S
senarist081
* Akşam yemeğini yalnız başına yerken birden anlatmak, paylaşmak istediğin binlerce cümle olduğunu ve bu cümlelerin boğazına dizildiğini anladığın an...
* Ameliyata girerken cüzdanınızı hastabakıcıya bırakıp hakkını helal et diyorsanız yalnızlığı iliklerinize kadar hissedebilirsiniz.
* İçeriden nefis yemek kokularının gelmediği, hoş geldin oğlum/kızım/sevgilim/arkadaşım şeklinde karşılanmadığın, bir eve adım attığında.
* The Doors’dan "people are strange" şarkısı dinlerken şarkının sözlerinin kendinize ne kadar uyduğunu anladığınız anlar.
* Yolda hiçbir yere yetişme gereği olmadan yürürken, birden yavaş yavaş yağmur başlar. Kişi alışkanlık olarak adımlarını hızlandırır. Sonra hatırlar ki nasılsa görecek, seni umursayan, sırılsıklam olmuş olmana üzülecek, seni seven biri yok. Adımları tekrar yavaşlatır, evine yalnız başına akşam yemeğini yemek üzere en uzun yoldan döner.
* Gözlerinizden yaş düşerken kendi mendilinizi kendiniz aldığınız an.
* Etrafınızı deli gibi dağıtmanıza rağmen kimselerin size laf söylemediği, kimselerin o dağınıklarınızı toplamadığı anlar. Dağınık olmak hoş ama, bu noktada anlaşılan yalnızlık en az o eşyalar kadar dağıtır, toparlanamaz hale getirir insanı.
* Sevdiğin şarkıyı senin kadar sevebilecek hiç kimsenin yanında olmadığı an.
* Diğerlerinden olmadığın, biraz daha farklı olduğun için arkadaşlarının seni terk ettiğini anladığın anlar...
* Evde şaşkın bir vaziyette salya sümük ağlarken uzun uzun kimi arasam diye düşündüğünüz ve isteğiniz gibi bir isim bulamadığınız zamanlar
* İstiklalde yalnız başınıza yürüdüğünüz zaman
* İş dönüşü kapıyı anahtarla açıp karanlık eve girdiğinizde "ben geldim" diyecek kimse olmadığında. Hatta daha beteri, kimse olmadığını bile bile "ben geldim ulan evim, nasıl geçti günün beyav" dediğinizde....Evle, bilgisayarla, televizyonla, puzzle'la, müzikle, mutfak penceresiyle, otla b.kla yüksek sesle konuştuğunuzda.
* Gece çok geç olmuş sanıp yatarken saatin daha 12 bile olmadığı anlaşılan ve kendi kendine gülerek "tavuk gibi erken mi yatacaksın" denilen an.
* Elektriklerin kesildiği gecelerde daha net hissedilir. Ne Tv ne de bilgisayar olduğundan minderle ya da kolonya şişesi ile konuşulan anlardır.
* Bir bayram sabahı, ailece yaşayan karşı komşunuzun sizin yalnızlığınıza çare olsun diye 'istersen gel beraber kahvaltı yapalım' çağrısını duyduğunuz an
* Hastayken, nane-limon yapacak, ateşinize bakacak, üzerinizi örtecek ve şefkat gösterecek kimsenin olmadığı anlar.
* Heves edip aldığınız tüm yiyeceklerin en küçük boy olmalarına rağmen bitmeden bayatlayıp atıldığı anlardır.
* Evinizde müzik dinlerken sevdiğiniz bir şarkının çıktığı bir anda, gaza gelip bağıra bağıra şarkıyı söylediğiniz ve iğrenç sesiniz yüzünden kimseden fırça yemeyeceğinizi anlayıp kedere boğulduğunuz andır.
* Güzel bir yemek yaparsın tek başına yerken halıya bir parça dökülür eğilip halıya sorarsın "nasıl güzel olmuş mu?" işte yalnızlığını anladığın an o andır.
* Televizyondaki spiker sunumunu bitirip iyi akşamlar dediğinde "sana da" diye karşılık verme ihtiyacı duyduğun an.
* Yılbaşı akşamı eve gelirken sokaklardaki neşeli kalabalığı izlemek sonrasında boş evde yapacak bir şey bulamamak .
* Aziz Nesin “Sesler” adlı şiirinde bu anları çok güzel anlatmıştır. Şiiri okuduğunuzda yalnız olduğunuz kafanıza çok güzel dank eder.
gecenin bir zamanı evine gelince
kilitte duyuyorsan anahtarın sesini
anla ki yalnızsın
elektrik düğmesini çevirince
çıt diye bir ses duyuyorsan
anla ki yalnızsın ...
