S
senarist081
Filmlerini izlerken büyüdüğüm, evde kalmış kızların en komiği Ayşen Gruda." İzlemeye gittiğim Papaz Kaçtı adlı oyunun öncesinde tanışma fırsatı bulunca, sohbet etme imkanımı değerlendirdim tabii.Yılların komik kadını şimdi tam karşımdaydı..Bir kaç saat sonra sahne alacaktı ama her şeyiyle hazırdı. Öyle ki aralarda repliklerinin tekrarını yapıyordu. İşte disiplin bu diye düşündüm, şimdi bir elin parmaklarını geçmeyen büyük üstatların işlerine bakışı bu.
N.G : Ayşen Hanım kaç yıl aradan sonra yeniden tiyatro sahnesindesiniz?
A.G : Aslında uzun yıllar oldu. Show tarzında yaptıklarımı saymazsak uzun yıllardan sonra tekrar tiyatro yapıyorum. Buranın heyecanı çok farklı... Zannediliyor ki robot gibi çıkıp her gece aynı replikleri söylüyoruz... Ama değil. Her oyuna gelen seyirci farklı, sizin onlardan aldığınız enerji farklı, sözler aynı olsa bile bambaşka heyecanlarla söyleniyor her defasında. Yaşayan bir organizma içinde olmak keyif verici.
N.G : Tekrar tiyatro yapmaya nasıl karar verdiniz? Üstelik Fırtına adlı dizi de başlamışken..
A. G : Uzun bir aradan sonra tiyatro yapmak istedim ve o dönemde Asuman erken davrandı , teklifini duyduğumda hemen yönetmeni sordum. Haldun Dormen ile çalışmak fikri beni çok heyecanlandırdı ve kabul ettim. Zaten daha öncede aynı oyunda Aıda rolünü oynamıştım. Böylece bir araya geldik.
İNSANA İNSANI ANLATMAK EBEDİ BİR DEĞERDİR.
N.G : Tiyatrolara verilen ödeneklerin kaldırılması , Sarıgül ün Şişli deki tiyatrolara özel ödenek vermesi gibi konuları nasıl karşılıyorsunuz.Devlet bu konuda ne yapmalı?
A.G : Devletin, hükümetin, yerel yönetimlerin tiyatroya kesinlikle ama kesinlikle yardım etmesi gerekiyor.Bu halkı eğitmek istiyorlarsa halkı tiyatroya yönlendirmeleri gerekiyor. İkincisi ise halka okuma alışkanlığı kazandırılması gerekiyor . Bu konuyla ilgili organize olurlarsa biz de gider konuşur, ne yapılması gerektiğini anlatırız. Sonra ailelere iş düşüyor. Okullarda tiyatroyla ilgili dersler verilmesi gerekir. Ailelerin çocuklarını tiyatroya gitmeye özendirmesi gerekir..Tiyatroda nasıl davranılır, bunun adabı nedir, bunun öğretilmesi lazım;nasıl oturulur? nasıl bilet alınır vs..Tiyatro insana insanı anlatır. Bu bir edebi değerdir. Bunun bilincinde olmayan toplum cahil bir toplumdur.
N.G : Tiyatro kapılarını aşındıran bir millet değiliz maalesef. Sokaktaki insan özellikle özel tiyatroların bilet fiyatlarını bahane ediyor . Ortalama 25 ya da 30 lira olan fiyatlar sizce pahalı mı ?
A.G ahalı diyen insanların elinde son model cep telefonları, üzerlerinde son moda giysiler.Her şey ucuz da bir tiyatro mu pahalı?..Katılmıyorum.. Bu boşa giden bir para değil ki..İnsanın ufkunu açıyor, bir şeyler katıyor. Ama biz kolayına kaçıyoruz her şeyin..Açığımızı televizyonla karşılamaya çalışıyoruz .İhtiyaç meselesi..Kültürünüz ihtiyaç duymuyorsa eksiksiniz demektir.
N.G : Ne yapılmalı peki , bu konuda ailelere de çok görev düşüyor..
A.G : Tiyatroya çok değer verilmelidir.Tiyatrosu olmayan bir toplum asla düşünülemez. Bunu tartışmak bile gereksiz. Daha küçükken çocuklara bu ihtiyaç aşılanmalı. Okullarda sağlıklı eğitimler verilmeli. Şu anda okullarda kimler veriyor acaba drama eğitimlerini ? Eğer bir çocuk drama dersinde sıkılıyorsa, dersi dinlemiyor , yaramazlık yapıyorsa ben o öğretmenden şüphe duyarım.Burada da yanlışlar var.
