HAYATIMIZIN AMACI

  • Konbuyu başlatan penfigus
  • Başlangıç tarihi

Konu hakkında bilgilendirme

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Kişisel Gelişim Yazıları kategorisinde penfigus tarafından oluşturulan HAYATIMIZIN AMACI başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 4,420 kez görüntülenmiş, 12 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Kişisel Gelişim Yazıları
Konu Başlığı HAYATIMIZIN AMACI
Konbuyu başlatan penfigus
Başlangıç tarihi
Cevaplar
Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Zynep
P

penfigus

Kullanıcı
18 Tem 2008
En iyi cevaplar
0
0
Kendimizi doğadan ve evrenden ayrı görürsek, hayat amacımızdan da koparız. Uyum ve dengeyi bozarız.


Hayat amacımızı gerçekleştirmekten, daha doğrusu gerçekleştirememekten bahsedip duruyoruz. Ama hiç düşündünüz mü, ''gerçek'' hayat amacımızın ne olduğunu nasıl anlayacağız diye?

Peki hangi düşüncelerimiz, hangi davranışlarımız hayat amacımıza hizmet ediyor? Bu yolda ilerlerken, yoldan sapıp sapmadığımızı nasıl anlayacağız? Bunun bir sinyali, işareti, uyarısı var mıdır acaba?

Öyle ya… Hiç kimse bize bunun bir listesini vermedi!

Kendi yaşam amacını izleyen biri nasıl yaşar peki?... Bir düşünün, aklınıza gelen birileri var mı?

Pekiii, o insanın doğru yolda yürüdüğünü bize hissettiren şey ne? 

Dinginliği mi? Huzuru mu? Yoksa yaratıcılığı ve cesareti mi?

Belki de yaşamseverliği ve gelişime açık oluşudur? Ya da adil oluşu?..

Yoksa, kendine ve başkalarına objektif yaklaşımı mı, zorluklarla baş etme gücü ve azmi mi?

Peki ya duyarlılığı, anlayışı ve dürüstlüğü?

Ya kendisiyle barışık olduğu için bedensel/ruhsal/zihinsel/duygusal bütünlüğüne ne demeli? 

Ve de sağır sultana bile ilan ettiği bağımsızlığı, vefa ile harmanladığı bağlılığı?..

Bunlardan hangisi hissettirir bize doğru yolda yüründüğünü?... Yoksa hepsi mi?

Bu özelliklerin hepsine sahip olmak, çok zaman ve emek gerektirir herhalde...

Peki tüm bu özelliklere sahip olmak için, öncelikle hangi özelliğe açık olmalı, hangisi ile başlamalı insan?...

Yaşamseverlik ve gelişime açık olmak! İlk ihtiyacımız olan en baş özellikler bu ikisi bence…

Bunlar olmazsa, zaten gerisi yalan olur… Öyle değil mi?

Bir de şöyle düşünelim, bu özelliklere kendimizi kapadığımızda neler oluyor ya da bizi neler bekliyor?

Bir başka deyişle, 'ölümsever ve gelişime kapalı' insan nasıl bir hayat sürüyor?

Bir insan düşünün, bir yaşam amacına sahip olduğunun farkında bile değil, hatta ‘yaşam’ ve ‘amaç’ kelimelerini bir arada kullan(a)mıyor bile. 

Yani kendini evrenden ve doğadan koparmış bildiği ve alışkın olduğu yerde duraklamak için direnen birilerinden bahsediyorum.

Orada ne kadar mutsuz da olsa, ne kadar acı da çekse, ‘’Burası güvenli ve tanıdık bir yer’’ diye düşünen insandan yani toplumun büyük çoğunluğundan bahsediyorum.

Oysa evren ve doğa durağanlığı sevmez, sürekli değişir ve gelişir.

Ve biz de o düzenin bir parçası olduğumuz için, evren o düzenin içinde, uyumlu bir şekilde birlikte akmamızı ve kendisiyle dans etmemizi bekler bizden. İçimizi kaplayacak o muhteşem huzur ve şükran duygusunu bize sunmak için sabırsızlanır.

