A
aykut03
Kullanıcı
2005 yılı Ağustos ayının sonlarına doğru Valilikteyiz. Ağrı’da sıradan bir gün. Evrakın biri gidiyor, diğeri geliyor. Vali Yardımcısı olarak Vali adına evraklara vaziyet ediyoruz. Önemine göre bazılarını sadece ilgili birime havale ediyor, bazılarını onaylıyor, bir kısmını da Valiye sunmak veya bilgi vermek maksadıyla bir kenara ayırıyoruz. Ağrı Türkiye’nin diğer ucu. Oraya evrak bile kolay gitmez diye düşünülebilir. Fakat küçük, ekonomik açıdan fazla gelişmemiş ve nitelikli personelin olmadığı yerde yapılacak en iyi iş yazışmaktır. Dolayısıyla burada düşünülenin aksine acayip bir evrak trafiği var. Herkes devletten bir şey bekler, kimi sorunlar çabuk çözülsün diye yazar, kimi şikayet eder. Uyanık memurlar sorumluğu üzerlerinden atmak için “efendim o konuyu yazmıştık” der, yazmak için yazar. Neticede memur kaleme sarılır, vatandaş arzuhalcilere koşar. O yüzden posta geldi mi bin bir çeşit sürprizle gelir.
Sürprizler genelde klasik zarfların dışında farklı ebat ve şekildeki zarflardan çıkar. Bu zarflar, bazen memurların kötü tutum ve davranışlarından yakınmaları, bazen suç ihbarını, bazen evlenmek isteyen birinin yardım talebini, komşusundan şikayetçi bir köylünün feryadını, büyük oranda da maddi yardım konularını içerir.
Genellikle küçük yerlerde kadrolu şikayetçiler vardır. Özellikle işi gücü şikayet etmek ve şikayet yoluyla kamu görevlilerini hizaya getirmeyi amaçlayan bu kişilerin mektupları çok daha ilginç olur. Ya kendileri yada anlaşmalı bir arzuhalci aracılığıyla, birazda arzuhalcinin işgüzarlık ve kışkırtmalarıyla şikayet konusu öyle bir hal alır ki bazen şikayet eden bile yazılanlara hayret eder. Örneğin şikayetçi, memurun kötü muamele ettiğinden bahseder, ama arzuhalci “memur vatandaşa zulmediyor, insanlar kan ağlıyor” diye yazar. Uzman şikayetçi veya işinin ehli arzuhalciler talebin kısa sürede karşılanması ve bir makamda kaybolmaması için de işi sağlama alırlar. Bakarsınınız en olmadık talep veya şikayetler, neredeyse Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası da dahil olmak üzere, devletin en hassas kurumlarına dağıtımlı olarak yazılır. Bu makamlar da doğal olarak kendilerine gelen taleplerle ilgili olarak olayın geçtiği yerdeki yerel makamlardan “konunun araştırılması, incelenmesi, gereğinin yapılarak sonucundan bilgi verilmesini” isterler. Böylece konu ve kapsamı her geçen gün katlanarak artan evrak trafiği devam eder gider.
İşte böyle bir çalışma ortamında, bir gün imzaya gelmiş yüzlerce evrakın arasından standardı farklı, üzerinde göndericisi ANNA PAWLIK olan ve altında “POLAND” yazan bir mektup çıktı. Doğal olarak Polonya nere, Ağrı nere, bu mektubun burada ne işi var, diye düşünmüştük. Mektubu açınca merakımız iyice artmıştı. Çünkü mektup Polonya ile ilgili olduğuna göre muhtemelen “Lehçe” olduğunu tahmin ettiğimiz yabancı bir dilde yazılmıştı. Mektuba şöyle bir göz gezdirince, sayfanın üst kısmında “DIYADIN”, satır aralarında “DOGUBAYAZIT” ve polise benzer “POLICYI” kelimelerinin geçtiğini fark ettik. Gayri ihtiyari olarak acaba bu turistlere nasıl muamele ettik ki adamlar ta Polonya’dan şikayet mektubu yazmışlar diye düşünmekten kendimizi alamadık.
