Codex
Özgür Şahin
Site Kurucusu
'Üniversite tercihlerini nasıl yapmalı?' konusunu Sabah gazetesi yazarı ve eğitim danışmanı Sait Gürsoy'la konuştuk.
Lisans Yerleştirme Sınavı (LYS) sonuçları bugün açıklandı ve sıra tercih yapmaya geldi. 23 Temmuz Pazartesi günü başlayacak tercih süreci 3 Ağustos’ta sona erecek. Üniversite için tercih yapacak adayların kafasının karışık olduğunu düşünerek onlar için tercihlerde kullanabilecekleri ipuçlarını Sabah Gazetesi yazarı ve aynı zamanda eğitim danışmanı olan Sait Gürsoy’la konuştuk.
Tercih yaparken başarı sıralamasını dikkate alın!
Üniversite tercih maratonu pazartesi günü başlıyor. Tercihlerle ilgili birçok uzman uyarıda bulunuyor. Peki sizce öğrencilerin tercih yaparken dikkat etmesi gereken en önemli konu nedir? Tercihler yapılırken başarı sırası mı, taban puanı mı esas alınmalı?
Öncellikle tercih dönemi 23 Temmuz başlayıp 3 Ağustos’ta sona erecek. Kesinlikle ÖSYM bu süreyi uzatmayacak. Adaylar ilgi istek ve yetenekleri doğrultusunda 30 tane tercih yapacaklar. Öğrencilerin aldıkları puandan daha da önemlisi Türkiye başarı sıralamasıdır. Aday tercihinde yanlış yaparsa bir yılını kaybeder, yanlış bir yer gelirse bu ona 5 yılını kaybettirir. Ama yanlış bir meslek de hayatını kaybettirebilir. Bu yıl öğrencilerin Ağırlık Orta Öğretim Puanı (AOBP) bu seni 0,12 ile çarpıldı. Geçen sene alan içi 0, 15, alan dışı 0, 12’ydi. Burada büyük bir farklılık yok. Kimse panik yapmasın. Özellikle Matematik- Fen puanından tercih yapacaklar için şunu söylemek istiyorum. TM ve sosyalciler olmadığı için sıralamada pek bir değişiklik olmaz. Türkçe-Matematik gurubuna bir miktar fenci girebilir. Sosyal puanında ise bir miktar TM’ci girebilir ama abartılacak bir nokta yok. Tercih yapmaya kamuoyunun gösterdiği kadar çok korkunç bir şekilde bakmak yanlış. Örneğin adayın Türkiye genel başarısı 30 bin geldi. O zaman bu aday arzu ediyorsa biraz küçüğü olan 25 binden başlar. Biraz büyüğü olan 45 bine kadar tercihlerini yayabilir. İkinci nokta ise şu, en son tercihi dahi severek okuyacağı bir yerse rahatlıkla tercihini yapar ve oraya girer. Tercih yaparken milimetre gibi büyükten küçüğe diye sıralama diye bir şey olmaz. İsteyen aday meyve tabağında önce küçük elmayı sonra büyük elmayı yiyebilir. Olay şu, tercihler öyle anlatıldığı gibi korkunç, korkulacak bir olay değil. Son derece basittir. Yeter ki isteklerini ortaya koy. Biraz kendinden büyük, bir miktar kendinden küçük yer yazdın mı üniversiteli olma şansını elde edersin.
LYS sonuçlarının açıklanmasına birkaç gün kala puanlar hesaplama yöntemi değişti. Ağırlıklı Ortaöğretim Başarı Puanı da eklenerek puanlar yeniden hesaplandı. Bu konuyla ilgili olarak öncelikle bu değişikliklerin öğrencileri psikolojik olarak nasıl etkilediğini sormak istiyorum. Sonrasında şunu sormak isterim, sizce puanların hesaplanmasında AOBP yani okul puanları dikkate alınmalı mı, yoksa OBP ile kişisel başarı mı esas alınmalıdır?
Bu yıl üniversite adayları pinpon topuna döndürüldü. Elindeki kitlesel başarı denilen okulun AOBP göre puan geliyordu. Sonra bu değiştirildi. Kişisel başarı dediler ve öğrencilerin diplomalarına göre bireysel başarısı göze alındı. Daha sonra torba yasasında ayıp oluyor bu öğrencilere maçın son dakikası kural değişilmez denildi, tekrar Orta Öğretim Başarı (OBP) puanı yasası çıkarıldı. YÖK ben yasayı tanımam ben, bireysel başarı isterim dedi. Giderken en son Danıştay AOBP’na vize verince YÖK de buna uymak, ÖSYM de uygulamak zorunda kaldı. ÖSYM puanların bu kadar erken hesaplanmasında bir hazırlık yapmıştı hem OBP’na hem de AOBP’na göre. Bu yüzden kısa bir süreçte bu duyuruldu. Şuanda okullarımızın aynı eğitim düzeyinde olmaması, okullarımıza aynı not sistemlerinin verilmemesinden dolayı diğeri ise iyi eğitim yapan okulun öğrencilerine artı puan gelmesini düşünen birisi olarak, AOBP’dan bu yıl öğrencilerin girmesinde yararı olduğunu düşünüyordum ve o şekilde geldi. Ancak bu iş AOBP ve OÖP yani kitlesel veya kişisel başarı puanı esas alınması konusun iki ucu pislikli değnektir. Bir taraf olursa diğer taraf, diğer taraf olursa öbür taraf mutlu olmayacaktır. Ama bunun da başka çaresi yoktu. Ne zaman ülkede ancak altını siyah kalem ile çiziyorum çok zor okulların eğitim düzeyi eşit olur. Okullarda verilen notlar standart olur, o zaman bazı eşit şeyler düşünülebilir ama bu da çok uzun süreyi alacağını gösteriyor.
