K
Kristal
Dünyayı bir "her daim genç ve güzel kalma" modası sardığı için, gezegenin her köşesinde milyonlarca insan bıçak altına yatıyor ve yüzünü gerdiriyor.
Yer çekimi kurallarına tahammül edemedikleri için, çoğu kişi deyim yerindeyse yukarı doğru yaşlanıyor.
Kaşlar kalkıyor, alın saç diplerine doğru çekiliyor, yanaklar yukarıya alınıyor, çene altında sarkan torbalar büzülüyor, göz kapakları kesiliyor.
Bir faaliyet bir faaliyet, sormayın gitsin.
Madem paketleme, ambalajlama çağında yaşıyoruz o zaman insanoğlunun ambalajı da göz alıcı olmalı.
Satışın birinci kuralı bu.
Eee; para onların, can onların; ne isterlerse yapsınlar, sana ne diyeceksiniz.
Doğru ama bana bu insanlar çok önemli bir noktayı atlıyor gibi geliyor.
Ambalajlarıyla uğraşırken iç dünyanın bu görünüş üzerinde ne kadar etkili olduğunu unutuyorlar. Oysa insanoğlunun görünüşünü, biraz da bakış, ifade gibi doğrudan doğruya gücünü içerikten alan unsurlar belirlemez mi?
Bakışı insanı ele vermez mi?
Verir.
Bir kişinin yüz ifadesinden ve bakışından cahil mi okumuş mu, bön mü, akıllı mı olduğunu anlayabildiğimize göre iç dünyanın, kültür birikiminin ve zekânın görünüş üzerindeki etkisi yadsınamaz demektir.
İşin bu tarafına dikkat edilmediği için ameliyatlar bol bol yağları alınmış, dudakları şişirilmiş, yüzü davul gibi gerilmiş bön bakışlı kadın imal ediyor.
Bir süre sonra bu imalatların hepsi birbirine benzemeye başlıyor.
Kişisel ifadeler kayboluyor.
Saçlar boyanıyor, yüzler geriliyor, şişirilmiş dudaklara ister istemez arsız bir ifade yerleşiyor.
Ve artık herkes gökyüzüne doğru yaşlanıyor.
Yer çekimine karşı eninde sonunda kaybedecekleri bir yarış için zavallı insanlar canla başla direniyor.
Oysa Veysel ne demişti: "Güzelliğin on para etmez /
Bu bendeki aşk olmasa"
İste size içinde aşk geçen bir yazı.
-
Şaka bir yana, insanoğlunun güzel görünmek istemesinin yadırganacak bir yanı yok.
Ama bunu yaparken yanına birkaç da kitap koysalar herhalde daha başarılı olurlar.
ZÜLFÜ LİVANELİ