S
senarist081
Ben ‘anlaşılmaya’ hasretken, düşüncelerimin, davranışlarımın lâyıkıyla anlaşılması ve paylaşılmasını umarken… Bana ‘benzer’ birisine kavuşmayı beklerken karşıma çıkan sen oldun.
Söyle! Sen o musun?
Gayet iyi biliyorum! Sen de benim tarafımdan sevildiğinde iyileşecek, mutlu olacak insanlardansın. Sevildiğinde ruhu gülecek ve dinleneceklerden! Ama sıra beni sımsıkı sevmene, yaralarımı iyileştirmene, mutlu etmene geldiğinde, belki de çabucak yorulacak, üstelik sızlanmaya başlayacaksın. Sahi, senin gönlüne, gönlündeki sevgiye kaç kişi, kaç ilişki sığabiliyor?
Hayatında olmasam eksilen, kaybolan ne olur; yahut neyini yitirdiğini hemen fark edebilecek duyarlılıkta birisi misin? Meselâ; tadı mı kaçar hayatının, mânâsı mı bozulur? Üşür müsün, durgunlaşır, mahzunlaşır mısın?
Varlığım neleri dölleyip besleyebilir yüreğinde, biliyor musun? Doğurgan mısın, kısır mı; bâkire misin yoksa dul mu? Ben senin neyin olabilirim, neyi ifâde edebilirim senin için? Cevabını merak ediyorum; çünkü dostluğun câhili misin, bilmem lâzım.
Yoksa, ‘Düşmanı olmayanın dostu da yoktur’ siyaseti, düşmanının oluşu korkusu mu seni beni dost edinmeye sürükledi?… Öyleyse sakın bana yaklaşayım deme!
İnsanları bir ‘bulmaca’ gibi görenlerden misin? Beni, sırlarımı deşifre etmek, çözüp bırakmak, çözmenin zevkine varmak isteyenlerden misin? Bulmaca müptelası mısın? Bana olan merakının, heyecanının, ilgi ve yakınlığının sebebi bu mu?… Zaten sende böylesi bir art niyeti sezersem, mahremiyetimi, özelliğimi, güzelliğimi muhafaza etmek için kendimi kapar, aramıza mesafe koyar, ilişkiyi soğutur, hatta seni iterim, bilesin. Ben senin oyunun veya oyuncağın olamam!
Ayrıca, açık yüreklilikle söyleyeyim: Ben, bir sürü kusuru olan, günahkâr birisiyim. Zihninde kurguladığın, hayalini kurduğun gibi olmayabilirim. Bana yakınlaşmak için attığın her adımda bir kusurumu görebilir; benden uzaklaşmanı söyleyecek sebeplerle tek tek karşılaşabilirsin. Sonrasında nasıl bakacaksın bana, nasıl davranacaksın? Kusur ve günahın varoluş hikmetini anlayamamış, varlığını aslâ kabullenemeyen, günahkârlara karşı tutum ve davranışları olgunlaşmamış birisi isen, hakîkî dostum olamazsın. ‘Zâtım’ ile, bana ilişen ve değişebilen ’sıfat’ ve ‘fiillerim’ arasındaki ayrımı kavrayabilmelisin. Belki de bu sebepten, dostumun, yaşça benden büyük birisi olabileceğini düşünüyorum. Hattâ, günahkârlık âteşinde pişip olgunlaşmış birisi olabileceğini!
Diğer taraftan! Günahlarımızı birbirimize açıklamamızın ve onları pervâsızca paylaşmamızın bizi birbirimize yakınlaştıracağını ve dostluğumuzun böylece kurulacağını düşünüyorsan yanılıyorsun! Günâhı sevemem, günahkârlıkla da övünemem!
Belki şu üslubumu incitici ve itici buldun! Ama kendime olan sevgim sebebiyle dostluk hususunda oldukça seçici ve kıskanç davranmak zorundayım. Bunu anlayabileceğini umuyorum. Denilmiş ki: ‘Kendi kadrin bilmeyen, dostun kıymetini ne bilir!’