N.G : Türk sinemasına yıllarını vermiş biri olarak, günümüzdeki filmleri, senaryoları ya da beyaz perdedeki oyunculukları nasıl buluyorsunuz? En azından seyirci olarak yapılan işleri beğeniyor musunuz ?
A.G : Sinemayı değerlendirmek benim haddim değildir. Halktır bunun kararını veren . Gişede iyi iş yapıyorsa ilgi çeken bir şeyler vardır orada. Bunu böyle kabul etmek lazım. Her şey değişiyor. Sinema için iyi senaristler var, iyi yönetmen ve oyuncular var. Tek bir şey söyleyebilirim, bunun kamerasını üretmezseniz hiçbir şey olmazsınız, en azından ampulünü üretin bir şeyler yapın. Teknoloji değişiyor ve çok hızlı değişiyor. O yüzden ben "Ah nerede o eski bayramlar", "Ahh nerde o eski türk filmleri" falan diyecek değilim... Kullanılan teknikler çok değişti. Önümüze bakmak lazım..
TİYATRO İÇİN BİR DAKİKA KARANLIK..
N.G: Şu anda ülkemizde inanılmaz bir dizi patlaması var. Sizler için demiyorum ama gişede başarıyı yakalamak için televizyonda iyi reytingli bir dizide boy göstermek bir yol izleniyor sanki.. Para kazanabilmek için de bu yol seçiliyor tabi...
A.G : Çok fazla dizi furyası var şu anda ama nereye kadar devam edecek böyle? Bir gun bir yerde tükenecektir. Dizi yapan kuruluşları finanse edenlere sormak isterim tiyatro oyuncuları olmasa ne olacaktı acaba? Türk milleti hiç aptal değil..Bir gün o kumandanın tuşuna basmazsa ne olur dersiniz ? Zamanında elektrikleri açtık kapadık, toplu hareket yaptık. Gereksiz diziler için de böylesi toplumsal eylemler yapılsa ortam bozulacak. Ondan sonra herkes ayağını denk alacak.Bir de ülkemizde dizi işine çok büyük harcamalar yapılıyor.. Oraya harcanan para yerine, tiyatrolar, stüdyolar kurulsa çok daha ekonomik ve elverişli şeyler yapılabilir. Televizyon oyunculuğu, sinema ya da tiyatro ayrı branş dallarıdır. Bizim ülkemizde branşlaşma yok. Yurtdışında bu böyle değil. Kamera alışkanlığı ayrı bir şey. Bizde daha çok para kazanmak için herkes her şeyi oynuyor maalesef. Yurtdışında çekilen dizlerde oynayan oyuncuları dünya tanıyor, ama onlar kalkıp da tiyatro ya da sinema yapmıyor. Keşke tiyatrodan alına paralar yeterli olsaydı da kimse başka bir şey yapmasa. Bizde sendikasız bir yapı mevcut, güvenceniz yok. Baktığınızda dizide de aynı şey. 20 bölüm diye anlaşıyorsunuz , 6. bölümde ölüyorsunuz.. Bir şeyler konuşarak değişseydi yıllardır Ali Kırca Siyaset Meydanı yaptı, değişirdi.
N.G: Sanat adına karamsar olan bu tabloda hiç mi iyi giden bir şey yok sizce ?
A.G : İyi giden tek şey gençlerimizin çabası. Ben sizlerden ümitliyim. İyi bir şeyler yapacağınıza inanıyorum.
N.G : Peki bu noktada gençleri nasıl buluyorsunuz? Biliyorsunuz ki artık konservatuarların dışında da eğitim alabilecekleri birçok yer açıldı. Geçenlerde eğitimin süresiyle ilgili tartışmalar da vardı? Siz ne düşünüyorsunuz ?
A.G : Eğitim süresini ben bilemem ama gençlerin mutlaka kendilerini geliştirmeleri gerekiyor. İlla ki konservatuarda oynamaları şart değil. Okulunu okusalar tabii çok güzel olur ama bir ustanın yanında da yetişebilirler. Zamana yayacaksın, aceleci olmayacaksın, gözlem yapacaksın, çok okuyacaksın İyi bir hocanın yanında beş yıl kalsalar da olur. Eskiden bir hocanın yanında uzun süre kalmadan bir cümle bile söyleyemezdiniz sahneye çıkıp da... Ama şimdi öyle olmadığını görüyoruz.
N.G : Son olarak yeni dönem projelerinizi öğrenebilir miyim ?
