Bu Soruların Cevabını Merak Ettiniz mi ?

  • Konbuyu başlatan sehla
  • Başlangıç tarihi

Konu hakkında bilgilendirme

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Garip Olaylar \/ İlginç Bilgiler kategorisinde sehla tarafından oluşturulan Bu Soruların Cevabını Merak Ettiniz mi ? başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 6,304 kez görüntülenmiş, 16 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Garip Olaylar \/ İlginç Bilgiler
Konu Başlığı Bu Soruların Cevabını Merak Ettiniz mi ?
Konbuyu başlatan sehla
Başlangıç tarihi
Cevaplar
Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan irem_ksk
S

sehla

Kullanıcı
5 Kas 2007
En iyi cevaplar
0
0
Ankara
*Evlenirken neden yüzük takılır ?*

İnsanlarin evlenirken yüzük takmalarinin nedeni ise eski Misirlilarin
halka seklindeki cisimlerin sonsuzlugu simgeledigine dair inançlari.
Evlilik yüzügü de evliligin sonsuza dek sürecegini simgeliyor.

* Erkeklerin dügmeleri niçin sagdadir?

Sag elini kullanan bir insan için, sagdaki bir dügmeyi soldaki ilige
geçirmek daha kolaydir. Bu nedenle erkeklerin dügmeleri daima
sagdadir. Peki kadinlarin dügmeleri niçin solda? Eskiden dügmeler
pahali idi. Dügme alabilecek zengin kadinlar da, elbiselerini
hizmetçilerinin yardimiyla giyebiliyorlardi. Hizmetçiler de dügmeleri
sag ellerini kullanarak daha hizli ilikliyebiliyorlardi.

* Erkek bebeklerin giysileri neden mavidir?*

Yüzyillarca önce insanlarda seytani güçlerin bebeklerin vücutlarina
girmek için firsat kolladiklarina iliskin bir ortak inanç vardi.
Ayrica bu seytani güçlerin, mavi renk tarafindan kovulduguna da
inaniliyordu. Bu yüzden seytan korkar diye erkek bebeklerin
giysilerinin mavi olmasi adet haline geldi.

* 13 sayisi niçin ugursuzdur?

Bu inancin, Hz. isa'nin meshur son yemegindeki havarilerin sayisindan
kaynaklandigi sanilsa da, kökü iskandinavya topraklarina kadar gider.
O zamanlarda güzellik tanrisi Balder bir ziyafet verir. Bu ziyafete 12
kisi davetli iken, yalanlarin tanrisi Loki, davetli olmadigi halde 13.
kisi olarak katilmak ister. Ancak çikan tartismada Loki, diger
tanrilar tarafindan çok sevilen Balder'i öldürür. 13'ün ugursuzlugunun
nedeni Loki'dir.

* Bozuk paralarin kenari niçin tirtillidir?

Kagit paradan önce kullanilan paralar altin ve gümüs içeriyordu.
Düzenbazlar bu paralari kenarindan kaziyarak çok az miktarda da olsa,
biriktiyor, parayi da tekrar kullanabiliyorlardi. Bu sorunu çözmek
için bozuk paralarin kenarlari tirtilli yapilmaya baslandi. Bu
tirtillar sayesinde paranin kazinmis oldugu hemen belli oluyordu.

* Atlar neden ayakta uyur?

Bilim adamlari atlarin ayakta iken daha rahat olduklarini ve daha az
enerji sarf ettiklerini söylüyor. Çünkü atin yatarken nefes almasinda
iç organlari kimi güçlüklere yol açiyor

* Fotograflarda gözler niçin kirmizi çikiyor?

Fotograf makinesinin flasi kisa sürede çok kuvvetli bir isik verir.Bu
isik da dogrudan retinaya yansir. iste flasla çekilen fotograflardaki
kirmizilik retinadaki bu kilcal damarlarin görüntüsüdür.

* Neden tokalasiyoruz?

Tokalasma aslinda çaglar öncesi bir adet. Bir erkek digerine elinde
silah olmadigini göstermek için bos sag elini uzatiyor, digeri de ayni
seyi yapiyordu. Ama her iki taraf da kendini emniyete almak, digerinin
aniden silah çekmesini engellemek için birbirinden emin olana kadar
birlikte ellerini hafifçe sikarak dururlardi.
 