Kamu makamlarının görevi, kendilerine gelen talepleri değerlendirilerek ilgilere cevap vermek olduğuna göre, bu talebin önce neyi içerdiğini tespit etmek gerekiyordu. Yapılacak iş mektubun Türkçe’ye çevrilmesiydi. Fakat Ağrı’da Lehçe bilen kaç kişi bulunabilirdi ki. O zaman aklımıza Üniversitelerin Dil ve Tarih Coğrafya Fakülteleri geldi. Bu metni ancak bu fakültede çalışan öğretim görevlileri çevirebilirdi. Derken Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi yetkileriyle görüşerek elimizde Lehçe olduğunu tahmin ettiğimiz bir mektubun olduğunu, bunu tercüme ederek biz yardımcı olmalarını istedik. Yetkililer de teklifimizi kabul edip, ellerinden gelen yardımı yapacaklarını nezaketle bildirdiler. Ve mektubu postaya verdik. Gelecek cevabı merakla beklemeye başladık.
İki hafta sonra gelen cevabi yazı bizi şaşırtmıştı. Mektup, bildiğimiz klasik şikayet mektubu değildi. Olay tahmin ettiğimiz gibi Diyadin ve Doğubeyazıt ilçesinde polisle Polonyalı turistler arasında geçmişti. Fakat turistler şikayet etmiyorlardı. Tam tersine, “Bize yaptıkları yardımlardan dolayı, Türk Polisine yürekten teşekkür etmek istiyoruz” diyerek mektuba başlamışlardı. Bir gece yarısı Doğubeyazıt’a giderken yaşadıkları zorluklardan bahsediyor, çaresizlik içindeyken polisin kendilerini bulduğunu, polisle sorunsuz şekilde İngilizce konuştuklarını, polisin kendilerine konaklama imkanı sağladığını ve ertesi gün Doğubeyazıt’a gitmelerine yardımcı olduklarını büyük bir memnuniyetle anlatıyorlardı.
Diyadin, 09.08.2005
Bize yaptıklarından dolayı Türk Polisine yürekten teşekkür ediyoruz.
Bir gece yarısı güvenli olmayan yabancı bir yerdeydik. Doğubeyazıt’a gitmek istiyorduk, ancak bu mümkün değildi, çünkü o saatte otobüs yoktu. Polis bizi böylesi kritik bir durumda buldu. Şaşkındık, çünkü onlarla sorunsuz bir şekilde İngilizce konuşabilmiştik. Polisler bizi karakola götürdüler, çay ikram ettiler ve bizim için geceleyebileceğimiz bir yer aradılar. Sonra bizi geceyi geçirdiğimiz otele götürdüler, sabahta gelip bizi otogara götürdüler.
Diyadin’deki Türk Polisine bizim için yaptıkları her şey için müteşekkiriz. Türk Polisi ve onun yardımını her zaman hatırlayacağız.
Anna Pawlik
Kowicka Cad. 12/53
02-598 Varşova
Polonya
Piotr Pawlik
Myslibowska Cad. 62a ml
03-198 Varşova
Polonya
Evet, işin doğrusu şaşırmıştık. Fakat mektubu sonuna kadar okuyunca şaşkınlığız memnuniyete dönüşmüş, Türk Polisiyle gurur duymuştuk. Demek sunulan hizmetlerden insanlar memnun olabiliyor, milliyeti ve dili ne olursa olsun insanların şükran ve minnettarlık duyguları, onları teşekkür mektubu yazmaya sevk edebiliyordu.
Bu bir yönüyle, bizim alışkın olmadığımız bir durumdu. Çünkü biz genelde şikayet etmeyi seven bir toplumuz. Çoğu zaman “tabi efendim görevidir, yapacaktır” deyip yapılanları ya görmezden gelir veya karşıdaki suiistimal eder endişesiyle memnuniyetimizi bile fazla belli etmeyiz. Hatta ancak uykudayken çocuklarını seven bazı aileler gibi memnuniyetimizi yüze karşı ifade etmemeyi alışkanlığa dönüştürürüz. Fakat Polonyalı bu iki turist öyle yapmamış, kendilerine yapılan insanlığı nezaketle cevaplandırmış ve memnuniyetlerini yazıya dökmüşlerdi.
