posta kutusu

  • Konbuyu başlatan kackarlar08
  • Başlangıç tarihi

Konu hakkında bilgilendirme

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Serbest Kürsü kategorisinde kackarlar08 tarafından oluşturulan posta kutusu başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 2,349 kez görüntülenmiş, 2 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Serbest Kürsü
Konu Başlığı posta kutusu
Konbuyu başlatan kackarlar08
Başlangıç tarihi
Cevaplar
Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan crnkcclr
K

kackarlar08

Kullanıcı
3 Şub 2008
En iyi cevaplar
0
0
istanbul
ÖKöhne bir yük katarı gibi ayak parmaklarımızı ezerek önümüz sıra geçen bu yorgun asır, bizim asrımız değildi.
Korkarım, tozu dumana katarak pürtelaş gelen yenisi de, o imanla beklediğimiz ahengin asrı olmayacak.
yle bir çağdayız ki, insanoğlu geçen asır düşünü gördüğü "denizler altında 20 bin fersah" yolu kat edip, "arzın merkezine" yaklaştıkça, uzaklaştı insanlığından...
Kalabalıklaştıkça arttı kayıtsızlığın ıssızlığı...
Her bineni ise bulayan sefil bir trenle onun borsadan başka tapınak, paradan başka tanrı tanımayan son yolcuları, kainatın raylarındaki şiiri, ilhamı, aşkı ezip geçti.
"Ah o gönül şarkıları" sustu önce...
Sonra, sevdaların ömrü kısaldı; tadı kaçtı hasretin, şehvetin harı söndü.
Sanal posta kutusu, mektubu öldürdü; bak, bir tek satır yok kalemimden sana kalacak.
Silinip gidiyor telefondaki aşk mesajları; "seni seviyorum", -ki amentüsüdür itiraf gecelerinin- parfüm sıkılmış plastik bir gül dalının teybinde tutsak...
Korkuyorum gülüm; "Seni seviyorum" desem sana, plastik kokacak.
 
Z

Zynep

Kullanıcı
17 May 2006
En iyi cevaplar
0
0
İstanbul
Bu yazının tamamı;

Kadınım!..Köhne bir yük katarı gibi ayak par­maklarımızı ezerek önümüzsıra ge­çen bu yorgun asır, bizim asrımız değildi.

Korkarım, tozu dumana katarak pürtelaş gelen yenisi de, o imanla beklediğimiz ahengin asrı olmayacak.

Raylar üstünde alelade bir tımarhane bu...

...tıklım tıkış vagonlarında vahşi bir itiş kakış; dumanında genzi yakan bir ihtiras kokusu...

Şüphesiz zamanla bu cinnet de ufukta yitip gidecek; lakin bizim için başka katar yok ömrümüzün içinden geçecek.

Görünen o ki kadınım, seninle biz, "ha­yat" denen bu metruk peronda, üzerinde adres yazmayan mektuplar gibi bekleşip, aş­kımızı acılardan damıtarak yaşlanacağız.




* * *




Öyle bir çağdayız ki, insanoğlu geçen asır düşünü gördüğü "denizler altında 20 bin fersah" yolu katedip, "arzunun merkezine" yaklaştıkça, uzaklaştı insanlığından...

Kalabalıklaştıkça arttı kayıtsızlığın ıssız­lığı...

Her bineni ise bulayan sefil bir trenle onun borsadan başka tapınak, paradan başka tanrı tanımayan son yolcuları, kainatın raylarındaki şiiri, ilhamı, aşkı ezip geçti.

"Ah o gönül şarkıları" sustu önce...

Sonra, sevdaların ömrü kısaldı; tadı kaç­tı hasretin, şehvetin harı söndü.

Sanal posta kutusu, mektubu öldürdü; bak, bir tek satır yok kalemimden sana kala­cak.

Silinip gidiyor telefondaki aşk mesajları; "seni seviyorum," -ki amentüsüdür itiraf ge­celerinin- parfüm sıkılmış plastik bir gül da­lının teybinde tutsak...

Korkuyorum gülüm; "Seni seviyorum" desem sana, plastik kokacak.




* * *




A kadınım,

A hüznümün bahçesi!..

Görmem mi sanırsın; sesi kısık gözleri­nin nicedir... dudakların buselere sağır...

Oysa ben, haykırmak için sesine, solu­mak için nefesine muhtacım.

Bilsen neler verirdim bakışlarından o kederi silebilmek, sana itimadın hazzını yeniden verebilmek için...

Lakin öyle bir tufana yakalandık ki, bir­birimize kavuşmak için çekiştirdiğimiz kement boğuyor bizi...

Mübadele garında saadet ülkesine kesil­miş iki "açık" biletle mecalsiz bekleşiyoruz.

Kudretim olsa, seni bu harabe istasyon­dan kapar, koştukça yelelerinden takvim sayfaları uçuşan bir kısrağın terkisine attı­ğım gibi, o çok sevdiğin ihtişam romanları­nın mağrur asrına taşırdım.

Soyunurduk bütün o delik deşik kos­tümlerimizden, boyası akmış maskelerimizden... mecburi rollerimizden...

"Devamsızlık yüzünden" tarihten ko­vulmuş iki muzip çocuk gibi, azad olurduk kendimizden...

Benim boynumda alıçtan kolyeler, senin tebessümünde sümbülden gamzeler; çözüp dudaklarımızın mührünü, iççekişlerimizi toprağa gömer, her akşam ilk sana gülümse­yen yıldızına ip dolayıp keyifle ayaklarımızı sallandırırdık dünyaya...

Dilimizde, "kavuşmanın tadını/ ayrılık feryadını" taşıyan bir şarkıyla...

Uşşak makamında...

Can DÜNDAR
 
C

crnkcclr

Kullanıcı
25 Ara 2007
En iyi cevaplar
0
0
kackarlar08' Alıntı:
Öyle bir çağdayız ki, insanoğlu geçen asır düşünü gördüğü "denizler altında 20 bin fersah" yolu kat edip, "arzın merkezine" yaklaştıkça, uzaklaştı insanlığından...
Kalabalıklaştıkça arttı kayıtsızlığın ıssızlığı...
......

Zynep' Alıntı:
Soyunurduk bütün o delik deşik kos­tümlerimizden, boyası akmış maskelerimizden... mecburi rollerimizden...
yalnızlıkta mı kendi gibi olmalı yalnızca insan...

kackarlar08' Alıntı:
Korkuyorum gülüm; "Seni seviyorum" desem sana, plastik kokacak.
kelimelerden ziyade söyleyenlerden yitmiş anlam.. kolay söylenir aşk cümleleri, tek geceye sığdırılmalıdır deniz kokusu sevda buğusu...

korkuyorum seni seviyorum demekten... söylersem büyüsü bozulacak içimde..
susmak en güzeli sevdaya şimdiki zamanlarda....
 
Üst