz herşey doyumsuzlaştı.Ne aldğımız nefesimizin ne de aydınlandığımız güneşin kiymeti bellii.Bir yoldayız elbet ama gidişler hep beraberinde alıp götürüyor.
 
longcoming' Alıntı:
Bu bazı yazarların dünyayı tek taraflı(Duygu eksenli) ele alma çabaları yok mu,öldürüyor beni.
Yazar acaba hiç dünyaya bakmış mı?
Duyguları yaşayabilmek o kadar kolay mı?

Dünya haberlerini bir seyredin.
Yazarın dediği gibi acaba sorun duyguları yaşayamamak mı?

Bir şair birşey yazıyor hepimiz doğru zannediyoruz bunu herhalde.

Can Yücel yazmış:
Sevdiğin kadar sevilirsin.

Şimdi şair böyle yazdı diye bunu doğru mu kabul edeceğiz.

Keşke,dünya yazılarda anlatıldığı gibi bir muhabbet dünyası olsaydı.
Fakat değil.
Ve hiçbir zaman da olmayacak.
Emin ol sen böyle düşündüğün sürece de olmicak benim gördüklerimi göremeyecek teknolojinin dışındaki o huzur dolu dünyayı farkedemeyeceksin...Can yücelin şiiri bana göre de çok hoş ve şiirde öyle yazdığı için değil bana da öyle geldiği için ben doğru kabul ediyorum...Şiirde umudunun olmasından bahsediliyor...Ve senin umdun yok...Herşey içinde zıttını barındırır derler dünya içinde geçerli ama sadece zıtlılıkları değil güzellikleri de görmeye calış...Tavsiyem umudun olsun emin ol herkesin görebildiği şairin yazdığı o güzel dünyayı görebilirsin...

Bu arada lütfen yazdıklarımı yalnış anlama elbette düşüncene saygılıyım bu arada yazdıklarımı doğrulamıyor olabilirsinde sadece söyleme gereği duydum...
 
longcoming' Alıntı:
Fikir ayrılığından bahsediyorum.
Neyse.

Anladım elbette de... sizde yazarı eleştirirken yapıcı veya bizi aydınlatıcı bilgiler vermekten kaçınmışsınız... Bir nevi hepimizi lise talebesi yaparken kendinizi bir otorite ilan etmişsiniz.... ??  ama bir taraftan da sebep sonuç ilişkisini bağlayamamış yazardan farklı bir tavır sergilememişsiniz?? Bende diyorum ki ayrıldığımız noktayı bize o güzel anlatımızla izah edin bizde nerede ayrıldığımızı anlayabilelim değil mi ? Kaldı ki sizden alıntıları ben sizinle fikir ayrılığı yaşadığımızı belirtmek için almadım.. ki ayrılabilirizde..

sizde dünyanın hal ve ahvalinden gidişatından bahsetmişsiniz... ben bunları farketme yetisine sahip değilim mesela anlatırmısınız konjonktür nedir, neler bizi toplumsal olarak etkiliyor ?? neler bilgi veya duygu toplumu olmamızda engel bir durum teşkil ediyor?? Bir çok yazar, şair yazıyor çiziyor ve siz bunu hayatın kendisi olmadığından bahsetmişsiniz... hayat nasıl bir şey?? bu insanlar bunları yazarken neyi baz almış sizce? madem dünya onların yazdıkları gibi bir dünya değil nasıl bir dünya ????

Bir sürü üye yazdıklarınızı okudu/okuyor... sizce çözüm nedir detaylıca ?
 
sizde dünyanın hal ve ahvalinden gidişatından bahsetmişsiniz... ben bunları farketme yetisine sahip değilim mesela anlatırmısınız konjonktür nedir, neler bizi toplumsal olarak etkiliyor ?? neler bilgi veya duygu toplumu olmamızda engel bir durum teşkil ediyor?? Bir çok yazar, şair yazıyor çiziyor ve siz bunu hayatın kendisi olmadığından bahsetmişsiniz... hayat nasıl bir şey?? bu insanlar bunları yazarken neyi baz almış sizce? madem dünya onların yazdıkları gibi bir dünya değil nasıl bir dünya ?

