beyazdilekce
Kullanıcı
Bir zamanlar çölde yaşayan tazecik bir gül varmış. İnce uzun dalları ve kıpkırmızı yaprakları olan güzel bir gül… Çölün kum fırtınalarından dolayı gülün etrafını toz kaplar, güzelliği gölgelenirmiş. Aylarca susuz kalabilirmiş kavurucu güneşin altında. Dirayetliymiş. Bu dirayetini köklerini saldığı topraktan alırmış. Üzerinde yaşadığı toprak kendisinden güle en güzel minerallerini verir gülün solmasına engel olmak için her şeyi yaparmış.
Bir gün çölden kervan geçiyormuş. Gülün su kaynağı çölden geçen kervanlar olduğu için gül sevince kapılmış. Kervan birkaç gün dinlenme yeri olarak çölün bulunduğu vahayı tercih etmiş. Kervandaki yolculardan bir genç kız gülleri çok severmiş. Çölde tek başına yaşayan çöl gülünü fark etmiş ve onunla ilgilenmeye başlamış. Her gün gülün üzerindeki tozları temizler ve ona su verirmiş. Gül bu özel ilgiden çok memnunmuş ve genç kızı sevmeye başlamış. Merhametli olduğunu düşünmüş kendisini görmezden gelmeyip ilgilendiği için. Birde bu ilginin sadece kendisine özel olduğunu zannetmiş ve belki bir gün genç kızın gideceği yere; bol suyun, verimli toprakların bulunduğu başka bir diyara götürülmeyi hayal etmiş. Zamanla bu hayalden de öte bir hal almaya başlamış. Umutlanmış… Genç kızın ilgisine karşılık vermiş.
Toprak bu duruma çok üzülmüş. O, bağrında birçok gül yetiştirdiği için bu saf çölgülünün sonunun da hazanla biteceğini biliyormuş. Engel olmak için bu boş hayale, kendisinden mahrum etmeye çalışmış gülü. Her şeyin farkında olan çölgülünü ise öyle bir heves kaplamış ki gözü hiçbir şey görmez olmuş. Aldırış etmemiş toprağın tavrına. Toprak zamanla anlamış ki çabaları boşa gidiyor, dayanamamış gülün kendisinden dolayı zor durumda kalmasına. Yine o, bir annenin çocuğunu sardığı gibi sarmış çölgülünü.
Nihayetinde yolculuk günü çatmış kapıya. Kervan yola devam etmek için hareket etmeye başlamış. İşte gülün beklediği an gelmiş. Gülün hayali gerçek oluyormuş. Genç kız giderken gülü de yanında götürmek istemiş yolda can sıkıntısını gidermek için. Gül zaten dünden razıymış. Genç kız gülü koparırken çok zorlanmış. Toprak vermek istemiyormuş ve genç kızın yüzüne kumlar saçmış. Ama ne çare; genç kız gülü götürmek istiyormuş, gülde gitmek. Engel olamamış…
Gül dalından toprağından koparıldığı andan itibaren nefes almakta zorlanmış. Yaşam olaylarını gerçekleştirmekte zorluk çeker olmuş. Yinede verimli toprak ve bol sulu bir yere varma ümidi ile dayanmaya çalışıyormuş. Günden güne solmaya başladığı halde kendisini kandırmış.
Yolculuk devam ederken güzel, yemyeşil bir şehre gelmişler. Orada da biraz konaklamış kervan. Genç kız yeşilliklerin arasında çölgülünden çok daha güzel beyaz bir gül bulmuş. Artık çölgülünü bırakmış ve zamanını o beyaz gül ile geçirir olmuş. Ve nihayetinde solmaya başlayan çölgülünü artık beğenmemiş ve atmış yere. Bu kez beyaz gülü koparıp dalından, onunla devam etmiş yolculuğuna.
Çölgülü o zaman anlamış toprağın kendisini vermek istememesindeki amacını ve geçici hevesler uğruna geride bıraktığı; güneşin kavurucu sıcağında, kendisini anne şefkatiyle sarıp sarmalayan, beğenmediği tozlu toprağa ne kadar muhtaç olduğunu. Ama geç kalınmış pişmanlıkların fayda vermeyeceğini biliyormuş. Artık ne geri dönebilir nede hayatta daha fazla kalabilirmiş.
Şimdi ise başka bir diyarda, toprağa tutunmadan, üzerinden geçen acımasız insanların ayakları altında ezilerek ölüme mahkûm edildiğinin farkındaymış.
Bütün bunların yanında gül o genç kızın kendisini toprağından alıp canı sıkılınca yere attığı gibi diğer beyaz gülünde sonunun aynı olacağını biliyormuş o gülü de gitmeden önce uyarmak istemiş ama kendisi nasıl toprağa aldırış etmediyse o gülde aldırış etmemiş.
Çölgülü çok kızıyormuş genç kıza. Merhametli zannedip kendisini incitmeyeceğini düşündüğü genç kızın ne kadar acımasız olduğunu ancak o an fark edebilmiş. Gül genç kıza kendisini yarı yolda bıraktığı için çok kızıyormuş ama düşünememiş kendisinin de toprağı çölde yalnız bıraktığını.
O ve onun gibi insanlar yüzünden güller sevmezmiş insanoğlunu. Ne zaman insanlar bir gül koparacak olsa dalından, gül dikenleri ile canını yakmaya çalışırmış insanların.
