D
dideM
Kullanıcı
Özellikle konuşmanın doğruluğunu bozan, kişinin kültürlü, ciddi ve güvenilir izlenimini zedeleyen bu tür alışkanlıkları sıralayalım.
Heceleri Atlayarak Konuşmak: Buna hece bağlamaları demek de mümkün. Sözcükleri olmaları gerektiği gibi değil, kısaltarak, bazı harflerini yutarak söylemek anlamına gelir. Bazı sözcükler bu nedenle bambaşka bir biçime girer. Bunda yöresel ağızların etkileri bulunmakla birlikte asıl neden dikkatsizliktir. Hızlı konuşan kişilerdeyse sözcükler tam olarak boğumlandırılamadığından, harf ya da hece kaybı doğaldır. Harf ya da hece atlamalarıyla ilgili en sık duyduğumuz örnekler şunlardır: gaste (gazete), nassınız? (nasılsınız?), mayne (muayene), hanfendi (hanımefendi), beyfendi (beyefendi), kitlemek (kilitlemek), hakkaten (hakikaten),di mi? (değil mi?), taam (tamam), anane (anneanne), satlık(satılık)…
Yanlış Öğrenilmiş Sözcüklerle Konuşmak: Bu durum sözcüğün bir harfini ya da hecesini yutmaktan daha farklıdır. Sonuçta sözcük tümüyle değişebilir. Kişi ya sözcüğü yanlış öğrendiği için, ya da söyleyemediği, boğumlama güçlüğü çektiği için yanlış seslendirir. Elbette burada da yöresel ağızların etkisi olmaktadır.
Yanlış kullanıma birkaç örnek verelim: Kirpit (kibrit), annam (anlam), alentrik ya da alentrink (elektrik), şemşiye (şemsiye) okşijen (oksijen), payton (fayton), eşortuman (eşofman), belber (berber), üş (üç), yannış (yanlış), antreman (antrenman), enfaktüs (enfarktüs)…
Yanlış Türetmeler Yapmak: ‘Evet, efendim. Hafif nemli bir bezle silerekten temizleyin!’, ‘Mesleğe tezgahta çorap sataraktan başladı.’
Yukarıdaki ifadelerde yer alan ‘silerekten’ , ‘sataraktan’ gibi sözcükler, Türkçe’de yoktur. Fiillerin sonuna getirilen –ten ekiyle türetilen bu sözcükler, halk arasında sıkça kullanılmalarına karşın dil kurallarına aykırı, dolayısıyla da yanlıştır. Bu sözcükler, silerek, satarak biçiminde söylenmelidir. Ancak yanlışlığına karşın bu-ten ekiyle uydurulan sözcüklerin, toplumun her kesiminde son derece yaygın kullanıldığını vurgulamakta yarar var.
Örneğin, sohbet/söyleşi programlarıyla ünlü, ciddiyetiyle saygı uyandıran bir televizyon programcımız bile şöyle diyebiliyor: ‘Bizler, sizin kitaplarınızı okuyaraktan, konuşmalarınızı dinleyerekten, uyarılarınıza kulak vererekten kendimizi yetiştirdik…’
Eh, sokaktaki vatandaş da kendini ‘tek tek basaraktan, bade süzerekten’ gibi şarkılarla yetiştirdiği için hoş görülebilir belki, ama gerçek şudur: Fiillerin bu biçimde türetilmesi kesinlikle yanlıştır.
Benzer biçimde Türkçe’de ‘biraz önce’ anlamına gelen demin sözcüğü-cek ekiyle birleştirilir ve ‘demincek’ olarak söylenir. Oysa ‘demincek’ diye bir sözcüğümüz yoktur; uydurulmuştur. Bu tür yanlış örnekleri arttırmak mümkündür: sonra yerine ‘sonracıma’, elbette yerine ‘helbet’, mükemmel yerine ‘ mükemmelen’ kullanıldığını sık sık duyarız.
Fiil Çekim Eklerini Eksik Boğumlandırmak: Fiil çekimlerindeki ekler de, hece atlamalarıyla konuşmada olduğu gibi kısaltılarak söylenebiliyor. Sonuçta bu da bir tür yuvarlama sayılabilir ve fiilin bütünlüğünü ortadan kaldıran bir kullanımdır. Yöresel konuşmaların etkisiyle de yaygınlaşmıştır. Özellikle – miş’li geçmiş zamanın 2. tekil şahıs çekimiyle, 1. ve 2. çoğul şahıs çekimlerinde harf eksiltmesi ya da değişimi yapıldığını görüyoruz. Örnek: yapmışın (yapmışsın), gitmişiniz (gitmişsiniz), vermişik (vermişiz), okumuşun (okumuşsun), yemişiniz (yemişsiniz), uyumuşuk(uyumuşuz)…
Bazı fiiller, gelecek zaman çekimlerinde de kısaltılarak söylenebiliyor. Bu da kaçınılmazı zorunlu olan hatalı bir söyleyiş biçimidir. Vereceğim diye yazılan bir kelimenin ‘vercem’ olarak kullanılması bunun tipik bir örneğidir. Diğer örnekler: bakacağız (doğru boğumlandırılması ‘bakıcaz’, yanlış kullanımı ‘bakcaz’), gelecek (doğru boğumlandırılması ‘gelicek’, yanlış kullanımı ‘gelcek’), yazacaklar(doğru boğumlandırılması ‘yazıcaklar’, yanlış kullanımı ‘yazcaklar’)…
Örneklerden de anlaşılacağı gibi,fiilin sonunda dar söylenmesi gereken a,e gibi harfler tümüyle yutulmaktadır. Bu yanlış alışkanlığın kökeninde de yöresel konuşmaların etkileri yaratmaktadır.