Tabi burada bizi memnun eden asıl konu, Ağrı gibi herkes tarafından mahrumiyet olarak görülen bir ilde, o ilden daha mahrum, imkan adına her şeye uzak bir ilçede, görev bilinci, ülke ve insan sevgisiyle görev yapan polis memurlarının varlığıydı. Onlar görev yaptıkları yerlerin imkan ve şartlarına bakmadan üzerlerine düşeni hakkıyla yapmışlardı. Ülke genelinde görev yapan on binlerce güvenlik görevlisi gibi bir kez daha huzur ve emniyetin temsilcisi olduklarını göstermişlerdi. Vali adına Emniyetten sorumlu Vali Yardımcısı olarak konunun, belki de her gün yüzlerce örneği yaşanan sıradan bir olay olarak unutulup gitmesine içim elvermedi.
Görevini hakkıyla yapan kişilerin takdir edilmesi, hem iyi yönetim hem de devlette vefanın gereğiydi. Bu yüzden Diyadin Kaymakamlığına bir yazı yazarak, konunun araştırılmasını ve olayın yaşandığı gün görevli polis memurlarının tespit ederek ödüllendirilmesini istedim. Kaymakamlık da gerekli araştırmayı yaparak o gün görevli polisleri ve bu vesile ile diğer başarılı polisleri takdirname ile ödüllendirmişti.
Birçok kişinin harita üzerinde bile bulmakta zorlanacağı Ağrının Diyadin İlçesinde, başka bir ifade ile Türkiye’nin bu en ücra köşesinde bile, bütün zorluklara rağmen çeşitli güzelliklerin yaşandığını, bu güzelliği yaşatan vazife aşkı ve vatan sevgisi içinde olan güvenlik görevlilerinin olduğunu görmek gerçekten memnuniyet vericiydi. Bu güzel anıyı bir mülki idare amiri olarak, uzun yıllar beraber çalıştığım Emniyet teşkilatının diğer üyeleriyle de paylaşmak istedim. Evet, bütün zorluklara rağmen, vatan sevgisi ve görev bilinci içinde bulundukları yerde emniyet ve huzurun sağlanmasında emeği geçen bütün isimsiz kahramanlara yürekten teşekkürler…
İçişleri Bakanlığı Araştırma ve Etütler Merkezi (AREM), Başkan Yardımcısı Dr. Adnan ÇİMEN'in kaleme aldığı bir anı....
BAŞIMIZDAN GECEN BİR KONUYU PAYLAŞMAK İSTEDİM.
Sürprizler genelde klasik zarfların dışında farklı ebat ve şekildeki zarflardan çıkar. Bu zarflar, bazen memurların kötü tutum ve davranışlarından yakınmaları, bazen suç ihbarını, bazen evlenmek isteyen birinin yardım talebini, komşusundan şikayetçi bir köylünün feryadını, büyük oranda da maddi yardım konularını içerir.
Genellikle küçük yerlerde kadrolu şikayetçiler vardır. Özellikle işi gücü şikayet etmek ve şikayet yoluyla kamu görevlilerini hizaya getirmeyi amaçlayan bu kişilerin mektupları çok daha ilginç olur. Ya kendileri yada anlaşmalı bir arzuhalci aracılığıyla, birazda arzuhalcinin işgüzarlık ve kışkırtmalarıyla şikayet konusu öyle bir hal alır ki bazen şikayet eden bile yazılanlara hayret eder. Örneğin şikayetçi, memurun kötü muamele ettiğinden bahseder, ama arzuhalci “memur vatandaşa zulmediyor, insanlar kan ağlıyor” diye yazar. Uzman şikayetçi veya işinin ehli arzuhalciler talebin kısa sürede karşılanması ve bir makamda kaybolmaması için de işi sağlama alırlar. Bakarsınınız en olmadık talep veya şikayetler, neredeyse Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası da dahil olmak üzere, devletin en hassas kurumlarına dağıtımlı olarak yazılır. Bu makamlar da doğal olarak kendilerine gelen taleplerle ilgili olarak olayın geçtiği yerdeki yerel makamlardan “konunun araştırılması, incelenmesi, gereğinin yapılarak sonucundan bilgi verilmesini” isterler. Böylece konu ve kapsamı her geçen gün katlanarak artan evrak trafiği devam eder gider.
