S
su perisi
Kullanıcı
- 4 Ocak 2007
- En iyi cevaplar
- 0
- 0
ŞİBUMİ
Go tahtası (Strateji oyunu GO)
Go tahtasının yüzeyi ızgara biçimindedir, yatay ve dikey on dokuzar çizgiden oluşur. Bu çizgilere Japonca'da "yol" (dö) adı verilir (bu Çince im Taoculuk'taki ana kavramlardan birini belirten Tao imiyle aynı olmakla birlikte anlam açısından bu felsefe kavramıyla bir ilişkisi yoktur). Çizgilerin kesiştiği 361 noktaysa "yol", "rota", ya da "patika" (ro) olarak bilinir. Bu iki imin birleşmesinden oluşan "döro" sözcüğü Çince ve Japonca da "yol", "cadde", "sokak" gibi anlamlara gelir. Merkezdeki nokta dışında kalan 360 nokta, eski Çin takviminde bir yılı oluşturan 360 güne karşılık gelir. Merkezdeki 361. noktaya ise "kutup", "son nokta", "uç nokta", "zirve", "doruk", "yükseklik", "meridyen", "alt", ve "en alt nokta" gibi anlamları olan "kyoku" adı verilmiştir. Bu nokta çoğunlukla bir Taocu kavram olan "nihai dorusk" adıyla tanınır. Bu nokta hem batı hem de doğuda astronomi ve astroloji açısından önemli bir yer taşıyan Kutup Yıldızı'nı simgeler ve Çin mitolojisinde "Yaratılışın Doğduğu Nokta" olarak bilinir. Tüm fenomenlerin bu noktadan kaynaklandığına inanılır. Bu düşüncenin her şeyin "bir"den başladığını kabul eden Taocu felsefeden geldiği düşünülmektedir.
Şibumi'nin oyun planı...
Fuseki-Oyunun açılış bölümüdür,üzerinden oynatılan tahtanın tümü gözönğne alınır...
Sabaki-Güç bir durumdan çabuk ve esnek bir manevra ile kurtulma çabasıdır...
Seki-Nötr bir durum olup taraflardan hiç birinin avantajı yoktur...
Uttegae-Bir özveri hamlesidir..Rizikoludur...
Shicho-Hızlı bir saldırıdır...
Tsuru no Sugomori-Taşların kendi yuvalarına çekilmesi-dir...Rakip taşların zarif bir manevrayla ele geçirilmesi demektir...
Trevanian'ın ünlü romanı Şibumi, gizemli, modası geçmeyecek şaşırtıcı bir roman ve şaşırtıcı bir kahramandan söz ediyor.
İnanılmaz ölçüde karışık ve özgün bir roman kahramanı Nicholai Hel. Yarı Rus, yarı alman asıllı koyu bir Amerikan düşmanı. Şangay'da doğmuş, bir Japon generali tarafından Go oyunu öğrenmiş. Bask dili dahil yedi dili ana dili gibi konuşuyor. Plastik kartla ya da kurşun kalemle bir insanı rahatlıkla öldürebilecek ustalıkları da edinmiş. Üstün düzeydeki yakın algılama yani DDA (Duyular Dışı Algılama) yeteneği yüzünden fotoğrafı bile çekilemeyen bu profesyonel terörist avcısı, terörist, korkusuz mağaracı, yenilmez savaşçı ve gerçek filozof, günün birinde emekli olarak yaşadığı şatosundan çıkıyor; amansız ve acımaz bir serüvene katılıyo...Sonra neler mi oluyor? Pek çok şey... Gizemli dünyaları sevenlerin satırların ardındaki gizemli derinliği fark edip büyülenmemesi pek mümkün değil...
Go oyunu ve adını taşıyan Şibumi Japon yaşam felsefesi, öğretmeni ile olan sohbetleri, çok sevdiği kiraz ağaçları ve bir yaşam sanatı olarak Şibumi'yi günlük yaşamında uygulamaya çalışması romana özgünlük katıyor. Şibumi'nin ne anlama geldiğini roman kahramanlarımız sayfa 84'te şöyle anlatıyor;
"...herhalde belirsiz bir anlamda, üstelik yanlış olarak kullanıyorum. Ya da bana öyle geliyor. Anlatılmayacak bir niteliği tarif etme çabası. Bildiğin gibi şibumi, sıradan, olağan görünümlerin altında yatan gizli üstünlükleri anlatır. Şöyle düşün; O kadar doğru bir söz ki, cesaretle söylenmesine gerek yok. O kadar dokunaklı bir olay ki, güzel olmasına gerek yok. O kadar gerçek ki, sahici olmasına gerek yok. Şibumi demek, bilgiden çok anlayış demek. İfade dolu bir sessizlik demek. Kendini kanıtlama gereği duymayan bir alçak gönüllülük demek. Sanatta Şibumi zarif bir basitliği ifade eder. Buna sabi denir. Felsefeyse kendini wabi olarak gösterir. Büyük bir ruhsal rahatlıktır ama pasiflik değildir. Bir insanın kişiliğindeyse...nasıl söylemeli... Hakimiyet peşinde olmayan otorite mi? Onun gibi bir şey..."
Nicholai'nin hayal dünyası bir anda Şibumi kavramıyla doluvermişti. Başka hiçbir ideal onu bu derece etkilememişti ömründe.
"İnsan Şibumi'yi nasıl elde eder, efendim?"
"İnsan Şibumi'yi elde etmez. Ancak onu...keşfeder. Bunu yapabilecek pek az sayıda üstün nitelikli insan vardır. Dostum Otake-san gibi."
"Yani insan Şibum'i düzeyine gelmek için çok şey mi öğrenmeli?"
"Daha çok, bilgilerden geçip basitliğe varmak gerek."
O andan başlayarak Nicholai'nin hayattaki en büyük amacı, Şibumi düzeyinde bir insan olmaktı. Son derece sakin bir kişilik. Bu alan ona açıktı. Kökenleri, eğitimi ve ruhsal yapısı nedeniyle diğer birçok meslek ve alan ona kapalı olduğu halde, bu açıktı. Şibumi'ye varmaya çalışırken hiç göze gözükmeden gelişecek, zorba kalabalığın dikkatini ve öfkesini çekmeyecekti.
Kişikava-san çalışma masasının altından küçük bir tahta kutu çıkardı. Kutu bir beze sarılıydı. Bunu Nicholai2nin eline verdi. "Bir veda armağanı. Küçük bir şey." Nicholai başını eğerek armağanı kabul etti, paketi avuçlarının içinde şefkatle tuttu. Şükranını yetersiz kelimelerle ifade etmeye kalkışmadı. Bu onun Şibumi yolunda ilk denemesiydi. Birlikte geçirdikleri bu son gecenin geç saatlerine kadar Şibumi'nin ne demek olduğu, ya da ne demek olabileceği konusunda konuştular ama aslında temelde birbirlerini anlamıyorlardı. Generale göre Şibumi bir teslim oluştu. Nicholai'nin gözünde ise bir tür kuvveti. Her ikisi de kendi kuşaklarının kölesiydiler.
Teslim oluşla güce sahip olmanın aynı anlama geldiğini anlayabilmek adı ne olursa olsun, bilgiden, tüm detaylardan sonra elde edilen bir varoluş biçimini gerektirir ki, sözcüklerle ifadesi asla mümkün değildir. Sessiz-sözsüz, iddiasız, teslim olmuş ama teslimiyeti gücü getiren bir hal bu. Anla anlayabilirsen, uygula uygulayabilirsen...
Kaynak: http://astroaktuel4.sitemynet.com/go.htm