S
SUNFLOWERS
sevgiyi görebilmek...
Restoranda bizden başka çocuklu aile yoktu. Eric'i çocuklar için özel olarak yapılmış yüksek sandalyeye oturturken restoranın ne kadar sessiz olduğunu farkettim. Herkes sessizce yemeğini yiyordu. Eric birden tombik bebek ellerini havaya kaldırarak ellerini sallamaya başladı ve yüzünde gülücüklerle bağırdı:
"Meyhabaaa"
Yüzünde gülücüklerle, mutluluk içinde el sallıyor ve sesinin çıktığı kadar bağırıyordu: "Meyhabaaaaa"
Onu bu kadar mutlu eden, el salladığı kişiyi görmek için arkamı döndüm. Kapının yakınında oturan, üstünde eski, yırtık, kirli bir palto, ayak parmakları yırtık ayakkabılarından dışarı fırlamış, saçları günlerdir taranmamış ve yıkanmamış, yaşlı bir adamdı Eric'in el salladığı kişi... Kokusunu duyamayacak kadar ondan uzakta oturuyorduk ama çok pis koktuğundan da emindim.
Adam Eric'e el sallarken restoranda başka kimse yokmuşcasına seslendi Eric'e:
"Merhabaaa bebek, merhaba koca oğlan, evet, seni görüyorum"
Eşimle birbirimize baktık. "Ne yapabiliriz?"
Eric el sallamaya devam ederek adama seslendi: "Meyhabaaa"
Restorandaki herkes bize ve yaşlı adama baktı. Yaşlı serseri bizim güzel bebeğimizle uzaktan konuşmaya, ona el sallamaya devam ediyordu. Nihayet yemeğimiz geldi ve aceleyle yemeğe başladık. Adam uzaktan Eric'e bağırıyordu: "Heyy, yemeğini beğendin mi bebek?"
Diğer müşterilerin bakışlarından adamın hareketlerini şirin bulduklarını sanmıyordum. Büyük olasılıkla sarhoşun tekiydi ve kendince eğleniyordu. Sessizce yemeğimizi bitirdikten sonra eşim "Sen arabaya git, ben hesabı ödedikten sonra gelirim" dedi. Kapıya doğru yürürken içimden dua ediyordum. "Tanrım, ne olur şimdi kalkıp bize bir şey söylemesin bu pis serseri"
Tam adamın yanından geçerken adam ayağa kalktı ve Eric ona kollarını açarak 'beni kucağına al' dercesine uzandı. Durdurmaya vakit bulamadan kollarımdan adamın kollarına atladığını gördüm.
Birden yaşlı, pis kokan adamla, benim tertemiz, güzel bebeğim birbirlerine sarılıp bir sevgi yumağı oluşturdular. Eric adamın kollarında çok mutluydu ve kendini güvende hissettiğini gösterircesine sevgiyle başını adamın omzuna yasladı. Adam gözlerini kapatarak, iri, nasırlaşmış elleriyle incitmemeye özen göstererek, Eric'in başını okşadı... O anda gözlerinden aşağı süzülen gözyaşlarını farkettim. Restorandaki herkes sessizce bizi izliyordu. Sonra Eric'i kucağıma uzatırken
"Lütfen, bu bebeğe çok iyi bakın bayan" dedi.
Farkında olmadan "bakarım" sözcüğü çıktı ağzımdan. Sonra ellerini uzatarak: "Tanrı sizinle olsun bayan, çok teşekkür ederim, bana şu ana kadar aldığım en güzel Noel hediyesini verdiniz" dedi.
İçtenlikle sıktım adamın elini... Ve "Ben teşekkür ederim" dedim. Arabaya doğru giderken hem ağlıyor, hem de 'Tanrım, beni bağışla lütfen' diyordum.