S

sehla

Kullanıcı
5 Kas 2007
En iyi cevaplar
0
0
Ankara
''Krungthepmahanakornamornratanakosinmahintarayutth ayamahadilokphopnopparatrajathaniburiromudomrajani wesmahasatharnamornphimarnavatarnsathitsakkattiyav isanukamprasit'' ile dünyanın en uzun isimli şehri unvanını taşıyor.

Dünyanın en uzun ismine sahip şehir olarak Guinness Rekorlar Kitabı'na giren Tayland'ın başkenti Bangkok'un gerçek ismini öğrenmek ve okumak hüner istiyor. Tayland dilinde "melekler şehri" anlamına gelen kente yerel halk, Krungthepmahanakornamornratanakosinmahintarayuttha yamahadilokphopnopparatrajathaniburiromudomrajaniw esmahasatharnamornphimarnavatarnsathitsakkattiyavi sanukamprasit" diyor. Tayland edebiyat tarihçilerinden Arthid Sheravanichkul, Bangkok'un yerel isminin Tayland krallarından Rama I tarafından verildiğini söyledi.
 
S

sehla

Kullanıcı
5 Kas 2007
En iyi cevaplar
0
0
Ankara
Katil Michael Godwin, ABD Colombia'da ölüm cezasına çarptırıldı ve infazın elektrik sandalyesinde yapılmasına karar verildi. Ancak idamına birkaç saat kala, avukatlarının çabasıyla Eyalet Komitesi tarafından ölüm cezası, ömür boyu hapse çevrildi.

Haftalar sonra Godwin yeni hücresinde metal bir sandalyeye oturmuş, hücreye gönderilen televizyonu kurcalıyordu. Nasıl olduğu hala bilinmiyor, televizyonun elektrik kablosu metal sandalyeye değdi ve Godwin çarpılarak can verdi; aynen kurtulduğu elektrikli sandalyede olacağı gibi.

Kabloda minicik bir sıyrık vardı; belki bir fare kemirmişti veya başka bir nedenden...İlahi adalet Godwin'i bağışlamamıştı...

DRAKULA

1998 yılında bir gece Drakula filminin İngiltere’de galası yapılacaktı fakat, filmin başlamasına çok az bir zaman kalmasına rağmen makaralar hala galanın yapılacağı sinemaya ulaşmamıştı. Daha sonra film makaralarını getiren arabanın yolda bir kaza yaptığı ve bundan dolayı da geç kalındığı öğrenildi. Filmleri getiren araba “Ulusal Kan Nakli Servisi” nin ambulansı ile çarpışmıştı.

YUMURTA YAĞMURU


Yine İngiltere’den bir garip örnek daha; Bin dokuz yüz yetmiş dört yılı sonlarında Berkshire bölgesindeki bir okula gökten yumurta yağdı. Masmavi, bulutsuz bir gökten aniden yumurtalar düşmeye başladı. Bu yağmur birkaç gün sürdü arabalar, damlar, okul bahçesi, hep yumurta içinde kaldı. Yöre halkının yakıştırması hazırdı : UFO’lar! Fakat bu UFO, uçan daireler değil; Bilinmeyen Uçan Omletler manasına geliyordu. Bölge havacılık dairesine soruldu, uçan omletlerden haberleri yoktu. Ancak işin enteresan tarafı bu okulun ismi İngilizce’de folluğu hazırla manasına gelen Keep Hatch’ti. Kısacası, gökten yumurtalar folluğa düşmüştü. Kozmik Şakacının yeni bir oyunu. Gökten, insanın başına bir çok şey yağmıştır. Amerikalı ünlü gariplikler uzmanı Charles Hoy Fort bu konuda çok kapsamlı araştırmalar yaptı ve enteresan yağmurlar listesi şunlardan oluştu :
Balık yağmuru
- Kurbağa Yağmuru
- Mühür Yağmurları
- Bunların en enteresan ve ürkütücü olanı ise, şüphesiz ki insan eti parçalarının yağmur halinde gökten yağmasıydı...