Ama duraklamada ısrar edersek uyum bozulur ve kendimize düşük titreşimli enerjileri çekmeye başlarız. Çünkü akışın tersine kürek çekmeye başlamışızdır.

Evren ilk olarak, hislerimiz aracılığı ile bizimle konuşur... Bir iç sıkıntısı dönemi başlar, genel bir hoşnutsuzluk hakim olur yaşamımıza, sebebini bir türlü anlamlandıramayız.

Bu olaylar daha sonra çeşitli tatsızlıklara dönüşür, içimizdeki sıkıntıyı temasta olduğumuz her kişiye ve olaya yansıtmaya başlarız. Bu durumdan en büyük payı alanlar da en yakınlarımız olur genellikle.

Hala akıntıya karşı kürek çekmeye devam edersek, tatsızlıkları acılar ve sorunlar takip eder. Haaala anlamadıysak, hastalıklar ve kazalar hayatımızdan eksik olmamaya başlar…Üstüste yaşanan sağlık sorunları iyice bunaltır bizi. Daha sonrasında ise büyük yıkımlarla karşı karşıya kalırız…

Kendimizi doğadan ve evrenden ayrı görürsek, hayat amacımızdan da koparız. Uyum ve dengeyi bozarız. Akışın tersine kürek çekmeye çalışırız ve yoruluruz. Artık sistemin zararına çalışmaya başlamışızdır ve evren de gecikmeden bizi ikaz eder.

Önce iç sıkıntısı ve memnuniyetsizlik duygusu ile, sonra tatsızlıklarla, daha da olmazsa hastalıklar yada kazalarla.

Hayatımızda bu olaylar sürekli tekrar etmeye başlar… Bu, 'neden ben' diye isyan ettiğimiz dönemdir... Olaylar tekrar eder eder eder... Her seferinde tek değişen, olayın veya hastalığın adıdır.

Bu tekrarlar ne kadar mı devam eder?.. Ta ki biz anlayana kadar...

Oysa kendimizi akışa bırakırsak, hayatla uyum içinde dans etmeye başlarız, içimizi huzur ve şükran duygusu kaplar.

‘’İlginç rastlantılar’’ olmaya başlar, sanki tüm evren bize yardım etmeye başlamıştır. Mucizeler artık istisna olmaktan çıkmıştır, yaratıcılığımız tavan yapar adeta….

İşte tam o anda, artık özümüze döndüğümüzü fark ederiz ve hayatın sonsuz olanaklar sunduğunu görürüz bir anda.

Dinginlik ve güç duygusu artık çok tanıdıktır.

Enerjimiz artar, tenimize renk gelir ve ışık saçmaya başlarız.

Biz, herşeyden kopuk, tek başına bir varlık değiliz.

Biz, muhteşem işleyen, yaratıcı bir sistemin parçasıyız.

Sırf bu sebeple bile olsa, uyum ve denge içinde kendimizi gelişime açık tutmalıyız. Hayata akmalıyız ve hayatın da bize doğru akmasına izin vermeliyiz. İşte o zaman hayat amacımızın yolunda olduğumuz kesindir.

Evrenin bu zekasını ve düzenini malesef çok geç anladığımız için, hayatımızı ve var olma amacımızı hastalıklarla boğuşmaya başlayınca sorgulamaya başlarız.

Sorgulamaya ilk belirti olan iç sıkıntısı döneminde,başlayanlar bu dünyanın en şanslılarından bana göre...

Çok üzücüdür ki, bazılarımız bunu gecikmeli olarak, artık dönüm noktasını bile aştıktan sonra,ölüm döşeğinde fark eder, en acısı da budur herhalde… Yaşamadan ölmek!
 
D

dideM

Kullanıcı
5 Eyl 2007
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
Dürüst olmaktan çok sıkıldım ben. Dürüst değil, kurnaz olanlar kazanıyor artık maalesef!

Geçen yeni bir arkadaş işe girdi. Beraber servise gdiyoruz, adam hiç birşey dinlemiyor ve ben acayip sinirleniyorum tabii. Geçen hafta müdürlerimizden biri de bizimle geldi. Öncekilerde hiç birşey dinlemeyip cihazın başında uyuyan arkadaş, müdür geldikten sonra birden değişti ve cihazı anlat demeye başladı. Ben de sinirlendim ve kaç kere beraber geldik dinleseydin dedim. Bizim Türk milletiyle aynı psikolojide olan sevgili patronum da çocuğa acıdı, üzüldü ve sanki o çok istekliymiş de ben anlatmıyormuşum gibi çocuğa iyi davranmaya başladı. :))))))
Şaka gibi ya!

