G
GulsahToptas
Kullanıcı
Son şansımız olduğunu bilseydik, dünyaya hangi gerçeği bildirmek isterdik? Yarın ölecek olsaydık, neyi miras olarak bırakırdık?
Pankreas kanserine yakalanan ve üç aylık ömrü kalan ABD’li profesör Randy Pausch’un üniversite kürsüsünden yaptığı ‘son konuşma’ ölüm değil hayat hakkındaydı. Konuşması internette tıklanma rekoru kırdı, aynı adla kitaplaştırıldı. Randy Pausch 25 Temmuz’da hayatını kaybetti. Geride hayallerini nasıl başardığının sırları kaldı
Pek çok profesör ‘Son Konuşma’ başlıklı konuşmalar yapar. Belki birine denk gelmişsinizdir. Üniversite kampuslarında bu yaygın uygulamadır. Onlardan ölümlerini düşünmeleri ve onlar için en önemli şeyin ne olduğunu bulmaları istenir. Ve onlar konuşurken, dinleyiciler ister istemez aynı soruya kapılır: Son şansımız olduğunu bilseydik, dünyaya hangi gerçeği bildirmek isterdik? Yarın ölecek olsaydık, neyi miras olarak bırakırdık?
KARACİĞERİNDE 10 TÜMÖR
ABD’deki Carnie Mellon Üniversitesi Bilgisayar Bilimi Profesörü Randy Pausch, yukarıda kendi sorduğu soruyu şöyle yanıtlıyordu:
‘Karaciğerimde 10 tane tümör var. Hayallerimin kadınıyla evliyim. Her ne kadar kendim için üzülecek yeterince sebebim olsa da bunun onlara da bana da bir faydası olmazdı. Çocuklarıma gelecek 20 yılda öğretebileceklerimi, bu kısa zamanda nasıl öğreteceğim? Şimdi onlar, bu tip konuşmalar için çok küçükler. Tüm anne ve babalar, çocuklarına doğruyu yanlışı, önemli olduğunu düşündüğümüz şeyleri ve yaşamın getireceği zorluklarla başa çıkabileceğini öğretmek adına, bizim yaşamımıza dair bazı öyküleri bilmelerini isteriz.’
İNTERNETTE REKOR KIRDI
Pankreas kanserine yakalanan ve çok kısa bir ömrü kalan Prof. Dr. Randy Pausch, üniversite kürsüsünden son konuşmasını yaptığı sırada salonda 400 öğrenci vardı. Onlara ölümden değil, hayattan bahseden bir konuşma yaptı. Çocukluk hayallerin nasıl gerçeğe dönüştürülebileceğini anlattı. Bir buçuk saatlik konuşması Youtube’da tıklanma rekoru kırdı. Videoya alınan konuşması gelecek yıllarda çocuklarına miras kalacaktı. Profesörün kürsüdeki anlattıkları Son Konuşma adıyla kitaplaştırıldı. Kitap çıktıktan sonra Profesör Pausch, 25 Temmuz’da hayata gözlerini yumdu. Geride sadece yazdıkları ve konuşması kaldı... O kitaptan küçük bir özet...
BÜYÜK DÜŞÜNÜN
İnsanoğlu Ay’a 1969 yazında ayakbastı, ben sekiz yaşındayken. O zaman, hemen her şeyin mümkün olacağını anlamıştım. Eğer hepimiz, tüm dünya büyük hayaller hayal ederse, her şey mümkündü. Ay’a insan göndermek için harcanan paranın dünyadaki yoksulluk ve açlıkla savaşmak için kullanılabileceği tartışmalarını anlıyorum. Ama bakın, ben, ilhamı nihai bir iyilik aracı olarak gören bilim adamıyım. Kendinize hayal etme izni verin. Çocuklarınızı hayallerle doldurun.
Ben her zaman, kararlı bir insanı, açıkgözlü bir insana tercih ederim. Çünkü açıkgözlülük kısa sürer, kararlılık ise uzun. Kararlılık, son derece hafife alınıyor. Açıkgözlü sizi yüzeydekilerle etkilemeye çalışırken, kararlı işi kökünden halleder.
Annem her zaman bana ‘Randolph’ der. Annem, ekonomik krizin olduğu dönemde, Virginia’da küçük bir çiftlikte büyümüş. Randolph ismini seçmesinin nedeni, klas bir Virginialı isim olduğunu düşünmesiymiş. Ve belki de bu yüzden ben bu ismi reddettim ve terk ettim. Kim böyle bir isim ister? Ama yine de annem ismi korudu. Ergenlik çağına geldiğimde, ona karşı çıktım. ‘Bana isim koyma hakkının, benim kendi kimliğime sahip olma hakkımı alt ettiğine mi inanıyorsun?’ diye sordum. ‘Evet, Randolph, öyle’ dedi. Üniversiteye başladığımda, bu isimden fenalık gelmişti. Bana ‘Randolph Pausch’ adına yazılmış mektuplar gönderirdi. Zarfın üzerine ‘Burada bu isimde biri yok’ yazıp açmadan geri gönderirdim. R. Paush adına göndermeye başladı. Onları açıyordum. Ama sonra telefonla konuştuğumuzda eski haline dönüyordu. Şimdi yıllar sonra pes ettim. Annemi öyle konularda takdir ederim ki, eğer yakınımda olduğu zamanlarda, beni gereksiz bir ‘olph’ ekinin yükü altına sokmak istiyorsa, ben de onu taşımaktan mutluluk duyarım. Hayat çok kısa. Nasılsa, zamanın geçmesi ve hayatın karşımıza çıkardığı bitiş tarihleriyle, teslimiyet, yapılacak doğru şeye dönüştü.
Çoğu insan, hayatını sorunlarından şikayet ederek geçirir. Ben her zaman şuna inanırım; şikayet etmek için harcadığınız enerjinin onda birini sorunu çözmeye harcasaydınız, işlerin ne kadar düzeldiğine şaşardınız. Şikayet etmek, bir strateji olarak işe yaramaz. Hepimiz sınırlı zaman ve enerjiye sahibiz. Sızlanmakla geçirdiğimiz her saniye, bizi hedeflerimizde o kadar uzaklaştırır. Ve mutsuz eder.
Kaynak: Star Gazetesi