Söyle! Sen o musun?
Gayet iyi biliyorum! Sen de benim tarafımdan sevildiğinde iyileşecek, mutlu olacak insanlardansın. Sevildiğinde ruhu gülecek ve dinleneceklerden! Ama sıra beni sımsıkı sevmene, yaralarımı iyileştirmene, mutlu etmene geldiğinde, belki de çabucak yorulacak, üstelik sızlanmaya başlayacaksın. Sahi, senin gönlüne, gönlündeki sevgiye kaç kişi, kaç ilişki sığabiliyor?
Hayatında olmasam eksilen, kaybolan ne olur; yahut neyini yitirdiğini hemen fark edebilecek duyarlılıkta birisi misin? Meselâ; tadı mı kaçar hayatının, mânâsı mı bozulur? Üşür müsün, durgunlaşır, mahzunlaşır mısın?
Varlığım neleri dölleyip besleyebilir yüreğinde, biliyor musun? Doğurgan mısın, kısır mı; bâkire misin yoksa dul mu? Ben senin neyin olabilirim, neyi ifâde edebilirim senin için? Cevabını merak ediyorum; çünkü dostluğun câhili misin, bilmem lâzım.
Yoksa, ‘Düşmanı olmayanın dostu da yoktur’ siyaseti, düşmanının oluşu korkusu mu seni beni dost edinmeye sürükledi?… Öyleyse sakın bana yaklaşayım deme!
İnsanları bir ‘bulmaca’ gibi görenlerden misin? Beni, sırlarımı deşifre etmek, çözüp bırakmak, çözmenin zevkine varmak isteyenlerden misin? Bulmaca müptelası mısın? Bana olan merakının, heyecanının, ilgi ve yakınlığının sebebi bu mu?… Zaten sende böylesi bir art niyeti sezersem, mahremiyetimi, özelliğimi, güzelliğimi muhafaza etmek için kendimi kapar, aramıza mesafe koyar, ilişkiyi soğutur, hatta seni iterim, bilesin. Ben senin oyunun veya oyuncağın olamam!
Ayrıca, açık yüreklilikle söyleyeyim: Ben, bir sürü kusuru olan, günahkâr birisiyim. Zihninde kurguladığın, hayalini kurduğun gibi olmayabilirim. Bana yakınlaşmak için attığın her adımda bir kusurumu görebilir; benden uzaklaşmanı söyleyecek sebeplerle tek tek karşılaşabilirsin. Sonrasında nasıl bakacaksın bana, nasıl davranacaksın? Kusur ve günahın varoluş hikmetini anlayamamış, varlığını aslâ kabullenemeyen, günahkârlara karşı tutum ve davranışları olgunlaşmamış birisi isen, hakîkî dostum olamazsın. ‘Zâtım’ ile, bana ilişen ve değişebilen ’sıfat’ ve ‘fiillerim’ arasındaki ayrımı kavrayabilmelisin. Belki de bu sebepten, dostumun, yaşça benden büyük birisi olabileceğini düşünüyorum. Hattâ, günahkârlık âteşinde pişip olgunlaşmış birisi olabileceğini!
Diğer taraftan! Günahlarımızı birbirimize açıklamamızın ve onları pervâsızca paylaşmamızın bizi birbirimize yakınlaştıracağını ve dostluğumuzun böylece kurulacağını düşünüyorsan yanılıyorsun! Günâhı sevemem, günahkârlıkla da övünemem!
Belki şu üslubumu incitici ve itici buldun! Ama kendime olan sevgim sebebiyle dostluk hususunda oldukça seçici ve kıskanç davranmak zorundayım. Bunu anlayabileceğini umuyorum. Denilmiş ki: ‘Kendi kadrin bilmeyen, dostun kıymetini ne bilir!’
(Kul Nesimi)