A
ayben
Anksiyete, ruh sağlığı alanında çalışanlar tarafından çok sık kullanılan bir terim olmasına karşın, halk arasında depresyon kadar yaygın bir kullanım alanı bulamamış, daha doğrusu halk arasında günlük kullanıma girememiş bir terimdir. Oysa hepimiz için çok tanıdık çok bildik bir duygudur. Anksiyete (bunaltı), tehlike ya da tehlike olasılığı karşısında yaşanan bir duygudur ve günlük dilde endişe, korku, gerginlik, daralma, huzursuzluk, kaygı, sıkıntı, bunaltı, tedirginlik olarak ifade ettiğimiz duyguları karşılamak için kullanılır. Herkes yaşamında bir çok kez çeşitli boyutlarda anksiyete yaşamaktadır. Anksiyete çoğu zaman her hangi bir hastalık belirtisi olmaksızın yaşamın olağan bir parçası olarak yaşanır. Ancak kimi zaman da bedensel ya da psikiyatrik bir hastalığın belirtisi olarak ortaya çıkabilmektedir. Tiroid bezinin bazı hastalıklarında anksiyete belirtileri çok sık görülür. Diğer yandan psikiyatride anksiyete bozuklukları olarak adlandırılan hastalıkların temel belirtisi olması yanında özellikle depresyon olmak üzere diğer psikiyatrik hastalıklarda da çok sık görülebilmektedir. Başka bir deyişle kişinin yaşadığı anksiyete tamamen olağan bir duygulanma olma yanında bir bedensel ya da psikiyatrik hastalık belirtisi olabilmektedir.
Normalde anksiyete uyum sağlayıcı bir işlev görür. Kişiyi içten ya da dıştan gelen tehditlere karşı önlem alması konusunda uyarır. Süre ya da şiddet olarak aşırı olması, kişinin yaşamını olumsuz yönde etkilemeye başlaması (mesleki ya da sosyal performansın düşmesi) anksiyetenin tedaviyi gerektiren (patolojik) boyut aldığını düşündürmelidir. Evde kalan annesine bir şey olacağı korkusu ile çocuğun okula gitmek istememesi, kişinin köpeğin yarattığı korku nedeniyle o caddeden geçmeyip yolunu değiştirmesi, işe giden kocasının başına her an bir şey gelebileceği endişesi ile kadının bütün gününü huzursuz bir şekilde geçirmesi örnek olarak sayılabilir.
Anksiyeteli kişi kendisini endişeli, gergin, tedirgin, korku içinde, kaygılı, patlayacak gibi hisseder; her an kötü bir şey olacakmış ya da kötü bir haber alacakmış gibi geldiğini belirtir. Huzursuzdur, yerinde duramaz, oturduğu yerde sürekli hareket halindedir, elleriyle parmaklarıyla oynar, elbiselerini çekiştirir. Seslerden aşırı irkilir. Sabırsızdır, çabuk kızar, çabuk parlar. Konuşmaları titrektir. Ellerinde titreme, yüzünde kızarma ya da solgunluk, terleme vardır. Genel olarak dikkatini bir konuda toplamakta güçlük çeker. Olası bir tehlike için sürekli tetikte gibidir.
Anksiyeteli kişilerin çoğunda yukarıda sayılan anksiyete işaretlerinin yanında bedensel yakınmalar da bulunur. Bunlar arasında çarpıntı, ağız kuruluğu, yüzde solukluk ya da kızarma, terleme, titreme, göz bebeğinin büyümesi, sık işeme, nefes darlığı, boğazda düğümlenme, uyuşma/karıncalanma, kaslarda gerginlik, kılların dikleşmesi vardır.
Anksiyete işaretleri hem normal hem tedaviyi gerektiren (patolojik) anksiyetede görülebilmektedir. Normal anksiyetede bu belirtiler daha az sayıda ve şiddette görülür. Ancak kişinin yaşam kalitesini bozan her türlü anksiyetenin tedavisi için psikiyatri uzmanlarına başvurulması gerekmektedir. Anksiyete, insanların düşünce, tutum ve davranışını etkileyerek yaşadığı güçlüklerle başetme gücünü etkilemektedir. Şiddetli anksiyete insanın dünyayı, yaşamı daha karamsar ve kötümser yorumlamasına neden olabilir.
Erol Özmen
Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi
Psikiyatri AD Öğretim Üyesi
Normalde anksiyete uyum sağlayıcı bir işlev görür. Kişiyi içten ya da dıştan gelen tehditlere karşı önlem alması konusunda uyarır. Süre ya da şiddet olarak aşırı olması, kişinin yaşamını olumsuz yönde etkilemeye başlaması (mesleki ya da sosyal performansın düşmesi) anksiyetenin tedaviyi gerektiren (patolojik) boyut aldığını düşündürmelidir. Evde kalan annesine bir şey olacağı korkusu ile çocuğun okula gitmek istememesi, kişinin köpeğin yarattığı korku nedeniyle o caddeden geçmeyip yolunu değiştirmesi, işe giden kocasının başına her an bir şey gelebileceği endişesi ile kadının bütün gününü huzursuz bir şekilde geçirmesi örnek olarak sayılabilir.
Anksiyeteli kişi kendisini endişeli, gergin, tedirgin, korku içinde, kaygılı, patlayacak gibi hisseder; her an kötü bir şey olacakmış ya da kötü bir haber alacakmış gibi geldiğini belirtir. Huzursuzdur, yerinde duramaz, oturduğu yerde sürekli hareket halindedir, elleriyle parmaklarıyla oynar, elbiselerini çekiştirir. Seslerden aşırı irkilir. Sabırsızdır, çabuk kızar, çabuk parlar. Konuşmaları titrektir. Ellerinde titreme, yüzünde kızarma ya da solgunluk, terleme vardır. Genel olarak dikkatini bir konuda toplamakta güçlük çeker. Olası bir tehlike için sürekli tetikte gibidir.
Anksiyeteli kişilerin çoğunda yukarıda sayılan anksiyete işaretlerinin yanında bedensel yakınmalar da bulunur. Bunlar arasında çarpıntı, ağız kuruluğu, yüzde solukluk ya da kızarma, terleme, titreme, göz bebeğinin büyümesi, sık işeme, nefes darlığı, boğazda düğümlenme, uyuşma/karıncalanma, kaslarda gerginlik, kılların dikleşmesi vardır.
Anksiyete işaretleri hem normal hem tedaviyi gerektiren (patolojik) anksiyetede görülebilmektedir. Normal anksiyetede bu belirtiler daha az sayıda ve şiddette görülür. Ancak kişinin yaşam kalitesini bozan her türlü anksiyetenin tedavisi için psikiyatri uzmanlarına başvurulması gerekmektedir. Anksiyete, insanların düşünce, tutum ve davranışını etkileyerek yaşadığı güçlüklerle başetme gücünü etkilemektedir. Şiddetli anksiyete insanın dünyayı, yaşamı daha karamsar ve kötümser yorumlamasına neden olabilir.
Erol Özmen
Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi
Psikiyatri AD Öğretim Üyesi