Bir sürü üye yazdıklarınızı okudu/okuyor... sizce çözüm nedir detaylıca ?/quote]

Yazdıklarımın özeti aslında sadece bir söz:

Başkalarının günahlarıyla aziz olunmaz.



Dünyada yalnız yaşamıyoruz.
Hergün kendi istediklerimizi yapmaya çabalarken,biraz da toplumun ve dünyanın programladığı bir birey oluyoruz.
Yani hayatı tam olarak istediğimiz gibi yaşayamıyoruz.
İstediklerimizi yapmaya çalışırken, medya,insanlar,hayat dünyamızı bir yandan şekillendiriyor.

Şimdi yazıya dönmek istiyorum.
Duygu toplumundan bahsedilmiş.
Sormak istiyorum:
Duygu toplumu terminoljisi ne anlama gelir tam olarak?
Dünyada duygu toplumu olabilmiş bir toplum var mı?

Tarihler boyunca bir çok insan,toplum katledildi.
En son Asya'da yaşananları da herkes biliyor.
En son televizyonda bir savaştan(İsim vermeyeceğim) bir fotoğraf hafızalarıma kazındı.
Bir bebeğin kafasını ve gövdesini görüyorsunuz taş yığınlarının arasında.
Tabi çoktan ölmüş.

Şimdi daha şafak sökmeden atılan bombalarla,daha uykusundan uyanamadan hayata gözlerini yuman bu bebek,acaba doğduğu toplumun "Duygu Toplumu" olamamasından dolayı mı gözlerini yumdu hayata.Hepimiz biliyoruz ki;Hayır.

Yani kısacası dünyada çok daha önemli sorunlar var.
Maslov'un ihtiyaçlar hiyerarşisini de düşünürseniz çok kolay anlayabilirsiniz bunu.

Belki yazar için bunlar önemli olabilir,ama henüz temel,güvenlik ihtiyaçları karşılanmamış bireyler için bunların inanın bir önemi yok.Bombaların arasında yaşarken,ya da çocuklarınızı nasıl doyuracağınızı düşünürken ;inanın "Duygu Toplumu" olmayı sorgulamaz kimse.

İlk yazdığım söze gelirsek:

Başkalarının günahlarıyla aziz olunmaz.

Yazıda dikkatimi çeken bu oldu sanırım.
Sürekli bir suçlama,tenkit var yazıda.
Ve bence haksız olarak ki sorun da burada.
Tek taraflı değerlendirilmiş herşey.
Teknolojinin bazı durumlarda insanları asosyalleştirdiği,yaşamı kolaylaştırırken bizi birbirimizden uzaklaştırdığı doğru.
Fakat bu insanların birer seçimi.Onların yanlışı ve herkes bu durumda değil.
Yani bilgisayar kullanan herkes,saatlerini geçirmiyor bilgisayar başında.

Diğer taraftan,teknolojinin artıları yok sayılmış.
Amerika'DA master yapan arkadaşım,internet sayesinde annesiyle görüntülü konuşuyordu birçokları gibi.Ve evet sadece sesini duymaktan daha güzel.

Teknolojiyle birlikte,birçok hastalık için yeni umutlar doğdu.
Araştırmaları mümkün kılan şeylerden biri de teknolojinin bu kadar gelişmesiydi tabii.

Elbette saatlerini bilgisayar başında geçiren insanlar var.
Fakat tercih onların değil mi?

Ne bileyim,tanıdığınız biri bu durumdaysa belki uyarırsınız,fakat onu tenkit etmezsiniz herhalde.
Ya da baskı kurmaz bu yüzden kimse.
Ve not düşmek istiyorm:Herşeyin bir bedeli oluyor.Dikensiz gül bahçesi maalesef olmuyor.
Çözüm burada Eğitimden geçiyor tabii.

Bu noktada teknolojiyi sadece insanları asosyalleştiren bir şey olarak görmek,bence durumu tek taraflı değerlendirmektir..

Genel olarak yazdıklarımda çözüm olmadığından bahsetmişsin:
Çözüm aslında üretimden geçiyor.
Bilinçlenen,kalkınan,sadece tüketmeyen üreten bir toplumdan geçiyor.