A.G : Fırtına adlı dizide rol almaya başladım, çok iyi tepkiler alıyorum oradan, ve Papaz Kaçtı oyunumuz devam ediyor.
Bu keyifli söyleşi için çok teşekkür ederiz Ayşen Gruda..
Neşe Güven
15.11.2006
N.G : Ayşen Hanım kaç yıl aradan sonra yeniden tiyatro sahnesindesiniz?
A.G : Aslında uzun yıllar oldu. Show tarzında yaptıklarımı saymazsak uzun yıllardan sonra tekrar tiyatro yapıyorum. Buranın heyecanı çok farklı... Zannediliyor ki robot gibi çıkıp her gece aynı replikleri söylüyoruz... Ama değil. Her oyuna gelen seyirci farklı, sizin onlardan aldığınız enerji farklı, sözler aynı olsa bile bambaşka heyecanlarla söyleniyor her defasında. Yaşayan bir organizma içinde olmak keyif verici.
N.G : Tekrar tiyatro yapmaya nasıl karar verdiniz? Üstelik Fırtına adlı dizi de başlamışken..
A. G : Uzun bir aradan sonra tiyatro yapmak istedim ve o dönemde Asuman erken davrandı , teklifini duyduğumda hemen yönetmeni sordum. Haldun Dormen ile çalışmak fikri beni çok heyecanlandırdı ve kabul ettim. Zaten daha öncede aynı oyunda Aıda rolünü oynamıştım. Böylece bir araya geldik.
İNSANA İNSANI ANLATMAK EBEDİ BİR DEĞERDİR.
N.G : Tiyatrolara verilen ödeneklerin kaldırılması , Sarıgül ün Şişli deki tiyatrolara özel ödenek vermesi gibi konuları nasıl karşılıyorsunuz.Devlet bu konuda ne yapmalı?
A.G : Devletin, hükümetin, yerel yönetimlerin tiyatroya kesinlikle ama kesinlikle yardım etmesi gerekiyor.Bu halkı eğitmek istiyorlarsa halkı tiyatroya yönlendirmeleri gerekiyor. İkincisi ise halka okuma alışkanlığı kazandırılması gerekiyor . Bu konuyla ilgili organize olurlarsa biz de gider konuşur, ne yapılması gerektiğini anlatırız. Sonra ailelere iş düşüyor. Okullarda tiyatroyla ilgili dersler verilmesi gerekir. Ailelerin çocuklarını tiyatroya gitmeye özendirmesi gerekir..Tiyatroda nasıl davranılır, bunun adabı nedir, bunun öğretilmesi lazım;nasıl oturulur? nasıl bilet alınır vs..Tiyatro insana insanı anlatır. Bu bir edebi değerdir. Bunun bilincinde olmayan toplum cahil bir toplumdur.
N.G : Tiyatro kapılarını aşındıran bir millet değiliz maalesef. Sokaktaki insan özellikle özel tiyatroların bilet fiyatlarını bahane ediyor . Ortalama 25 ya da 30 lira olan fiyatlar sizce pahalı mı ?
A.G ahalı diyen insanların elinde son model cep telefonları, üzerlerinde son moda giysiler.Her şey ucuz da bir tiyatro mu pahalı?..Katılmıyorum.. Bu boşa giden bir para değil ki..İnsanın ufkunu açıyor, bir şeyler katıyor. Ama biz kolayına kaçıyoruz her şeyin..Açığımızı televizyonla karşılamaya çalışıyoruz .İhtiyaç meselesi..Kültürünüz ihtiyaç duymuyorsa eksiksiniz demektir.
N.G : Ne yapılmalı peki , bu konuda ailelere de çok görev düşüyor..
A.G : Tiyatroya çok değer verilmelidir.Tiyatrosu olmayan bir toplum asla düşünülemez. Bunu tartışmak bile gereksiz. Daha küçükken çocuklara bu ihtiyaç aşılanmalı. Okullarda sağlıklı eğitimler verilmeli. Şu anda okullarda kimler veriyor acaba drama eğitimlerini ? Eğer bir çocuk drama dersinde sıkılıyorsa, dersi dinlemiyor , yaramazlık yapıyorsa ben o öğretmenden şüphe duyarım.Burada da yanlışlar var.
N.G : Türk sinemasına yıllarını vermiş biri olarak, günümüzdeki filmleri, senaryoları ya da beyaz perdedeki oyunculukları nasıl buluyorsunuz? En azından seyirci olarak yapılan işleri beğeniyor musunuz ?
