Röportaj: Bülent Ünal - Tüyap Yönetim Kurulu Başkanı

  • Konbuyu başlatan Gozde
  • Başlangıç tarihi

Konu hakkında bilgilendirme

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde İş Dünyası Yazıları kategorisinde Gozde tarafından oluşturulan Röportaj: Bülent Ünal - Tüyap Yönetim Kurulu Başkanı başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 5,084 kez görüntülenmiş, 2 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı İş Dünyası Yazıları
Konu Başlığı Röportaj: Bülent Ünal - Tüyap Yönetim Kurulu Başkanı
Konbuyu başlatan Gozde
Başlangıç tarihi
Cevaplar
Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Gozde
G

Gozde

Kullanıcı
9 Ocak 2008
En iyi cevaplar
0
0
Lüleburgaz


Sayın ÜNAL kendinizi okuyucularımıza kısaca tanıtır mısınız?

Ben de sizler gibi işletme ekonomisi eğitimi aldım. Bu eğitimi aldığım için de kendimi şanslı hissediyorum. Aldığım eğitim iş yaşamımdaki tecrübelerimle bana makro bakış açısı kazandırdı. Ben 61 yaşımdayım 40 yıllık bir çalışma hayatım var. 60’lı yılların sonunda Türkiye’de ilk üretim planlaması, stok kontrol, iş etütleri, zaman etütleri, iş değerlendirmesi gibi Türkiye için çok yabancı olan konuları Türkiye’ye getiren bir grubun içinde, ilaç endüstrisinde bunu uygulayaraktan okulun dışında çok şey öğrendim. Oradaki imkanları özel yaşamıma aktararak önünü açan, dünyaya daha farklı, bakabilen, daha farklı analizler yapabilen bir yapıya kavuşabildim.1975 senesinde bir grup arkadaşımızla birlikte Türkiye’nin o an için en etkili, bugün de çok etkili bir yerde olan araştırma grubu PR’ yi oluşturduk. Çok ses getiren araştırmalar yaptık bu araştırmaların ötesinde önemli bir görevimiz daha vardı; O dönemde özellikle Almanya ‘da çalışan Türk işçilerinin Türkiye’ye dönüşleriyle beraber Türkiye’de yapılması gereken yatırımlara ilişkin toplu etütleri veren araştırmalar yapıyorduk. Bu araştırma dönemi içerisinde özellikle Almanya’ya sık gidiş gelişler oradaki fuarcılık faaliyetinin ekonomi üzerinde ne denli etkili olduğunu, ekonominin ötesinde ülkenin yaşamında, fuarcıların açıldığı şehirlerin zenginleştiğini ve bu faaliyetlerin ne denli önemli işler olduğunu kavrayarak Türkiye’de 79’un sonlarına doğru böyle bir girişimi başlatmak için çalıştık ancak bunun önemini anlatmak o gün için pek kolay olmadı.


15 yıl önce sektörleşmeye başlayan ve hala gelişme sürecinde olan fuarcılıkta sizin 25 yıllık tecrübeniz var. O günün şartlarında sizi fuarcılık yapmaya yönlendiren neydi?

Almanya’da ki araştırma dönemim ve orada var olan ilişkiler, orada gördüklerimin Türkiye’ye adaptasyonunu sağlayabilmek için, o an çok az yapılan bir faaliyeti daha kurumsal ve sürekli bir faaliyet haline getirme isteği beni fuarcılık faaliyetine iten sebep oldu. Bu gün iyi ki başlamışız diyoruz, çok küçük bir yapılanmayla yola çıktık ama bugün dünyada iddialı fuarların hazırlanması noktasına kadar gelebildik. Türkiye’de ki fuarlar şu an iyi bir konumda.

Yola çıkarken fuarcılık faaliyetinin bu kadar büyüyebileceğini düşünüyor muydunuz?

