G
GulsahToptas
Kullanıcı
Geçenlerde İnternet'te dolaşan, herkesin birbirine yollayarak yaydığı türden bir yazı geçti elime. Metinde, 70 yıl civarındaki ömürleri ile en uzun yaşayan kuşlardan biri olan kartalların, 40 yaşlarındayken yapmak zorunda kaldıkları önemli bir seçim aktarılıyordu.
Aktarıma göre, 40'larına geldiğinde, kartalın pençesi sertleşiyor, esnekliğini yitiriyor ve bu nedenle avını kavrayıp tutamıyor. İyi beslenemediği için de kısa sürede ölüyor. Yine 40'larında, gagası uzayıp göğsüne doğru kıvrılıyor, kanatları yaşlanıyor ve ağırlaşıyor. Öte yandan, tüyleri kartlaşarak kalınlaşıyor. Tüm bu değişimlerle, kartalın uçması, gittikçe zorlaşıyor.
Oysa, kartal için başka bir yol daha var deniyor...
150 gün, başka bir deyişle 5 ay kadar süren yeniden doğuş süreci. Eğer kartal yukarıdakinin aksine, bu yönde karar verirse şunlar oluyor. Bir dağın tepesine uçuyor, korunaklı bir yerde yuva yapıyor ve orada kalıyor. Bulduğu o yerde, kartal gagasını sert bir şekilde kayaya vurmaya başlıyor. En sonunda, gagası yerinden sökülüyor ve düşüyor. Kartal, bir süre, yeni gagasının çıkmasını bekliyor. Gagası çıktıktan sonra, bu yeni gagayla pençelerini yerinden söküp çıkarıyor. Yeni pençeleri çıkınca, kartal bu kez, eski kartlaşmış tüylerini yolmaya başlıyor. 5 ay sonra kartal, kendisine 20 yıl veya daha uzun bir yaşam sağlayan müthiş değişimle, yeniden doğuş uçuşunu yapmaya hazır hale geliyor.
İnsanlar da aslında zaman zaman hayatlarında yeniden doğuş süreci yaşamak zorunda kalıyorlar. Kritik olan, o noktaya geldiğini fark edebilmek. Bunu fark edenler, kendilerini yoran, kendilerine acı veren, hatta kayıplar yaşatan tercihler yaparak, eskiyen duygu, alışkanlık, anı, insan, iş, ortamdan vazgeçiyor ve yenilenerek ilerliyorlar. Kendilerine acı veren, sürekli patinaj yaptıran, gerilemelerine sebep olan unsurları, yaşamlarından, pençelerini söken kartal gibi ayırabilenler, yeni ve taze gelişmelere kendilerini hazırlayabiliyorlar.
Düşünün, geçmişinizde "Öyle olursa mahvolurum" dediğiniz, yokluğuna katlanamayacağınıza inandığınız bazı şeyler artık yok ve siz belki de daha iyi bir noktadasınız. Ya da oraya doğru ilerlemektesiniz. "Şu olursa biterim", "Bu olursa masadan kalkarım" dediğiniz, ama şu anda çoktan hayatınızın parçası haline getirdiğiniz ve hoşnut olduğunuz şeyler de doludur yaşamınızda. Kısacası, her kazanım bir vazgeçiş, her vazgeçiş de bir kazanım değil mi?
Yeniden doğuşu daha çok fiziksel görünümleriyle özdeşleştiren kadın ve erkekleri düşünüyorum. Kartal örneğiyle de örtüşüyor aslında. Birtakım fiziksel özelliklerini değiştirmek, yenilemek için, son derece sıkıntılı yöntemler uyguluyorlar. Dışarıdan "İkide bir estetik ameliyatı oluyor" diye burun kıvrılan insanlar, aslında ne kadar acılı operasyonlara katlanıyorlar. Çünkü, onların yeniden doğuş algıları bu. Ya da kendini ruhsal ve içsel olarak yenileyenlerin geçmiş hikayelerini dinlediğimizde neler hissediyoruz? "Amma da çekmiş" ya da "Of, katlanılır şeyler yaşamamış" demiyor muyuz?
Herkesin bir mükemmellik modeli ve ona ulaşabilmek için de kişisel yeniden doğuş teknikleri var. Kimi çıkarıyor, kimi ekliyor. Her nasıl yapılıyorsa, muhakkak acılı oluyor. Ruh ve bedeni güzelleştiren her işlem ve süreç, acıdan, yorgunluktan ve sıkıcılıktan geçerek, yeniden doğuşa götürüyor. İyi yolculuklar!
Ufuk Tarhan