Dürüst olmaktan vazgeçtim!!
 
P

penfigus

Kullanıcı
18 Tem 2008
En iyi cevaplar
0
0
bence siz dürüst halinizle devam edin kurnazlar kazanır ama belirli bir yere kadar unutmayın.dürüst  insansa başta sıkıntı yaşar ama sonra bütün kapılar acılır ve sonuna kadar kazanır.hiç olmasa o dürüstlük varaya insana özgüven veriyor ya o yeter. :)
 
M

manas

Kullanıcı
6 Haz 2008
En iyi cevaplar
0
0
Güzel bir yazı.
 
G

GulsahToptas

Kullanıcı
17 May 2006
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
gulsaht.blogcu.com
"Yaşamadan Ölmek" bencede en acısı  bu.

Yazıda da gçen evren ve insan uyumu çok güzel ama bunu fark etmek gerekir.
Ben herkezin ayrı bir hayat amacı olduğuna inanırım.Bunu da ancak kendimize zaman ayırıp,dinlersek öğrenebiliriz.
Ama o kadar alışmışsız ki sese,sessizlik bizi rahatsız ediyor.
Oysa bunun da tadına bir varsak ....

Konu içinde de geçen doğa-denge meselesi ile ilgil bölümü okuyunca aklıma yılanlarla ilgili izlediğim bir belgesel geldi.Sizle de paylaşmak isterim.

Yılanlar belli bir dönemde ve gelişme evresinde deri değişikliğini gerçekleştiriyorlar.Enteresan olan bıraktıkları derileri sürünerek arkada kalıyor ve kendinden sonra gelen başka bir hayvan onu yiyerek besleniyor. :)

Yani demem o ki herkesin her varlığın bir amacı hayvanlar içgüdüsel olarak yapıyorlar,düşünen varlıklar keşfederek ve kendilerini dinleyerek.

Teşekkürler paylaşım için.
 
D

DonJuan

"Peki tüm bu özelliklere sahip olmak için, öncelikle hangi özelliğe açık olmalı, hangisi ile başlamalı insan?..."
 
K

korsan

Kullanıcı
18 Kas 2007
En iyi cevaplar
0
36
Gaziantep
peka1a' Alıntı:
"Peki tüm bu özelliklere sahip olmak için, öncelikle hangi özelliğe açık olmalı, hangisi ile başlamalı insan?..."
Tabiki objektivizm.
Önyargılardan arınmış olmak gerekir herkese yada her konuya dair.
 
Z

Zynep

Kullanıcı
17 May 2006
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
peka1a' Alıntı:
"Peki tüm bu özelliklere sahip olmak için, öncelikle hangi özelliğe açık olmalı, hangisi ile başlamalı insan?..."
Bu sorunuzun yanıtı arkadaşımızca verilmiş ama bir yanıtta yazarın kendisinden gelmiş yazı içinde;

Peki tüm bu özelliklere sahip olmak için, öncelikle hangi özelliğe açık olmalı, hangisi ile başlamalı insan?...

Yaşamseverlik ve gelişime açık olmak! İlk ihtiyacımız olan en baş özellikler bu ikisi bence…
 
K

korsan

Kullanıcı
18 Kas 2007
En iyi cevaplar
0
36
Gaziantep
dideM' Alıntı:
Dürüst olmaktan çok sıkıldım ben. Dürüst değil, kurnaz olanlar kazanıyor artık maalesef!

Geçen yeni bir arkadaş işe girdi. Beraber servise gdiyoruz, adam hiç birşey dinlemiyor ve ben acayip sinirleniyorum tabii. Geçen hafta müdürlerimizden biri de bizimle geldi. Öncekilerde hiç birşey dinlemeyip cihazın başında uyuyan arkadaş, müdür geldikten sonra birden değişti ve cihazı anlat demeye başladı. Ben de sinirlendim ve kaç kere beraber geldik dinleseydin dedim. Bizim Türk milletiyle aynı psikolojide olan sevgili patronum da çocuğa acıdı, üzüldü ve sanki o çok istekliymiş de ben anlatmıyormuşum gibi çocuğa iyi davranmaya başladı. :))))))
Şaka gibi ya!