UĞURSUZ ARYA

1852 yılında, Paris Operası Kral VI. Charles tarafından açıldığında öylesine olay olmuştu ki, gazeteler açılışı, "Ezici bir başarı" olarak nitelemişlerdi. Açılış gecesinde dönemin en ünlü tenoru Mafiani başroldeydi. İkinci tenor, "Tanrım, onları ez..." diye başlayan aryasına başladığında, Mafiani'nin gözleri tavana ilişti. Kubbenin hemen altında bulunan "kedi balkonu" denen çember balkondan dev bir parça yerinden koparak düştü. Beton blok, doğrudan talihsiz tenorun üzerine geldi ve onu ezerek öldürdü.

Herşeye rağmen gösteri sürecekti... Ertesi gece Mafiani ön sıraları boş olan salonda yine sahneye çıktı ve o an geldi. Yine "Tanrım, onları ez..." aryası başladığında tenorlardan birisi göğsünü tutarak yere düştü, kalp krizi geçiriyordu ve kurtarılamadı.

Yapımcılar ve sorumlular panik halindeydiler; ölümün üçüncü kez geleceğinden korkuyorlardı. Ama Mafiani direndi ve meşum aryanın söylenmesine karar verildi. Zamanı geldiğinde orkestra susacak ve aryadan sonra çalmaya devam edeceklerdi. Gerçekten de öyle oldu; orkestra sustu, ama müzisyenlerden biri refleks olarak sözcükleri mırıldanmaya başladı. Mafiani duydu ve adama ters ters bakarken, kemancılardan biri aynen bir önceki gibi kalp krizi geçirerek o anda yaşama veda etti.

Artık herkes pes etmişti; opera kapatıldı, oyun kaldırıldı. Sahneler aylar sonra bir başka oyunla açıldı. Ancak o oyun bir daha asla oynanmadı.

JOHN LENNON

23 Ağustos 1980'de, New York'ta geceyarısı NBC kanalında yayınlanan bir talk-show'da ruhçuluğa meraklı Alex Tanous'un söyledikleri aylar sonra gerçekleşecekti.

Talk-Show yöneticisi Lee Spiegel'in amacı yetenekli gördüğü insanlarla deneyler yapmaktı. Spiegel NBC radyosunda yayınlanan 'Açıklanamayan Olaylar' adlı programın yapımcısı olarak ün yapmıştı. 73. Cadde'de bulunan Amerikan Ruhsal Derneği önünde bir deney yapmak amacındaydı. Aynı caddede bulunan Dakota Apartmanları ise ünlülerin oturdukları bir yer olarak tanınıyordu. Spiegel, Tanous'la beraber apartmanların önünde durarak, gelecek birkaç ay içinde ünlülerin yaşamında nelerin olabileceğini sordu. Bir an düşünen Tanous, gözlerini kapadı ve konuştu:

"Bu sözlerim gerçekleşecek. Çok ünlü bir rock yıldızının zamansız ölümünü görüyorum ve bu ölüm şu andan itibaren her an gerçekleşebilir. Tekrar ediyorum, bu çok zamansız bir ölüm ve garip bir yabancı onun ölümüne neden olacak. Bu ölüm sayısız insanın bilincini etkileyecek, çünkü o kadar ünlü biri..."

Bu talk-show 5 Eylül 1980'de yayınlandı; ancak 8 Aralık 1980 günü tekrarlanacaktı; çünkü o gün dünyanın en ünlü müzisyenlerinden biri olan pop-star John Lennon, eşi Yoko ile birlikte Dakota Apartmanları'ndaki dairelerine dönerken, uzak bi eyaletten gelen psikopat biri tarafından vurularak öldürüldü.

Tanous, bahsettiği ünlü kişiyi kimin öldüreceği sorulduğunda bir isim vermemişti. Ama yapımcı aylar önce programı yayınladığında, altı ünlü sanatçıdan oluşan bir liste okumuştu ve listenin başında John Lennon bulunuyordu.

Bir şey daha var; korku sinemasının en iyi örneklerinden sayılan ve başrolünü Mia Farrow'un oynadığı 'Rosemary'nin Bebeği' filminin çekimi sırasında ard arda bir sürü uğursuzluk yaşanmış ve oyunculardan bazıları sonradan psikiyatrik tedavi görmüşlerdi. Ve bu film aynı yerde, yani Lennon'un vurulduğu Dakota Apartmanları'nda çekilmişti...

