E
emine38
Kullanıcı
- 5 Nis 2007
- En iyi cevaplar
- 0
- 0
ATATÜRK; GENÇLİK, EÄİTİM ve ÖÄRETİM
Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız, bu kafidir.
Atatürk
Ulusların varoluşunda bazı önemli tarihler vardır. Türk Ulusu için yaşamsal önem taşıyan ve ulusal kurtuluşun başlangıcı betimleyen 16-19 Mayıs 1919 tarihlerinin de önemi büyüktür. Çünkü İstanbul’dan başlayıp Samsun’a ayak basışla birlikte yakılan ulusal kurtuluş ateşi, bu adımla tüm yurdu sarmış ve büyük bir zaferle sonuçlanarak, Atatürk ve arkadaşların üstün gayret ve çabası ile ortaçağ düzeyindeki bir toplumdan ulusal bilincini de kazanarak bugün kü gelişmiş Türkiye Cumhuriyeti Devleti doğmuştur. Bu dönüşümde rol oynayan Atatürk’ün gerçekleştirdiği devrimlerin, önemli bir düşünce ürünü olduğunu, tüm dünya kabul etmiştir. Bu devrimleri doğuran düşüncenin eseri günümüze kadar yaşanan değişimlerin sürdürülmesiyle ortaya çıkmıştır. Bu devrimler, ancak ve ancak getirdiği ideolojik ve toplumsal değerlerin yeni yetişenler tarafından anlaşılır, öğrenilir ve benimsenir olması ile kalıcı olmuş ve günümüze kadar gelebilmiştir. Tarihte hiçbir devrim yoktur ki beraberinde kendisini destekleyecek bir eğitim hareketi getirmemiş olsun. Kurtuluş Savaşı’nı izleyen Türk Devrimi de farklı olmamıştır. Atatürk, kurtuluş hareketinin çeşitli duraklar arasında ulusal bütünlüğü ve bu bütünlükle ulusal egemenliği sağlamayı önde tuttu. Atatürk, Türk ulusuna önderlik ettiği, Türk devrimini gerçekleştirirken, hep aydınlanmayı hedefledi ve bu hedefe götürecek araç olarak bilime güvendi. Aydınlığa doğru ilerleyen Türk toplumunun da çağdaş uygarlık yarışında hak ettiği yeri alabilmesi için aynı güvenle bu anlayışa sarılması, onun en büyük beklentisiydi. Türk devrimiyle de yüz yıllarca Tanrı haklarına dayalı sistemle yetişmiş ve yönetilmiş bir ümmet toplumunun ideolojisini ve yönetimini değiştirmeyi amaçladı. Yeni ideolojinin demokrasi, yönetimin de cumhuriyet olması hedefledi. Bu değişimin ancak bilime dayalı çağdaş eğitimin sağlayacağı bilinçlenme ile gerçekleşip korunabileceğini kavradığından çağdaş, laik bilgilerle donanmış ulusal eğitimi Türk bağımsızlığın ekseni yaptı. Atatürk’ün bilimsel yaklaşıma, çağın en ileri teknolojilerinin uygulanmasına ve gençliğe verdiği önem yadsınamaz. Bu bağlamda Atatürk, gençlerin yapıcı ve üretken olması isteyerek, onların yenilikleri izleyici ve toplumsal gerçekleri araştırma yeteneği kazandırıcı bir eğitim sürecinden geçmeleri gereği üzerinde durmuştur. Bu nedenle Gençlik Kavramı, Atatürk için, bir ulusun geleceğinin garanti altına alınması demekti. Zaten Türkiye Cumhuriyeti sürecinin en önemli aşamalarından birisi olan 19 Mayıs 1919 tarihini gençlerin bayram olarak kutlaması istemesinde ve onlara bu tarihi Gençlik ve Spor Bayramı olarak adamasın temelinde, bu görüş ve düşünceler yatmakta idi. Atatürk için, gençlik yeni proje ve fikirler üreten toplumsal bir kuşaktır. Bu kuşağı iyi yetiştirmek için tüm çabaların harcanması gerekmektedir. Atatürk ”Gençler! Benim gelecekteki emellerimi gerçekleştirmeyi üstlenen gençler! Bir gün bu memleketi sizin gibi beni anlamış bir gençliğe bırakacağımdan dolayı çok memnun ve mesudum” derken Türk Gençliğine duyduğu güveni pekiştirip anlatmak istemiştir. Bunu belirtirken, günümüz gençliğini de bu hedefler doğrultusunda donanması için yol göstermiştir. Onun, ”Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız, bu kafidir” ifadesi, onun sağladığı ve önerdiği fikirlerin gelecek kuşakları da bağladığın en güzel teyididir.
