Veda Filminin Tarihi Hataları

  • Konuyu Başlatan Konuyu Başlatan su perisi
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

su perisi

Kullanıcı
Katılım
4 Ocak 2007
Puanları
0
Veda Filminin Konuşulan Tarihi Hataları


Zülfü Livaneli’nin yazıp yönettiği ‘Veda’ filmi, gerek sinema eleştirmenleri, gerekse tarihçiler tarafından tartışılmaya başlandı.
(3 Mart 2010)
NTV Tarih dergisinde Ahmet Kuyaş, Necdet Sakaoğlu ve Derya Tulga’nın filmde tespit ettikleri maddi hatalar, ‘Tarihi gerçeklere Veda’ başlığıyla yayımlandı.
Yazıya göre, dindar bir kadın olan Zübeyde Hanım’ın sokaklarda başı açık dolaşması mümkün değil. Benzer bir şey Fikriye Hanım’ın örtüsü için de söz konusu ediliyor. Fikriye Hanım sahneleriyle ilgili bir diğer eleştiri ise 1923’te Almanya yolculuğuna çıkarken bindiği arabanın plakasının Latin harfleriyle yazılı olması. Bilindiği gibi, Latin harfleri 1928’de kabul edilmişti.
Üç tarihçiye göre, en vahim hatalar Conkbayırı sahnelerinde yapılmış. Hele Mustafa Kemal’in süngü hücumuna en önde katılması ya da silahını çekip düşman askerini vurması mümkün değil.
Zülfü Livaneli'nin, tarihçilerin yarım asrı kapsayan bir filmde bu kadar az hata bulmalarına çok sevindiğini belirterek teşekkür ettiği bildirildi.
Son eleştiri ise Beyazperde ve Öteki Sinema yazarlarından Murat Tolga Şen'den geldi.
Yazarın bahsettiği hata, filmin başlarında, Mustafa Kemal'in askeri lise öğrencisi olduğu dönemde, mahalle arkadaşlarıyla oynadığı bir "savaş oyunu" sahnesinde mevcut. Bu sahnede Mustafa Kemal, Salih Bozok ve bir grup mahalleli çocuk, iki takıma ayrılarak bir tür "dekmancılık" oynamakta... Bu sahnede çocuklardan biri "el bombası!" diye bağırarak ve Rambovari bir hareketle hayali el bombasının pimini ağzıyla çekerek fırlatıyor.
Yazarın dikkatimizi çektiği olayın talihsizliği şudur ki; 1895'de geçen bu sahnede çocukların el bombasından haberdar olarak oyun oynaması mümkün değil, çünkü Osmanlı ordusunun kullandığı Model 24 Stielhandgranate el bombası 1. dünya savaşının ortalarında geliştirilmiş ve "Potato masher / Patates ezicisi" olarak ünlenen bir patlayıcıyken Rambomsu hareketlerle dişle pimi koparılıp atılan "Model 24" tip el bombaları 2. Dünya savaşına kadar ortalarda gözükmemiş... 1800'lerin sonunda sokakta oynayan Selanikli bir çocuğun, daha icat edilmemiş bir el bombası ile oynaması imkansız ki yıllar sonra ilk kez kullanıldığında, Türkler ona "El bombası" bile demezlerdi.
Bakalım önümüzdeki günlerde filmle ilgili daha çok tarihi hata bulan çıkacak mı...


beyazperde.mynet

 

"Veda "
filmini henüz izleyemediğim için yorum yapamıyorum ..
Ancak konu ile ilgili bir yazıyı paylaşmak istedim..



338207.jpg

Tarihçilerden Veda filmine eleştiri
Yine bir tarihi film, yine Atatürk, ve yine tartışma..

NTV Tarih’te Ahmet Kuyaş, Necdet Sakaoğlu ve Derya Tulga’nın filmde tespit ettikleri maddi hatalar, ‘Tarihi gerçeklere Veda’ başlığıyla yayımlandı. Yazıya göre, dindar bir kadın olan Zübeyde Hanım’ın sokaklarda başı açık dolaşması mümkün değil. Benzer bir şey Fikriye Hanım’ın örtüsü için de söz konusu ediliyor ve şöyle deniliyor: "Mustafa Kemal’in, bekâr arkadaşlarıyla birlikte evde yiyeceği yemekte Fikriye Hanım’dan örtüsünü çıkarmasını istemesi ve sonra rakı sofrasına davet edip karşılıklı rakı içmeleri, senaristin özgürlüğüne bağlanabilir; ama o devirde böyle bir olay mümkün görünmüyor."

Fikriye Hanım sahneleriyle ilgili bir diğer eleştiri ise 1923’te Almanya yolculuğuna çıkarken bindiği arabanın plakasının Latin harfleriyle yazılı olması. Bilindiği gibi, Latin harfleri 1928’de kabul edilmişti.

SÜNGÜ TAKIP SAVAŞMADI

Tarihçilere göre, Mustafa Kemal’in idama mahkûm edilmesine ilişkin sahneler de gerçeğe aykırı. Çünkü Mustafa Kemal ile birlikte beş kişi idama mahkûm edilmesine rağmen, filmde bu karar sadece Mustafa Kemal için alınmış gibi gösteriliyor. Mustafa Kemal’in istifası sonrasında kendisini ziyaret eden Kâzım Karabekir’den ise ‘Kafkas Kolordusu Komutanı’ olarak söz ediliyor. Halbuki o sırada Kâzım Karabekir, 15. Kolordu Komutanı’dır.