Katil soruşturmada Lennon'u neden vurduğunu bilmediğini söylüyordu. Tanous'un kehaneti gerçekleşmişti...
 
Safari

Safari

Kullanıcı
7 Haz 2007
En iyi cevaplar
0
36
İstanbul
Alex Tanous etkiledi gerçekten bi anlam veremedim.. Üç harfliler hakkında biraz bilgim var ama onlar geleceği bilemezlerki  :-[
 
G

grano

Kullanıcı
17 Kas 2007
En iyi cevaplar
0
0
trabzon
e biz mısırlı değiliz ki mısırlıların geleneğinden bizene bence altın yüzük yani evlilik yüzüğü takan insanların sahipli olduklarını eşlerinin olduklarını belirtir
 
M

menzup

Kullanıcı
9 Kas 2007
En iyi cevaplar
0
0
konya
ilginç bi konuda araştırma yapmışsınız teşekkürler paylaşım için sağolun
 
F

feridis

Kullanıcı
7 Eyl 2007
En iyi cevaplar
0
0
hımmm..ilginnçç
 
I

ibrahimcaca

Kullanıcı
8 Eki 2007
En iyi cevaplar
0
0
denizli
:( 
İLGİNÇ BİLGİLER İÇİN TEŞEKKÜRLER :)
 
S

sehla

Kullanıcı
5 Kas 2007
En iyi cevaplar
0
0
Ankara
-Nuh’un Gemisi-
İnsanoğlunun en fazla merak ettiği kayıplar arasında ‘’Nuh’un Gemisi'’, ‘’Atlantis uygarlığı'’ ve varlığı tartışılan ‘’Kutsal Kase'’ geliyor.İşte asırlardır aranın en meşhur 5 yitik.
Yeryüzünde birçok kayıp medeniyet ve kültür hazinesinin bulunması için her yıl onlarca araştırma yapılıyor. Kayıplar arasında en fazla merak uyandıranların başında Nuh’un Gemisi geliyor.
Nuh’un Gemisi’ni bulmak için çeşitli tarihlerde yapılan birçok arama çalışması sonuçsuz kalmasına rağmen halen araştırmacıların en fazla ilgilendikleri kayıplar arasında ilk sırada yer alıyor.
AĞRI DAĞI’NDA MI?-
Nuh’un Gemisi’nin Ağrı Dağı’nda olduğa inananların sayısı hayli fazla. Resmi kayıtlara göre, Nuh’un Gemisi’ni aramak üzere 20 Ağustos 1829′da Ağrı Dağı’nın zirvesine ulaşan ilk araştırmacı Alman bilim adamı Frederic Parrot oldu. Parrot, Nuh’un Gemisi’nin Ağrı Dağı’nda bulunduğunu öne sürerek biri Rus, 6’sı Alman 7 arkadaşı ile zirveye ulaştıktan sonra dönüşte, gemiyi bulamadığını ama izlerine rastladığını iddia etmişti.
Ağrı Dağı’na daha sonra da arama tırmanışları gerçekleştirildi. 1916 yılında Vladimir Roskovski adlı bir Rus pilot, Ağrı üzerinden uçarken bir gemi kalıntısı gördüğünü iddia etmiş ve konuyu tekrar gündeme taşımıştı.
11 Eylül 1959′da Milli Müdafaa Vekaletine bağlı Harita Müdürlüğünde görevli binbaşı İlhami Durupınar da Ağrı Dağı’nın 4000-4500 metre yükseklikten çekilmiş fotoğraflarını incelerken Nuh’un Gemisi’ne çok benzeyen bir oluşum var olduğunu ileri sürmüştü.
Nuh’un Gemisi’ni bulmak amacıyla dağa çıkanlardan birisi de aya ilk ayak basan astronotlardan James Irwin oldu. Irwin ve arkadaşları da Nuh’un Gemisi’nin Ağrı Dağı’nda olduğunu ileri sürerek araştırma yapmış ama gemiyle ilgili somut bir bulgu elde edememişlerdi.

