M
mehmetd
Kullanıcı
- 23 Şub 2007
- En iyi cevaplar
- 0
- 0
ASLINDA AŞK DA YOK
Çalıştığı televizyonun en güzel sunucularından biriydi.
Doksan öncesi bir güzellik yarışmasında üçüncülüğü bile vardı.
Doğal olarak, çok sayıda arkadaşlık ve evlilik teklifi almıştı.
Ama bu dünya kimseye her şeyi dört dörtlük vermiyordu; en teknik futbolcu en tembel, en güzel sesli şarkıcı en kaprisli, en zengin insana özürlü çocuklar, en yakışıklı adamda feminen eğilimler..
Güzel sunucu daha yirmili yaşlarında ALS hastalığına yakalanmıştı! Amyotrophic Lateral Sclerosis, bir sinir sistemi rahatsızlığı idi ve belden aşağısı felç bırakmıştı.
***
Tekerlekli sandalyede ve yatakta geçen uzun yıllar içinde önce annesini, sonra babası kaybetti. Tamamen yalnız kalınca orta yaşlı bir bakıcı tuttu.
***
Otuzlu yaşları sürdüğü günlerden birinde, zamanında kendisine deli gibi aşık olmuş, kendisinin de ilgi duyduğu ama etrafındaki bol ”alternatiften” dolayı seçmediği erkeklerden birini aradı. Evine davet etti.
Adam heyecanla koşturdu. Rahatsızlığı duymuştu ama son durumunu bilmiyordu eski sevdiğinin...
***
Yardımcı kadın kapıyı açtığında yalnız eski bir defteri değil, hüznün, kederin, çaresizliğin ve bakımsızlığın da kapısı açmıştı.
Bir zamanların, geçtiği yerleri sarsan güzeli, durulmuş, süzülmüş ve çekilmiş, bir kemik yığı olarak boylu boyuca yatakta yatıyordu.
Ağır bir koku vardı odada... Kızın solgun yüzünde, başkasın yaptığı açıkça belli olan acemi ve eğreti bir makyaj duruyordu.
”Geçmiş olsun” bile diyemedi adam, hiçbir şey geçmemişti çünkü...
Beş tane uzun kemikten oluşan elini tutup,
- Merhaba, dedi.
Kız sadece kafası salladı. Gözlerinden yaş akmaya başladı.
- Yapma, diyerek eski sevgilisinin gözyaşları sildi adam..
.
Bu ağlama kızı rahatlatmıştı sanki, konuşmaya başladı, hıçkırıklar arasında:
- Ben seni hep sevdim (M.....)... Ama çalıştığımız yerde bu aşkı yaşamamıza imkân yoktu. Sonrasında ise işte bu hastalık yakama yapıştı. Bak, aynanın kenarındaki o resim hep oradaydı.
Adam avucundaki eli hafifçe sıktı:
- Tamam canım, şimdi bunları konuşmayalım.
Çok şaşırmıştı; sevgilisinin başıyla gösterdiği yerde, sağdaki tuvalet aynasın kenarında kızın resminin yanında kendi vesikalık fotoğrafı vardı. Bu resmi, on küsur yıl önce yazdığı bir mektupla birlikte kendisi vermişti. İçi burkuldu.
Başka bir konu aradı ama bulamadı.
Sustular.
***
Adam:
- Tekrar geleceğim, diyerek vedalaşıp çıktıktan sonra hasta kız, yardımcısı çağırdı.
- Buyur kızım?
- (M.....)’in resmini kaldır oradan, (A...)’nin fotoğrafı koy.
- Dün aradım, (A...) Bey İtalya’ya gitmiş kızım, (T....)’i arayayım mı?
Sadık Söztutan
Çalıştığı televizyonun en güzel sunucularından biriydi.
Doksan öncesi bir güzellik yarışmasında üçüncülüğü bile vardı.
Doğal olarak, çok sayıda arkadaşlık ve evlilik teklifi almıştı.
Ama bu dünya kimseye her şeyi dört dörtlük vermiyordu; en teknik futbolcu en tembel, en güzel sesli şarkıcı en kaprisli, en zengin insana özürlü çocuklar, en yakışıklı adamda feminen eğilimler..
Güzel sunucu daha yirmili yaşlarında ALS hastalığına yakalanmıştı! Amyotrophic Lateral Sclerosis, bir sinir sistemi rahatsızlığı idi ve belden aşağısı felç bırakmıştı.
***
Tekerlekli sandalyede ve yatakta geçen uzun yıllar içinde önce annesini, sonra babası kaybetti. Tamamen yalnız kalınca orta yaşlı bir bakıcı tuttu.
***
Otuzlu yaşları sürdüğü günlerden birinde, zamanında kendisine deli gibi aşık olmuş, kendisinin de ilgi duyduğu ama etrafındaki bol ”alternatiften” dolayı seçmediği erkeklerden birini aradı. Evine davet etti.
Adam heyecanla koşturdu. Rahatsızlığı duymuştu ama son durumunu bilmiyordu eski sevdiğinin...
***
Yardımcı kadın kapıyı açtığında yalnız eski bir defteri değil, hüznün, kederin, çaresizliğin ve bakımsızlığın da kapısı açmıştı.
Bir zamanların, geçtiği yerleri sarsan güzeli, durulmuş, süzülmüş ve çekilmiş, bir kemik yığı olarak boylu boyuca yatakta yatıyordu.
Ağır bir koku vardı odada... Kızın solgun yüzünde, başkasın yaptığı açıkça belli olan acemi ve eğreti bir makyaj duruyordu.
”Geçmiş olsun” bile diyemedi adam, hiçbir şey geçmemişti çünkü...
Beş tane uzun kemikten oluşan elini tutup,
- Merhaba, dedi.
Kız sadece kafası salladı. Gözlerinden yaş akmaya başladı.
- Yapma, diyerek eski sevgilisinin gözyaşları sildi adam..
.
Bu ağlama kızı rahatlatmıştı sanki, konuşmaya başladı, hıçkırıklar arasında:
- Ben seni hep sevdim (M.....)... Ama çalıştığımız yerde bu aşkı yaşamamıza imkân yoktu. Sonrasında ise işte bu hastalık yakama yapıştı. Bak, aynanın kenarındaki o resim hep oradaydı.
Adam avucundaki eli hafifçe sıktı:
- Tamam canım, şimdi bunları konuşmayalım.
Çok şaşırmıştı; sevgilisinin başıyla gösterdiği yerde, sağdaki tuvalet aynasın kenarında kızın resminin yanında kendi vesikalık fotoğrafı vardı. Bu resmi, on küsur yıl önce yazdığı bir mektupla birlikte kendisi vermişti. İçi burkuldu.
Başka bir konu aradı ama bulamadı.
Sustular.
***
Adam:
- Tekrar geleceğim, diyerek vedalaşıp çıktıktan sonra hasta kız, yardımcısı çağırdı.
- Buyur kızım?
- (M.....)’in resmini kaldır oradan, (A...)’nin fotoğrafı koy.
- Dün aradım, (A...) Bey İtalya’ya gitmiş kızım, (T....)’i arayayım mı?
Sadık Söztutan