Yeni Türkiye’nin Osmanlı İmparatorluğu’ndan devraldığı alışıla gelmiş eğitim sistemi, tutsak eğitimdi. Bilimi, deneysel gözlem ve incelemeleri göz ardı eden medreseler, sadece dine dayalı eğitim veren, düşünsel özgürlükten yoksun, çağdışı kurumlardı. Oysa Atatürk, bir ulusun temel direğini oluşturan gençliğin çağa uygun doğruları algılayıp, analiz yapabilmesini önemsiyordu. Bu nedenle Gençlik Kavramı, Atatürk için, bir ulusun geleceğinin garanti altına alınması demekti. Atatürk’ün ilkeleri arasında gençliği ve dinamizmi çağrıştıran ve sürekli yenilenmeyi hedefleyen Devrimcilik İlkesini görürüz. Gençlik ele alındığında, Öğrenim Birliği ile getirilen çağdaş eğitimden beklentiler arasında gençlerin bilimsellikle olduğu kadar, ülkü sahibi olarak da yetişmeleri vardır. Bu da yetişen kadar yetiştirenlerin de aynı özellikleri taşıması gerektirir. Bir de eğitim ve öğretimle kazanılanın korunması vardır ki bu da eğiticilerin olduğu kadar, yöneticilerin ve toplumun da görevidir. Bilinçli toplum, bu önemli görevi aksatmadan yerine getirir. Kuşkusuz, Atatürk’ün, Türk Ulusu için en kutsal değer olan Cumhuriyeti gençliğe emanet etmesi son derece önemlidir. Atatürk’ü anlamak, yaşadıkları ve fikirlerini bilmekle olasıdır. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasında yaşanan zorlukları her zaman göz önünde tutarak, 19 Mayısları, Atatürk’ün emanetine daima sahip çıkarak kutlamalıyız. Bu bağlamda Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecinin ne denli zor ve meşakkatli olduğunun ve Atatürk’ün çok kısa bir aralığa sığdırdığı büyük devrimlerinin gereğini yerine getirmenin bir vatan borcu olduğunu algılayarak, 19 Mayıs’ların ne anlama geldiğinin iyi irdelenmesi gerekir. Bu yapılırsa ancak onun gençlikten beklediği görevler yerine getirilir ve onun emanetine sahip çıkılır. Atatürk’ün tarihi yaşadığımız gibi yazdık; ama geleceği Cumhuriyete inananlarla onu koruyanlar ve yaşatacaklara emanet edeceğiz derken gençliği kastediyordu. Bu yüzden gençliğin eğitimine çok önem verilmesi gerektiğinin altı çiziyordu.