-KAYIP MEDENİYET ATLANTİS-

Sular altında kaldığı söylenen efsanevi ada Atlantis de insanoğlunun en fazla merak ettiği ve bulunması için araştırmacıların çalışma yaptığı en önemli kayıplardan biri olarak dikkat çekiyor.
İspanya’nın güney sahilleri, Girit Adası yakınları, Konya, Kıbrıs ile Suriye arasında Akdeniz’in derinleri gibi birçok değişik bölgede olduğu ileri sürülen medeniyetin izlerini bulmak için yapılan çalışmalar bıkmadan sürdürülüyor.
Bugün birçok insanın varlığına inandığı Atlantis’ten ilk bahseden ise ünlü düşünür Eflatun…. Kaynak olarak Atinalı Solon’u gösteren Eflatun’a göre Atlantis, Cebelitarık Boğazı’nın batısında, Libya’dan daha büyük bir ülke. Eflatun’dan günümüze kadar gelen bilgilere göre, Batı Avrupa ile Libya’yı ezip geçen Atlantis orduları, Atinalıların gösterdiği direnç karşısında gerilemek zorunda kalır ve şiddetli bir deprem sonunda da MÖ 9600′de, bir gece içinde sular altında kalır.

-KUTSAL KASE-

Dan Brown’ın ‘’Da Vinci Şifresi'’ kitabıyla gündeme gelen ve efsaneye göre, Hz. İsa’nın Yahudi ve Romalıların oluşturduğu askeri bir güç tarafından yakalanıp çarmıha gerilerek idam edilmesinden önce havarileri ile yediği son akşam yemeğinde kullandığı veya çarmıha geriliş esnasında Arimatealı Yusuf’un İsa’dan akan kanı doldurduğu bir kasenin varlığına inanlar da çoğunlukta.
Vatikan’ın varlığına inanmadığı Kutsal Kase özellikle Hristiyan araştırmacıların ve hazine avcılarının geçmişte olduğu gibi günümüzde de büyük ilgisini çekiyor. Antakya’da olduğu yönünde iddiaların ortaya atıldığı Kutsal Kase’nin İstanbul’daki Çemberlitaş’ın altında bile olabileceği ileri sürülmüştü.

-KAYIP KITA MU-

İzlerine tarih içinde pek çok uygarlıkta rastlandığı ifade edilen batık Mu kıtası, insanoğlunun en büyük kayıp meraklarından birisini oluşturuyor.
19. Yüzyılda İngiliz araştırmacı James Churchward kayıp kıta için Orta Amerika’da çeşitli araştırmalar yaparak, konuyla ilgili eserler kaleme aldı.
Bilim dünyası Mu uygarlığının varlığına kuşkuyla yaklaşmasına rağmen, kıtanın battığı öne sürülen tarihte dünyada büyük bir jeolojik olayın yaşanması araştırmacılar için her zaman dikkat çekici bulundu.
Atatürk’ün, Churchward’ın Mu kıtasıyla ilgili eserlerini Türkçe’ye çevirtmesi ve Tahsin Bey’i araştırma yapmak üzere Mek***a’ya büyükelçi ataması, kayıp kıta Mu’nun Türklerin kökeni açısından da önemli olabileceği düşüncesinden kaynaklanmıştı.

-HAZRETİ MUSA’NIN SANDIĞI-

Ahit Sandığı veya Tabut-u Sakine olarak adlandırılan Hazreti Musa’nın sandığı da en önemli kayıplar arasında.
Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Felsefe ve Din Bilimleri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ali Rafet Özkan, Hazreti Musa’nın kutsal kitap Tevrat’ı çoğaltarak 12 kabilesine dağıttığının, aslını ise yaptırdığı bir sandıkta korumaya aldığının bilindiğini anlatarak, şunları söyledi: ‘’Hazreti Musa’nın çeşitli eşyalarının da bulunduğu söylenen sandık, Kudüs’teki mabette koruma altına alınır. MÖ 586 Babil orduları tarafından istila edilen Kudüs’teki mabet yağmalanır ve Hazreti Musa’nın sandığı kaybolur.'’
Hazreti Musa’nın sandığının yeraltı mağaralarında saklandığı yönünde bazı görüşlerin bulunduğunu anlatan Özkan, sandığın nerede olduğu ya da akıbeti konusunda somut bir bilgi olmadığını ifade ederek, ‘’Bu sandığın Antakya’da bir mağarada saklandığı da ileri sürülüyor'’ diye konuşmus.
 
