Aşkın Mevsimi

  • Konbuyu başlatan senarist081
  • Başlangıç tarihi

Konu hakkında bilgilendirme

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Serbest Kürsü kategorisinde senarist081 tarafından oluşturulan Aşkın Mevsimi başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 3,577 kez görüntülenmiş, 9 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Serbest Kürsü
Konu Başlığı Aşkın Mevsimi
Konbuyu başlatan senarist081
Başlangıç tarihi
Cevaplar
Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Bülent
S

senarist081

Her ilişki bir bahçeye benzer. Eğer yeşerip gelişmesi isteniyorsa, düzenli olarak su verilmelidir. Beklenmedik hava değisiklikleri kadar, mevsimleri de dikkate alarak özel bakım gösterilmelidir. Yeni tohumlar ekilmeli ve yabani otlar ayıklanmalıdır. Tıpkı bunun gibi, aşkın büyüsünü canlı tutmak icin de, mevsimlerini anlamalı ve aşkın kendine özgü ihtiyaçlarını doyurmalıyız...Aşkın ilkbaharı,Asık olmak, ilkbahar gibidir. Sonsuza dek mutlu olacakmışızz gibi bir duyguya kapılırız. Eşimizi sevmemek aklımızın ucundan bile geçmez. Bu bir saflık dönemidir. Aşk olumsuz gibi görülür. Her şeyin kusursuz sanıldığı ve tıkır tıkır işlediği büyülü bir dönemdir bu. Eşimiz tıpatıp bize uygun görünür. Hiç çaba harcanmaksızın, uyum içinde dans ederiz ve şansımızın yüzümüze gülmesinin tadını çıkarırız ..Aşkın yaz mevsimi,Aşkımızın yaz mevsimi boyunca eşimizin sandığımız kadar kusursuz olmadığını ve ilişkilerimiz üzerinde çalışmamız gerektiğini anlarız . Eşimiz hata yapan, bazı bakımlardan aksayan bir insan olarak da karşımıza çıkar. Sürtüşmeler ve düş kırıklıkları belirmeye başlar, yabani otların kökünden sökülmesi ve yakıcı güneş altındaki bitkilerin fazladan sulanması gerekir. Artık aşkı vermek de, gereksindiğimiz aşkı almakta o kadar kolay değildir. Her zaman mutlu ve sevgi dolu olmadığımizı görüp anlarız..Bizim aşk konusunda düşlediğimiz tablo değildir bu. Birçok çift, bu noktaya geldiğinde düş kırıklığına uğrar. ilişiki uzerinde çalışmak istemezler. Hiçte gerçekçi olmayan bir tutumla, hep ilkbahar olmasını beklerler. Eşlerini suçlarlar ve pes ederler. Aşkın her zaman kolay olmadığını, arasıra yoğun bir çalışma ve sıcak bir güneş istediği gerçeğini görmezler. Aşkın yaz mevsiminde, kendi sevgi ihtiyacımiziı olduğu kadar eşimizin ihtiyaçlarını da doyurmamız gerekir. Bunlar kendiliğinden gerçekleşmez...Aşkın Sonbaharı,Yaz mevsimi boyunca bahçemize iyi baktıysak, bu çalışmanın sonucu olarak hasadımızı alırız.. Güz mevsimi gelmistir. Bu altın bir cağdır, zengin ve doyurucu. Gerek kendimizin, gerekse eşimizin kusurlarını kabullenen ve anlayışla karşılayan daha olgun bir aşktır yaşadiğımız . Bir sukran ve paylaşma zamanıdır. Yaz boyu çok çalıştığımız için, şimdi dinlenebilir ve yarattığımız aşkın tadını çıkarabiliriz ..Aşkın kış mevsimi,Sonra hava yeniden değisir ve kış bastırır. Kışın o soğuk, verimsiz ayları boyunca doğa kendini tümüyle icine çeker, kapanır. Bu bir dinlenme, düşünme ve yenilenme zamanıdır. Ilışkilerde de çözümlenmemiş acılarımızla veya gölge benliğimizle yüzleşme zamandır. Kapağımızın açılıp acı dolu duygularımızın ortaya döküldüğü zamandır. Aşk ve doyum için eşimizden cok, kendimize bakmaya gereksinme duyduğumuz, kendi kendine gelişim zamanıdır. Yaraların iyileşmesi, acıların dindirilmesi zamanıdır. Erkeklerin mağaralarına çekilip kışladıkları ve kadinların kuyuların dibine indikleri zamandır bu...

 
Ö

ölüdeniz

Allah kışı olmayan ilkbahar ve yaz aşklarını üzerinizden eksik etmesin.Ben kışı çok seviyom :)

Teşekkürler Tarık
 
S

su perisi

Kullanıcı
4 Ocak 2007
En iyi cevaplar
0
0
ölüdeniz' Alıntı:
Allah kışı olmayan ilkbahar ve yaz aşklarını üzerinizden eksik etmesin.Ben kışı çok seviyom :)

Teşekkürler Tarık
Kışı ne yapacaksın abi,gel yaz mevsimine ilkbahar mevsinine:) bah kuşlar ötüşüyor cıvıl cıvıl,ortalıkda börtü böcek,kenelere de  dikkat et  :D


Aşkın yaz mevsiminde doyasıya yaşıyorum... Teşekkürler aşkı mevsimlerle örneklendirdigin  için  ;)
 
B

Bülent

Teşekkürler Tarık.