A.G : Sinemayı değerlendirmek benim haddim değildir. Halktır bunun kararını veren . Gişede iyi iş yapıyorsa ilgi çeken bir şeyler vardır orada. Bunu böyle kabul etmek lazım. Her şey değişiyor. Sinema için iyi senaristler var, iyi yönetmen ve oyuncular var. Tek bir şey söyleyebilirim, bunun kamerasını üretmezseniz hiçbir şey olmazsınız, en azından ampulünü üretin bir şeyler yapın. Teknoloji değişiyor ve çok hızlı değişiyor. O yüzden ben "Ah nerede o eski bayramlar", "Ahh nerde o eski türk filmleri" falan diyecek değilim... Kullanılan teknikler çok değişti. Önümüze bakmak lazım..
TİYATRO İÇİN BİR DAKİKA KARANLIK..
N.G: Şu anda ülkemizde inanılmaz bir dizi patlaması var. Sizler için demiyorum ama gişede başarıyı yakalamak için televizyonda iyi reytingli bir dizide boy göstermek bir yol izleniyor sanki.. Para kazanabilmek için de bu yol seçiliyor tabi...
A.G : Çok fazla dizi furyası var şu anda ama nereye kadar devam edecek böyle? Bir gun bir yerde tükenecektir. Dizi yapan kuruluşları finanse edenlere sormak isterim tiyatro oyuncuları olmasa ne olacaktı acaba? Türk milleti hiç aptal değil..Bir gün o kumandanın tuşuna basmazsa ne olur dersiniz ? Zamanında elektrikleri açtık kapadık, toplu hareket yaptık. Gereksiz diziler için de böylesi toplumsal eylemler yapılsa ortam bozulacak. Ondan sonra herkes ayağını denk alacak.Bir de ülkemizde dizi işine çok büyük harcamalar yapılıyor.. Oraya harcanan para yerine, tiyatrolar, stüdyolar kurulsa çok daha ekonomik ve elverişli şeyler yapılabilir. Televizyon oyunculuğu, sinema ya da tiyatro ayrı branş dallarıdır. Bizim ülkemizde branşlaşma yok. Yurtdışında bu böyle değil. Kamera alışkanlığı ayrı bir şey. Bizde daha çok para kazanmak için herkes her şeyi oynuyor maalesef. Yurtdışında çekilen dizlerde oynayan oyuncuları dünya tanıyor, ama onlar kalkıp da tiyatro ya da sinema yapmıyor. Keşke tiyatrodan alına paralar yeterli olsaydı da kimse başka bir şey yapmasa. Bizde sendikasız bir yapı mevcut, güvenceniz yok. Baktığınızda dizide de aynı şey. 20 bölüm diye anlaşıyorsunuz , 6. bölümde ölüyorsunuz.. Bir şeyler konuşarak değişseydi yıllardır Ali Kırca Siyaset Meydanı yaptı, değişirdi.
N.G: Sanat adına karamsar olan bu tabloda hiç mi iyi giden bir şey yok sizce ?
A.G : İyi giden tek şey gençlerimizin çabası. Ben sizlerden ümitliyim. İyi bir şeyler yapacağınıza inanıyorum.
N.G : Peki bu noktada gençleri nasıl buluyorsunuz? Biliyorsunuz ki artık konservatuarların dışında da eğitim alabilecekleri birçok yer açıldı. Geçenlerde eğitimin süresiyle ilgili tartışmalar da vardı? Siz ne düşünüyorsunuz ?
A.G : Eğitim süresini ben bilemem ama gençlerin mutlaka kendilerini geliştirmeleri gerekiyor. İlla ki konservatuarda oynamaları şart değil. Okulunu okusalar tabii çok güzel olur ama bir ustanın yanında da yetişebilirler. Zamana yayacaksın, aceleci olmayacaksın, gözlem yapacaksın, çok okuyacaksın İyi bir hocanın yanında beş yıl kalsalar da olur. Eskiden bir hocanın yanında uzun süre kalmadan bir cümle bile söyleyemezdiniz sahneye çıkıp da... Ama şimdi öyle olmadığını görüyoruz.
N.G : Son olarak yeni dönem projelerinizi öğrenebilir miyim ?
A.G : Fırtına adlı dizide rol almaya başladım, çok iyi tepkiler alıyorum oradan, ve Papaz Kaçtı oyunumuz devam ediyor.
Bu keyifli söyleşi için çok teşekkür ederiz Ayşen Gruda..
Neşe Güven
15.11.2006