B
beyazdilekce
Kullanıcı
Cumartesi sabahı… Saat yediye geliyor. Her zaman ki gibi Bornova kavşağında Manisa otobüsünün gelmesini bekliyorum. Hava 4,1 derece ciddi anlamda donuyorum, ( bir İzmirli’ ye bu sıcaklık kutuplardaymış hissi verir.) isyanlardayım. Saatime bakıyorum otobüsün biraz geciktiğini fark ediyorum. Kaşlarım çatılıyor yine kendi kendime söylenmeye başlıyorum. Zaten bu aralar o kadar çok kendi kendime söyleniyorum ki kendimden sıkıldım. Evet, sonunda otobüs geldi, sıcak bir ortam. Süper! Oturur oturmaz kabanımı başımın altına yastık yapıp uyumaya hazırlanırken şoför mahallinden şen bir kahkaha yükseliyor. Tok ve gür bir ses tam bir ege şivesiyle;
“Zeytinli poçaları alıvedin mi, yoldeyiz geliyoz bak yeme!”
Sabahın yedisi deli mi bu adam derken muavin yaklaşıyor. Kaşlarım çatık suratsız bir şekilde: “Bir öğretmen “ diye parayı uzatıyorum. Yüzünde kocaman gülümseme ve hürmetle: “ Buyurun hocam “ diye paranın üzerini veriyor. Allah Allah muavin de delirmiş kesin duyanda ordinaryüsüm falan zanneder. Tekrardan başımı palto yastığıma koymuşken yine şoförün şen kahkahası… “Sabahın körü be adam bu kadar keyif verici ne olabilir ki” diye düşünürken arka fonda yine o ses:
“Babacım onun kablosu kısa geldiydi, yenisini alıvercem ben sana üzülme”
“Ulen doymadın gari paraya! Napçen bu gada pareyi?
Arkadaşı:
“60 yaşındasın hala otobüs tepesindesin. Sen napçen bu gada pareyi?” Yine kahkahalar… Artık bu laftan sonra bende gülmeye başlıyorum. Çatık kaşlardan eser kalmıyor.
Otobüsten inerken gidip yanına teşekkür ettim. Sabahın köründe bu kadar sevgi dolu ve hayatın karşısında umutla mutlulukla durduğu için. Şaşırdı tabi ve kendimden utandım. Altmış yaşındaydı. Kim bilir kaç yıldır yağmur, çamur, kar, sis, soğuk demeden İzmir-Manisa arası direksiyon sallıyordu. Ben ise daha yirmi yedimde bezgin ve somurtkandım. Silkelendim ve kendime geldim.
ALINTI(izgören)
“Zeytinli poçaları alıvedin mi, yoldeyiz geliyoz bak yeme!”
Sabahın yedisi deli mi bu adam derken muavin yaklaşıyor. Kaşlarım çatık suratsız bir şekilde: “Bir öğretmen “ diye parayı uzatıyorum. Yüzünde kocaman gülümseme ve hürmetle: “ Buyurun hocam “ diye paranın üzerini veriyor. Allah Allah muavin de delirmiş kesin duyanda ordinaryüsüm falan zanneder. Tekrardan başımı palto yastığıma koymuşken yine şoförün şen kahkahası… “Sabahın körü be adam bu kadar keyif verici ne olabilir ki” diye düşünürken arka fonda yine o ses:
“Babacım onun kablosu kısa geldiydi, yenisini alıvercem ben sana üzülme”
“Ulen doymadın gari paraya! Napçen bu gada pareyi?
Arkadaşı:
“60 yaşındasın hala otobüs tepesindesin. Sen napçen bu gada pareyi?” Yine kahkahalar… Artık bu laftan sonra bende gülmeye başlıyorum. Çatık kaşlardan eser kalmıyor.
Otobüsten inerken gidip yanına teşekkür ettim. Sabahın köründe bu kadar sevgi dolu ve hayatın karşısında umutla mutlulukla durduğu için. Şaşırdı tabi ve kendimden utandım. Altmış yaşındaydı. Kim bilir kaç yıldır yağmur, çamur, kar, sis, soğuk demeden İzmir-Manisa arası direksiyon sallıyordu. Ben ise daha yirmi yedimde bezgin ve somurtkandım. Silkelendim ve kendime geldim.
ALINTI(izgören)