Kaynak: Sesler, Sözler, Etkiler, Müjgan Özçay, Günışığı Araştırma Kitaplığı
Alıntı
Heceleri Atlayarak Konuşmak: Buna hece bağlamaları demek de mümkün. Sözcükleri olmaları gerektiği gibi değil, kısaltarak, bazı harflerini yutarak söylemek anlamına gelir. Bazı sözcükler bu nedenle bambaşka bir biçime girer. Bunda yöresel ağızların etkileri bulunmakla birlikte asıl neden dikkatsizliktir. Hızlı konuşan kişilerdeyse sözcükler tam olarak boğumlandırılamadığından, harf ya da hece kaybı doğaldır. Harf ya da hece atlamalarıyla ilgili en sık duyduğumuz örnekler şunlardır: gaste (gazete), nassınız? (nasılsınız?), mayne (muayene), hanfendi (hanımefendi), beyfendi (beyefendi), kitlemek (kilitlemek), hakkaten (hakikaten),di mi? (değil mi?), taam (tamam), anane (anneanne), satlık(satılık)…
Yanlış Öğrenilmiş Sözcüklerle Konuşmak: Bu durum sözcüğün bir harfini ya da hecesini yutmaktan daha farklıdır. Sonuçta sözcük tümüyle değişebilir. Kişi ya sözcüğü yanlış öğrendiği için, ya da söyleyemediği, boğumlama güçlüğü çektiği için yanlış seslendirir. Elbette burada da yöresel ağızların etkisi olmaktadır.
Yanlış kullanıma birkaç örnek verelim: Kirpit (kibrit), annam (anlam), alentrik ya da alentrink (elektrik), şemşiye (şemsiye) okşijen (oksijen), payton (fayton), eşortuman (eşofman), belber (berber), üş (üç), yannış (yanlış), antreman (antrenman), enfaktüs (enfarktüs)…
Yanlış Türetmeler Yapmak: ‘Evet, efendim. Hafif nemli bir bezle silerekten temizleyin!’, ‘Mesleğe tezgahta çorap sataraktan başladı.’
Yukarıdaki ifadelerde yer alan ‘silerekten’ , ‘sataraktan’ gibi sözcükler, Türkçe’de yoktur. Fiillerin sonuna getirilen –ten ekiyle türetilen bu sözcükler, halk arasında sıkça kullanılmalarına karşın dil kurallarına aykırı, dolayısıyla da yanlıştır. Bu sözcükler, silerek, satarak biçiminde söylenmelidir. Ancak yanlışlığına karşın bu-ten ekiyle uydurulan sözcüklerin, toplumun her kesiminde son derece yaygın kullanıldığını vurgulamakta yarar var.
Örneğin, sohbet/söyleşi programlarıyla ünlü, ciddiyetiyle saygı uyandıran bir televizyon programcımız bile şöyle diyebiliyor: ‘Bizler, sizin kitaplarınızı okuyaraktan, konuşmalarınızı dinleyerekten, uyarılarınıza kulak vererekten kendimizi yetiştirdik…’
Eh, sokaktaki vatandaş da kendini ‘tek tek basaraktan, bade süzerekten’ gibi şarkılarla yetiştirdiği için hoş görülebilir belki, ama gerçek şudur: Fiillerin bu biçimde türetilmesi kesinlikle yanlıştır.
Benzer biçimde Türkçe’de ‘biraz önce’ anlamına gelen demin sözcüğü-cek ekiyle birleştirilir ve ‘demincek’ olarak söylenir. Oysa ‘demincek’ diye bir sözcüğümüz yoktur; uydurulmuştur. Bu tür yanlış örnekleri arttırmak mümkündür: sonra yerine ‘sonracıma’, elbette yerine ‘helbet’, mükemmel yerine ‘ mükemmelen’ kullanıldığını sık sık duyarız.
Fiil Çekim Eklerini Eksik Boğumlandırmak: Fiil çekimlerindeki ekler de, hece atlamalarıyla konuşmada olduğu gibi kısaltılarak söylenebiliyor. Sonuçta bu da bir tür yuvarlama sayılabilir ve fiilin bütünlüğünü ortadan kaldıran bir kullanımdır. Yöresel konuşmaların etkisiyle de yaygınlaşmıştır. Özellikle – miş’li geçmiş zamanın 2. tekil şahıs çekimiyle, 1. ve 2. çoğul şahıs çekimlerinde harf eksiltmesi ya da değişimi yapıldığını görüyoruz. Örnek: yapmışın (yapmışsın), gitmişiniz (gitmişsiniz), vermişik (vermişiz), okumuşun (okumuşsun), yemişiniz (yemişsiniz), uyumuşuk(uyumuşuz)…
Bazı fiiller, gelecek zaman çekimlerinde de kısaltılarak söylenebiliyor. Bu da kaçınılmazı zorunlu olan hatalı bir söyleyiş biçimidir. Vereceğim diye yazılan bir kelimenin ‘vercem’ olarak kullanılması bunun tipik bir örneğidir. Diğer örnekler: bakacağız (doğru boğumlandırılması ‘bakıcaz’, yanlış kullanımı ‘bakcaz’), gelecek (doğru boğumlandırılması ‘gelicek’, yanlış kullanımı ‘gelcek’), yazacaklar(doğru boğumlandırılması ‘yazıcaklar’, yanlış kullanımı ‘yazcaklar’)…
Örneklerden de anlaşılacağı gibi,fiilin sonunda dar söylenmesi gereken a,e gibi harfler tümüyle yutulmaktadır. Bu yanlış alışkanlığın kökeninde de yöresel konuşmaların etkileri yaratmaktadır.
Kaynak: Sesler, Sözler, Etkiler, Müjgan Özçay, Günışığı Araştırma Kitaplığı
Alıntı