Büyümenin kendi içinde bir kısım beklenen bir kısım beklenmeyen faktörleri vardı. 1996 yılında gümrük birliğine geçiş fuarcılık faaliyeti için çok iyi bir işti. Çünkü Türkiye AB ile bütünleşebileceği, ticareti hızla arttırabileceği, karşı tarafın pazarında da büyük paylar alabileceği bir dönem başlayacaktı. Yapılan anlaşmalar fuarcılığı tetikleyecekti. Bu gün Türkiye ihracatının büyük kısmını AB ülkelerine yapıyor. Biz de plan ve yatırımlarımızı buna göre yaptık. İkincisi SSCB’nin dağılmasıyla çevremizde oluşan yeni ekonomik coğrafyanın olumlu etkisiydi. Türkiye’nin yeni oluşan coğrafyada geçmişten gelen bağları çok güçlüydü. Türkiye bu değişimler içerisinde kendine öyle bir yer bulmak zorundaydı ki fuarcılık mesleğinde bunu başardı.

Konumu itibariyle İstanbul’u değerlendirir misiniz?


İstanbul 20–22 ülkeden sabah gelinip akşam evine dönülebilen çok önemli bir merkez. Bu fuarcılık mesleğinin gelişimi için çok önemli.

Türkiye’de fuara katılan bir firmanın katılımdan sonra ki kazancı ne oluyor?

Şimdi fuar sadece bir pazarlama aletidir ve bu aleti iyi kullanmak lazım. Yeni müşteriler edinmeyi bırakın, var olan müşteriyi korumak için bile firmalar fuarlara katılmak zorundalar. Firmalar üretimlerini rakipleriyle kıyaslamak zorundalar ve bugün bu imkan sadece fuarlarda elde edilebiliyor.

Medya tanıtımı ile fuarda yapılan tanıtım arasında ne fark var?

Çok fark var. Birincisi şikayet olsun diye söylemiyorum ama Türkiye’de fuar medyası diye bir kavram yok. İkincisi endüstriye göre ihtisaslaşmış bir medya yok. Batıya baktığınız zaman bu işle ilgilenenler bir alanda uzmanlaşmış. Örneğin sadece turizm yazarlığı yapıyor, öbürü geliyor sadece banka sektörünü çok iyi biliyor ve başka bir tanıtım alanıyla ilgilenmiyor.

Türkiye’nin 1 yıllık fuar gelirini Hannover şehri bir fuarla elde edebiliyor. Bu durum ülkemizin fuarcılık konusunda gerilerde olduğunun işareti mi, yoksa Hannover şehrinin konumundan kaynaklanan bir durum mu?

Tabi bu sorunun örnekleri arttırılabilir. Fuarcılık mesleğinin dünyada en yoğun olduğu yer Orta Avrupa’dır. Almanya bu bölgede fuarcılık konusunda en iyi konumda olan ülkedir. Almanya’yı, Fransa; İtalya ve İngiltere takip ediyor. Almanya pazarını kaybetmeye başladı ama bizimle mukayese edilemeyecek kadar iyi bir konumda. Bu durum devlet politikasından kaynaklanıyor. Almanya’da fuar yerlerinin tamamı kamuya ait ve devlet bütçesiyle destekleniyor. Çünkü “fuar açıldığı şehri zenginleştirir” politikası hakim. Öyle bir ilişki düşün ki 4–5 gün için seçilmiş konunun binlerce ilgilisi aynı anda bu şehirde toplanıyor. Fuar kurulurken ve işlerken bulunduğu şehirde ki tüm ekonomik birimleri harekete geçiriyor.

Onların şehirlerinin altyapısı da tamamen fuarlara mı yönelik kurgulanmış ?

Evet, öyle. Hannover’de tek bir fabrika göremezsiniz, kurgu tamamen fuara göre yapılmış.
Fuarlar tamamen devletin desteği altında gerçekleştiği için amaca tam anlamıyla ulaşılabiliyor. Bize baktığınız zaman Almanya’da devletin yaptığını Türkiye’de biz yapmaya çalışıyoruz. Bunun en basit örneği Almanya’da fuarlarda devlet polisi görevli iken bizim güvenlik elemanımız ise özel.
Her şeye rağmen biz kendimizi her şeyin en büyüğüyle mukayese edip başarısız görünme taraftarı değiliz. Bugün beş Avrupa ülkesini ayırdığınızda, yedi tanesinin tamamından iyi durumdayız. Afrika’nın tamamından iyi durumdayız. Kendimizi öyle çok küçültecek yerlere koymanın hiçbir gerekçesi yok. Türkiye’nin kendi imkanları içinde var olan fuarları bence iyi bir yerde. Fuarlarımızı en büyük fuarlarla karşılaştırmak bizi yanılgıya götürebilir.

