D
dideM
Kullanıcı
Her şeyin istediğin gibi olmasını talep etme; aksine, her şeyin olması gerektiği gibi olmasından memnun ol. O zaman huzur içinde yaşarsın.
Günümüzde müşteri yapısı ve davranışı oldukça dinamiktir. Müşteriler daha ucuz ve cazip ürünlere istedikleri anda ve birçok noktada kolayca ulaşabilmektedirler. Bu durumun firmalar için taşıdığı anlam; müşterilerin bir firmaya sadık kalmasının zorlaşmasıdır. Oysa firmalar için sadık müşteri yaratmak çok önemli bir olgudur; zira yeni müşteri elde etmenin maliyeti, müşteriyi elde tutma maliyetinin çok üstündedir.
Özetleyecek olursak, sadık müşteri yaratmak hem hiç kolay değil, hem de zorunlu. Zira yeni müşteri yaratmak pahalı. Yani firmalar için yaşam oldukça zor. Müşteri ilişkileri yönetim sistemi de bu gerçeği kendisine veri alarak yapılanmak zorundadır. Kaldı ki yapılan araştırmalar, müşteri ilişkileri yönetiminin sadık müşteri yaratmadaki etkisinin yüzde 15–20 arasında olduğunu göstermektedir. Bu da küçümsenmeyecek bir orandır. Doğaldır ki, bu tür araştırmaları genelleştirmek her zaman sağlıklı sonuçlar vermeyebilir. Hangi ülkede, hangi sosyal segmentte bu tür araştırmalar yapılmıştır? Farklı koşullar farklı sonuçlar verebilir. Ancak müşteri ilişkileri yönetiminin bu konuda pay sahibi olduğu kuşku götürmez.
Araştırma sonuçları, bilimsel çalışmalar gibi kavramları bir an için bir kenara koyarak, konuya gündelik yaşantımızdan bakalım. Hepimiz, günümüzün tempolu yaşam koşullarında, işlerimizi olabildiğince sorunsuz ve çabuk çözmek istiyoruz. Bu nedenledir ki, çoğumuz tüketici olmaktan çıkıp düzenli müşterilere dönüşüyoruz. Berberimizi, süpermarketimizi, seyahat acentemizi ve bu türden kuruluşlarla ilişkilerimizi değiştirme riskine girmek istemiyoruz. Zira söz konusu değişimin de bizim için bir maliyeti bulunuyor.
İlk ve ikinci paragrafları okuduğumuzda, bir çelişki ile karşılaşmaktayız. Firmalar sadık müşteri yaratma çabasındalar, tüketiciler de sadık müşteri olmayı arzuluyorlar. O zaman ortada karışık ve sorunlu bir durum yok. Firmaların istediklerini müşteriler de istiyor. Aslında sorun da tam bu noktada. Sorun şu sorulara verilecek cevabın zorluğunda kendisini daha iyi hissettiriyor: Kim kimin müşterisi olacak? Kim kimin müşterisi olarak kalacak? Yukarıdaki örneğimizden hareket edecek olursak; yan yana ya da karşılıklı süpermarketler, berberler, seyahat acenteleri ve aynı sektörde faaliyet gösteren daha birçok firma bir arada bulunabiliyor.
Yukarıda da bahsettiğimiz gibi, günün tempolu yaşamı, işlerimizi çabuk ve sorunsuz bitirme ihtiyacını doğuruyor. Sürekli olarak alıştığımız bir süpermarketten alışveriş yaparız. Ancak bu arada yakındaki bir diğer süpermarkette bazı ürünlerin daha ucuz olabileceğini, daha fazla seçenek olabileceğini hiç düşünmeyiz ya da çok azımız bunları düşünür. Hele telefonla sipariş verebildiğimiz ya da internetten alışveriş yapabildiğimiz yerler söz konusuysa, kıyaslama gündeme bile zor gelir.
O zaman, burada bir kavram kargaşası ortaya çıkar gibi oluyor: Müşteri, yaşamını kolaylaştıran seçenek söz konusu olduğu zaman bunu tercih ediyor; bu zaman içersinde alışkanlığa dönüşüyor. Zira müşteri ile çalışanlar arasında bir hukuk gelişiyor, her iki taraf birbirinin huylarını ve özelliklerini tanıyor. Bu da ilişkiyi ve dolayısıyla satın alma sürecini kolaylaştırıyor. İlişki bu noktadan sonra alışkanlığa dönüşüyor.
Eğer bu alışkanlık, diğer avantajlı seçenekleri değerlendiremez, göremez ve gündeme almaz hale dönüşüyorsa, orada körlük başlıyor demektir. Bu tip bir körlük alışkanlığın ileri boyutları olabileceği gibi, bilinçli olarak tercih de edilebilir. Bilinçli körlük nasıl olur? Eğer bir müşterinin körlük nedeniyle katlandığı ya da ödediği fark, değişim nedeniyle yaşamayı düşündüğü psikolojik riskten daha küçükse, bu körlüğe katlanmayı tercih edebilir. Bu farkın toleransı, müşterinin ekonomik gücüyle doğru orantılı olacaktır.
Sözü edilen alışkanlıklar ya da körlükler, günümüzün etkili iletişim toplumlarında ya da gruplarında nispeten daha kolay aşılabilmektedir. İnternet kullanımının yaygınlaşması, sözü edilen olumsuzlukların aşılmasında etkili olmaktadır. Ayrıca aynı işyerinde çalışanlar, dernek üyeleri ve diğer sosyal grupların üyeleri, birbirleriyle bu tür deneyimlerini paylaşarak, benzer sorunları en aza indirebilmektedir. Bu tür bilgi ve enformasyon değişimleri, tüketici tercihlerini de etkilemektedir.