Bu sayede gelişebilir bir toplum,aydınlanabilir,kalkınabilir,refah düzeyini arttırabilir.
Ve bu üretim sadece mağazalarda gördüğümüz ürünlerden ibaret değildir.
Bir araştırma Üniversitemizde,ülkenin ufkunu açacak bir buluş da bir üretimdir,yaşamı daha yaşanılır kılan bir sanat eseri de bir üretim.Yani sadece maddi üretimden bahsetmiyorum,bunun bir de manevi üretim kısmı var.Çözüm kısaca bu:Üretim

Emin ol sen böyle düşündüğün sürece de olmicak benim gördüklerimi göremeyecek teknolojinin dışındaki o huzur dolu dünyayı farkedemeyeceksin...Can yücelin şiiri bana göre de çok hoş ve şiirde öyle yazdığı için değil bana da öyle geldiği için ben doğru kabul ediyorum...Şiirde umudunun olmasından bahsediliyor...Ve senin umdun yok...Herşey içinde zıttını barındırır derler dünya içinde geçerli ama sadece zıtlılıkları değil güzellikleri de görmeye calış...Tavsiyem umudun olsun emin ol herkesin görebildiği şairin yazdığı o güzel dünyayı görebilirsin...

Bu arada lütfen yazdıklarımı yalnış anlama elbette düşüncene saygılıyım bu arada yazdıklarımı doğrulamıyor olabilirsinde sadece söyleme gereği duydum.../quote]

Umudum olmadığını da nereden çıkardın anlamadım.(Bu arada ben de senin aşırı iyimser olduğunu düşünüyorum.)
Belki yazdıklarımın pek içaçıcı olmamasındandır. :)

Yalnız,bence poliyannacılığı oynamak yerine durumu kabul etmek daha iyidir.

Sevdiğin kadar sevilirsin demiş şair Can Yücel.Ben de bu dizelere başka bir şairin,Nazım'ın  dizeleriyle cevap vereyim;doğruluğuna çok daha fazla inandığım dizeler:

Seversin dünyayı doludizgin,
Ama o bunun farkında değil.
Ayrılmak istemezsin dünyadan,
Ama o senden ayrılacak.

Ne yani sen elmayı seviyorsun diye,
Elmanın da seni sevmesi şart mı?

Umutsuzluk konusuna tekrar dönersek;elbette umutsuz değilim.(İnsan ümitleriyle yaşar)

Yalnız,sanırım bazı insanlar fazla iyimserler.Olmayanı kabul ederek hayatı daha yaşanılır kılmaya çalışıyorlar.
Bildiğimiz tabiriyle Poliyannacılık.
Poliyannacılık konusunda fazla abartılmamamsı gerekir diye düşünüyorum.(Zynep'in konuyla ilgili yazısı da okunmaya değer-Poliyannacılık ve Panik Atak)

Yani bazen bir miktar stresin,kaygının iyi olduğu görüşündeyim.Bir miktar gerilim herzaman iyidir yani.
Bunların da
bize anlatmak istedikleri var çünkü.
Bazı şeylerin yolunda gitmediğini ve birşey yapman gerektiği.

Umarım açıklayıcı olmuştur yazdıklarım.
 
Ben bugüne kadar değer verdiğim kadar  değer gördüm...Yaptığım herşeyin karşılığı olduğuna inanıyorum sevdiğim kadar sevildim...Polyannacılıkla da alakası olduğunu düşünmüyorum...Ama illa polyannacılık olarak nitelendirmek istersen nitelendirebilirsin...Belki gerçekçiyim ama en az polyanna kadar mutluyum...
Ne tekonolojinin arasına sıkışmış bir dünyam ne de teknolojiden uzak bir dünyam var.... Herşeyden önce de dünyanın muhabbet dünyası olduğunu görerek yaşıyorum...
 
tüm yorumları okuduktan sonra bende şunu sölemek istiyorum.. arkadaşımız demişki yazar birde çözüm bulsun.. yazar elbet çözümü bulur ama önemli olan insanın çözüm bulmasıdır.. bulduğu çözümü hayata geçirmesidir..
 
Longcoming, yazdıklarını alıntı dışına çıkarırsa bende okuyabilirim... Gözlerim bozuk uzun süre bakamıyorum alıntı kısmına...


Sırf emeğin için teşekkürler...
 