Türk ulusunun geleceği için bel bağladığı gençliğin mevcut sistemle eğitiminin, çağdaş bir Türkiye yaratmaya, onu yüceltmeye yönelik bilinçle donanmasına yetmeyeceğini gören Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nın bitmesini beklemeden, daha 1921 yılında Ankara’da kadın-erkek öğretmenlerin katıldığı bir eğitim kongresi toplayarak, toplumun çok yakında tanışacağı bilimsel ve ulusal eğitim sistemine doğru ilk adımı attı. Yine 24 Ağustos 1924’te Ankara’da toplanan I.Öğretmenler Birliği toplantısında yaptığı konuşma onun öğretmenlere verdiği önemi vurguluyordu. Eğer öğretmenler gençliğin yol göstericisi olacaklarsa, onların da güncel bilgi ve becerilerle donanmaların sağlanması gerekmektedir: ”Öğretmenler, yeni nesli Cumhuriyet’in özverili öğretmen ve eğitimcileri, yani sizler yetiştireceksiniz. Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır. Eserin değeri, sizin uzmanlığız ve özverinizin derecesiyle orantılı olacaktır. Cumhuriyet düşünce, bilgi ve beden yönünden güçlü ve yüksek karakterli koruyucular ister. Yeni nesli bu nitelik ve yetenekte yetiştirmek sizin elinizdedir. Üstün ödevinizin yerine getirilmesine yüksek çabalarla kendinizi adayacağızdan hiç kuşkum yoktur. Ben ulusal eğitim ve öğretimimizle ilgili görüşlerimi, çeşitli zamanlarda ve olanaklardan yararlanarak söyledim. Gene de görüşlerimi birkaç sözcükte toplayarak söylemeyi yararsız görmüyorum. ”Öğretmenler, erkek ve kız çocuklarımızın eşit olarak, bütün öğrenim basamaklarındaki eğitim ve öğrenimlerinin iş ilkesine dayanması önemlidir. Yurt çocukları, her öğrenim basamağında, toplumsal alanda yapıcı, etkili ve başarılı olacak biçimde donatılmalıdır. Ulusal törelerimiz, uygarlık ilkeleriyle ve özgür düşüncelerle geliştirilmeli, güçlendirilmelidir. Bu, çok önemlidir; özellikle dikkatinizi çekerim, korkuya dayanan ahlak, bir erdem olmaktan başka, güvenilir de değildir”. ”Eğitim ve öğretimin gayesi, yalnız hükümete memur yetiştirmek değil, daha çok memlekete ahlaklı, karakterli, cumhuriyetçi, devrimci, müspet, atılgan, başladığı işleri başarabilecek yetenekte, dürüst düşünüşlü, iradeli, hayatta rastlayacağı engelleri yenmeye kudretli, karakter sahibi genç yetiştirmektir.
Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız, bu kafidir.
Atatürk
Ulusların varoluşunda bazı önemli tarihler vardır. Türk Ulusu için yaşamsal önem taşıyan ve ulusal kurtuluşun başlangıcı betimleyen 16-19 Mayıs 1919 tarihlerinin de önemi büyüktür. Çünkü İstanbul’dan başlayıp Samsun’a ayak basışla birlikte yakılan ulusal kurtuluş ateşi, bu adımla tüm yurdu sarmış ve büyük bir zaferle sonuçlanarak, Atatürk ve arkadaşların üstün gayret ve çabası ile ortaçağ düzeyindeki bir toplumdan ulusal bilincini de kazanarak bugün kü gelişmiş Türkiye Cumhuriyeti Devleti doğmuştur. Bu dönüşümde rol oynayan Atatürk’ün gerçekleştirdiği devrimlerin, önemli bir düşünce ürünü olduğunu, tüm dünya kabul etmiştir. Bu devrimleri doğuran düşüncenin eseri günümüze kadar yaşanan değişimlerin sürdürülmesiyle ortaya çıkmıştır. Bu devrimler, ancak ve ancak getirdiği ideolojik ve toplumsal değerlerin yeni yetişenler tarafından anlaşılır, öğrenilir ve benimsenir olması ile kalıcı olmuş ve günümüze kadar gelebilmiştir. Tarihte hiçbir devrim yoktur ki beraberinde kendisini destekleyecek bir eğitim