Affına sığınarak konuya bir ilave yapmak istiyorum;

Doğanın her şeyi yenilediği gibi, insanın da coşkusunu kalbinde hissettiği, içindeki her şeyi yenilemek istediği, yenilediği zamanlardır, bahar ayları. Umutların, mutlulukların, hayallerin, heyecanların, ilişkilerin…

İçimizdeki tomurcuk çatlayıp, güle bırakır kimliğini bahar gelince… Tıpkı dallardaki tomurcuklar gibi…

Kış ortasında, güneşe aldanıp, pıtır pıtır çiçekler açar ya hani. İşte siz de böyle pıtır pıtır çiçek açarsınız, kış ortasında aşık olsanız bile. Hele baharda…

Baharın müjdecisi olan portakal çiçeklerinin, yaseminlerin, sarmaşıkların, güllerin kokusunu içime çekmek ne güzelmiş, her nefeste. Ve de yemyeşil kırları görmek... Ne kadar da özlemişim meğer. Kasvetli ve gri günlerin ardından, hasret kaldığımız güneş ışınlarının tenime değmesi ne güzel. Hüzünle bezenmiş gri kış günlerinden sonra, rengini beğenmediğim gökyüzünün, rengini, berrak semâda parlayan adeta mutluluğun simgesi olan güneşe bırakması, o güzel havayı görmek, içimi kıpır kıpır yapıp, çocuksu duygularımı ortaya çıkarıveriyor, bir anda.

Nedendir bilinmez ama baharı algılamaya başladığımız ya da baharın içimize işlediğini hissettiğimiz anda, herkes gibi aşkı düşünmeye başlıyorum ben de.

Tarifsiz bir duygu yoğunluğu, bizi bulutlara uçuran, sonunda da yerden yere vurup, bizi süründüren bir kavram olan aşkı düşünmek, aşktan bahsetmek, çok zor aslında. Ve tabii ki aşkı yaşamak da...

Kanımıza girdiği anda, aksini savunduğumuz, karşı koyduğumuz şeylerin tam tersini yaptıran, gözümüzü kör eden bir güçtür, aşk.

Aşk ne kadar çekici... Yasaklar kadar kışkırtıcı...
Geceleri uykuları kaçıran, gündüzleri bizi tatlı telaşa boğan...
Başladığında bizi bulutlara uçuran, bittiğinde ise yerden yere vuran duygudan bahsediyorum.
Hiç aşık olmamış ya da aşkı yaşamamış masumlar için hayat ne kadar rutin ve ne kadar sıkıcı...
Daha aşka başlamadan, aşkın sonunda yaşanacak ayrılığı, 'sonunda yine acı var, hüzün var' mantığı ile düşünmek. Sırf bu yüzden aşkı yaşamamak, yaşamak istememek...
İşte akıl ile yürek arasındaki uyumsuzluk, kararsızlık.
Evet.
Aşık olursan sonunda acı, hüzün, keder var.
Aşık olursan sonunda gözyaşı, yalnızlık...
Aşık olmak, 'sonunda yalnızlık, ayrılık, gözyaşı var' diye bir düşünce ise kafanızda, neden dünya nüfusunun yaklaşık yarısından çoğu aşık?
Bu kadar aşık insanın sonu ne olacak?
Tanrı, insanları, aşktan uzak mı tutmalı?
Mümkün mü?
Her insan aşık olmalı.
Bu güzel duyguyu yaşamalı.
En azından tatmalı.
Aşk, kendi aşkınsa aşk.
Aşk, kendi aşkınsa güzel.
Aşk, kendi aşkınsa dinlemez yasak.
Aşk kendi aşkınsa özel.
Aşık olalım...
Ama yasak aşk olmuş bu,
Ama platonik aşk.
Ama gerçek aşk.
Aşık olmadıysanız eğer hiç, siz korkaksınız, ihanetiniz kendinize.
Zevklerinizi, heyecanlarınızı buduyorsunuz, hayatı ıskalıyorsunuz.
Aşık olursanız, sonunda gözyaşınızın sel olup, bitmesinden mi korkuyorsunuz siz?
Yalnızlıktan mı çekiniyorsunuz, sizi dipsiz kuyulara atar diye?
Ayrılıktan sonra kendinize gelememek mi yoksa endişeniz?
Aşkı düşünün.
Sakin bir limanda yüreğinizin aşka değdiğini düşünün.
Beyninizden, yüzünüzden, yüreğinizin her bir hücresinden taa ayaklarınızın ucuna kadar bütün bedeninize bir sıcaklık yayıldığını düşünün.
Ve kalbinizin hızlı hızlı çarptığını...
Değmez mi?
Sırf bunun için aşık olmaya değmez mi?
Bir kez açsanız yüreğinizi aşka, öyle bir ferahlayacaksınız ki...
Aşkı öyle seveceksiniz ki...
İçiniz eriyorsa aşk için, aşık olun.
Tam da bahar gelmişken…
Aşık olun.
Korkmayın.
Göze alın.
Aşksız yaşamı korkaklara, cesaretsizlere bırakın.



 
L

lilaslmn

    bir kır kahvesinde çay yudumlamanın verdiği zevk kadar güzel bir ilave olmuş bülent..öyle güzel bir tat bıraktı zihnimde,ruhumda..dinginlik kattı yüreğime,teşekkürler.. :)
 
B

Bülent

Rica ve teşekkür ederim Pınar.
Duygusallığın doruklarında gördüm seni.  ;)
 
Üst