Neden hepsi alıntı şeklinde oldu anlamadım açıkçası.Neyse Düzeltelim.

sizde dünyanın hal ve ahvalinden gidişatından bahsetmişsiniz... ben bunları farketme yetisine sahip değilim mesela anlatırmısınız konjonktür nedir, neler bizi toplumsal olarak etkiliyor ?? neler bilgi veya duygu toplumu olmamızda engel bir durum teşkil ediyor?? Bir çok yazar, şair yazıyor çiziyor ve siz bunu hayatın kendisi olmadığından bahsetmişsiniz... hayat nasıl bir şey?? bu insanlar bunları yazarken neyi baz almış sizce? madem dünya onların yazdıkları gibi bir dünya değil nasıl bir dünya ?

Bir sürü üye yazdıklarınızı okudu/okuyor... sizce çözüm nedir detaylıca ?

Yazdıklarımın özeti aslında sadece bir söz:

Başkalarının günahlarıyla aziz olunmaz.



Dünyada yalnız yaşamıyoruz.
Hergün kendi istediklerimizi yapmaya çabalarken,biraz da toplumun ve dünyanın programladığı bir birey oluyoruz.
Yani hayatı tam olarak istediğimiz gibi yaşayamıyoruz.
İstediklerimizi yapmaya çalışırken, medya,insanlar,hayat dünyamızı bir yandan şekillendiriyor.

Şimdi yazıya dönmek istiyorum.
Duygu toplumundan bahsedilmiş.
Sormak istiyorum:
Duygu toplumu terminoljisi ne anlama gelir tam olarak?
Dünyada duygu toplumu olabilmiş bir toplum var mı?

Tarihler boyunca bir çok insan,toplum katledildi.
En son Asya'da yaşananları da herkes biliyor.
En son televizyonda bir savaştan(İsim vermeyeceğim) bir fotoğraf hafızalarıma kazındı.
Bir bebeğin kafasını ve gövdesini görüyorsunuz taş yığınlarının arasında.
Tabi çoktan ölmüş.

Şimdi daha şafak sökmeden atılan bombalarla,daha uykusundan uyanamadan hayata gözlerini yuman bu bebek,acaba doğduğu toplumun "Duygu Toplumu" olamamasından dolayı mı gözlerini yumdu hayata.Hepimiz biliyoruz ki;Hayır.

Yani kısacası dünyada çok daha önemli sorunlar var.
Maslov'un ihtiyaçlar hiyerarşisini de düşünürseniz çok kolay anlayabilirsiniz bunu.

Belki yazar için bunlar önemli olabilir,ama henüz temel,güvenlik ihtiyaçları karşılanmamış bireyler için bunların inanın bir önemi yok.Bombaların arasında yaşarken,ya da çocuklarınızı nasıl doyuracağınızı düşünürken ;inanın "Duygu Toplumu" olmayı sorgulamaz kimse.

İlk yazdığım söze gelirsek:

Başkalarının günahlarıyla aziz olunmaz.

Yazıda dikkatimi çeken bu oldu sanırım.
Sürekli bir suçlama,tenkit var yazıda.
Ve bence haksız olarak ki sorun da burada.
Tek taraflı değerlendirilmiş herşey.
Teknolojinin bazı durumlarda insanları asosyalleştirdiği,yaşamı kolaylaştırırken bizi birbirimizden uzaklaştırdığı doğru.
Fakat bu insanların birer seçimi.Onların yanlışı ve herkes bu durumda değil.
Yani bilgisayar kullanan herkes,saatlerini geçirmiyor bilgisayar başında.

Diğer taraftan,teknolojinin artıları yok sayılmış.
Amerika'DA master yapan arkadaşım,internet sayesinde annesiyle görüntülü konuşuyordu birçokları gibi.Ve evet sadece sesini duymaktan daha güzel.

Teknolojiyle birlikte,birçok hastalık için yeni umutlar doğdu.
Araştırmaları mümkün kılan şeylerden biri de teknolojinin bu kadar gelişmesiydi tabii.

Elbette saatlerini bilgisayar başında geçiren insanlar var.
Fakat tercih onların değil mi?

