M
mybest__
Kullanıcı
- 16 Kas 2007
- En iyi cevaplar
- 0
- 0
Bazen insanlar susar, gözleri konusmaya baslar. Bazen gözler
bile
çaresiz kalir insanin hissettiklerini söylemeye... Yüregin onca acisini
anlatmaya ne dilin dili, ne gözlerin dili yeter. Ne diyecegini, nasil
bakacagini bilmez. Yürek içten içe bagirirken, kivranirken insan ne
aglayacagini bilir, ne bagiracagini, ne susacagini.. . Yürekte
firtinalar
koparken içinde volkanlar patlarken sessiz kalir. Ya da sessiz kalmak
zorunda
birakilir. Gözlere yas hücum edip feryat figan bagiracakken yine
susturulur.
Töreymis, gelenekmis, gururmus... Bu defa sinir basar insana. Tam
dilinin
ucuna gelir, kendini savunmaya kalkarsin; bu defa da adi saygisizlik
olup
insanin diline ve gözlerine bir kilit daha vurulur. Ne yapacagini
sasirirsin.
Saskinlik, üzüntü ve daha niceleri... Kendi yüreginin acisi yetmezmis
gibi
bir de disardaki baskidan gelen duygular var.
Düsüncelere dalarsin. Bir of çekersin. Hasretlenirsin.
Sevdiklerinin halleri, yaptiginiz çilginliklar aklina gelir. Özlem
sarar dört
bir yanini. Sonra zehirden bir hançer saplanir yüreginin taaa orta
yerine.
TERKEDILMISLIGIN ACISI. Bir daha bastan yasarsin ayni duygulari. Kisir
bir
döngü içerisindesindir aslinda. Sanki bir labirent içerisinde
kaybolmussun da
tam yolu buldum, özgürlügüme kavustum derken bir de bakmissin ki hala
kayipsin ve hala basladigin yerdesin. Umutsuzluk, çaresizlik,
unutulmusluk,
sevgi, saygi, ASK, aile, yasam, ölüm... Bütün bunlar arasinda bir de
unutma
çabasi var. Yasamak çok zor.
Insan tam birseylere ulastim artik geceleri rahat bir sekilde
uyuyabilirim diyor. Mutlulugu, huzuru bulduguna inaniyor. Tam basini
yastiga
koymus uyuyacakken bir de bakiyor ki elleri bombos.
Sanki sen küçücük bir çocuksun. Hayat da sana arkadaslik eden
baska
bir çocuk. Paylasiyor elinde ne varsa seninle. Ne bileyim mesela bir
portakal. Aliyorsun portakali. Zorlukla, güçlükle soyuyorsun
kabuklarini. Bir
dilim aliyorsun. Daha o dilimin yarisini bitirmeden, sana portakali
veren
çocuk huysuzlanmaya basliyor, agliyor ve portakalini istiyor. Vermek
zorundasin. Veriyorsun. Peki simdi için hangi birine yansin? Kabugunu
güç
bela soydugun portakalin bir dilimini bile yiyemedigine mi; çocugun
ettigi
huysuzluga mi; yoksa oçocugun portakali geri isteyecegini bile bile
portakali
kabul ettigine mi?...
Çocuk portakali birakiyor bir köseye va sana daha baska bir
seçenek
sunuyor. Seker veriyor. Sadece bir defa tatdiyorsun ve hevesin yine
kursaginda kaliyor. Çünkü çocuk, yani hayat elinden o sekeri de aliyor.
Her
seferinde daha baska, daha cazip birseçenekle çikiyor karsina.
REDDEDEMIYORSUN. Ya hayatin sana verdigi kirintilarla beslenmek
zorundasin ya
da ölmek zorundasin.
Hersey ziddiyla vardir. Birinden birini seçmek zorundasin.
DOGRU ya
da YANLIS, EVET ya da HAYIR, YASAM ya da ÖLÜM... TERCIH ACIMASIZ BIR
SEKILDE
SANA BIRAKILIYOR.