* Ameliyata girerken cüzdanınızı hastabakıcıya bırakıp hakkını helal et diyorsanız yalnızlığı iliklerinize kadar hissedebilirsiniz.
* İçeriden nefis yemek kokularının gelmediği, hoş geldin oğlum/kızım/sevgilim/arkadaşım şeklinde karşılanmadığın, bir eve adım attığında.
* The Doors’dan "people are strange" şarkısı dinlerken şarkının sözlerinin kendinize ne kadar uyduğunu anladığınız anlar.
* Yolda hiçbir yere yetişme gereği olmadan yürürken, birden yavaş yavaş yağmur başlar. Kişi alışkanlık olarak adımlarını hızlandırır. Sonra hatırlar ki nasılsa görecek, seni umursayan, sırılsıklam olmuş olmana üzülecek, seni seven biri yok. Adımları tekrar yavaşlatır, evine yalnız başına akşam yemeğini yemek üzere en uzun yoldan döner.
* Gözlerinizden yaş düşerken kendi mendilinizi kendiniz aldığınız an.
* Etrafınızı deli gibi dağıtmanıza rağmen kimselerin size laf söylemediği, kimselerin o dağınıklarınızı toplamadığı anlar. Dağınık olmak hoş ama, bu noktada anlaşılan yalnızlık en az o eşyalar kadar dağıtır, toparlanamaz hale getirir insanı.
* Sevdiğin şarkıyı senin kadar sevebilecek hiç kimsenin yanında olmadığı an.
* Diğerlerinden olmadığın, biraz daha farklı olduğun için arkadaşlarının seni terk ettiğini anladığın anlar...
* Evde şaşkın bir vaziyette salya sümük ağlarken uzun uzun kimi arasam diye düşündüğünüz ve isteğiniz gibi bir isim bulamadığınız zamanlar
* İstiklalde yalnız başınıza yürüdüğünüz zaman
* İş dönüşü kapıyı anahtarla açıp karanlık eve girdiğinizde "ben geldim" diyecek kimse olmadığında. Hatta daha beteri, kimse olmadığını bile bile "ben geldim ulan evim, nasıl geçti günün beyav" dediğinizde....Evle, bilgisayarla, televizyonla, puzzle'la, müzikle, mutfak penceresiyle, otla b.kla yüksek sesle konuştuğunuzda.
* Gece çok geç olmuş sanıp yatarken saatin daha 12 bile olmadığı anlaşılan ve kendi kendine gülerek "tavuk gibi erken mi yatacaksın" denilen an.
* Elektriklerin kesildiği gecelerde daha net hissedilir. Ne Tv ne de bilgisayar olduğundan minderle ya da kolonya şişesi ile konuşulan anlardır.
* Bir bayram sabahı, ailece yaşayan karşı komşunuzun sizin yalnızlığınıza çare olsun diye 'istersen gel beraber kahvaltı yapalım' çağrısını duyduğunuz an
* Hastayken, nane-limon yapacak, ateşinize bakacak, üzerinizi örtecek ve şefkat gösterecek kimsenin olmadığı anlar.
* Heves edip aldığınız tüm yiyeceklerin en küçük boy olmalarına rağmen bitmeden bayatlayıp atıldığı anlardır.
* Evinizde müzik dinlerken sevdiğiniz bir şarkının çıktığı bir anda, gaza gelip bağıra bağıra şarkıyı söylediğiniz ve iğrenç sesiniz yüzünden kimseden fırça yemeyeceğinizi anlayıp kedere boğulduğunuz andır.
* Güzel bir yemek yaparsın tek başına yerken halıya bir parça dökülür eğilip halıya sorarsın "nasıl güzel olmuş mu?" işte yalnızlığını anladığın an o andır.
* Televizyondaki spiker sunumunu bitirip iyi akşamlar dediğinde "sana da" diye karşılık verme ihtiyacı duyduğun an.
* Yılbaşı akşamı eve gelirken sokaklardaki neşeli kalabalığı izlemek sonrasında boş evde yapacak bir şey bulamamak .
* Aziz Nesin “Sesler” adlı şiirinde bu anları çok güzel anlatmıştır. Şiiri okuduğunuzda yalnız olduğunuz kafanıza çok güzel dank eder.
gecenin bir zamanı evine gelince
kilitte duyuyorsan anahtarın sesini
anla ki yalnızsın
elektrik düğmesini çevirince
çıt diye bir ses duyuyorsan
anla ki yalnızsın ...