Ne bileyim,tanıdığınız biri bu durumdaysa belki uyarırsınız,fakat onu tenkit etmezsiniz herhalde.
Ya da baskı kurmaz bu yüzden kimse.
Ve not düşmek istiyorm:Herşeyin bir bedeli oluyor.Dikensiz gül bahçesi maalesef olmuyor.
Çözüm burada Eğitimden geçiyor tabii.

Bu noktada teknolojiyi sadece insanları asosyalleştiren bir şey olarak görmek,bence durumu tek taraflı değerlendirmektir..

Genel olarak yazdıklarımda çözüm olmadığından bahsetmişsin:
Çözüm aslında üretimden geçiyor.
Bilinçlenen,kalkınan,sadece tüketmeyen üreten bir toplumdan geçiyor.

Bu sayede gelişebilir bir toplum,aydınlanabilir,kalkınabilir,refah düzeyini arttırabilir.
Ve bu üretim sadece mağazalarda gördüğümüz ürünlerden ibaret değildir.
Bir araştırma Üniversitemizde,ülkenin ufkunu açacak bir buluş da bir üretimdir,yaşamı daha yaşanılır kılan bir sanat eseri de bir üretim.Yani sadece maddi üretimden bahsetmiyorum,bunun bir de manevi üretim kısmı var.Çözüm kısaca bu:Üretim

Emin ol sen böyle düşündüğün sürece de olmicak benim gördüklerimi göremeyecek teknolojinin dışındaki o huzur dolu dünyayı farkedemeyeceksin...Can yücelin şiiri bana göre de çok hoş ve şiirde öyle yazdığı için değil bana da öyle geldiği için ben doğru kabul ediyorum...Şiirde umudunun olmasından bahsediliyor...Ve senin umdun yok...Herşey içinde zıttını barındırır derler dünya içinde geçerli ama sadece zıtlılıkları değil güzellikleri de görmeye calış...Tavsiyem umudun olsun emin ol herkesin görebildiği şairin yazdığı o güzel dünyayı görebilirsin...

Bu arada lütfen yazdıklarımı yalnış anlama elbette düşüncene saygılıyım bu arada yazdıklarımı doğrulamıyor olabilirsinde sadece söyleme gereği duydum..

Umudum olmadığını da nereden çıkardın anlamadım.(Bu arada ben de senin aşırı iyimser olduğunu düşünüyorum.)
Belki yazdıklarımın pek içaçıcı olmamasındandır.  :)

Yalnız,bence poliyannacılığı oynamak yerine durumu kabul etmek daha iyidir.

Sevdiğin kadar sevilirsin demiş şair Can Yücel.Ben de bu dizelere başka bir şairin,Nazım'ın  dizeleriyle cevap vereyim;doğruluğuna çok daha fazla inandığım dizeler:

Seversin dünyayı doludizgin,
Ama o bunun farkında değil.
Ayrılmak istemezsin dünyadan,
Ama o senden ayrılacak.

Ne yani sen elmayı seviyorsun diye,
Elmanın da seni sevmesi şart mı?

Umutsuzluk konusuna tekrar dönersek;elbette umutsuz değilim.(İnsan ümitleriyle yaşar)

Yalnız,sanırım bazı insanlar fazla iyimserler.Olmayanı kabul ederek hayatı daha yaşanılır kılmaya çalışıyorlar.
Bildiğimiz tabiriyle Poliyannacılık.
Poliyannacılık konusunda fazla abartılmamamsı gerekir diye düşünüyorum.(Zynep'in konuyla ilgili yazısı da okunmaya değer-Poliyannacılık ve Panik Atak)

Yani bazen bir miktar stresin,kaygının iyi olduğu görüşündeyim.Bir miktar gerilim herzaman iyidir yani.
Bunların da
bize anlatmak istedikleri var çünkü.
Bazı şeylerin yolunda gitmediğini ve birşey yapman gerektiği.

Umarım açıklayıcı olmuştur yazdıklarım.

 
çok güzelllllll :)farkında olmadan robotlaşıyoruz.teknoloji güzel ama bir o kadar da bizi insani değerlerimizden bir nebze olsun uzaklaştırıyor.çok yaşlı değilim ama kendimi bi köşeye bıraktım şimdiki çocuklara acıyorum gerçekten.bi  monitör bi klavyeyle çocuklukları geçip gidiyo....neyse bunlar derin mevzuuu :o
 
Geri
Üst