İşte böyle bir çalışma ortamında, bir gün imzaya gelmiş yüzlerce evrakın arasından standardı farklı, üzerinde göndericisi ANNA PAWLIK olan ve altında “POLAND” yazan bir mektup çıktı. Doğal olarak Polonya nere, Ağrı nere, bu mektubun burada ne işi var, diye düşünmüştük. Mektubu açınca merakımız iyice artmıştı. Çünkü mektup Polonya ile ilgili olduğuna göre muhtemelen “Lehçe” olduğunu tahmin ettiğimiz yabancı bir dilde yazılmıştı. Mektuba şöyle bir göz gezdirince, sayfanın üst kısmında “DIYADIN”, satır aralarında “DOGUBAYAZIT” ve polise benzer “POLICYI” kelimelerinin geçtiğini fark ettik. Gayri ihtiyari olarak acaba bu turistlere nasıl muamele ettik ki adamlar ta Polonya’dan şikayet mektubu yazmışlar diye düşünmekten kendimizi alamadık.
Kamu makamlarının görevi, kendilerine gelen talepleri değerlendirilerek ilgilere cevap vermek olduğuna göre, bu talebin önce neyi içerdiğini tespit etmek gerekiyordu. Yapılacak iş mektubun Türkçe’ye çevrilmesiydi. Fakat Ağrı’da Lehçe bilen kaç kişi bulunabilirdi ki. O zaman aklımıza Üniversitelerin Dil ve Tarih Coğrafya Fakülteleri geldi. Bu metni ancak bu fakültede çalışan öğretim görevlileri çevirebilirdi. Derken Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi yetkileriyle görüşerek elimizde Lehçe olduğunu tahmin ettiğimiz bir mektubun olduğunu, bunu tercüme ederek biz yardımcı olmalarını istedik. Yetkililer de teklifimizi kabul edip, ellerinden gelen yardımı yapacaklarını nezaketle bildirdiler. Ve mektubu postaya verdik. Gelecek cevabı merakla beklemeye başladık.
İki hafta sonra gelen cevabi yazı bizi şaşırtmıştı. Mektup, bildiğimiz klasik şikayet mektubu değildi. Olay tahmin ettiğimiz gibi Diyadin ve Doğubeyazıt ilçesinde polisle Polonyalı turistler arasında geçmişti. Fakat turistler şikayet etmiyorlardı. Tam tersine, “Bize yaptıkları yardımlardan dolayı, Türk Polisine yürekten teşekkür etmek istiyoruz” diyerek mektuba başlamışlardı. Bir gece yarısı Doğubeyazıt’a giderken yaşadıkları zorluklardan bahsediyor, çaresizlik içindeyken polisin kendilerini bulduğunu, polisle sorunsuz şekilde İngilizce konuştuklarını, polisin kendilerine konaklama imkanı sağladığını ve ertesi gün Doğubeyazıt’a gitmelerine yardımcı olduklarını büyük bir memnuniyetle anlatıyorlardı.
Diyadin, 09.08.2005
Bize yaptıklarından dolayı Türk Polisine yürekten teşekkür ediyoruz.
Bir gece yarısı güvenli olmayan yabancı bir yerdeydik. Doğubeyazıt’a gitmek istiyorduk, ancak bu mümkün değildi, çünkü o saatte otobüs yoktu. Polis bizi böylesi kritik bir durumda buldu. Şaşkındık, çünkü onlarla sorunsuz bir şekilde İngilizce konuşabilmiştik. Polisler bizi karakola götürdüler, çay ikram ettiler ve bizim için geceleyebileceğimiz bir yer aradılar. Sonra bizi geceyi geçirdiğimiz otele götürdüler, sabahta gelip bizi otogara götürdüler.