S

sehla

Kullanıcı
5 Kas 2007
En iyi cevaplar
0
0
Ankara
Ünlü besteci Beethoven'in son bestesini, sağır olarak yaptığını...
İbni Sina'nın göz ameliyatı yaptığını...
Paris'teki Versailles Sarayı'nın 1300 odası olduğunu ve hiç tuvaletinin olmadığını...
Bir çift sineğin sadece nisan-mayıs aylarında bıraktıkları yumurtaların tamamından sinek çıksa idi,dünyayı 14 metre kalınlığında bir sinek tabakası kaplayacağını...
Eyfel kulesinin yapımında toplam 6400 ton ağırlığında 18.100 adet demir parçası kullanıldığını...
Süleymaniye camiinin 4 minaresi olmasının sebebinin,Kanuni' nin İstanbul'un fethinden sonraki dördüncü padişah; bu dört minaredeki on şerefenin de Osmanlının onuncu padişahı olduğunun bir işareti anlamına geldiğini...
Bir insandaki toplam damar uzunluğunun 150 bin km. ve dünya ile güneş arasındaki mesafenin de 150 milyon km. olduğunu...
Bir futbolcunun topa her kafa vuruşunda, beyninden 1000(bin) hücrenin öldüğünü...
Ortalama bir insanda 30.000-100.000 adet saç olduğunu, hergün yaklaşık 100 tanesinin döküldüğünü...
İnsan vücudunun her 7 yılda -ölen hücrelerin yerine yenisi gelerek tamamen yenilendiğini...
Amerikan halkının %60'ının ülkelerini, dünya haritasında bulamadıklarını...
Dünyaya her yıl düşen yağış miktarının eşit olduğunu...
Beşiktaş kulübünün kuruluşundaki Kırmızı-Beyaz renklerinin, Başkan savaşındaki malubiyetten sonra Siyah-Beyaz olarak değiştirildiğini...
Galatasaray kulübünden, yıllar önce bir grubun ayrılıp 'Güneşspor' u kurduğunu...
Fenerbahçe Kulübünün ilk adının 'Siyah Çoraplılar' olduğunu..
 
S

sehla

Kullanıcı
5 Kas 2007
En iyi cevaplar
0
0
Ankara
En güzel duyguların, şeytani emellerin de planlayıcısı o...

İşte çözülemeyen 10 sır!Kafamızda taşıdığımız 1 kilo 350 gramlık koca bir labirent. Her gün tepemizde ve bizi o yönetiyor. Bazen duygusal, bazen sinirli; kimi zaman manik, kimi zaman depresif. En güzel duyguların da, şeytani emellerin de planlayıcısı o... Sırlarla dolu, kapalı ve karanlık bir kutu gibidir beynimiz.

İşte beynin çözülemeyen 10 sırrı!

1. Bilgi nöronlarda nasıl kodlanıyor?
Beynin en karışık işlemlerinden bir tanesi, bilginin kodlanması. Bu süreçte beyindeki nöronlar, yani sinir hücreleri, zarlarının dışında elektrik akımı oluşturuyor. Bu elektrik akımları, ‘akson’ adı verilen uzantılara ulaşarak, onlar vasıtasıyla gerekli olan kimyasal sinyallerin açığa çıkmasını sağlıyor. Bu akımlar sayesinde dünyayla, çevremizde olup bitenle ilgili bilgiler beynimize aktarılıyor. “Ne görüyorum?”, “Aç mıyım?”, “Hangi sokağa sapayım?” gibi sorulara yanıt işte böyle bulunuyor.