hareketi getirmemiş olsun. Kurtuluş Savaşı’nı izleyen Türk Devrimi de farklı olmamıştır. Atatürk, kurtuluş hareketinin çeşitli duraklar arasında ulusal bütünlüğü ve bu bütünlükle ulusal egemenliği sağlamayı önde tuttu. Atatürk, Türk ulusuna önderlik ettiği, Türk devrimini gerçekleştirirken, hep aydınlanmayı hedefledi ve bu hedefe götürecek araç olarak bilime güvendi. Aydınlığa doğru ilerleyen Türk toplumunun da çağdaş uygarlık yarışında hak ettiği yeri alabilmesi için aynı güvenle bu anlayışa sarılması, onun en büyük beklentisiydi. Türk devrimiyle de yüz yıllarca Tanrı haklarına dayalı sistemle yetişmiş ve yönetilmiş bir ümmet toplumunun ideolojisini ve yönetimini değiştirmeyi amaçladı. Yeni ideolojinin demokrasi, yönetimin de cumhuriyet olması hedefledi. Bu değişimin ancak bilime dayalı çağdaş eğitimin sağlayacağı bilinçlenme ile gerçekleşip korunabileceğini kavradığından çağdaş, laik bilgilerle donanmış ulusal eğitimi Türk bağımsızlığın ekseni yaptı. Atatürk’ün bilimsel yaklaşıma, çağın en ileri teknolojilerinin uygulanmasına ve gençliğe verdiği önem yadsınamaz. Bu bağlamda Atatürk, gençlerin yapıcı ve üretken olması isteyerek, onların yenilikleri izleyici ve toplumsal gerçekleri araştırma yeteneği kazandırıcı bir eğitim sürecinden geçmeleri gereği üzerinde durmuştur. Bu nedenle Gençlik Kavramı, Atatürk için, bir ulusun geleceğinin garanti altına alınması demekti. Zaten Türkiye Cumhuriyeti sürecinin en önemli aşamalarından birisi olan 19 Mayıs 1919 tarihini gençlerin bayram olarak kutlaması istemesinde ve onlara bu tarihi Gençlik ve Spor Bayramı olarak adamasın temelinde, bu görüş ve düşünceler yatmakta idi. Atatürk için, gençlik yeni proje ve fikirler üreten toplumsal bir kuşaktır. Bu kuşağı iyi yetiştirmek için tüm çabaların harcanması gerekmektedir. Atatürk ”Gençler! Benim gelecekteki emellerimi gerçekleştirmeyi üstlenen gençler! Bir gün bu memleketi sizin gibi beni anlamış bir gençliğe bırakacağımdan dolayı çok memnun ve mesudum” derken Türk Gençliğine duyduğu güveni pekiştirip anlatmak istemiştir. Bunu belirtirken, günümüz gençliğini de bu hedefler doğrultusunda donanması için yol göstermiştir. Onun, ”Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız, bu kafidir” ifadesi, onun sağladığı ve önerdiği fikirlerin gelecek kuşakları da bağladığın en güzel teyididir.
Yeni Türkiye’nin Osmanlı İmparatorluğu’ndan devraldığı alışıla gelmiş eğitim sistemi, tutsak eğitimdi. Bilimi, deneysel gözlem ve incelemeleri göz ardı eden medreseler, sadece dine dayalı eğitim veren, düşünsel özgürlükten yoksun, çağdışı kurumlardı. Oysa Atatürk, bir ulusun temel direğini oluşturan gençliğin çağa uygun doğruları algılayıp, analiz yapabilmesini önemsiyordu. Bu nedenle Gençlik Kavramı, Atatürk için, bir ulusun geleceğinin garanti altına alınması demekti. Atatürk’ün ilkeleri arasında gençliği ve dinamizmi çağrıştıran ve sürekli yenilenmeyi hedefleyen Devrimcilik İlkesini görürüz. Gençlik ele alındığında, Öğrenim Birliği ile getirilen çağdaş eğitimden beklentiler arasında gençlerin bilimsellikle olduğu kadar, ülkü sahibi olarak da yetişmeleri vardır. Bu da yetişen kadar yetiştirenlerin de aynı özellikleri taşıması gerektirir. Bir de eğitim ve öğretimle kazanılanın korunması vardır ki bu da eğiticilerin olduğu kadar, yöneticilerin ve toplumun da görevidir. Bilinçli toplum, bu önemli görevi aksatmadan yerine getirir. Kuşkusuz, Atatürk’ün, Türk Ulusu için en kutsal değer olan Cumhuriyeti gençliğe emanet etmesi son derece önemlidir. Atatürk’ü anlamak, yaşadıkları ve fikirlerini bilmekle olasıdır. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasında yaşanan zorlukları her zaman göz önünde tutarak, 19 Mayısları, Atatürk’ün emanetine daima sahip çıkarak kutlamalıyız. Bu bağlamda Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecinin ne denli zor ve meşakkatli olduğunun ve Atatürk’ün çok kısa bir aralığa sığdırdığı büyük devrimlerinin gereğini yerine getirmenin bir vatan borcu olduğunu algılayarak, 19 Mayıs’ların ne anlama geldiğinin iyi irdelenmesi gerekir. Bu yapılırsa ancak onun gençlikten beklediği görevler yerine getirilir ve onun emanetine sahip çıkılır. Atatürk’ün tarihi yaşadığımız gibi yazdık; ama geleceği Cumhuriyete inananlarla onu koruyanlar ve yaşatacaklara emanet edeceğiz derken gençliği kastediyordu. Bu yüzden gençliğin eğitimine çok önem verilmesi gerektiğinin altı çiziyordu.
Türk ulusunun geleceği için bel bağladığı gençliğin mevcut sistemle eğitiminin, çağdaş bir Türkiye yaratmaya, onu yüceltmeye yönelik bilinçle donanmasına yetmeyeceğini gören Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nın bitmesini beklemeden, daha 1921 yılında Ankara’da kadın-erkek öğretmenlerin katıldığı bir eğitim kongresi toplayarak, toplumun çok yakında tanışacağı bilimsel ve ulusal eğitim sistemine doğru ilk adımı attı. Yine 24 Ağustos 1924’te Ankara’da toplanan I.Öğretmenler Birliği toplantısında yaptığı konuşma onun öğretmenlere verdiği önemi vurguluyordu. Eğer öğretmenler gençliğin yol göstericisi olacaklarsa, onların da güncel bilgi ve becerilerle donanmaların sağlanması gerekmektedir: ”Öğretmenler, yeni nesli Cumhuriyet’in özverili öğretmen ve eğitimcileri, yani sizler yetiştireceksiniz. Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır. Eserin değeri, sizin uzmanlığız ve özverinizin derecesiyle orantılı olacaktır. Cumhuriyet düşünce, bilgi ve beden yönünden güçlü ve yüksek karakterli koruyucular ister. Yeni nesli bu nitelik ve yetenekte yetiştirmek sizin elinizdedir. Üstün ödevinizin yerine getirilmesine yüksek çabalarla kendinizi adayacağızdan hiç kuşkum yoktur. Ben ulusal eğitim ve öğretimimizle ilgili görüşlerimi, çeşitli zamanlarda ve olanaklardan yararlanarak söyledim. Gene de görüşlerimi birkaç sözcükte toplayarak söylemeyi yararsız görmüyorum. ”Öğretmenler, erkek ve kız çocuklarımızın eşit olarak, bütün öğrenim basamaklarındaki eğitim ve öğrenimlerinin iş ilkesine dayanması önemlidir. Yurt çocukları, her öğrenim basamağında, toplumsal alanda yapıcı, etkili ve başarılı olacak biçimde donatılmalıdır. Ulusal törelerimiz, uygarlık ilkeleriyle ve özgür düşüncelerle geliştirilmeli, güçlendirilmelidir. Bu, çok önemlidir; özellikle dikkatinizi çekerim, korkuya dayanan ahlak, bir erdem olmaktan başka, güvenilir de değildir”. ”Eğitim ve öğretimin gayesi, yalnız hükümete memur yetiştirmek değil, daha çok memlekete ahlaklı, karakterli, cumhuriyetçi, devrimci, müspet, atılgan, başladığı işleri başarabilecek yetenekte, dürüst düşünüşlü, iradeli, hayatta rastlayacağı engelleri yenmeye kudretli, karakter sahibi genç yetiştirmektir.