Diyadin’deki Türk Polisine bizim için yaptıkları her şey için müteşekkiriz. Türk Polisi ve onun yardımını her zaman hatırlayacağız.
Anna Pawlik
Kowicka Cad. 12/53
02-598 Varşova
Polonya
Piotr Pawlik
Myslibowska Cad. 62a ml
03-198 Varşova
Polonya
Evet, işin doğrusu şaşırmıştık. Fakat mektubu sonuna kadar okuyunca şaşkınlığız memnuniyete dönüşmüş, Türk Polisiyle gurur duymuştuk. Demek sunulan hizmetlerden insanlar memnun olabiliyor, milliyeti ve dili ne olursa olsun insanların şükran ve minnettarlık duyguları, onları teşekkür mektubu yazmaya sevk edebiliyordu.
Bu bir yönüyle, bizim alışkın olmadığımız bir durumdu. Çünkü biz genelde şikayet etmeyi seven bir toplumuz. Çoğu zaman “tabi efendim görevidir, yapacaktır” deyip yapılanları ya görmezden gelir veya karşıdaki suiistimal eder endişesiyle memnuniyetimizi bile fazla belli etmeyiz. Hatta ancak uykudayken çocuklarını seven bazı aileler gibi memnuniyetimizi yüze karşı ifade etmemeyi alışkanlığa dönüştürürüz. Fakat Polonyalı bu iki turist öyle yapmamış, kendilerine yapılan insanlığı nezaketle cevaplandırmış ve memnuniyetlerini yazıya dökmüşlerdi.
Tabi burada bizi memnun eden asıl konu, Ağrı gibi herkes tarafından mahrumiyet olarak görülen bir ilde, o ilden daha mahrum, imkan adına her şeye uzak bir ilçede, görev bilinci, ülke ve insan sevgisiyle görev yapan polis memurlarının varlığıydı. Onlar görev yaptıkları yerlerin imkan ve şartlarına bakmadan üzerlerine düşeni hakkıyla yapmışlardı. Ülke genelinde görev yapan on binlerce güvenlik görevlisi gibi bir kez daha huzur ve emniyetin temsilcisi olduklarını göstermişlerdi. Vali adına Emniyetten sorumlu Vali Yardımcısı olarak konunun, belki de her gün yüzlerce örneği yaşanan sıradan bir olay olarak unutulup gitmesine içim elvermedi.
Görevini hakkıyla yapan kişilerin takdir edilmesi, hem iyi yönetim hem de devlette vefanın gereğiydi. Bu yüzden Diyadin Kaymakamlığına bir yazı yazarak, konunun araştırılmasını ve olayın yaşandığı gün görevli polis memurlarının tespit ederek ödüllendirilmesini istedim. Kaymakamlık da gerekli araştırmayı yaparak o gün görevli polisleri ve bu vesile ile diğer başarılı polisleri takdirname ile ödüllendirmişti.
Birçok kişinin harita üzerinde bile bulmakta zorlanacağı Ağrının Diyadin İlçesinde, başka bir ifade ile Türkiye’nin bu en ücra köşesinde bile, bütün zorluklara rağmen çeşitli güzelliklerin yaşandığını, bu güzelliği yaşatan vazife aşkı ve vatan sevgisi içinde olan güvenlik görevlilerinin olduğunu görmek gerçekten memnuniyet vericiydi. Bu güzel anıyı bir mülki idare amiri olarak, uzun yıllar beraber çalıştığım Emniyet teşkilatının diğer üyeleriyle de paylaşmak istedim. Evet, bütün zorluklara rağmen, vatan sevgisi ve görev bilinci içinde bulundukları yerde emniyet ve huzurun sağlanmasında emeği geçen bütün isimsiz kahramanlara yürekten teşekkürler…
İçişleri Bakanlığı Araştırma ve Etütler Merkezi (AREM), Başkan Yardımcısı Dr. Adnan ÇİMEN'in kaleme aldığı bir anı....
BAŞIMIZDAN GECEN BİR KONUYU PAYLAŞMAK İSTEDİM.