Ben adamın yalnızca giysilerini ve dış görünümünü görürken benim üç yaşındaki bebeğim adamın sevgi dolu ruhunu görebilmişti
Alıntıdır
Restoranda bizden başka çocuklu aile yoktu. Eric'i çocuklar için özel olarak yapılmış yüksek sandalyeye oturturken restoranın ne kadar sessiz olduğunu farkettim. Herkes sessizce yemeğini yiyordu. Eric birden tombik bebek ellerini havaya kaldırarak ellerini sallamaya başladı ve yüzünde gülücüklerle bağırdı:
"Meyhabaaa"
Yüzünde gülücüklerle, mutluluk içinde el sallıyor ve sesinin çıktığı kadar bağırıyordu: "Meyhabaaaaa"
Onu bu kadar mutlu eden, el salladığı kişiyi görmek için arkamı döndüm. Kapının yakınında oturan, üstünde eski, yırtık, kirli bir palto, ayak parmakları yırtık ayakkabılarından dışarı fırlamış, saçları günlerdir taranmamış ve yıkanmamış, yaşlı bir adamdı Eric'in el salladığı kişi... Kokusunu duyamayacak kadar ondan uzakta oturuyorduk ama çok pis koktuğundan da emindim.
Adam Eric'e el sallarken restoranda başka kimse yokmuşcasına seslendi Eric'e:
"Merhabaaa bebek, merhaba koca oğlan, evet, seni görüyorum"
Eşimle birbirimize baktık. "Ne yapabiliriz?"
Eric el sallamaya devam ederek adama seslendi: "Meyhabaaa"
Restorandaki herkes bize ve yaşlı adama baktı. Yaşlı serseri bizim güzel bebeğimizle uzaktan konuşmaya, ona el sallamaya devam ediyordu. Nihayet yemeğimiz geldi ve aceleyle yemeğe başladık. Adam uzaktan Eric'e bağırıyordu: "Heyy, yemeğini beğendin mi bebek?"
Diğer müşterilerin bakışlarından adamın hareketlerini şirin bulduklarını sanmıyordum. Büyük olasılıkla sarhoşun tekiydi ve kendince eğleniyordu. Sessizce yemeğimizi bitirdikten sonra eşim "Sen arabaya git, ben hesabı ödedikten sonra gelirim" dedi. Kapıya doğru yürürken içimden dua ediyordum. "Tanrım, ne olur şimdi kalkıp bize bir şey söylemesin bu pis serseri"
Tam adamın yanından geçerken adam ayağa kalktı ve Eric ona kollarını açarak 'beni kucağına al' dercesine uzandı. Durdurmaya vakit bulamadan kollarımdan adamın kollarına atladığını gördüm.
Birden yaşlı, pis kokan adamla, benim tertemiz, güzel bebeğim birbirlerine sarılıp bir sevgi yumağı oluşturdular. Eric adamın kollarında çok mutluydu ve kendini güvende hissettiğini gösterircesine sevgiyle başını adamın omzuna yasladı. Adam gözlerini kapatarak, iri, nasırlaşmış elleriyle incitmemeye özen göstererek, Eric'in başını okşadı... O anda gözlerinden aşağı süzülen gözyaşlarını farkettim. Restorandaki herkes sessizce bizi izliyordu. Sonra Eric'i kucağıma uzatırken
"Lütfen, bu bebeğe çok iyi bakın bayan" dedi.
Farkında olmadan "bakarım" sözcüğü çıktı ağzımdan. Sonra ellerini uzatarak: "Tanrı sizinle olsun bayan, çok teşekkür ederim, bana şu ana kadar aldığım en güzel Noel hediyesini verdiniz" dedi.
İçtenlikle sıktım adamın elini... Ve "Ben teşekkür ederim" dedim. Arabaya doğru giderken hem ağlıyor, hem de 'Tanrım, beni bağışla lütfen' diyordum.
Ben adamın yalnızca giysilerini ve dış görünümünü görürken benim üç yaşındaki bebeğim adamın sevgi dolu ruhunu görebilmişti
Alıntıdır