Yazı: Dr. Metin Aycıl
www.mncon.com
Günümüzde müşteri yapısı ve davranışı oldukça dinamiktir. Müşteriler daha ucuz ve cazip ürünlere istedikleri anda ve birçok noktada kolayca ulaşabilmektedirler. Bu durumun firmalar için taşıdığı anlam; müşterilerin bir firmaya sadık kalmasının zorlaşmasıdır. Oysa firmalar için sadık müşteri yaratmak çok önemli bir olgudur; zira yeni müşteri elde etmenin maliyeti, müşteriyi elde tutma maliyetinin çok üstündedir.
Özetleyecek olursak, sadık müşteri yaratmak hem hiç kolay değil, hem de zorunlu. Zira yeni müşteri yaratmak pahalı. Yani firmalar için yaşam oldukça zor. Müşteri ilişkileri yönetim sistemi de bu gerçeği kendisine veri alarak yapılanmak zorundadır. Kaldı ki yapılan araştırmalar, müşteri ilişkileri yönetiminin sadık müşteri yaratmadaki etkisinin yüzde 15–20 arasında olduğunu göstermektedir. Bu da küçümsenmeyecek bir orandır. Doğaldır ki, bu tür araştırmaları genelleştirmek her zaman sağlıklı sonuçlar vermeyebilir. Hangi ülkede, hangi sosyal segmentte bu tür araştırmalar yapılmıştır? Farklı koşullar farklı sonuçlar verebilir. Ancak müşteri ilişkileri yönetiminin bu konuda pay sahibi olduğu kuşku götürmez.
Araştırma sonuçları, bilimsel çalışmalar gibi kavramları bir an için bir kenara koyarak, konuya gündelik yaşantımızdan bakalım. Hepimiz, günümüzün tempolu yaşam koşullarında, işlerimizi olabildiğince sorunsuz ve çabuk çözmek istiyoruz. Bu nedenledir ki, çoğumuz tüketici olmaktan çıkıp düzenli müşterilere dönüşüyoruz. Berberimizi, süpermarketimizi, seyahat acentemizi ve bu türden kuruluşlarla ilişkilerimizi değiştirme riskine girmek istemiyoruz. Zira söz konusu değişimin de bizim için bir maliyeti bulunuyor.
İlk ve ikinci paragrafları okuduğumuzda, bir çelişki ile karşılaşmaktayız. Firmalar sadık müşteri yaratma çabasındalar, tüketiciler de sadık müşteri olmayı arzuluyorlar. O zaman ortada karışık ve sorunlu bir durum yok. Firmaların istediklerini müşteriler de istiyor. Aslında sorun da tam bu noktada. Sorun şu sorulara verilecek cevabın zorluğunda kendisini daha iyi hissettiriyor: Kim kimin müşterisi olacak? Kim kimin müşterisi olarak kalacak? Yukarıdaki örneğimizden hareket edecek olursak; yan yana ya da karşılıklı süpermarketler, berberler, seyahat acenteleri ve aynı sektörde faaliyet gösteren daha birçok firma bir arada bulunabiliyor.
Yukarıda da bahsettiğimiz gibi, günün tempolu yaşamı, işlerimizi çabuk ve sorunsuz bitirme ihtiyacını doğuruyor. Sürekli olarak alıştığımız bir süpermarketten alışveriş yaparız. Ancak bu arada yakındaki bir diğer süpermarkette bazı ürünlerin daha ucuz olabileceğini, daha fazla seçenek olabileceğini hiç düşünmeyiz ya da çok azımız bunları düşünür. Hele telefonla sipariş verebildiğimiz ya da internetten alışveriş yapabildiğimiz yerler söz konusuysa, kıyaslama gündeme bile zor gelir.
O zaman, burada bir kavram kargaşası ortaya çıkar gibi oluyor: Müşteri, yaşamını kolaylaştıran seçenek söz konusu olduğu zaman bunu tercih ediyor; bu zaman içersinde alışkanlığa dönüşüyor. Zira müşteri ile çalışanlar arasında bir hukuk gelişiyor, her iki taraf birbirinin huylarını ve özelliklerini tanıyor. Bu da ilişkiyi ve dolayısıyla satın alma sürecini kolaylaştırıyor. İlişki bu noktadan sonra alışkanlığa dönüşüyor.
Eğer bu alışkanlık, diğer avantajlı seçenekleri değerlendiremez, göremez ve gündeme almaz hale dönüşüyorsa, orada körlük başlıyor demektir. Bu tip bir körlük alışkanlığın ileri boyutları olabileceği gibi, bilinçli olarak tercih de edilebilir. Bilinçli körlük nasıl olur? Eğer bir müşterinin körlük nedeniyle katlandığı ya da ödediği fark, değişim nedeniyle yaşamayı düşündüğü psikolojik riskten daha küçükse, bu körlüğe katlanmayı tercih edebilir. Bu farkın toleransı, müşterinin ekonomik gücüyle doğru orantılı olacaktır.
Sözü edilen alışkanlıklar ya da körlükler, günümüzün etkili iletişim toplumlarında ya da gruplarında nispeten daha kolay aşılabilmektedir. İnternet kullanımının yaygınlaşması, sözü edilen olumsuzlukların aşılmasında etkili olmaktadır. Ayrıca aynı işyerinde çalışanlar, dernek üyeleri ve diğer sosyal grupların üyeleri, birbirleriyle bu tür deneyimlerini paylaşarak, benzer sorunları en aza indirebilmektedir. Bu tür bilgi ve enformasyon değişimleri, tüketici tercihlerini de etkilemektedir.
Yazı: Dr. Metin Aycıl
www.mncon.com