Dürüst olmaktan vazgeçtim!!
Hakkaten şaka gibiymiş :)
Sinir bozucu bir durum değilmi benzerlerini bir kaç defa yasadımda.
 
D

DonJuan

Zynep' Alıntı:
peka1a' Alıntı:
"Peki tüm bu özelliklere sahip olmak için, öncelikle hangi özelliğe açık olmalı, hangisi ile başlamalı insan?..."
Bu sorunuzun yanıtı arkadaşımızca verilmiş ama bir yanıtta yazarın kendisinden gelmiş yazı içinde;

Peki tüm bu özelliklere sahip olmak için, öncelikle hangi özelliğe açık olmalı, hangisi ile başlamalı insan?...

Yaşamseverlik ve gelişime açık olmak! İlk ihtiyacımız olan en baş özellikler bu ikisi bence…

bahsettiğiniz kelimeler denilen kadar kolay olsaydı eğer , dünyada mutsuz kalmazdı ?
peki ne yapılmalı ?
 
Z

Zynep

Kullanıcı
17 May 2006
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
Ne yapılmalı?
Bu soruya tüm insanlığı kapsayacak bir yanıt vermek olanaksız sanırım peka1a?
Ve zaten tüm insanların mutlu olduğu bir dünya yaşanmaz bir dünya olurdu kuşkusuz. Monoton, sıkıcı, insanların hedefi, amacı olmadan yaşadıkları ve her koşulda mutlu oldukları bir dünya! Yazarken bile monotonluğu insanı sıkıyor. :)
Kendisini en iyi tanıyan yine insanın kendisidir.
Sanırım yaşam amacı, başkalarının haklarını çiğnemeden, olabildiğince objektif davranıp, özeleştiri yapabilen ve eleştiriye açık, hedeflerini belirleyerek kendisine uygun koşullarda bu hedeflere ulaşma çabasına girmesi olmalıdır kişinin.
Bence yani... :)
 
D

DonJuan

en kötüsü de sağa ve sonra sola bakınca ,
yaptığımız ve yapmış olduğumuz herşey gerçek .
tabi ki gördüklerimizle beraber .

sanırsam bunun cevabı asla bulunmayacak ...
 
Z

Zynep

Kullanıcı
17 May 2006
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
peka1a' Alıntı:
en kötüsü de sağa ve sonra sola bakınca ,
yaptığımız ve yapmış olduğumuz herşey gerçek .
tabi ki gördüklerimizle beraber .

sanırsam bunun cevabı asla bulunmayacak ...
Bu kadar derin düşündürsek, yaşam hakkında ne düşünürsek düşünelim sonuç olumsuz olmaz mı?
Bizler burada olumsuzluklar içinde olumlu koşulları yaratabilme misyonu içindeyiz.
Her zaman söylerim, elbette gül bahçesi içinde değiliz, hadi bu bahçede olduğumuzu kabul edelim; sadece güller mi var bahçede?
Ve dikenleri olmasaydı gülün bu kadar erişilmez olması olasımıydı?
Ben polyanna değilim diye defalarca yineledim. Ama asla karamsar değilim.
Gücümün tükendiği olmuyor mu?
Elbette oluyor!
Ama yıkıldığım yerde kalacaksam, bu sitede olmamın ne anlamı ne amacı kalmaz!
Bir şeylere, tüm olumsuz koşulları bilerek, olumlu bakabilmektir önemli olan.
Ben hiç kimseye, "bir gecede herşey düzelir" demiyorum elbette, diyemem. Ama "nasıl olsa düzelmez" vurdumduymazlığı ve tembelliği içinde kalıp, olumsuz sinyaller göndermeye devam edersem kendimi bu yaşama "borçlu" hissederim.
Ve bu borcu ödemek maddi borçları ödemekten daha zordur bazan.
 
Üst