2. Anılar beyinde nasıl saklanıyor ve nasıl tekrar hatırlanıyor?
Bir kişinin ismi gibi, yeni bir şey öğrendiğinizde beynin yapısında birtakım fiziksel değişiklikler meydana geliyor. Ancak bu değişikliklerin hâlâ ne tür değişiklikler olduğunu, nerelerde meydana geldiğini, bilginin nasıl depolandığını ya da yıllar sonra tekrar hatırlanarak tekrar nasıl gündeme getirildiğini anlayamıyoruz.
Beyinde çeşit çeşit hatıralar var. Ancak beyin, ‘kısa dönem anılarla’ (yeni öğrenilen bir telefon numarasını hatırlamak gibi), ‘uzun dönem anıları’ (geçen yıl doğum gününüzde yaptıklarınız gibi) birbirinden bir şekilde ayırıyor. Beyin travması ya da beynin zarar görmesi ise bu yetenekleri bozabiliyor.

3. Beyin, geleceği nasıl öngörüyor?
Çoğu zaman gelecekle ilgili birtakım planlarımız ve öngörülerimiz olur. Geleceğin nasıl şekilleneceğini düşünürüz. Beynimizde, gelecekle ilgili bir şekil vardır. Ancak beynin bu ‘gelecek simülasyonunu’ nasıl yaptığı henüz anlaşılmış değil. Beyin, dünyayla ilgili öngörülerde nasıl bulunabiliyor? Bilim adamları hâlâ bunun yanıtını arıyor.

4. ‘Duygu’ ne demek?
Beyin, sadece bilgi biriktiren bir organ değil; aynı zamanda duygu, motivasyon, korku ve umutları barındıran bir organ. Bütün bunlar bilinçaltında olan şeyler aslında...
Örneğin beynin duygularla ilgili bölümü sinirli yüzlere, o yüzleri görmeden de tepki verebiliyor. Kültürler arasında da temel duyguların dışa vurulması, aslında birbirine benziyor. Hatta Darwin’in de gözlemlediği gibi, temel duyguların ifade edilmesi bütün memelilerde benzer.
Bilim adamları, insanların fiziksel tepkilerinin sürüngenlerin ve kuşların tepkilerine çok ciddi bir şekilde benzediğine dikkat çekiyorlar.

5. Zekâ nedir?
Zekâ farklı şekillerde karşımıza çıkıyor. Ancak ‘biyolojik’ açıdan zekânın ne anlama geldiği henüz bilinmiyor. Milyarlarca nöron, bilgiyi ‘harekete geçirmek’ için nasıl birlikte çalışıyor? Gereksiz bilgi beyinden nasıl siliniyor? İki kavram ‘birbirine uyunca’ ve böylece bir soruna çözüm bulduğunuzda, beyinde neler oluyor? Zeki insanlar bilgiyi beyinlerinde ‘hatırlaması kolay’, ayrı bir bölgede mi muhafaza ediyorlar?
Beyin fonksiyonlarının temel işleyişiyle ve nöronlar arasındaki bağlantılarla ilgili, bilim adamlarının elinde hâlâ çok az bilgi var. Ancak zekânın, beynin tek bir alanıyla değil, pek çok bölgesiyle ilgili olduğu üzerinde duruluyor. İnsan beyninin diğer canlılardan farkı hâlâ araştırılıyor.

6. Beyin, ‘zamanı’ nasıl algılıyor?
Alkışladığınızda ya da parmağınızı ‘şıklattığınızda’ sesi mi daha önce duyarsınız, hareketi mi daha önce görürsünüz?
Her ne kadar duyma yeteneği, görme yeteneğinden daha hızlı çalışsa da, parmakların görüntüsüyle, çıkarılan ses aynı anda gerçekleşiyormuş hissi doğuyor. Yani beyin pek çok olayın aynı anda gerçekleştiği ‘hissi’ yaratarak aslında bizi ‘kandırıyor’. Beynin zamanla ‘oynadığını’ aslında çok kolay anlayabilirsiniz.
Aynanın karşısında sol gözünüze bakın. Daha sonra bakışınızı sağ gözünüze kaydırın. Gözlerinizi diğer tarafa çevirmek bir zaman alıyor elbette. Ancak siz gözlerinizin hareket ettiğini görmüyorsunuz. Gözlerinizi kırpıştırdığınızda da aslında gözleriniz çok kısa süreliğine de olsa karanlıkta kalıyor. Ancak bu karanlığı da görmüyorsunuz.