Üç tarihçiye göre, en vahim hatalar Conkbayırı sahnelerinde yapılmış. Hele Mustafa Kemal’in süngü hücumuna en önde katılması ya da silahını çekip düşman askerini vurması mümkün değil.

Sebebi mi? Dergiden aktarıyoruz: "Grup komutanı Mustafa Kemal 10 Ağustos 1915 sabahı gerçekleşen taarruzda, Conkbayırı’nın hemen doğusunda, Boyun noktasının Kördere tarafındaki korunaklı siperdeydi. Kendisi, Arıburnu Raporu’nda belirttiği gibi, saldırının işaretini vermiştir. Koskoca Anafartalar Grup Komutanı’nın, baskın tarzında gerçekleşen bu saldırıda en öne konması da ayıp. Ayrıca meşhur "şarapnel hadisesi" de, kendisi aynı siperdeyken meydana gelmiştir. Mustafa Kemal’in göğsüne isabet eden parça saatine gelmiş ve kendisini korumuştur. Bu saat, olayı dramatize etmek isteyenlerce daha sonra sol tarafa, kalbinin üzerine alınmıştır."

LİVANELİ'DEN HEM ÖZÜR HEM TEŞEKKÜR

Zülfü Livaneli, tarihçilerin yarım asrı kapsayan bir filmde bu kadar az hata bulmalarına çok sevindiğini belirterek teşekkür etti ve eleştirileri şöyle cevaplandırdı:

“Evet Zübeyde Hanıma, Zübeyde Molla denildiğini, son derece mutaassıp bir hanım olduğunu, sokağa başı açık çıkmadığını biz de biliyoruz. Ama evin içinde başı açık gezdiğini, sarı lepiska saçlı çok güzel bir hanım olduğunu da biliyoruz. Filmde Zübeyde Hanım evde başı açık, dışarıda ise kapalı gösterilmiştir. Falakanın öyle uygulanmadığını, iki kişinin yardım ettiğini elbette biliyorum ama sinema olarak perdenin arkasından göstermeyi tercih ettim.

Samsun-Erzurum yolu üstündeki köylü de yine sembolik olarak, Anadolu halkının savaş yorgunluğunu vurgulamak için konmuştur. Diyaloğun doğrusu ‘Düşman yakında tarlana kadar gelecek’ olmalıydı. Özür dilerim. Fikriye’nin örtüsünün çıkması meselesi de tamamen semboliktir. Sonunda Kemal Paşa kadınları başlarını açmaya teşvik etmedi mi, etti. Bu durumun sinemasal anlatımının böyle olmasını tercih ettik. Otomobilde Latin harfli plaka olmaması gerekirdi herhalde. Sanat grubumuz da bu konuya bir açıklık getiremedi. Özür dileriz. Kolorduya Kafkas Kolordusu da dendiğini birçok kaynaktan okudum. Gerekirse bunları bulup gönderirim.”


(alıntı)
 
Niye hep Mustafa Kemal'in filmeleriyle ilgili eleştiriler bu kadar kötü ve yoğun oluyor anlamış değilim.
 
Didemcim: )
  ATATÜRK'e saldırmanın dayanılmaz hafifliğini yaşamak moda olduda sanırım ondan ?
 
Atatürk deyince hatasız bir insan görmek istiyoruz heralde ki onunda bir insan olduğu unutuluyor..Bazı kesimler özellikle dikta edip hem kişisel olsun he bulunduğu konumca hedef tutmaktan vazgeçmiyorlar..Eksilerini artı olarak lanse ediyorlar...
Filmi dün izledim tek kelimeyle MUHTEŞEMDİ diyebilirim,filmin giriş ve final kısmı ayrı bir hava katmıştı...Hatalarını senaristinin dilnden dinlemek siterdim,eleştirmeden önce,özelikle Cumhiriyet ilan edilmediği halde cephede Ay yıldızlı bayrakla hucum etme kısmını..Bazı yerlerde eksiklikler vardı,Samsuna çıkmadan sadece Erzurum yolundaki çifciyle geçen sohbet gibi...
Filmin can alıcı sahnesi koca salonda çıt çıkmadan herkesin hüzne boğulduğu an ve Salih yağverinin filmin başında özellikle üzerine basılarak alatılan yer olan,"insanı beyne giren kurşun mu öldürür,kalbe giren mi" diye sorduğunda doktorun" beyne giren kurşun öldürmeyebilir sakatta olsa yaşatır ama kalbe giren kurşun yaşatmaz" cümlesi ve filmnin  can alıcı sahnesinde görüntülenmesi-özellikle fikriyenin ve yağverinin kendilerini kalplerinden vurdukları bölüm-unutulmaz sahnelerindendi...
Tavsiye ederim mutlak izlenmeli,tarihimizde unutulmaz yer alan olayların bilinmeyen yüzlerini görsel açıdan izlemek güzel-di..
Dünya sinema tarihinde tarihe geçmiş kişilerin hayat hikayelerinden kesit olan filmlerin yanında olacağına inandığım "Veda" filmi için elini taşın altına koymaktan çekinmeyip ekibiylede olsun başarılı bir sinema filmi için tebrik etmek gerekir Zülfü LİVANELİ 'yi..
Mustafa'yı izledim,Veda'yı da izledim,sıra geldi Atatürk'e..Bakalım Turgut ÖZAKMAN nasıl bir taplo ile karşımıza çıkacak,izledikten sonra üç film hakkında daha detaylı bir yorum yapabilirim..
 
Geri
Üst