S
su perisi
Kullanıcı
- 4 Ocak 2007
- En iyi cevaplar
- 0
- 0
Bir heykeltıraş, işleyip heykel yapmak üzere mermer satın almak istiyordu. Mermercinin bahçesinde dolaşırken, köşeye atılmış bir kaya parçasına gözü ilişti. `Bu mermer parçasının fiyatı nedir?`, ...
Bir heykeltıraş, işleyip heykel yapmak üzere mermer satın almak istiyordu. Mermercinin bahçesinde dolaşırken, köşeye atılmış bir kaya parçasına gözü ilişti. `Bu mermer parçasının fiyatı nedir?`, diye sordu mermerciye. `Bedava` cevabını verdi mermerci. `Eğer işine gerçekten yarayacağını düşünüyorsan, para vermeden götürebilirsin.`
Heykeltıraş şaşırmıştı. ` Neden bedava veriyorsun bunu?`. `Şekli bozuk çünkü`, dedi mermerci. `Kimse satın almak istemiyor ve bahçemi işgal etmekten başka bir işe yaramıyor. Alıp götürürsen, beni ancak mutlu edersin.`
Birkaç ay sonra, heykeltıraş mermercinin dükkanına elinde bir kutuyla girdi ve kutuyu mermerciye uzattı. Mermerci kutuyu açtı, içinde harika bir heykel duruyordu. `Şu güzelliğe bakın!` dedi mermerci. `Eminim bu sanat eseri için büyük paralar isteyeceksin. Peki ama onu neden bana getirdin? Biliyorsun, ben sadece mermer taşı satarım.` `Hayır, hayır` diye cevapladı sanatkar. `Bu sana bir hediye.` `Bana hediye mi? Neden?`.
`Çünkü bu taş senin.`
`Nasıl yani?`.
`Hatırlamıyor musun? Buraya altı ay önce gelmiştim ve bana bahçenin köşesinde duran bir taş parçasını vermiştin.` `Evet, o heykeltıraş sendin. Şimdi hatırladım.`
`İşte bu heykeli bana verdiğin taştan yaptım.` Mermerci altı ay önce söylediği sözleri hatırlayıp utandı. `Allahım! Bu harika heykelin o çirkin taştan çıkabileceğine kim inanabilirdi ki?`. Michelangelo da, başka heykeltıraşların almak istemediği bir büyük mermer bloğu alıp o dünyaca meşhur Hz. Davud heykelini yapmıştı. Kendisine bu harika sanat eserlerini nasıl yaptığını soranlara da şu cevabı vermişti: `Ben mermerlerin içinde bir melek görürüm ve onu özgürlüğüne kavuşturuncaya kadar, mermeri keski ve çekicimle oymaya devam ederim.`
Ne dersiniz, çoğu zaman beğenmediğimiz, şikayet ettiğimiz hayatımız da, o çirkin mermer parçasına benzemiyor mu? O halde yapmamız gereken, üzerindeki fazlalıkları atmak ve içimizdeki meleği açığa çıkarmak değil mi? Hayatımız, bize bir hediye. Onun içinden çıkartacağımız sanat eseri de, bizim teşekkürümüz..
Hayatımıza bakalım ve içinde eğer bir melek görüyorsak, onu işlemeye başlayalım. Ama önce içinde bir melek görmeye çalışalım. Peki, ya göremiyorsak? O zaman kendimizi değiştirmeliyiz. Bu bizim elimizde. Aslında elbette ortada melek falan yok. O, bizim kafamızda ve yüreğimizin içinde. Ve, onu orada ancak biz bulabilir ve gene ancak biz, onu oradan çıkarabiliriz.
Hayatımızı şekillendirecek olan biziz. Buna karar verecek olan da. Hayata ne katarsak, hayattan da onu alırız. Melek görürsek, bir meleğimiz olur.
Ama nasıl?
Esas olan, bu sorunun cevabı galiba.
Onu da bizden başkasının, bizim adımıza bulması mümkün değil.
Kitapdan alıntı..
Bir heykeltıraş, işleyip heykel yapmak üzere mermer satın almak istiyordu. Mermercinin bahçesinde dolaşırken, köşeye atılmış bir kaya parçasına gözü ilişti. `Bu mermer parçasının fiyatı nedir?`, diye sordu mermerciye. `Bedava` cevabını verdi mermerci. `Eğer işine gerçekten yarayacağını düşünüyorsan, para vermeden götürebilirsin.`
Heykeltıraş şaşırmıştı. ` Neden bedava veriyorsun bunu?`. `Şekli bozuk çünkü`, dedi mermerci. `Kimse satın almak istemiyor ve bahçemi işgal etmekten başka bir işe yaramıyor. Alıp götürürsen, beni ancak mutlu edersin.`
Birkaç ay sonra, heykeltıraş mermercinin dükkanına elinde bir kutuyla girdi ve kutuyu mermerciye uzattı. Mermerci kutuyu açtı, içinde harika bir heykel duruyordu. `Şu güzelliğe bakın!` dedi mermerci. `Eminim bu sanat eseri için büyük paralar isteyeceksin. Peki ama onu neden bana getirdin? Biliyorsun, ben sadece mermer taşı satarım.` `Hayır, hayır` diye cevapladı sanatkar. `Bu sana bir hediye.` `Bana hediye mi? Neden?`.
`Çünkü bu taş senin.`
`Nasıl yani?`.
`Hatırlamıyor musun? Buraya altı ay önce gelmiştim ve bana bahçenin köşesinde duran bir taş parçasını vermiştin.` `Evet, o heykeltıraş sendin. Şimdi hatırladım.`
`İşte bu heykeli bana verdiğin taştan yaptım.` Mermerci altı ay önce söylediği sözleri hatırlayıp utandı. `Allahım! Bu harika heykelin o çirkin taştan çıkabileceğine kim inanabilirdi ki?`. Michelangelo da, başka heykeltıraşların almak istemediği bir büyük mermer bloğu alıp o dünyaca meşhur Hz. Davud heykelini yapmıştı. Kendisine bu harika sanat eserlerini nasıl yaptığını soranlara da şu cevabı vermişti: `Ben mermerlerin içinde bir melek görürüm ve onu özgürlüğüne kavuşturuncaya kadar, mermeri keski ve çekicimle oymaya devam ederim.`
Ne dersiniz, çoğu zaman beğenmediğimiz, şikayet ettiğimiz hayatımız da, o çirkin mermer parçasına benzemiyor mu? O halde yapmamız gereken, üzerindeki fazlalıkları atmak ve içimizdeki meleği açığa çıkarmak değil mi? Hayatımız, bize bir hediye. Onun içinden çıkartacağımız sanat eseri de, bizim teşekkürümüz..
Hayatımıza bakalım ve içinde eğer bir melek görüyorsak, onu işlemeye başlayalım. Ama önce içinde bir melek görmeye çalışalım. Peki, ya göremiyorsak? O zaman kendimizi değiştirmeliyiz. Bu bizim elimizde. Aslında elbette ortada melek falan yok. O, bizim kafamızda ve yüreğimizin içinde. Ve, onu orada ancak biz bulabilir ve gene ancak biz, onu oradan çıkarabiliriz.
Hayatımızı şekillendirecek olan biziz. Buna karar verecek olan da. Hayata ne katarsak, hayattan da onu alırız. Melek görürsek, bir meleğimiz olur.
Ama nasıl?
Esas olan, bu sorunun cevabı galiba.
Onu da bizden başkasının, bizim adımıza bulması mümkün değil.
Kitapdan alıntı..