Üniversite tercihi yapmak aslında çok basit
Tercihleri belirlerken ve sıralama yaparken öğrenciler neye dikkat etmeli? Açıkta kalmamak adına aldığı puandan daha düşük puanlı üniversiteleri de yazmalı mı?
Ben puan olarak demiyorum, Türkiye başarı sırasına bakılmalı. Puanlar değişebilir. Bu sistem çok basit ben 35 yıldır bunu yapıyorum. Eğer istedikleri doğrultuda tercih yapıyorlarsa öğrencilerin tamamı yüzde 100 kazanmıştır. Mesela bir öğrenci 30 bininci mi oldu, 25 binden başlarsın 45 bine kadar açarsın bu kadar. Tek bir hedefe de gidilmez, burada yelpazenin geniş tutulması lazım. Örneğin bir işletme seçiyorsanız, kendinizden daha yüksek 30 binde bir işletme olduğu gibi 45 binde de bir işletme olabilir. Siz o interlandda bir tercih yapacaksınız. Peki bunu nasıl yapacaksınız? Önce mesleklerinizi bir kağıda yazacaksınız, sonra gitmek istediğiniz üniversiteleri yazacaksınız, daha sonra da gitmek istediğiniz şehirleri yazacaksınız. En son olarak da ailenizle oturup konuşacaksınız devlet üniversitesi mi vakıf üniversitesi mi diye. O kararları verdikten sonra tek bir hedefle değil, nasıl varmanız zor olan yerleri yazıyorsanız, varmanız kolay olan yerleri de yazarak olayı bitirmeniz lazım.
Üniversiteden ziyade bölüm seçimi daha önemli
Öğrencilerin meslek seçimleriyle ilgili olarak bölüm seçme konusunda neler söylersiniz. Bu noktada üniversite mi yoksa bölüm seçimi mi önem kazanıyor?
Ben bölüm seçiminin daha önemli olduğunu düşünüyorum. Ben A üniversitesinde bilgisayar mühendisliğine giremedim diyelim. İlla orası olsun diye ısrar edip, başka bir bölüme gitmek anlamsız. Öncelikle bölümü seçeceksiniz. Puanı daha yüksek ya da puanı daha düşük bir üniversiteye gitmek o da öğrencinin yapısına bağlı. Adama sorarlar, senin Türkiye başarı sıran kaç diye… Buna göre herkes haddini bilerek tercihini yapacak. Üniversite bölüm seçimidir. Çünkü üniversitenin rozetini 4 yıl taşırsınız ama seçeceğiniz mesleği ömür boyu taşıyacaksınız.
Öğrencileri yönlendiren ailelerin ve rehberlik öğretmenlerinin üniversite tercihlerini belirlemedeki payı çok büyük. Öğrencileri yönlendiren kişilere yönelik olarak neler söylemek istersiniz?
Burada anneler devreye girer. Anne babalar ‘ben olamadım, çocuğum olsun’ ya da ‘ben bu mesleği seçemedim, bu benim yüreğimde bir yara’ sözünü kullanmasın. Çünkü gençler onların bir yara bandı değil. Ancak gençlere şunu söyleyebilirim. Gençler aile büyüklerinin tecrübelerinden yararlansınlar. Seçecekleri okullarda bilgi, istek ve yetenekleri doğrultusunda onların gösterdikleri yolda gitsinler. Rehber öğretmen arkadaşlara da şunu rica ediyorum. Lütfen Türkiye’deki tüm üniversiteleri, tüm bölümleri, şehirleri ve koşulları çok iyi araştırsınlar. Yalnızca kafalarında oluşturdukları profillerle öğrencilere evet ya da hayır demesinler. Çünkü o insanlar başka, kendileri başka… Büyüklerin görevi rehber ya da ebeveyn olarak onlara yol gösterici olacağız. Yalnız onların hayatlarının yerine o yolda yürümeyeceğiz.
Üniversite seçimi 10 günde olmaz
Peki meslek seçiminde nasıl hareket edilmeli?
Meslek seçimi konusunda gencin kendisini tanıması çok önemli. Bir kere üniversite seçimi öyle 10 günde olmaz. En az 3 yıllık bir olaydır bu. Öncelikle siz kendinizi testlerle tanıyacaksınız. Örneğin, gideceksiniz o bölümde okuyan öğrenci ile konuşacaksınız, siz hangi niteliklerle buraya girdiniz diye soracaksınız. Sonra ders veren kişilerle gidip konuşacaksınız, hangi nitelikteki öğrencileri istiyorsunuz buraya diye. Bir de oradan mezun olan birine mutlu musun diye sormak gerek. Bunlar 1-2-3 senede alt yapısı oluşturulacak hadiseler değil. Tabi ki burada öğrencinin o bölüme uyup uymayacağını kendini tanıyarak o cevabı vermesi gerekir.
On5Yirmi5.com