Avrupa’da katılımcı firmaların yıllık cirosunun büyük bir kısmı fuarlara katılım sayesinde oluşuyor. Türk firmaları da fuarlara katıldığı zaman aynı sonucu elde edebiliyor mu?

Bir firma kendisi için en doğru fuarı seçtiyse, fuardan nasıl faydalanacağının bilincindeyse, ürünleri kendi ülkesinin ya da dünya ülkelerinin ürünleriyle rekabet edebilir; kalitede, nitelikte, ambalajda, fiyatta, teslim tarihinde gerekli kriterleri yakalayabiliyorsa fuarın faydası o zaman ortaya çıkar. Bugün Türkiye’de belirli bir konumda üretim veya ithalat yapıp da fuara katılmaksızın işini yürütebilecek hiçbir firma artık yok. Fuarcılık ekonominin iyi zamanlarında da kriz zamanlarında da grafiği yükseltmeye başladı. Fuarlar ekonomi de kısa zamanda çözücü bir davranış biçimi olarak kabullenilmeye başlandı.

Günümüzde sanal ortamlarda fuar altyapıları oluşturulmakta. Fuarların amacı iletişimi yüz yüze yapmak üreticiyle müşteriyi aynı ortamda görüştürmek değil mi?

Dünyada internetin yaygınlaşmaya başlamasıyla böyle bir heves oluştu. Biz de hatırı sayılır yatırımlarla sanal ortamda bir Türk Endüstri Fuarı kurduk. Bu gün sanal ortamlarda fuarcılık tamamen yok oluyor. Bu hataya düşmenin birkaç nedeni vardı. Bunun öncelikli nedeni bir fuar insanların bütün duyularına hitap eder olmasıydı. Biz sanal ortamda Marmara denizinde yüzen, farklı endüstri kollarına ait binalar tasarladık. İnsanlar bilgisayar başında binaların içine girip gezinebiliyordu ancak fuara katılması gereken kesimden ilgi görmedi. Çünkü bu fuarda gezinebilmek için pahalı makineler edinmeleri gerekiyordu. Yani sanal ortamda ki fuarların pratikte uygulanması fuarların yerine geçmesi şu an çok zor görünüyor.

Önemi hızla anlaşılan ve ticaretin kalbi olmaya aday olan bu sektör içerisinden üniversiteli arkadaşlarımıza tavsiyelerde bulunur musunuz?

Doğru bir eğitim almanın keyfini ve nimetlerini hiçbir zaman göz ardı etmeyin ama bunu sadece okuyor olmak için değil gerçekten dünyayı algılayabilmek için, geleceği çözümleyebilmek için elinizde iyi bir fırsat olarak değerlendirin. Fuarcılık konusunda Türkiye’de herhangi bir eğitim yok, aslına bakarsanız Almanya dışında hiçbir yerde yok. Almanya’da sadece üç yıllık bir meslek yüksek okulu var. Geleceğin iş hayatında yer alacak olan her insanın fuar konusunda yüzeysel de olsa bilgi sahibi olması gerekir. Bir yöneticinin bir fuara girme kararı vermesi, fuarda yer alacak firmanın davranışlarının nasıl olması gerektiği bunun başlıca nedenlerinden. Gelecekte fuarcılık sektöründe yer almayı planlayan arkadaşlar fuarcılık faaliyetlerinin kendilerini kabul edebileceği donanıma mutlaka sahip olmalılar.

01.10.2006
Alaattin Değirmen
istanbul üniversitesi işletme kulubü

 
Codex

Codex

Özgür Şahin
Site Kurucusu
14 May 2006
En iyi cevaplar
0
48
Çanakkale
www.kendinigelistir.com
İstanbul Üniversitesi İşletme Kulübü ile fakültede öğrencilik yıllarımda ortak çalışmalarım(ız) olmuştu. Aktif ve bir o kadar da verimli bir kulüptür.

Yapılan röportajda gayet keyifli ve bilgi doluydu.
Aktardığın için teşekkür ediyorum Gözde'cim.
 
G

Gozde

Kullanıcı
9 Ocak 2008
En iyi cevaplar
0
0
Lüleburgaz
rica ederim
bülent ünal'ın fuarcılık anlamında türkiye'ye kattıklarını es geçmemek gerek  ;)
 
Üst