Alinti
bile
çaresiz kalir insanin hissettiklerini söylemeye... Yüregin onca acisini
anlatmaya ne dilin dili, ne gözlerin dili yeter. Ne diyecegini, nasil
bakacagini bilmez. Yürek içten içe bagirirken, kivranirken insan ne
aglayacagini bilir, ne bagiracagini, ne susacagini.. . Yürekte
firtinalar
koparken içinde volkanlar patlarken sessiz kalir. Ya da sessiz kalmak
zorunda
birakilir. Gözlere yas hücum edip feryat figan bagiracakken yine
susturulur.
Töreymis, gelenekmis, gururmus... Bu defa sinir basar insana. Tam
dilinin
ucuna gelir, kendini savunmaya kalkarsin; bu defa da adi saygisizlik
olup
insanin diline ve gözlerine bir kilit daha vurulur. Ne yapacagini
sasirirsin.
Saskinlik, üzüntü ve daha niceleri... Kendi yüreginin acisi yetmezmis
gibi
bir de disardaki baskidan gelen duygular var.
Düsüncelere dalarsin. Bir of çekersin. Hasretlenirsin.
Sevdiklerinin halleri, yaptiginiz çilginliklar aklina gelir. Özlem
sarar dört
bir yanini. Sonra zehirden bir hançer saplanir yüreginin taaa orta
yerine.
TERKEDILMISLIGIN ACISI. Bir daha bastan yasarsin ayni duygulari. Kisir
bir
döngü içerisindesindir aslinda. Sanki bir labirent içerisinde
kaybolmussun da
tam yolu buldum, özgürlügüme kavustum derken bir de bakmissin ki hala
kayipsin ve hala basladigin yerdesin. Umutsuzluk, çaresizlik,
unutulmusluk,
sevgi, saygi, ASK, aile, yasam, ölüm... Bütün bunlar arasinda bir de
unutma
çabasi var. Yasamak çok zor.
Insan tam birseylere ulastim artik geceleri rahat bir sekilde
uyuyabilirim diyor. Mutlulugu, huzuru bulduguna inaniyor. Tam basini
yastiga
koymus uyuyacakken bir de bakiyor ki elleri bombos.
Sanki sen küçücük bir çocuksun. Hayat da sana arkadaslik eden
baska
bir çocuk. Paylasiyor elinde ne varsa seninle. Ne bileyim mesela bir
portakal. Aliyorsun portakali. Zorlukla, güçlükle soyuyorsun
kabuklarini. Bir
dilim aliyorsun. Daha o dilimin yarisini bitirmeden, sana portakali
veren
çocuk huysuzlanmaya basliyor, agliyor ve portakalini istiyor. Vermek
zorundasin. Veriyorsun. Peki simdi için hangi birine yansin? Kabugunu
güç
bela soydugun portakalin bir dilimini bile yiyemedigine mi; çocugun
ettigi
huysuzluga mi; yoksa oçocugun portakali geri isteyecegini bile bile
portakali
kabul ettigine mi?...
Çocuk portakali birakiyor bir köseye va sana daha baska bir
seçenek
sunuyor. Seker veriyor. Sadece bir defa tatdiyorsun ve hevesin yine
kursaginda kaliyor. Çünkü çocuk, yani hayat elinden o sekeri de aliyor.
Her
seferinde daha baska, daha cazip birseçenekle çikiyor karsina.
REDDEDEMIYORSUN. Ya hayatin sana verdigi kirintilarla beslenmek
zorundasin ya
da ölmek zorundasin.
Hersey ziddiyla vardir. Birinden birini seçmek zorundasin.
DOGRU ya
da YANLIS, EVET ya da HAYIR, YASAM ya da ÖLÜM... TERCIH ACIMASIZ BIR
SEKILDE
SANA BIRAKILIYOR.
Alinti