7. Nasıl uyuyor ve rüya görüyoruz?
Zamanımızın üçte birini uyuyarak geçiriyoruz. Araştırmalara göre, az uyumak sinir sisteminde bozukluğa yol açıyor. Canlılar uyuduklarında beynin bir bölümü de uyuyor, ama uykunun mekanizması, işleyişi hâlâ bilinmiyor. Uykuda nöronların aşırı derecede hareket halinde oldukları biliniyor.
Ayrıca önemli bir sorunu çözmeden önce uyumanın, o sorunu çözebilmek açısından yararlı olduğu da düşünülüyor. Düzenli uykunun, öğrenme kapasitesini de artırdığı söyleniyor. Özetle, uyku sayesinde beyin bir şekilde gerekli bilgileri depoluyor, gereksizleri ise ekarte edebiliyor.

8. Beynin ayrı ayrı olan sistemleri, birbirleriyle nasıl bütünleşiyor?
Gözle bakıldığında, aslında beynin her bölgesi aynı görünüyor. Ancak aktivitelerini, işlevlerini ölçtüğümüzde, her nöron bölgesinde farklı bilgilerin kayıtlı olduğunu görüyoruz.
Örneğin görme yeteneğini ilgilendiren bölgenin içindeki alanlarda hareketler, yüzler, köşeler ve renklerle ilgili çeşit çeşit bilgiler bulunuyor. Yetişkin bir insanın beynini, çeşitli ülkelerin bulunduğu bir dünya haritasına benzetebiliriz. Beynin içinde koku, açlık, acı, hedef koyma, sıcaklık, öngörü ve daha pek çok şeyle ilgili ‘beyin ağları’ var. Farklı işlevlerine rağmen bu sistemler birbirleriyle bir şekilde bütünleşerek çok iyi bir işbirliğine giriyorlar.

9. ‘Bilinç’ nedir?
İlk öpücüğünüzü düşünün. Bu, hafızanızdan hiç çıkmaz. Peki bu hafıza, bu deneyimi yaşamadan, bu deneyimin bilincinde olmadan önce neredeydi?
Modern bilimde, ‘bilinç’ çözülememiş olan en önemli sırlardan biri. Bilinç, tek bir fenomen değil. Peki ne? Bilinç, beyindeki hangi sistemlerle ilgili? Bilim adamlarının bu konuda da hiçbir fikri yok...
Şimdiye kadar yapılan araştırmalara göre, bilinç konusunda, büyük bir ihtimalle yine bir grup aktif nöron iletişim içinde. Bilincin altında yatan mekanizmanın moleküllerle ya da hücrelerle ilgili olabileceği üzerinde de duruluyor. Belki de mekanizma, bu sistemlerin etkileşimleriyle oluşuyor. Bilim adamları bu sıralar bilincin, beynin hangi bölgeleriyle ilgili olduğunu araştırıyorlar.

10. Bilgisayara karşı beyin
Beyindeki elektrik akımlarının hızının, bilgisayarlardaki sinyal hızından 100 milyon kat daha fazla olduğunu biliyor muydunuz?
Bir insan, arkadaşını hemen tanırken, bir bilgisayarın bir yüzü tanıması genellikle çok zor oluyor. Beynin pek çok işlemi aynı anda yaptığını söyleyen bilim adamları, beynin bütün bölgelerinden gelen bilgilerin tek bir bölgede birleşmediğini, ancak bu farklı bölgelerin kendi aralarında güzel bir ‘işbirliğine’ girdiklerini ve bir ağ, yani ‘network’ oluşturduklarını belirtiyorlar. Bizim de dünyaya olan bakış açımız işte bu karmaşık network sayesinde oluşuyor.
 
K

KUTSAL

Kullanıcı
11 Tem 2008
En iyi cevaplar
0
0
Amerikan halkının %60'ının ülkelerini, dünya haritasında bulamadıklarını....
bu gerçekten saçmalık nerde yaşıyoruz biri bana söyleyebilir mi acaba
 
I

irem_ksk

Kullanıcı
23 Ağu 2008
En iyi cevaplar
0
0
İzmir
vayy beee.. bikısmını biliodum ama dahada yeni şeyler öğrenmiş oldumm şimdii saolunn
 
Üst